This study aimed to determine science teacher candidates’ logical thinking (reasoning) skills with the help of reasoning skills items included in TIMSS released for access. In this respect, the educational year-based cognitive level of science teacher candidates who answered the reasoning questions in TIMSS achievement test was examined in terms of logical thinking sub-dimensions. Science education aims to contribute to the development of students' logical reasoning, critical thinking and problem-solving skills. In terms of cognitive areas included in TIMSS achievement test, it is seen that most students in Turkey can answer the questions that test knowledge whereas they have difficulty in questions that relate to application and reasoning. Identification of science teacher candidates’ reasoning skill levels with the help of TIMSS questions by also taking into account the long-term education of science teachers gives the study a unique character. A research model was designed in this study in accordance with the quantitative research approach. The research was designed based on descriptive study model. Descriptive studies aim to determine the views or characteristics of more than one participant. The study was carried out in the spring semester of 2016-2017 academic year at Mersin University, Faculty of Education Science Department with 69 volunteer students attending Year 1, Year 2, Year 3 and Year 4. Research questions consisted of a total of 43 items that were released for access in which the relevant cognitive domain was reasoning. 13 of these items were multiple-choice while 30 were open-ended items. The data collection tool developed by taking expert opinions and applied to teacher candidates as pilot implementation followed by the actual implementation. During data analysis, the rubrics prepared by the researcher and the expert were used in assessing the answers and statistical calculations were completed. Dimensions of logical thinking were examined in five sub-dimensions in accordance with the criteria presented in literature. These sub-dimensions can be listed as controlling the variables, integrative thinking, proportional thinking, probabilistic thinking and relational thinking. Since controlling the variables and integrative thinking sub dimensions had normal distribution, one-way analysis of variance (ANOVA) was applied. While there were no significant differences between controlling the variables sub dimension of logical thinking and educational year, a meaningful difference was detected for integrative thinking sub dimension. This difference was not in favor of Year 1. Kruskal Wallis test for proportional thinking, probabilistic thinking and relational thinking sub dimensions presented no significant differences across t-years. It was found that while there were no differences for science teacher candidates’ controlling the variables sub dimension of logical thinking skills across years, integrative thinking sub dimension generated meaningful differences. It can be argued that integrative thinking increased along with years at the university. It was also found that proportional thinking, probabilistic thinking and relational thinking sub dimensions did not generate differences across years. Hence, it is expected that they have similar logical thinking (reasoning) skills. This may be the reason that there were no differences in their reasoning levels. |
Timss Sorulari Ile Fen Bilimleri Öğretmen Adaylarinin Mantiksal Düşünme (Akil Yürütme) Becerilerinin Belirlenmesi: Mersin Üniversitesi ÖrneğiRabia Çimen 1yok 2Mersin Üniversitesi Bildiri No: 46 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Bu çalışmanın amacı TIMSS başarı testinde yer alan erişime açık akıl yürütme soruları ile Fen bilimleri öğretmen adaylarının mantıksal düşünme (akıl yürütme) becerilerini belirlemektir. Bu doğrultuda TIMSS başarı testinde yer alan akıl yürütme sorularını yanıtlayan Fen bilimleri öğretmen adaylarının mantıksal düşünme alt boyutlarının sınıf bazında bilişsel düzeyleri nasıldır? sorusuna yanıt amaçlanmıştır. Fen bilimi eğitiminin amaçları arasında öğrencilerin mantıklı yargılamalarına, kritik düşünebilmelerine ve problem çözme yeteneklerinin gelişmesine katkı sağlama yer almaktadır. Uluslararası sınavlardan biri olan TIMSS’in ise bu amaçlara uygun olduğu söylenebilir. TIMSS başarı testinde yer alan bilişsel alanlar düşünüldüğünde Türkiye’deki öğrencilerin çoğu bilgi düzeyindeki soruları yanıtlayabiliyorken, uygulama ve muhakeme sorularında zorlanmaktadır. Öğrencilerin çoğunun problem çözme ve sonuç çıkarma gibi üst düzey becerilere sahip olmadıkları bilinmektedir. Bu nedenle öğretmenlerin yetiştirecekleri nesillerin daha kaliteli olması için öğretmen adaylarının üst düzey yeterliliğe sahip olması göz ardı edilemeyecek bir durumdur. Bu bilgiler ışığı altında uzun süreli öğrenimleri dikkate alınarak Fen bilimleri öğretmen adaylarının akıl yürütme becerilerine ne ölçüde sahip olduklarını, uluslararası bir sınav olan TIMSS soruları ile ortaya koymak çalışmayı özgün kılmaktadır. Bu çalışma, nicel araştırma yaklaşımına uygun şekilde bir araştırma modeli tasarlanmıştır. Araştırma betimsel tarama çalışma modeline göre dizayn edilmiştir. Betimsel tarama çalışmasını ifade etmek gerekirse; birden fazla katılımcının görüşlerinin veya özelliklerinin belirlenmeye çalışıldığı araştırmalardır. Araştırma, 2016-2017 akademik yılı bahar döneminde Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fen bilimleri öğretmen adayları 1.sınıf, 2. sınıf, 3.sınıf ve 4.sınıf gönüllü 69 bireyle gerçekleştirilmiştir. Araştırma soruları ulaşıma açık TIMSS uygulamasında yer alan bilişsel alanı akıl yürütme olan toplam 43 sorudan oluşmaktadır. 13soru çoktan seçmeli ve 30 soru ise açık uçlu soru modelidir. Belirlenmiş olan veri toplama aracı uzman görüşü alındıktan sonra pilot ve asıl olmak üzere öğretmen adaylarına uygulanmıştır. Veri analizi aşamasında ise uzman ve araştırmacının hazırladığı rubrikler dikkate alınarak cevap kağıtları yanıtlanmış olup istatistiksel hesaplamaları yapılmıştır. Mantıksal düşünmenin boyutları literatürdeki kriterler doğrultusunda beş alt boyutta incelenmiştir. Bu alt boyutlar; değişkenleri kontrol etme, birleştirici düşünme, orantısal düşünme, olasılıklı düşünme ve ilişkisel düşünmedir. Söz konusu alt boyutlardan değişkenleri kontrol etme ve birleştirici düşünme boyutlarının normal dağılım göstermesinden dolayı tek faktörlü varyans analizi (ANOVA) uygulanmıştır. Fen bilimleri öğretmen adaylarının mantıksal düşünme alt boyutlarından biri olan değişkenleri kontrol etme alt boyutu sınıflar arasında anlamlı farklılık göstermezken birleştirici düşünme boyutunda anlamlı farklılık olduğu görülmektedir. Bu fark ise 1. sınıfların lehine olmayan bir sonucu ifade etmektedir. Orantısal düşünme, olasılıklı düşünme ve ilişkisel düşünme boyutlarına uygulanan Kruskal Wallis testi sonucunda sınıflar arasında anlamlı farklılık olmadığı görülmektedir. Fen bilimleri öğretmen adaylarının mantıksal düşünme beceri alt boyutlarından değişkenleri kontrol etme boyutunda sınıflar arasında fark yokken birleştirici düşünme boyutunda fark olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Birleştirici düşünmenin sınıf düzeyi arttıkça artış göstermekte olduğu söylenebilir. Orantısal düşünme, olasılıklı düşünme ve ilişkisel düşünme alt boyutlarında da sınıflar arası farklılık olmadığı sonucu mevcuttur. Katılımcıların yaşlarının birbirine yakın olması bilişsel gelişim aşamalarından soyut işlemler döneminde olduklarını yansıtmaktadır. Bu sebeple mantıksal düşünme(akıl yürütme) becerilerinin benzer olması beklenmektedir. Bu durum akıl yürütme seviyelerinde farklılık olmamasına sebep olarak gösterilebilir. |
One of the key elements of success in education is motivation. In recent years, the 3x2 Achievement Goal Theory (AGT) discusses the importance of what individuals aim for in education outcomes. The studies on this model have focused on students’ goal orientation, few studies have been conducted with teachers. In addition, AGT states that the individual's goal orientations are affected by socio-contextual variables. However, it is rare that studies examining the relationship between the teachers' achievement goals and school context variables in the literature. Therefore, a need emerges to examine the teachers’ achievement goal orientation and its relations with socio-contextual variables. The aim of the study is to examine the relationship between teachers' goal orientation and school-context variables. A total of 83 in-service science teachers participated in the study in Turkey. 3x2 Achievement Orientations Scale and School Context Scale were used as data collection tools. The School Context Scale includes teachers' job satisfaction, school discipline problems, principal support, relationships with colleagues and parents, sense of belonging and time pressure. Relational model was used in the study. Data were collected through via online platform that teachers submitted the link prepared on Google form. Data were analyzed by utilizing Pearson r and regression techniques in SPSS package program. Findings indicated a high correlation between other-approach and other-avoidance, a medium correlation between task-approach and self-approach, self-approach and self-avoidance, and self-avoidance and other-avoidance, and low but statistical significant correlations between task avoidance and self-approach, and task avoidance and self-avoidance. Regression results showed that relationship of colleagues was negatively associated with task- approach, task-avoidance, self-approach and self-avoidance. This indicated that the more teachers communicated with their colleagues, the less they had task approach, task avoidance, self-approach and self-avoidance goals. There was a positive relationship between self-approach and job satisfaction, and self-approach and belonging. This indicated that when they were satisfied and felt belong to school, teachers intended to improve themselves. Additionally, positive relationships between self-avoidance and job satisfaction, self-avoidance and belonging were found. That showed that teachers avoid teaching worse than before, because of teachers were satisfied with their jobs and belonging to school. A positive relationship was found between other-approach and parent communication. Yet, the relationship between other-approach and belonging was negative. These findings indicated that teachers wanted to provide a better teaching than other teachers when they had good communication with parents; but, they did not want to, when they felt as belonging to school. A positive relationship between other-avoidance and job satisfaction indicated that teachers aimed to avoid being worse and less effective than other teachers as their job satisfaction increased. |
Fen Öğretmenlerinin Başarı Yönelim Motivasyonları Ile Okul Ortamı Arasındaki Ilişkisinin IncelenmesiMeltem Men 1MEB 2MSKÜ Bildiri No: 85 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Başarı Yönelimleri Teorisi (BYT) bireylerin neyi amaçladıklarının eğitim çıktıları için önemini tartışmaktadır. Bu model ile ilgili yapılan çalışmalar genellikle öğrenciler ile yapılmıştır ve öğretmenlerle yapılan çalışma sayısı azdır. Ayrıca BYT, bir motivasyon kuramı olarak, bireyin amaçlarının okul bağlamsal değişkenlerden etkilendiğini belirtmektedir. Fakat, BYT’ni kullanarak öğretmenlerin başarı hedefleri ile okul bağlamsal değişkenler arasında ilişkiyi inceleyen çalışmalara alanyazında az yer verilmiştir. Bu yüzden bu çalışma alan yazında bu boşluğu hedef alarak öğretmenler ve sosyal değişkenlere odaklanılmıştır. Çalışmanın amacı öğretmenlerin başarı yönelim motivasyonları ile okul bağlamsal değişkenler arasındaki ilişkisini incelemektir. Çalışmaya Türkiye genelinde görev yapan 83 fen bilimleri öğretmen katılmıştır. Veri toplama aracı olarak 3x2 Başarı Yönelimleri Ölçeği ile Okul Ortamı Ölçeği kullanılmıştır. Okul Ortamı Ölçeği öğretmenlerin, iş memnuniyeti, okuldaki disiplin sorunları, yönetici desteği, meslektaş ve veliler ile ilişkiler, aidiyet hissi ve zaman baskısı alt-boyutlarını kapsamaktadır. Çalışmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Verilerin toplanması Google form üzerinden hazırlanan link sayesinde öğretmenlere uzaktan erişim ile yapılmıştır. Verilerin analizi, Pearson r ve regresyon teknikleri kullanılarak SPSS paket programı ile yapılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, diğerleri yaklaşım- diğerleri kaçınma arasında yüksek düzeyde, görev yaklaşım - öz yaklaşım, öz yaklaşım –öz kaçınma ve öz kaçınma- diğerleri kaçınma arasında orta düzeyde ve görev kaçınma – öz yaklaşım ve görev kaçınma-öz kaçınma arasında zayıf ama istatiksel anlamlı ilişki olduğu görülmüştür. Regresyon sonuçlarına göre, meslektaşlarla iletişimin sırasıyla görev yaklaşımı, görev kaçınma, öz yaklaşım ve öz kaçınma ile arasında negatif yönlü bir ilişki bulunduğu görülmüştür. Bu bulgu öğretmenler meslektaşlarıyla iletişiminin, görev yaklaşım, görev kaçınma, öz yaklaşım ve öz kaçınma gibi amaçları olumsuz etkilediğini göstermektedir. Öz yaklaşım- iş memnuniyeti ve öz yaklaşım- aidiyet arasında pozitif yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Buna göre, öğretmenlerin işlerinden memnun olmaları ve okullarına ait hissetmeleri kendilerini geliştirmeye istekli olduğunu göstermektedir. Öz kaçınma- iş memnuniyeti ve öz kaçınma- aidiyet arasında pozitif yönlü bir ilişki, öğretmenlerin işlerinden memnun olmaları ve okullarına ait hissetmeleri eskisinden daha kötü eğitim vermekten kaçındıklarını göstermektedir. Diğerleri yaklaşım ve veli iletişim arasında pozitif ilişki bulunmuştur. Ancak, diğerleri yaklaşma ve aidiyet arasında zıt yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Bu bulgular öğretmenlerin velilerle iletişimi arttıkça veya okula ait hissetmedikleri zaman diğer öğretmenlerden daha iyi bir eğitim vermeyi, onlardan daha iyi ve daha etkili bir öğretmen olmayı hedeflediklerini göstermektedir. Diğerleri kaçınma ile iş memnuniyeti arasında pozitif yönlü bir ilişki, öğretmenlerin iş memnuniyeti arttıkça diğer öğretmenlerden daha kötü bir eğitim vermekten, onlardan daha kötü ve daha az etkili bir öğretmen olmaktan kaçınmayı hedeflediklerini göstermektir. |
Textbooks have an important place in terms of being a concrete picture of the goals of the curriculum, an important teaching tool that influences classroom teaching (Yılmaz, Seçken and Morgil, 1998) and serving as a bridge between teachers and students in all kinds of school systems (Alkan and Güven, 2018). It is important that information given at textbooks which provides students learning subjects in a correct and sequential way (Duman et. 2001) should be in accord with the mental development of the students and present subjects from concrete to abstract, simple to complex and easy to difficult (Esirgemez, 1995; Dayak, 1998; Gün, 2009; Sadoski, 2001). In physics education, textbooks’ being suitable in terms of educational and visual design, language and expression are among the factors that affect success (Adıbelli, 2007). When literature was examined; it was determined that physics textbooks were evaluated in terms of the types of experiments, scientific process skills, activities and their suitability to the achievements in the curriculum (Aktamis et., 2010; Çepni et., 2014; Eke, 2013; Senem and Eryilmaz, 2015) but example types in the 9th grade physics textbooks were not examined. The Ministry of National Education (MoNE) textbook regulation (5/b4) emphasizes that the behaviors, knowledge and skills that are intended to be given to the students should be given by using concepts and examples according to their class levels. In this study, it is aimed to determine and compare the example types used in work-power-energy unit in two different 9th grade physics textbooks that are taught in schools in 2018-2019 academic year. It was considered appropriate to examine the examples of this unit in terms of the fact that the concepts of work and energy are one of the subjects in which students experience complexity (Aydın and Balım, 2005; Aydoğmuş, 2008; Ayvacı and Devecioğlu, 2009; Ergin, 2011; Erduran Avcı, Kara and Karaca, 2012; Kurnaz, 2012) and these concepts have also a prior knowledge of the units for upper-class levels. (Madanoğlu, 2015). In order to determine the types of examples used in the textbooks within work-power-energy unit, classification developed by Alkan (2016) was taken into consideration. 65 examples were examined in one of the textbooks; 35 start up, 21 standard, 24 improving, 3 non-example and 5 counter examples were determined. In the other textbook, 62 examples were examined; 26 start up, 12 standard, 30 improving, 4 non-example and 4 counter examples were determined. No extreme examples were found in both textbooks. Considering that the 9th grade level is the basic level in terms of physics education, it is ordinary for the number of start up and standard examples to be high. Other units included in the textbooks can be compared in terms of the classification of the examples. |
9. Sınıf Fizik Ders Kitaplarında Kullanılan Örnek Türlerinin KarşılaştırılmasıÖzgül Kaya 1TED Mersin Koleji 2Milli Eğitim Bakanlığı Bildiri No: 135 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Ders kitapları öğretim programlarının hedeflerinin somut birer resmi, sınıf içi öğretimi etkileyen önemli bir öğretim aracı olması (Yılmaz, Seçken ve Morgil, 1998) ve her çeşit okul sisteminde öğretmen ve öğrenciler arasında köprü görevi görmesi bakımından önemli bir yere sahiptir (Alkan ve Güven, 2018). Ders kitapları özellikle öğretmenlerin öğretim programını takip etmelerine ve öğretme sürecinde; neyi, nasıl ve ne zaman yapacaklarına karar vermelerinde yardımcı olmaktadır (Başer, 2012). Öğrencilerin derste işlenen konulara ait bilgileri, doğru ve sıralı bir şekilde, kendi kendilerine öğrenmelerini sağlayan (Duman ve ark. 2001) ders kitaplarında, verilen bilgilerin öğrencilerin zihinsel gelişimiyle uyum içerisinde olması ve konuların somuttan soyuttan, basitten karmaşığa, kolaydan zora doğru sunulması önemlidir (Esirgemez, 1995; Dayak, 1998; Gün, 2009; Sadoski, 2001). Birçok dersin eğitiminde olduğu gibi fizik eğitiminde de öğretmen, öğrenci ve eğitim teknolojileri üçlüsünün uyumunun yanında ders kitaplarının eğitsel, görsel tasarımı, dil ve anlatımı bakımından uygun olması başarıyı etkileyen faktörler arasında yer almaktadır (Adıbelli, 2007). Literatür incelendiğinde; fizik ders kitaplarının deney türleri, bilimsel süreç becerileri, etkinlikler, öğretim programında yer alan kazanımlara uygunluğu açısından değerlendirildiği (Aktamış vd., 2010; Çepni vd., 2014; Eke, 2013; Senem ve Eryılmaz, 2015) ancak 9. sınıf fizik ders kitaplarında yer alan örneklerin ve örnek türlerinin incelenmediği belirlenmiştir. Öğrencilerin derslerindeki başarısızlık sebepleri arasında ders kitaplarında kullanılan ifadelerin anlaşılmaz olmasının yanı sıra kullanılan örneklerin karmaşıklığı, günlük hayatla ilişkilendirilmemesi yer almaktadır (Göze, 1999; Işık, 2003; Özgen, 1993). Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ders kitapları yönetmeliği (5/b4) öğrencilere kazandırılması düşünülen davranış, bilgi ve becerilerin onların sınıf seviyelerine göre kavram ve örneklerden yararlanılarak verilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda ders kitaplarında kullanılan örnek türlerini ve bu örnek türleri açısından ders kitaplarının değerlendirilmesi önemli görülmektedir. Bu araştırmada 2018-2019 eğitim-öğretim yılında okullarda okutulan iki farklı 9. sınıf fizik ders kitabında iş-güç-enerji ünitesinde kullanılan örnek türlerinin belirlenmesi ve karşılaştırılması amaçlanmıştır. İş ve enerji kavramlarının, öğrencilerin kavram karmaşası yaşadıkları konulardan (Aydın ve Balım, 2005; Aydoğmuş, 2008; Ayvacı ve Devecioğlu, 2009; Ergin, 2011; Erduran Avcı, Kara ve Karaca, 2012; Kurnaz, 2012) biri olması ve üst sınıf düzeylerinde yer alan üniteler için ön bilgi niteliği taşıması (Madanoğlu, 2015) bakımından bu ünitedeki örneklerin incelenmesi uygun görülmüştür. İş-güç-enerji konusunda 9. sınıf fizik ders kitaplarında kullanılan örnek türlerini tespit etmek için Alkan (2016) tarafından geliştirilen örnek türlerine ait sınıflandırma (başlangıç, standart, geliştirici, örnek dışı, uç ve karşıt örnekler) dikkate alınmıştır. Ders kitaplarının birinde 65 örnek olduğu tespit edilmiş; bu örnekler içerisinde 35 başlangıç, 21 standart, 24 geliştirici, 3 örnek dışı ve 5 karşıt örnek yer aldığı belirlenmiştir. Diğer ders kitabında 62 örnek olduğu tespit edilmiş; bu örnekler içerisinde 26 başlangıç, 12 standart, 30 geliştirici, 4 örnek dışı ve 4 karşıt örnek yer aldığı belirlenmiştir. Her iki kitapta da uç örneklere rastlanılmamıştır. 9. sınıf düzeyinin fizik eğitimi açısında temel düzey olduğu düşünüldüğünde başlangıç ve standart örneklerin sayısının fazla olması olağan bir durumdur. Ders kitaplarında yer alan diğer üniteler de örneklerin sınıflandırılması bakımından karşılaştırılabilir. |
In order to train individuals adapting to the innovations brought by social and technological changes, revisions are made based on the behaviours expected from individuals in education programs. The 21st century skills used to express the knowledge and skills expected to be used by 21st century individuals in their working and social lives and as citizens, are expressed as learning skills in teaching activities. Critical thinking skills is one of the important skills that must be possessed for good thinking and good learning. It has been determined that most of the educational programs in our country aim to educate individuals who think critically. In this respect, it is possible to concluded that "immersion approach" which is the teaching approaches of critical thinking to upskill students has been adopted. In this approach, critical thinking skills are tried to be implicitly acquired besides the concepts. The teacher performs the teaching by integrating the critical thinking skills with the subject. In this context, it is seen that teachers have great responsibility for enhancing students' critical thinking skills. The teacher who supports his / her students; enrich the learning environment and process with course contents and materials that will contribute to critical thinking skills, ensure that students interact with their peers and with him / her and s/he should give the students enough time to think, support them to express their thoughts and encourage them to ask questions. In addition, the teacher, who adopts critical thinking education, should be able to communicate easily with colleagues, design a teaching plan and contribute to the creation of a school environment which focuses critical thinking. It is doubtful that teachers who have an important role in the development of critical thinking skills are what extent aware of how to plan their teaching process, learning environment and course content. In terms of discipline, critical thinking is one of the basic cognitive skills and trends in science education. One of the main aims of science education is to support the students with high-level thinking skills in the context of subject area, related discipline and social, economic, scientific, technological and environmental issues and to provide the transfer of skills between disciplines and fields by developing critical thinking. Because, students who think critically are capable of understanding the scientific process and asking better questions about different aspects of science. It is believed that the introduction of daily life problems into the science teaching environment will contribute to the interdisciplinary transfer of critical thinking skills of students and also contribute to the process of solving the problems they will encounter in their future lives. For effective science teaching, process should be organized in a way that students enable them to carry their knowledge and experiences to real life; otherwise, it is considered inevitable to raise students who cannot think critically and have poor conceptual depth. Although the importance of critical thinking in science teaching and its contribution to the solution of daily problems are known by researchers, a limited number of studies are available in the literature regarding the adaptation and transfer of critical thinking skills to daily context. It is observed that the studies on this subject aims mostly to determine some cases. However, although the development of critical thinking skills is one of the main aims of science education, it is seen that there is not enough emphasis in science curriculum. In addition, the implicit emphasis on critical thinking skills does not give teachers any clue as to how they will perform this teaching in their classrooms. Similarly, when critical thinking is considered to be a transferable skill, it is believed that the students have these skills out of school is important in the in-depth structuring of science concepts. In this context, within the scope of this study, it is planned to develop lesson plans and materials in order to develop critical thinking skills and to enable them to transfer these skills to different fields and to solve the problems they face in daily life. The study will be conducted from mixed method research in line with the nested method design. The study group is planned to be seventh grade students in secondary school. In 2016, the Ministry of Education published a curriculum titled "Thinking Education" in accordance with the seventh and eighth grade elective courses. When the curriculum is examined, it is seen that it is designed to gain high level thinking skills based on critical thinking and creative thinking. Within the scope of this study, the learning outcomes in the selective course of thinking education were examined by 2 researchers and those who targeted critical thinking skills were selected and nineteen outcomes were determined. In order to determine critical thinking skills which, upskill and enhance students' critical thinking skills, by utilizing critical thinking strategies determined by Paul et al. (1990) which are mostly accepted in the literature, have been examined, indicative behaviours are written from the literature on these strategies. Critical thinking strategies compatible with the learning outcomes chosen from the curriculum of Thinking Education will be determined. In this way, students' critical thinking skills appropriate to their cognitive level of development will be specified. The critical thinking test to be prepared in accordance with the seventh-grade curriculum will be used as a pre-test and post-test in order to determine what extent students transfer of critical thinking skills from context of science to real life problems. Lesson plans developed by the practitioner teacher will be redesigned to critical thinking skills with the support of researchers, practitioners and experts. During the pilot and actual implementation of the study, observation, video recordings, audio recordings of the participants to keep the process under control will be taken and it is planned to keep the process under control and to analyse the thoughts expressed by both students and teachers. After the intervention, content and descriptive analysis of the responses of the students to the materials used in the process will be done. |
Ortaokul Yedinci Sınıf Öğrencilerinin Eleştirel Düşünme Becerilerinin GeliştirilmesiBahar Candaş 1TRABZON ÜNİVERSİTESİ Bildiri No: 110 - Bildiri Sunum Şekli: Yuvarlak Masa |
Toplumsal ve teknolojik değişimlerin getirdiği yeniliklere uyum sağlayan bireyler yetiştirmek için öğretim programlarında bireylerden beklenen davranışları temel alan revizeler yapılmaktadır. Yirmi birinci yüzyıl bireylerinin çalışma yaşantılarında, sosyal hayatlarında ve vatandaş olarak sahip olmaları ve etkili bir şekilde kullanmaları beklenen bilgi ve becerileri ifade etmek için kullanılan 21. yüzyıl becerileri, öğretim faaliyetlerine öğrenme becerileri olarak girmiştir. Bu becerilerden biri olan eleştirel düşünme becerisi, iyi düşünme ve iyi öğrenme için sahip olunması gereken önemli becerilerden birisi olarak ifade edilmektedir. 2018 yılından itibaren ülkemizde uygulanmaya başlanan öğretim programlarının çoğunun eleştirel düşünen bireyler yetiştirilmesini hedeflediği belirlenmiştir. Bu doğrultuda, öğrencilere bu becerilerin kazandırılmasında eleştirel düşünme yaklaşımlarından konuya entegre yaklaşımının benimsendiği sonucuna ulaşılabilir. Bu yaklaşımda, eleştirel düşünme becerileri öğrencilere öğretilmesi hedeflenen kavramların yanında örtük şekilde kazandırılmaya çalışılır. Öğretmen konu ile eleştirel düşünme becerilerini bütünleştirerek öğretimini gerçekleştirir. Bu bağlamda, öğretmenlere, öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerinin geliştirilmesi için büyük sorumluluk düştüğü görülmektedir. Öğrencilerini bu konuda destekleyen öğretmen; öğrenme ortamını ve sürecini eleştirel düşünme becerilerine katkı sağlayacak ders içerikleri ve materyaller ile zenginleştirmeli, öğrencilerin akranlarıyla ve kendisiyle etkileşime geçmesini sağlamalı, öğrencilere düşünmeleri için yeterli süre vermeli, onları düşüncelerini ifade etmeleri için desteklemeli ve soru sormaya teşvik etmelidir. Öğrencilerin farklı bakış açılarına sahip oldukları ve düşüncelerini çekinmeden söyleyebildikleri öğrenme ortamında öğretmen, açık fikirli olarak kendi düşüncelerini de paylaşmalıdır. Ayrıca, eleştirel düşünme eğitimini benimseyen öğretmen, meslektaşlarıyla rahatlıkla iletişim kurabilmeli, beraber öğretim planı tasarlayabilmeli ve eleştirel düşünme odaklı okul ortamının oluşturulmasına katkı sağlayabilmelidir. Eleştirel düşünme becerilerinin geliştirilmesinde önemli payı olan öğretmenlerin öğretim sürecini, öğrenme ortamını ve ders içeriklerini nasıl planlayacaklarının ne ölçüde farkında oldukları şüphelidir. Disiplin bağlamında incelendiğinde eleştirel düşünme, fen eğitiminde temel bilişsel beceriler ve eğilimlerden birisidir. Fen eğitiminin temel amaçlarından birisi de, konu alanı, ilgili disiplin ve aynı zamanda toplumsal, ekonomik, bilimsel, teknolojik ve çevresel konular bağlamında öğrencilere üst düzey düşünme becerilerin kazandırılması ve eleştirel düşünme geliştirilerek disiplinler ve alanlar arasında becerilerin aktarımının sağlanmasıdır. Çünkü, eleştirel düşünen öğrenciler bilimsel süreci anlama ve bilimin farklı yönlerine yönelik daha iyi soru sorma konusunda yetenekli olurlar. Fen öğretim ortamına günlük hayat problemleri getirilmesinin öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini disiplinler arası transfer etmesine ve onların gelecekteki yaşantılarında karşılaşacakları problemleri çözme sürecine katkı sağlayacağına inanılmaktadır. Fen öğretiminde genellikle bilimsel kavramların anlaşılmasına önem verilmekte olup, bu kavramların günlük yaşamla olan ilişkisine sınav odaklı öğretim, öğrencilerin ve velilerin başarı kaygısı gibi sebeplerle daha az vurgu yapılmakta ve bu durum öğrenmelerin sınıf duvarlarını aşamayıp okul içinde kalmasına sebep olmaktadır. Etkili bir fen öğretiminin, öğrencilerin bilgi ve yaşantılarını gerçek hayata taşımasına olanak sağlayacak şekilde düzenlenmesinin gerekli olduğu, aksi takdirde eleştirel düşünemeyen ve kavramsal derinliği zayıf olan öğrencilerin yetişmesinin kaçınılmaz olduğu düşünülmektedir. Günümüzde eğitim kurumları, çağdaş öğretim yöntemleri yerine öğretimin bilgi aktarımı şeklinde devam etmesi, öğrencilerin öğrendikleri bilgileri yaşantılarıyla ilişkilendirememeleri ve öğretimin çeşitli becerileri kazandıracak şekilde düzenlenmemiş olması sebebiyle eleştirilmektedir. Öğrenciler, ders kitaplarındaki bilginin ötesine geçebilmeli, okulda karşılaştıkları problemleri çözebilmelerinin yanı sıra geleceğin yetişkinleri olarak iş hayatında ya da karar mekanizmalarında kullanacakları becerilere de önem verilmelidir. Fen öğretiminde eleştirel düşünmenin önemi ve günlük problemlerin çözümüne katkısı araştırmacılar tarafından bilinmesine rağmen, eleştirel düşünme becerilerinin günlük bağlama uyarlanması ve transfer edilmesine ilişkin literatürde sınırlı sayıda çalışma yer almaktadır. Bu konu üzerine yapılan çalışmaların ise çoğunlukla durum belirleme düzeyinde olduğu görülmektedir. Halbuki, eleştirel düşünme becerilerinin geliştirilmesi fen eğitiminin temel amaçlarından biri olmasına rağmen, fen bilimleri öğretim programında yeterli vurgunun yapılmadığı görülmektedir. Ayrıca, eleştirel düşünme becerilerine yapılan örtük vurgu öğretmenlere sınıflarında bu öğretimi nasıl gerçekleştireceklerine dair ipucu vermemektedir. Benzer şekilde, eleştirel düşünmenin transfer edilebilir bir beceri olduğu düşünüldüğünde öğrencilerin bu becerileri okul duvarlarından dışarı taşımasının fen kavramlarının derinlemesine yapılandırılmasında önemli olduğuna inanılmaktadır. Bu bağlamda, bu çalışma kapsamında öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmek amacıyla bu becerilerini farklı alanlara transfer edebilmelerini ve günlük hayatta karşılaştıkları problemleri çözmelerini sağlamaya yönelik ders planları ve materyaller geliştirilmesi planlanmaktadır. Çalışma, karma yöntem araştırmalarından iç içe yöntem deseni doğrultusunda yürütülecektir. Çalışma grubunun, ortaokul yedinci sınıf öğrencileri olması planlanmaktadır. 2016 yılında MEB tarafından “Düşünme Eğitimi” adıyla yedinci ve sekizinci sınıf düzeyine uygun seçmeli ders kapsamında öğretim programı yayımlamıştır. Öğretim programı incelendiğinde, eleştirel düşünme ve yaratıcı düşünme ağırlıklı olarak üst düzey düşünme becerilerinin kazandırılmasına yönelik tasarlandığı görülmüştür. Bu doğrultuda, düşünme eğitimi seçmeli dersi içerisinde yer alan eleştirel düşünme becerilerinin genel yaklaşımla öğretilmesinin öngörüldüğü düşünülmektedir. Bu çalışma kapsamında, düşünme eğitimi seçmeli dersi içerisinde yer alan kazanımlar 2 araştırmacı tarafından incelenerek eleştirel düşünme becerilerini hedef alanlar seçilmiş ve on dokuz kazanım ortak olarak belirlenmiştir. Öğrencilere kazandırılacak olan eleştirel düşünme becerilerini belirlemek amacıyla literatürde çoğunlukla kabul gören Paul ve diğ. (1990) tarafından belirlenen eleştirel düşünme stratejileri incelerek bu stratejilere literatürden faydalanılarak gösterge davranışlar yazılmıştır. Böylece stratejilerin içeriği daha da netleştirilmiştir. Düşünme eğitimi seçmeli dersi içerisinden fikir birliğine varılmış kazanımlarla geliştirilebilecek eleştirel düşünme stratejileri eşleştirilecektir. Bu sayede MEB tarafından belirtilen kazanımlarla geliştirilebilecek öğrencilerin gelişim düzeylerine uygun eleştirel düşünme becerileri belirlenmiş olacaktır. Öğrencilerin fen bilimleri bağlamında kazandıkları eleştirel düşünme becerilerini transfer edebilme düzeylerini belirlemek amacıyla günlük yaşantılarında karşılaştıkları problemleri içeren ve yedinci sınıf öğretim programına uygun olarak hazırlanacak eleştirel düşünme testi öntest ve sontest olarak kullanılacaktır. Yedinci sınıf fen bilimleri öğretim programından seçilen ünitelerin öğretimi için uygulayıcı öğretmen tarafından geliştirilmiş ders planları; araştırmacı, uygulayıcı öğretmen ve uzmanların da desteğiyle eleştirel düşünme becerileri entegre edilerek yeniden tasarlanacaktır. Uygulayıcı öğretmenin seçiminde gönüllü katılım göstermesinin yanı sıra, araştırmacının gözlemlediği öğretmenler içerisinden geliştirilen gözlem formundan elde edilen veriler ışığında eleştirel düşünme öğretimine yatkın olan öğretmenle araştırmanın yürütülmesi düşünülmektedir. Çalışmanın pilot ve asıl uygulamaları süresince araştırmacı gözlemleri, video kayıtları gerekirse katılımcıların ses kayıtları da alınarak sürecin kontrol altında tutulması ve hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin ifade ettikleri düşüncelerin analiz edilmesi planlanmaktadır. Ayrıca, müdahale süresince çeşitli yönergeler doğrultusunda hazırlanmış, öğrencilerin belirsizlikler üzerine farkındalıklarını not ettikleri, zorluklar ile nasıl mücadele etmeyi planladıklarını ve düşüncelerini yazdıkları düşünce günlüklerinden yararlanılacaktır. Öğretim müdahalesinin sonrasında ise öğrencilerin süreç içerisinde kullanılan materyallere verdikleri cevapların içerik analizi yapılacaktır. |
Introduction Entrepreneurship is a phenomenon that is constantly changing in today's world but there is no clear definition because it has different definitions in different disciplines. The concept of entrepreneurship, Hisrich and Peters (2002); “The person who brings labor, raw materials and other assets together to create greater value / opportunity “. Goal Entrepreneurship is an increasingly popular concept, the concept of entrepreneurship is included in the science curriculum in 2013. When examined at the academic level (associate, bachelor, master, doctorate, etc.), entrepreneurship / entrepreneurship training and entrepreneurship departments are not yet widespread. Although entrepreneurship is seen as a personal feature, it is thought that trainings on entrepreneurship will make positive contributions to the success of entrepreneurs (Kara, 2015). The aim of the study is to standardize and spread entrepreneurship education. Importance and Rationale In summary, entrepreneurship education is defined as the process in which are gained that people can apply in every area and more individually, socially and economically (European Commission, 2011). According to Deveci (2018), the priority of entrepreneurship education is to increase the capacities and mentalities of individuals in terms of being entrepreneurs. According to Bozkurt (2011); there are many researches on the positive relationship between entrepreneurship education and entrepreneurship activities. Entrepreneurship education can be effective results, along with theoretical knowledge (collaborative learning, problem-based learning, group work, project-based learning, learning by doing and experiencing, learning logs, creating mini companies, field trips, workplace visits and experience sharing should support. In higher education institutions, entrepreneurship education should be made compulsory not only in the departments of economics and administrative sciences but also in other disciplines (Bozkurt, 2011). Entrepreneurship education should be included in the faculties of education in order to educate individuals who are suitable for a life based on engineering, technology and design by taking part in the curriculum of science education. Method In this study, the situation analysis method of the case study method is used. Based on this definition, the study was formed with the question of how entrepreneurship education should be prepared at the primary level based on KOSGEB ‘entrepreneurship education program’. While determining the achievements of entrepreneurship education, the field related to entrepreneurship trainings was examined. Entrepreneurship coordinator in the incubation center, which is located in the incubation center for the promotion and promotion of the entrepreneurship ecosystem; The opinions of the experts working in the field of science education were also taken into consideration at the secondary school level. Data Collection Tool and Data Analysis Data for the study were collected as semi-structured interviews with experts. The opinions of the experts about the program content were taken by asking ‘Which subjects / concepts should they include? How should the level of the trainings be?’. Collected data were analyzed by content analysis. Results Based on the literature review and expert opinions, the outcomes of the entrepreneurship education program (1) and the content of the program (2) were found. The experts in the entrepreneurship ecosystem stated that while the important and necessary necessity of entrepreneurship education is defended, entrepreneurship education gains should be appropriate to the level of students. The experts in the secondary school science education program state that the updated science education program and some basic entrepreneurship concepts are included. Experts think that entrepreneurship can be acquired as a personal trait through education. They think that entrepreneur candidates should be intertwined with the concept of entrepreneurship from a young age. They think that it is beneficial to have experience sharing experiences in which entrepreneurs transfer their experiences. They also stated that students who are at secondary level should share their experiences in order to learn about entrepreneurship. Since entrepreneurship is unsuccessful in the nature of success, it is important to share the experience of successful and unsuccessful entrepreneurs. In addition to theoretical knowledge, it is important to include the application in the program. Conclusion and Suggestions The goal of entrepreneurship education is to ensure that the entrepreneurial potential and some features are hidden (Pirim, Kafalı and Avcı, 2015). The program prepared in this study is important for the standardization and dissemination of entrepreneurship education. In order to educate students as potential entrepreneur candidates and to get acquainted with the entrepreneurial ecosystem, entrepreneurship education should be offered as an elective course Entrepreneurship. REFERENCES Deveci, İ. (2016). Fen Bilimleri Öğretim Programlarıyla (5-8) Bütünleştirilmiş Girişimcilik Eğitimi Modüllerinin Geliştirilmesi, Uygulanması ve Değerlendirilmesi (Doktora Tezi). Uludağ Üniversitesi, Bursa Deveci, İ. (2018). E-STEM (Girişimcilik, Fen, Teknoloji, Mühendislik, Matematik). S. Çepni (Ed.), Kuramdan Uygulamaya STEM Eğitimi (s. 138-154). Ankara: Pegem Akademi European Commission, (2011). Entrepreneurship education: enabling teachers as a critical success factor. A report on teacher education and training to prepare teachers for the challenge of entrepreneurship education. Final Report, Entrepreneurship Unit, Bruxelles. Hız, G. Ve Karaosmanoğlu, K. (2015). Başarılı Girişimciler Girişimci Adaylarına Rol Model Olabiliyorlar Mı? (S. 384-390) 2. Uluslarası Girişimcilik ve Kariyer Sempozyumu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Kalyoncu, K. (2015). Sosyal Girişimcilik Ekosistemi ve Bir Kısım Örnekler . 2. Uluslarası Girişimcilik ve Kariyer Sempozyumu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Kara, C. Ve Kara, M. (2015). Finansal Okuryazarlık ve Girişimcilikte Başarı: Örnek Bir Uygulama (s. 406-414) 2. Uluslarası Girişimcilik ve Kariyer Sempozyumu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Karademir, E., Balbağ, M. Z. Ve Çemrek, F. (2018). Öğretmen Adaylarının Girişimcilik Düzeylerinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi. Milli Eğitim Dergisi, 220, 177-200. Marangoz, M. Ve Aydın, A. (2015). Üniversite Öğrencilerinin Sosyal Girişimcilik Niyeti Üzerine Araştırma (s. 398-405). 2. Uluslarası Girişimcilik ve Kariyer Sempozyumu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Pirim, L., Kafalı, H. ve Avcı, S. (2015). Girişimcilik Eğitimi Üzerine Bir Çalışma: Girişimcilikte Yeni Eğilimler (s.391-397) 2. Uluslarası Girişimcilik ve Kariyer Sempozyumu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sönmez, A., Arıker, Ç. Ve Toksoy, A. (2015) Dünya’da ve Türkiye’de Sosyal Girişimciliğin Gelişimi (s. 182-194). 2. Uluslarası Girişimcilik ve Kariyer Sempozyumu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Uğur, B. (2015). Girişimcilik Eğitiminin İlköğretim Programlarına Konulmasına Yönelik Model Önerisi (Yüksek Lisans Tezi). Anadolu Üniversitesi, Eskişehir |
Ortaokul Düzeyi Girişimcilik Kavramına Yönelik Paydaş Görüşlerinin IncelenmesiAsuman Bayrakdar 1Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Bildiri No: 147 - Bildiri Sunum Şekli: Yuvarlak Masa |
Giriş Girişimcilik, günümüz dünyasında sürekli değişen bir olgu olmakla birlikte farklı disiplinlerde farklı tanımlamaları olduğu için net bir tanımı yoktur. Girişimcilik kavramını, Hisrich ve Peters (2002); “emek, hammadde ve diğer varlıkları daha büyük değer/imkân yaratacak şekilde bir araya getiren kişi” olarak ifade etmektedirler. Amaç Girişimciliğin günümüzde gittikçe popülerleşen bir kavram olmakla birlikte, 2013 yılında fen bilimleri öğretim programında ‘girişimcilik’ kavramına yer verilmiş olup güncellenen 2018 fen bilimleri öğretim programında yaşam becerileri alt başlığında da yer almaktadır. Akademik düzeyde (ön lisans, lisans, yüksek lisans, doktora vb.) incelendiğinde ise girişimcilik/girişim eğitimi, girişimcilik bölümleri henüz yaygınlaşmamış durumdadır. Girişimcilik kişisel bir özellik olarak görülmekle birlikte, girişimcilik konusunda verilecek eğitimlerin girişimcilerin başarısında olumlu katkılar yapacağı düşünülmektedir (Kara, 2015). Çalışmanın amacı ise girişimcilik eğitiminin standartlaştırılması ve yaygınlaştırılmasıdır. Önem ve Gerekçe Girişimcilik eğitimi özet olarak, insanların hayatlarının her alanında uygulayabilecekleri, daha çok bireysel, sosyal ve ekonomik getiri sağlayacak bir dizi yeteneğin kazanıldığı süreç olarak tanımlanmaktadır (European Commission, 2011). Deveci’ye (2018) göre, girişimcilik eğitiminin önceliği bireylerin girişimci olma noktasındaki kapasitelerini ve zihniyetlerini arttırmaktır. Bozkurt’un (2011) çalışmasına göre; girişimcilik eğitimi ile girişimcilik faaliyetleri arasında olumlu bir ilişki olduğuna dair birçok araştırma bulunmaktadır. Girişimcilik eğitiminin lise düzeyi, ön lisans ya da lisans düzeyinden de önce verilmesi, öğrencilerde girişimci bilimsel düşünme, girişimci tutum ve davranışların daha kolay kazandırılabildiği görülmüştür. Girişimcilik eğitiminin etkili sonuçları olabilmesi için, teorik bilginin yanında uygulamalar ile (işbirlikçi öğrenme, probleme dayalı öğrenme, grup çalışması, akran öğrenme, proje tabanlı öğrenme, yaparak ve yaşayarak öğrenme, drama tekniği, öğrenme günlükleri, mini şirketler oluşturma, alan gezileri, iş yeri /saha ziyaretleri ve tecrübe paylaşımları ile) desteklenmelidir. Yükseköğretim kurumlarında ise girişimcilik eğitimi sadece iktisadi ve idari bilimler fakültelerinin işletme bölümlerinde değil, diğer bilim dallarında da zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir (Bozkurt, 2011). 2013 yılı itibari ile fen bilimleri dersi öğretim programında yer alması ile mühendislik, teknoloji ve tasarım temelli bir yaşantıya uygun bireyler yetiştirebilmek için eğitim fakültelerinde de girişimcilik eğitimi yer almalıdır. Yöntem Bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması yönteminin durum analizi türü kullanılmıştır. Durum analizi, özel bir olayın farklı bakış açıları kullanılarak incelenmesi olarak tanımlanmaktadır (Büyüköztürk, 2018). Bu tanımdan yola çıkılarak çalışma, KOSGEB ‘Girişimcilik Eğitimi’ programı temel alınarak, girişimcilik eğitiminin ilköğretim düzeyinde nasıl hazırlanmalı sorusuyla oluşturulmuştur. Girişimcilik eğitiminin kazanımları belirlenirken girişimcilik eğitimleri ile ilgili alan yazın taranmıştır. Girişimcilik ekosisteminin tanıtılması ve yaygınlaştırılması amacıyla bulunan kuluçka merkezinde yer alan girişimcilik koordinatörü, üniversite bünyelerinde yer alan teknoparklarda girişimcilik koordinatörü olarak faaliyetlerde bulunan uzmanlar ile görüşmeler yapılmıştır. Ortaokul düzeyinde bulunan kavramlar ile ilgili de fen eğitimi alanında çalışan uzmanların görüşleri alınmıştır. Veri Toplama Aracı ve Veri Analizi Çalışmada için veriler, uzmanlarla yarı yapılandırılmış görüşmeler şeklinde toplanmıştır. Görüşmelerde uzmanların girişimcilik eğitimi hakkındaki çalışmaları, girişimcilik kavramında eğitimin yeri ve gerekliliği hakkındaki düşünceleri ses kayıt cihazı ile kaydedilmiştir. Girişimcilik eğitimini gerekli gören uzmanlara “Hangi konuları/kavramları içermeli?”, “Eğitimlerin seviye düzeyleri nasıl olmalı?” soruları sorularak program içeriği ile ilgili görüşleri alınmıştır. Toplanan veriler içerik analizi yoluyla incelenmiştir. Bulgular Alan yazın incelenmesi ve uzman görüşleri doğrultusunda girişimcilik eğitimi programının gerekliliğine (1) ve programın içeriğine (2) yönelik çıktılar bulunmuştur. Girişimcilik ekosisteminde bulunan uzmanlar girişimcilik eğitiminin önemli ve gerekli gerekliliği savunulmakla birlikte, girişimcilik eğitimi kazanımlarının öğrencilerin seviyesine uygun olması gerektiğini belirtmiştir. Ortaokul fen eğitimi programı konusunda bulunan uzmanlar ise güncellenen fen eğitim programı ile bazı temel girişimcilik kavramlarının yer aldığını belirtmektedirler. Uzmanlar girişimciliğin kişisel bir özellik olarak doğuştan gelebildiği gibi eğitim yolu ile de kazandırabileceği düşünmektedirler. Özellikle girişimci adaylarının küçük yaşlardan itibaren girişimcilik kavramıyla iç içe olmaları gerektiğini düşünmektedirler. Girişimcilik eğitiminin de temel kavramlarının yanı sıra yaratıcı düşünme gibi eğitimin inovatif içeriklere sahip olması gerektiğini düşünmektedirler. Girişimcilik eğitiminin girişimci adaylarının motivasyonlarını da etkilediğinden eğitimde girişimcilerden tecrübelerini aktardığı tecrübe paylaşımlarının olmasının yararlı olduğunu düşünmektedirler. Ayrıca ortaokul seviyesinde bulunan öğrencilerin girişimcilik yolculuğunu öğrenmeleri açısından tecrübe paylaşımlarının yapılması gerektiğini belirtmişlerdir. Girişimciliğin doğasında başarı kadar başarısız olma durumu da olduğu için girişimlerinde başarılı ve başarısız olmuş girişimcilerin tecrübe paylaşımı önemli olmaktadır. Program içeriğinde teorik bilgilerin yanında uygulamaya yer verilmesinin önemli olduğunu belirtmektedirler. Teorik bilgilerin yanında öğrenme sürecinde öğrencilerin aktif olarak katılmasının önemini belirtmişlerdir. Sonuç ve Öneriler Girişimcilik eğitiminin amacı kişide gizli kalmış girişimcilik potansiyelinin ve bazı özelliklerin ortaya çıkmasını sağlamaktır (Pirim, Kafalı ve Avcı, 2015). Çalışmada hazırlanan program, girişimcilik eğitiminin standartlaştırılması ve yaygınlaştırılması açısından önem taşımaktadır. Öğrencilerin potansiyel girişimci adayları olarak yetişmesi ve girişimcilik ekosistemi ile tanışmaları için girişimcilik eğitiminin fen bilgisi gibi ders kazanımları içerisinde bulunmasının yanı sıra seçmeli bir ders olarak ‘Girişimcilik’ eğitimi verilmesi önerilmektedir. KAYNAKÇA Deveci, İ. (2016). Fen Bilimleri Öğretim Programlarıyla (5-8) Bütünleştirilmiş Girişimcilik Eğitimi Modüllerinin Geliştirilmesi, Uygulanması ve Değerlendirilmesi (Doktora Tezi). Uludağ Üniversitesi, Bursa Deveci, İ. (2018). E-STEM (Girişimcilik, Fen, Teknoloji, Mühendislik, Matematik). S. Çepni (Ed.), Kuramdan Uygulamaya STEM Eğitimi (s. 138-154)s. Ankara: Pegem Akademi European Commission, (2011). Entrepreneurship education: enabling teachers as a critical success factor. A report on teacher education and training to prepare teachers for the challenge of entrepreneurship education. Final Report, Entrepreneurship Unit, Bruxelles. Hız, G. Ve Karaosmanoğlu, K. (2015). Başarılı Girişimciler Girişimci Adaylarına Rol Model Olabiliyorlar Mı? (s. 384-390) 2. Uluslarası Girişimcilik ve Kariyer Sempozyumu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Kalyoncu, K. (2015). Sosyal Girişimcilik Ekosistemi ve Bir Kısım Örnekler (s. 182-194). 2. Uluslarası Girişimcilik ve Kariyer Sempozyumu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Kara, C. Ve Kara, M. (2015). Finansal Okuryazarlık ve Girişimcilikte Başarı: Örnek Bir Uygulama (s. 406-414) 2. Uluslarası Girişimcilik ve Kariyer Sempozyumu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Karademir, E., Balbağ, M. Z. Ve Çemrek, F. (2018). Öğretmen Adaylarının Girişimcilik Düzeylerinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi. Milli Eğitim Dergisi, 220, 177-200. Marangoz, M. Ve Aydın, A. (2015). Üniversite Öğrencilerinin Sosyal Girişimcilik Niyeti Üzerine Araştırma (s. 398-405). 2. Uluslarası Girişimcilik ve Kariyer Sempozyumu (s. 182-194) Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Pirim, L., Kafalı, H. ve Avcı, S. (2015). Girişimcilik Eğitimi Üzerine Bir Çalışma: Girişimcilikte Yeni Eğilimler (s.391-397). 2. Uluslarası Girişimcilik ve Kariyer Sempozyumu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sönmez, A., Arıker, Ç. Ve Toksoy, A. (2015) Dünya’da ve Türkiye’de Sosyal Girişimciliğin Gelişimi. 2. Uluslarası Girişimcilik ve Kariyer Sempozyumu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Uğur, B. (2015). Girişimcilik Eğitiminin İlköğretim Programlarına Konulmasına Yönelik Model Önerisi (Yüksek Lisans Tezi). Anadolu Üniversitesi, Eskişehir |
STEM approach, seen as an integrated way to teach science, technology, mathematics and engineering disciplines, has also been met with great interest in Turkey. In the report prepared by Turkish Industry and Business Association-TÜSİAD (2014), it was emphasized that the countries that wanted to advance technology and economy would need individuals who had learned STEM disciplines. In the STEM education report, which was published by Ministry of National Education- MoNE (2016), it was stated that individuals with 21st century skills will guide the future of the countries, and emphasized the importance of STEM education in converting theoretical knowledge into practice, product and innovative inventions. In 2017, STEM approach, which was initiated by private institutions and organizations, has taken its place in the new applied science unit in the science curriculum. During the education period, science teachers who are expected to train STEM practices should be equipped with STEM education approach. How the teachers perceive STEM approach, whether they adopt it or not, will directly affect the success of the program. In this respect, it was aimed to determine the views of pre-service science teachers about STEM education. Phenomenology method was used in the research. The study group of the research was determined according to the stratified purposeful sampling. The study group consisted of 63 pre-service teachers, 17 male and 46 female teachers training school experience subject and attending STEM practices before and studying in the 4th grade of Science Teaching Department of Fırat University. Pre-service teachers participated in interactive education about STEM theory and its practices for 14 weeks during the fall semester of 2018-2019 academic years. After the theoretical knowledge, pre-service teachers were divided into 12 groups of five or six people. In line with their STEM approach, the groups prepared a sample lesson plan, performed STEM practices, presented them to their peers, and defended the disciplines of science, mathematics, engineering and technology. The pre-service teachers evaluated and discussed the practices presented by their peers, whether the practices could be integrated into the STEM disciplines or not. The data of the research were collected by semi-structured interviews. The interviews were conducted three times; before the theoretical knowledge, after the theoretical knowledge and after the presentations. It was found that pre-service teachers' knowledge about STEM education was initially superficial, they had misinformation about STEM education, they did not see themselves as a teacher in STEM education and they did not adopt any STEM understanding. After the theoretical knowledge, it was found that pre-service teachers’ knowledge about STEM approach had increased and they could explain relationship between STEM and problem based learning, project based learning, 5E, inquiry, art, entrepreneurship. Pre-service teachers had debated STEM education in terms of Turkey and the World. They had highlighted mistakes made on behalf of STEM education in Turkey, mentioned that STEM education should be given from an early age and stressed the importance of the training of teachers. After the application, it was seen that the pre-service teachers realized their own inadequacies and that it was much more difficult to implement what they knew in theory. Pre-service teachers stated that integrating the disciplines were not easy and that they had difficulty in integrating mathematics and especially engineering discipline. In order to implement STEM practices, it was seen that pre-service teachers received support from the students in engineering faculty, especially in the designs required software knowledge. Project based STEM and problem-based STEM approaches have been more widely adopted. It has been stated by pre-service teachers that there should be courses about STEM education and the basic code-writing trainings required to use sets that require code-writing such as ardunio in the faculties of education. According to the results of the research, it was understood that STEM education generally attracted the attention of pre-service science teachers and they wanted to learn and teach. Despite the willingness of pre-service teachers, it had been observed that they had difficulty in considering the disciplines in a holistic way while they were practicing. The misinformation of pre-service teachers about STEM education was corrected by theory education. Pre-service teachers were able to evaluate the STEM practices through peer review and had the opportunity to see different practices. In particular, code-writing training can be given at undergraduate level so that pre-service teachers can guide successful STEM practices in their professional lives. Considering the integrated STEM education, it is suggested that universities should be carried out cooperative projects with the participants of pre-service science, mathematics, information technology teachers and engineering students. |
Stem Eğitimi Hakkında Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının GörüşleriGonca KEÇECİ 1FIRAT ÜNİVERSİTESİ Bildiri No: 208 - Bildiri Sunum Şekli: Yuvarlak Masa |
Fen bilimleri, teknoloji, matematik ve mühendislik disiplinlerinin bir bütünün parçası olarak görüldüğü, disiplinlerin ayrı ayrı yerine entegre bir şekilde öğretilmesini öngören STEM anlayışı Türkiye’de de ilgiyle karşılanmıştır. Türk Sanayi ve Ticaret Derneği-TÜSİAD (2014)’nin hazırladığı raporda, teknoloji ve ekonomiyi ilerletmek isteyen ülkelerin, STEM disiplinlerini öğrenmiş bireylere ihtiyaç duyacakları vurgulanmıştır. Sonrasında MEB (2016) yayınladığı STEM eğitimi raporunda 21. yüzyıl becerilerine sahip bireylerin ülkelerin geleceğini de yönlendireceği belirtilmiş, teorik bilginin uygulamaya, ürüne ve yenilikçi buluşlara dönüştürülmesinde STEM eğitiminin önemi vurgulanmıştır. 2017’de yenilenen fen bilimleri dersi öğretim programı uygulamalı bilim ünitesi ile birlikte, öncesinde özel kurum ve kuruluşlarca başlatılan STEM eğitimi anlayışı programda da yerini almıştır. Eğitim öğretim dönemi boyunca öğrencileriyle STEM anlayışı doğrultusunda çeşitli uygulamalar gerçekleştirmesi beklenen fen bilimleri dersi öğretmenlerinin STEM eğitimi konusunda donanımlı olması gereklidir. Öğretmenlerin STEM anlayışını nasıl algıladığı, benimseyip benimsemediği, kendilerini yeterli görüp görmediği programın başarılı olmasını doğrudan etkileyecektir. Bu açıdan bu çalışma ile fen bilgisi öğretmen adaylarının STEM eğitimi hakkındaki görüşleri tespit etmek amaçlanmıştır. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden fenomenoloji yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu tabakalı amaçlı örneklem çeşidine göre belirlenmiştir. Çalışma grubunu, Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi öğretmenliği 4. sınıfta öğrenim gören, çalışma öncesinde STEM eğitimi uygulamalarına katılmış, okul deneyimi dersine devam eden 17 erkek, 46 kadın toplam 63 öğretmen adayı oluşturmuştur. Araştırmada öğretmen adayları, 2018-2019 eğitim öğretim yılı güz döneminde 14 haftalık süreçte öncelikle STEM kuram ve uygulamaları ile ilgili teorik bilgilerin verildiği etkileşimli eğitime katılmıştır. Teorik bilgi sonrasında öğretmen adayları beş veya altışar kişilik 12 gruba ayrılmıştır. Gruplar benimsedikleri STEM anlayışı doğrultusunda örnek ders planı hazırlayarak, STEM uygulamaları gerçekleştirmiş, akranlarına sunmuş, fen, matematik, mühendislik ve teknoloji boyutlarını savunmuştur. Öğretmen adayları akranlarının sundukları örnek STEM uygulamalarını disiplinlere entegre edilip edilmemesi, kullanılan yöntem açılarından değerlendirmiş ve tartışmıştır. Çalışmanın verileri yarı yapılandırılmış mülakatlarla toplanmıştır. Mülakatlar kuramsal bilgi öncesi, kuramsal bilgi sonrası ve sunumlar sonrası olmak üzere üç seferde gerçekleştirilmiştir. Öğretmen adaylarının STEM eğitimi hakkında bilgilerinin başlangıçta yüzeysel oldukları, STEM eğitimi hakkında yanlış bilgilere sahip oldukları, kendilerini STEM eğitiminde öğretmen rolünde görmedikleri, herhangi bir STEM anlayışını benimsemedikleri görülmüştür. Kuramsal bilgi sonrası STEM anlayışını hakkında bilgilerinin arttığı, probleme dayalı öğrenme, proje tabanlı öğrenme, 5E, araştırma sorgulama, sanat, girişimcilik ve STEM arasında ilişkileri açıklayabildikleri görülmüştür. Öğretmen adayları Türkiye ve dünya açısından STEM eğitimini tartışmışlardır. Türkiye’de STEM eğitimi adına yapılan yanlışlıkları vurgulamış, küçük yaşlardan itibaren STEM eğitiminin verilmesi gerektiğini belirtmiş ve özellikle öğretmenlerin yetiştirilmesinin önemini vurgulamışlardır. Uygulama sonrası öğretmen adayları kendi yetersizliklerini fark ettiklerini, teoride bildiklerini uygulamaya geçirmenin tahminlerinden çok daha zor olduğunu ifade ettikleri görülmüştür. Öğretmen adayları disiplinleri entegre etmenin kolay olmadığını matematik ve özellikle mühendislik disiplinini entegre etmede çok zorlandıklarını, örnek STEM uygulamalarını hayata geçirmek için mühendislik fakültesindeki öğrencilerden destek aldıklarını, özellikle hayallerindeki tasarımlarının yazılım bilgisi gerektirdiğini, bu bilgilere de sahip olmadıklarını ifade ettikleri görülmüştür. Öğretmen adayları, öğretmenlik hayatlarında STEM anlayışını derslerine entegre etmek istediklerini ancak bu konuda yetersiz olduklarını, yolun başında olduklarını, STEM eğitimi verilen kurslara katılmak ve kendilerinin geliştirmek istediklerini belirtmişlerdir. Proje tabanlı STEM ve probleme dayalı STEM yaklaşımlarının daha çok benimsendiği görülmüştür. Eğitim fakültelerinde STEM eğitimine yönelik derslerin olması gerektiği, mühendislik alan bilgisinin özellikle ardunio setleri gibi kod yazma gerektiren setleri kullanabilmeleri için gerekli temel kod yazma eğitimlerinin lisans derslerinde olması gerektiği öğretmen adaylarınca belirtilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, STEM eğitiminin genel olarak öğretmen adaylarının dikkatini çektiği, öğrenmek ve öğretmek istedikleri anlaşılmıştır. Öğretmen adaylarının istekliliğine karşın örnek uygulama yaparken disiplinlerin bütüncül olarak ele alınmasında zorluk yaşadıkları görülmüştür. Öğretmen adaylarının STEM eğitimine yönelik sahip oldukları yanlış bilgiler, kuram eğitimiyle giderilmiştir. Öğretmen adayları akran değerlendirmesi sayesinde uygulamaları değerlendirebilmiş ve farklı uygulama örnekleri görme şansı bulmuşlardır. Öğretmen adaylarının meslek hayatlarında başarılı STEM uygulamalarına rehberlik edebilmeleri için lisans düzeyinde özellikle kod yazma eğitimi verilebilir. STEM eğitiminin bütüncül bakış açısı düşünüldüğünde fen bilgisi öğretmenliği, matematik öğretmenliği, bilişim teknolojileri öğretmenliği ve mühendislik öğrencilerinin işbirlikli çalışabilecekleri projelerin üniversitelerce yürütülmesi önerilmektedir. |
Rationale for the Study The rapid change in science and technology, produces information, can use it as a functionally functional, can solve problems, think critically, have entrepreneurial, stable, have communication skills, empathy, contribute to society and culture. it defines an individual with qualifications (Milli Eğitim Bakanlığı, 2018, p.4). In order to improve these characteristics of the individuals, countries have changed their education programs and continue to go (Yıldırım, 2018a, p.1). Therefore, STEM approach has been integrated into the education given in our country (Yaman, Özdemir and Akar-Vural, 2018, p.94). Ministry of National Education 2018 science course curriculum teaching-teaching process teacher; encouraging, leading the roles of the student; the source of knowledge, inquiring, explaining, discussing and transforming it into a product has defined the role of the individual (MEB, 2018, p.10). Research-inquiry based learning model has been adopted in environments that will support this definition. This model is an approach that aims to eliminate the curiosity of the students and create arguments by making explanations about everything in their environment with strong reasons and strengthening these arguments by using different disciplines. The program in question enables students to support their ideas on different grounds and to participate in dialogues in which they can develop opposing arguments in order to refute the claims of their friends (Gülen, 2016, p.4). Therefore, it is necessary to include the students in both the argumentation process and the disciplines of Science-Technology-Engineering and Mathematics (FeTeMM). Purpose of the Study The aim of this study is to prepare an application which is appropriate to the FeTeMM integrated argumentation based learning approach for science teacher candidates and to reveal the effect of this practice on the learning of teacher candidates. In addition, it is important to determine the level of teacher candidates' orientation to teaching. The Importance of the Study Science, Engineering and entrepreneurship practices added to the curriculum; The aim of this course is to help students to understand the interdisciplinary interaction between science and engineering and to help them to develop world view by making them experience experiential. FeTeMM is one of the most important educational concepts of our age. it is a very effective method to achieve these goals. It is believed that the students will be able to create arguments by using different disciplines from an early age. It is thought that this research will contribute to the development of FeTeMM teaching and argumentation skills by using a combination of science, technology, engineering and mathematics disciplines and activities based on argumentation-based learning approach. Through the argumentation-based learning approach, students can contribute to the development of the ability to negotiate. It is important that the students collect the data and make arguments and discuss them together with their reasons. Students will be able to design and produce products by using technological equipment and to prove the applicability of science to them. Since students can apply what they have learned with this model to daily life, it is of particular importance to prepare students for real life (Gülen, 2016, p.9). In order to be able to practice in the courses mentioned above, it is important to inform the teachers about the subjects of education and argumentation. The right time for this is the process in which university education continues before the profession starts. With this study, by applying the activities to be prepared on the basis of FeTEMM integrated argumentation-based learning method to teacher candidates, a product extraction will be provided and FeTeMM teaching and argumentation skills will be contributed to the development. Determining how this implementation process affects the learning prospective teachers will shed light on the work to be done after that. Method of Study This research is a qualitative and quantitative study of pre-service science teachers to prepare an activity in accordance with the FeTeMM integrated argumentation-based learning approach and to reveal the effect of this activity on the learning of prospective teachers. The method of research in which both such qualitative and quantitative research approaches are used together is defined as a mixed type. In the quantitative part of the study, one-group pre-test-post-test model will be used. In the qualitative part of the study, document analysis method which is one of the qualitative research types will be used in the analysis of data. The study group of the research will be composed of prospective teachers who are studying in the department of science teaching of a public university in the academic year 2018-2019. In order to determine the effect of the students on their learning, there is a quantitative scale of ve Integrated Education Teaching Orientation Scale etk; belirle Course Plans teknoloji will be used in qualitative dimension. The Integrated Education Orientation Scale was developed by Lin and Williams (2015) in order to determine the prospects of science teacher candidates for science, technology engineering and mathematics teaching. Hacıömeroğlu and Bulut (2016) have been translated into Turkish. There are 31 items in the scale and 7-point Likert type. Factors included in the original case were information (α = 0.79), value (α = 0.91), attitude (α = 0.85), subjective criterion (α = 0.80), perceived behavior control (α = 0.88), and behavior orientation (α = 0.86). The Cronbach alpha internal consistency coefficient calculated for the whole scale was 0.94. In the analysis of quantitative data to be obtained within the scope of the study, statistical package program will be used. In the analysis of the qualitative data obtained in the study, the content analysis method will be used. Expected Results In the results of working; There is a difference in the prospective teachers' level of teaching in FeTEMM. As a result of the lessons prepared with the activities prepared according to the FeTeMM integrated argumentation-based learning approach; pre-service science teachers, lesson plan, module etc. It is expected that there will be a difference in the level of providing course integration with activities. |
Fen, Teknoloji, Mühendislik Ve Matematik Disiplinlerine Dayalı Argümantasyon Destekli Fen Öğretiminin Öğretmen Adaylarının Öğrenmelerine EtkisiNeslihan ER 1Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü 2Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bildiri No: 277 - Bildiri Sunum Şekli: Yuvarlak Masa |
Çalışmanın Gerekçesi Bilim ve teknolojide yaşanan hızlı değişim, bireyin ve toplumun değişen ihtiyaçları, öğrenme öğretme teori ve yaklaşımlarındaki yenilik ve gelişmeler bireylerden beklenen rolleri doğrudan etkilemiştir. Bu değişim bilgiyi üreten, hayatta işlevsel olarak kullanabilen, problem çözebilen, eleştirel düşünen, girişimci, kararlı, iletişim becerilerine sahip, empati yapabilen, topluma ve kültüre katkı sağlayan vb. niteliklerdeki bireyi tanımlamaktadır (Milli Eğitim Bakanlığı, 2018, s.4). Bireylerin bu özelliklerini geliştirebilmek için ülkelerin eğitim programlarında değişikliğe gidilmiştir (Yıldırım, 2018a, s.1). Ülkemizde de eğitime STEM yaklaşımı entegre edilmiştir (Yaman, Özdemir ve Akar-Vural, 2018, s.94). 2018 fen bilimleri dersi öğretim programına göre öğretmen, öğrenme-öğretme sürecini teşvik edici, yönlendirici rollerini üstlenirken; öğrenci bilginin kaynağını araştıran, sorgulayan, açıklayan, tartışan ve ürüne dönüştüren birey rolünü üstlenir (MEB, 2018, s.10). Bu tanımı destekleyen ortamlarda araştırma-sorgulamaya dayalı öğrenme modeli benimsenmiştir. Bu modelden kasıt, öğrencilerin meraklarını giderecek çevrelerindeki her şeyi sağlam gerekçelerle açıklamalarda bulunarak argümanlar oluşturdukları, bu argümanları farklı disiplinler kullanarak güçlendirdikleri bir yaklaşımdır. Söz konusu program, öğrencilerin düşüncelerini farklı gerekçelerle destekleyebildikleri ve arkadaşlarının iddialarını çürütmek amacıyla karşıt argümanlar geliştirebildikleri diyaloglar içerisinde yer almalarını sağlar (Gülen, 2016, s.4). Dolayısıyla, derslerde öğrencileri hem argümantasyon sürecine dâhil etmek hem de Fen-Teknoloji-Mühendislik ve Matematik (FeTeMM) disiplinlerinin kullanılması gerekmektedir. Bu bağlamda, FeTeMM entegreli argümantasyon temelli öğrenme yaklaşımına göre hazırlanan etkinliklerin/uygulamanın, fen bilgisi öğretmen adaylarının öğrenmeleri üzerine etkisinin araştırılması tez önerisi olarak sunulabilir. Çalışmanın Amacı Bu çalışmanın amacı, Fen Bilgisi öğretmen adaylarına yönelik FeTeMM entegreli argümantasyon temelli öğrenme yaklaşımına uygun bir uygulama hazırlamak ve bu uygulamanın, öğretmen adaylarının öğrenmeleri üzerine etkisini ortaya çıkarmaktır. Ayrıca, öğretmen adaylarının FeTeMM öğretimi yönelimlerinin ne düzeyde olduğunu tespit etmek amaçlanmıştır. Çalışmanın Önemi Öğretim programına eklenen Fen, Mühendislik ve girişimcilik uygulamalarıyla; öğrencilerin mühendislik ve bilim arasındaki bağlantıyı kurmalarına, disiplinler arası etkileşimi anlamalarına ve öğrendiklerini yaşantısal hâle getirerek dünya görüşü geliştirmelerine yardımcı olmak amaçlanmaktadır. Bulunduğumuz çağın en önemli eğitim anlayışlarından biri olan FeTeMM; bu amaçları gerçekleştirmede çok etkili bir yöntemdir. Öğrencilerin erken yaştan itibaren farklı disiplinleri bir arada kullanarak argümanlar oluşturmasının ileriye yönelik avantaj sağlayacağına inanılmaktadır. Bu araştırma ile fen, teknoloji, mühendislik ve matematik disiplinleri bir arada kullanılarak ve argümantasyon tabanlı öğrenme yaklaşımına göre hazırlanan etkinlikler/uygulama sayesinde, öğrencilerin FeTeMM öğretimi ve argümantasyon becerilerinin gelişimine katkı sağlanacağı düşünülmektedir. Argümantasyon temelli öğrenme yaklaşımı ile öğrencilerin müzakere edebilme yeteneğinin gelişmesine katkı sağlanabilir. Öğrencilerin verileri toplayarak iddialar oluşturması ve bunları gerekçeleri ile beraber müzakere edebilmeleri önemlidir. Öğrencilerin teknolojik araç-gereçleri kullanarak hem tasarım yaparak ürün elde edebilmeleri hem de bu ürünler üzerinden işlemler yapması, onlara bilimin uygulanabilirliğini kanıtlayacaktır. Bu model, öğrencilerin öğrendiklerini günlük hayatta uygulama fırsatı bulması bakımından, öğrencileri gerçek yaşama hazırlamak için ayrı bir önem taşımaktadır (Gülen, 2016, s.9). Derslerde öğrencilere yönelik yukarıda bahsedildiği biçimde uygulama yapabilmek için öncelikle eğitimin yapı taşı öğretmenlerin FeTeMM ve argümantasyon uygulamaları konusunda bilgilenmeleri önemlidir. Bunun için en doğru zaman mesleğe başlamadan önce olan üniversite eğitimlerinin devam ettiği süreçtir. Bu çalışma ile, FeTEMM entegreli argümantasyon tabanlı öğrenme yöntemine dayalı olarak hazırlanacak etkinlikleri öğretmen adaylarına uygulayarak; ortaya bir ürün çıkarmaları sağlanacak, FeTeMM öğretimi ve argümantasyon becerilerinin gelişimine katkıda bulunulacaktır. Bu uygulama sürecinin, öğretmen adaylarının öğrenmelerini nasıl etkilediğinin belirlenmesi, bundan sonra yapılacak olan çalışmalara ışık tutacaktır. Çalışmanın Yöntemi Bu araştırma, Fen Bilgisi öğretmen adayları için FeTeMM entegreli argümantasyon temelli öğrenme yaklaşımına dayalı uygulamanın öğretmen adaylarının öğrenmeleri üzerine etkisini ortaya çıkarmaya yönelik, hem nitel hem de nicel bir çalışmadır. Bu tür hem nitel hem de nicel araştırma yaklaşımlarının bir arada kullanıldığı araştırma yöntemi karma yöntem (mixed type) olarak tanımlanmaktadır. Çalışmanın nicel kısmında yarı deneysel desen modellerinden tek grup ön test-son test modeli kullanılacaktır. Çalışmanın nitel kısmında, verilerin analizinde nitel araştırma türlerinden olan doküman analizi yöntemi kullanılacaktır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2018-2019 eğitim öğretim yılında bir devlet üniversitesinin fen bilgisi öğretmenliği anabilim dalında öğrenim gören öğretmen adayları oluşturacaktır. Araştırmada, uygulamanın; öğrencilerin öğrenmeleri üzerine etkisini ortaya çıkarmak için uygulama öncesi ve sonrasında istatistiksel olarak anlamlı farklılaşma olup olmadığını ölçmek amacıyla, nicel boyutta “Entegre FeTeMM Öğretimi Yönelim Ölçeği”; nitel boyutta ise “Ders Plânları “ kullanılacaktır. Entegre FeTeMM Öğretimi Yönelim Ölçeği, Lin ve Williams (2015) tarafından fen bilimleri öğretmen adaylarının fen, teknoloji mühendislik ve matematik öğretimine ilişkin yönelimlerini belirlemek amacıyla geliştirilmiştir. Hacıömeroğlu ve Bulut (2016) tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Ölçekte 31 madde yer almaktadır ve 7’li Likert tipindedir. Ölçeğin özgün hâlinde yer alan faktörler sırasıyla; bilgi (α=0.79), değer (α=0.91), tutum (α=0.85), subjektif ölçüt (α=0.80), algılanan davranış kontrolü (α=0.88) ve davranış yönelimi (α=0.86) olmak üzere 6 alt boyuttan oluşmaktadır. Ölçeğin tümü için hesaplanan Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı 0.94’tür. Çalışma kapsamında elde edilecek nicel verilerin analizinde istatistik paket programı kullanılacaktır. Çalışma kapsamında elde edilen nitel verilerin analizinde içerik analizi yöntemine başvurulacaktır. Beklenen Sonuçlar Çalışma sonucunda; öğretmen adaylarının FeTEMM öğretimi yönelim düzeylerinde olumlu yönde farklılaşma beklenmektedir. FeTeMM entegreli argümantasyon temelli öğrenme yaklaşımına dayalı uygulama ile konunun işlenmesi sonucunda; fen bilgisi öğretmen adaylarının oluşturacakları ders plânı, modül vb. etkinlikler sayesinde, ders entegrasyonunu sağlama düzeylerinde farklılık oluşması beklenmektedir. |
The aim of this study is to examine the effect of the instructional design practice on 21. ac Recycling EM based on STEM education on the 21 th and 8 th grade students' 21 th century skills. The research was carried out with the participation of 90 students, 26 of whom were in the 5th grade and 15 of the 15th grade and 15 of the 16th grade in the 2017-2018 academic year. In the teaching of the subject, the instructional design developed on the basis of STEM education has been applied. The application lasted 4 hours. The semi-structured interview lasted 450 minutes with each student for 5 minutes. In this respect, videos, worksheets and evaluation questions on ‘Recycling olarak değerlendirme were prepared for science, technology, engineering and mathematics disciplines of STEM education. At the end of the study, students were interviewed. Frequency and percentage values were calculated in the analysis of student views. Data obtained from the interview were subjected to content analysis. In the light of the findings of the research; It has been determined that the instructional design practice prepared on the basis of STEM education contributes to the development of problem solving and nature literacy skills in students at all levels. |
‘‘geri Dönüşüm’’ Konusu Üzerine Stem Yaklaşımı Ile Geliştirilen Öğretim Tasarımının 5. 6. Ve 8.sınıflarda 21. Yüzyıl Becerilerine EtkisiPınar Rusçuklu 1Bursa Uludağ Üniversitesi Bildiri No: 95 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmanın amacı, ‘‘Geri dönüşüm’’ konusunda STEM eğitimi temelinde hazırlanan öğretim tasarımı uygulamasının 5. 6. ve 8. sınıf düzeyindeki öğrencilerin 21.yüzyıl becerileri üzerine yaratacağı etkiyi incelemektir. Araştırma 2017-2018 eğitim öğretim döneminde 5.sınıfta öğrenim gören 26, 6.sınıfta 33 ve 8.sınıfta öğrenim gören 15 ve 16 öğrenci olmak üzere toplam 90 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Konunun öğretiminde STEM eğitimi temelinde geliştirilen öğretim tasarımı uygulanmıştır. Uygulama 4 ders saati sürmüştür. Yarı yapılandırılmış görüşme her bir öğrenci ile 5 dakika olmak üzere toplam 450 dakika sürmüştür. Bu doğrultuda STEM eğitiminin fen, teknoloji, mühendislik ve matematik disiplinlerine yönelik olarak ‘Geri dönüşüm’’ konulu videolar, çalışma yaprakları ve değerlendirme soruları hazırlanmıştır. Çalışma sonunda öğrencilerle görüşme yapılmıştır. Öğrenci görüşlerinin analizinde frekans ve yüzde değerleri hesaplanmıştır. Görüşmeden elde edilen veriler içerik analizine tabi tutulmuştur. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular ışığında; STEM eğitimi temelinde hazırlanan öğretim tasarımı uygulamasının tüm kademedeki öğrencilerde problem çözme ve doğa okuryazarlığı becerilerini geliştirme üzerine katkısı olduğu tespit edilmiştir. |
STEAM (STEM + A) education is an approach that is expanding with the addition of art field to STEM fields and becoming increasingly important. At this point, to determination perceptions students’ about STEAM fields and to draw the path according to this will lead to more correct steps. The aim of this research is to determine the metaphorical perceptions of secondary school students in the fields of STEAM (science, technology, engineering, mathematics, art). For this aim, a qualitative research was carried out in the form of phenomenology. The study group consisted of 135 seventh grade students in Istanbul in 2017-2018 academic year. The students were asked to complete five sentences containing the following pattern: “Science (technology, engineering, mathematics, art) is like ….. because…” The data were subjected to content analysis. Valid metaphors were categorized under certain categories and comparisons were made. Expert opinion was applied to ensure validity and reliability. As a result of the research; the developing-unlimited aspects of science and technology, the difficulty aspect of mathematics, the reflective aspect the emotions and thoughts of art, and the design aspect of engineering have come forward. Besides, it was seen that some of the students could not be defined the engineering in any way. In the light of the results, suggestions were made to improve the perception of STEAM fields in a positive way. |
Ortaokul Öğrencilerinin Steam (Steam+a) Alanlarıyla Ilgili Algılarının Metaforlar Aracılığıyla BelirlenmesiFiliz Gülhan 1MEB 2Marmara Üniversitesi Bildiri No: 192 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
STEAM (STEM+A) eğitimi, STEM alanlarına sanat alanının da eklenmesiyle kapsamı genişleyen ve giderek önemli hale gelen bir yaklaşımdır. Bu noktada öğrencilerin STEAM alanlarıyla ilgili algılarının ortaya çıkarılması ve STEAM eğitiminde izlenecek yolun buna göre çizilmesi, daha doğru adımların atılmasını sağlayacaktır. Bu araştırmanın amacı, ortaokul yedinci sınıf öğrencilerinin STEAM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik, sanat) alanlarıyla ilgili metaforik algılarının belirlenmesidir. Bu amaç doğrultusunda olgubilim (fenomenoloji) türünde nitel bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu 2017-2018 eğitim-öğretim yılında İstanbul’daki 135 yedinci sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Öğrencilerden “Bilim (teknoloji, mühendislik, matematik, sanat) ….. gibidir, çünkü …..” kalıbını içeren beş cümleyi doldurmaları istenmiştir. Elde edilen veriler içerik analizine tabi tutulmuş, geçerli metaforlar belirli kategoriler altında sınıflandırılarak karşılaştırmalar yapılmıştır. Geçerlik ve güvenirliğin sağlanması için uzman görüşüne başvurulmuştur. Araştırma sonucunda öğrencilerin algılarında; bilimin ve teknolojinin gelişen-sınırsız yönleri, matematiğin zorluk yönü, sanatın duygu-düşünceleri yansıtıcı yönü, mühendisliğin tasarım yönü öne çıkmıştır. Bunun yanında öğrencilerin bir kısmı tarafından mühendisliğin tarafından hiçbir şekilde tanımlanamadığını görülmüştür. Sonuçlar ışığında STEAM alanlarıyla ilgili algının olumlu yönde geliştirilebilmesine yönelik önerilerde bulunulmuştur. |
In this study, science, engineering and entrepreneurship activities elementary school science textbooks that were taught in 2018-2019 academic year were examined concerning the framework of STEM activities. It was investigated in terms of the level of availability of the conceptual integration of the STEM disciplines, the impact of development the Engineering and Design skills added in the Science Education Curriculum in 2017, and the level of assessment of students at the end of the activities by integrating STEM disciplines. In this study, the descriptive survey model was used for analyzing science textbooks. Data collection tools of the study; The STEM Activity Analysis Scale was utilized to evaluate the Science, Engineering and Entrepreneurship Activities in the elementary school science textbooks. Finding of the research, 20 Science, Engineering and Entrepreneurship Activities including in the textbooks are found at 85% regarding the level of integration of STEM disciplines. When the levels of competence of each STEM disciplines are examined in the determined sub-dimensions, it was seen 90% of science, totally 40% of mathematics learning areas, 70% engineering, 45% of production of technology, and 55% of technology usage in the activities. 21st century skills are also found to be as low as 10%. All of activities are at the level of application in the cognitive field of the bloom taxonomy, and the inclusion of science-based life problem is about 70% of the activities. The techniques in the implementation of the activities are generally; cooperative learning and project-based learning. When evaluating the activities in terms of measurement, it is seen that interdisciplinary integration was seen only in engineering and science skills while the other disciplines were not integrated. The Conclusion and implication will be discussed. |
Ortaokul Fen Bilimleri Ders Kitaplarında Yer Alan Fen, Mühendislik Ve Girişimcilik Etkinliklerini Stem Etkinlikleri Çerçevesinde DeğerlendirmeGizem TEZCAN 1Milli Eğitim Bakanlığı 2Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Bildiri No: 232 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmada 2018-2019 Eğitim Öğretim yılında okutulan beş, altı, yedi ve sekizinci sınıf Ortaokul Fen Bilimleri ders kitaplarında yer alan Fen, Mühendislik ve Girişimcilik Etkinliklerinin STEM yaklaşımına uygunluğu incelenmiştir. Ortaokul Fen Bilimleri ders kitaplarındaki etkinliklerin; STEM disiplinlerinin kavramsal entegrasyonunun sağlana bilirlik düzeyini, Fen Bilimleri Öğretim Programına 2017 yılında dâhil edilen “Mühendislik ve Tasarım” becerilerini geliştirmeye etkisini, aynı zamanda etkinliklerin sonundaki değerlendirme sorularının STEM disiplinlerini entegre edilerek ölçme düzeyleri ve diğer değişkenler incelenmiştir. Çalışmada fen bilimleri kitaplarının incelenmesinde betimsel bir yöntem olan tarama modeli kullanılmıştır. Çalışmanın veri toplama araçları; 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılında okutulan beş, altı, yedi ve sekizinci sınıf Ortaokul Fen Bilimleri ders kitaplarındaki Fen, Mühendislik ve Girişimcilik Etkinliklerini değerlendirmek için araştırmacılar tarafından geliştirilen STEM etkinlik analiz ölçeği kullanılmıştır. Araştırma sonucunda ders kitaplarının tamamında bulunan toplam 20 tane Fen, Mühendislik ve Girişimcilik Etkinliklerinin STEM disiplinleri entegrasyon sağlama düzeyleri %85 bulunmuştur. Her bir STEM disiplinlerinin belirlenen alt boyutlarda yeterlilik düzeyleri incelendiğinde; Bilimsel Süreç Becerisi %90, matematik öğrenme alanları %40, öğretim programındaki Mühendislik ve Tasarım Becerisini geliştirmeye yönelik etkinlikler oranı %70 ve teknoloji disiplininin üretim boyutunda %45 iken, teknolojiyi kullanma boyutunda etkinliklerin %55’inde görülmektedir. Ayrıca bu etkinliklerin 21.yy becerilerinde en yüksek oranda bilim okuryazarlığı %100, sosyal ve kültürel beceriler %90 ve öğrenileni pratiğe aktarabilme becerisi %90 düzeyindedir diğer 21. yy becerileri ise %10 gibi düşük oranlarda bulunmuştur. Etkinliklerin tamamının bloom taksonomisinde bilişsel alanın uygulama düzeyinde oldukları; bilim temelli yaşam problemi içerme durumu etkinliklerin %70’inde görülürken, etkinliklerin uygulanmasında kullanılan yöntem teknik ve stratejilerin genellikle; işbirlikli öğrenme ve proje tabanlı öğrenme olduğu görülmektedir. Ölçme değerlendirme bakımından etkinlikler incelendiğinde ise, disiplinler arası entegrasyon sadece mühendislik ve fen bilimleri becerilerinde görülürken diğer disiplinler birbiriyle entegre olarak değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. Süreç değerlendirme 5. sınıf etkinliklerinin tamamında, etkinlikler sonunda yer alan rubriklerele sağlandığı görülürken, diğer sınıf düzeylerinde süreç değerlendirmeye yer verilmiştir. Bulgular üzerine tartışmalar geliştirilmiş ve gerekli önerilerde bulunulmuştur. |
Nowadays, it is of great importance that individuals who will start to work life can participate in production as soon as possible and they have to acquire knowledge and skills related to their professional fields during their training. Especially in engineering education, it is necessary to adapt new technologies to education in teaching technical subjects and concepts. For this purpose, augmented reality (AR) technologies in recent years has become a highly effective technique with the perception of depth in the objects it gives to the user and the possibility of interacting visually with the objects. The aim of this study is to investigate the effect of a specific mobile AR application on the cognitive learning levels of students. The study group consisted of 20 students studying in the Automotive Program of the Vocational School. Pre-experimental one group pretest-posttest design was used in this study. Data of the study; the conceptual comprehension and cognitive achievement test of the Technical Drawing subjects which were developed for the aim. As a result of the applications; it was observed that the teaching using AR significantly increased the conceptual and cognitive comprehension levels. |
Teknik Resim Eğitimi Için Geliştirilen Sanal Gerçeklik Öğretim Materyalinin Öğrencilerin Kavramsal Ve Bilişsel Öğrenme Düzeylerine Etkisinin IncelenmesiDerya Emreli 1TOFAŞ Türk Otomobil Fabrikası AŞ 2Bursa Uludağ Üniversitesi 3Huddersfield University, İngiltere Bildiri No: 306 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Günümüzde, iş hayatına başlayacak bireylerin üretime bir an önce katılabilmeleri büyük önem arz etmekte ve mesleki alanları ile ilgili bilgi ve becerileri eğitimleri esnasında kazanmaları gerekmektedir. Özellikle mühendislik eğitimlerinde teknik konu ve kavramların öğretiminde yeni teknolojilerin eğitime adapte edilmesi gerekir. Bu amaçla son yıllarda artırılmış gerçeklik (AG) teknolojileri kullanıcıya verdiği “cisimlerdeki derinlik algısı” ve “cisimlerle görsel olarak etkileşim” imkânı ile oldukça etkili bir teknik olarak ön plana çıkmaktadır. Bu çalışmada Mesleki ve Teknik Eğitim kurumlarında okuyan kişilerde Teknik Resim öğrenme performansının yükseltmesi amacıyla geliştirilen özgün bir mobil AG uygulamasının öğrencilerin bilişsel öğrenme düzeylerine etkisi incelenmektedir. Araştırmanın çalışma grubunu, Meslek Yüksekokulu Otomotiv programında okuyan 20 öğrenci oluşturmaktadır. Çalışmada ön test-son test desenli basit deneysel yöntem kullanılmıştır. Çalışmanın verileri; hedefe yönelik olarak geliştirilen AG destekli Teknik Resim konularına ait kavramsal anlama ve bilişsel başarı testi ile toplanmıştır. Yapılan uygulamalar sonucunda; AG kullanılarak yapılan öğretimin öğrencilerin kavramsal ve bilişsel anlama düzeylerini ciddi oranda arttırdığı görülmüştür |
In this study, a STEM education design was developed and implemented by focusing on the importance of interdisciplinary holistic learning. As it known, the relationship between mass and gravity is one of the subject that cause the most misconceptions in the minds of the students. For this reason, it was aimed to make a multi-faceted, permanent and entertaining learning by integrating mass and gravity relationship, which they learned in Science classes, with the Scratch for Arduino program, which they learned in IT classes, in addition to using their own ideas and creativity. This study was conducted in the fall semester of 2018-2019 academic year with 20 students in the 7th grade of private school the province of Diyarbakir. After the activity was explained to the students, heterogeneous groups of four students were formed. The students were asked to create a scenario in their minds about the Arduino projects they were forming on the unit. During and after the activity, the relationship between mass-gravity and gravitational force in the scratch and arduino models designed by the students was examined, deficient or false learnings where corrected by intervention. As a result of the interviews conducted with the students after the applications and the video recordings taken during the applications, it was seen that the students were able to use more than one discipline actively together in a fun and efficient way. |
Stem Uygulamalarinin 7. Sinif Öğrencilerinin Kütle Ve Ağirlik Kavramlarinin Ilişkisi Ile Ilgili Kazanimlarina EtkisiHanife TEKEŞ 1Dicle Üniversitesi 2 Bildiri No: 69 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmada, disiplinler arası bütüncül öğrenmenin önemi odağa alınarak bir STEM eğitimi tasarımı geliştirilip uygulandı. Bilindiği üzere Kütle ve Ağırlık ilişkisi öğrencilerin zihinlerinde en fazla kavram yanılgılarına sebep olan konulardan biridir. Bu nedenle, Yapılan uygulama ile öğrencilerin Fen Bilimleri dersinde öğrenmiş oldukları Kütle ve Ağırlık İlişkisi konusunu bilgisayar derslerinde öğrenmiş oldukları Scratch for Arduino programı ile bütünleştirmeleri ve konu ile ilgili kendi fikirlerini ve yaratıcılıklarını kullanmaları sayesinde çok yönlü, kalıcı ve eğlenceli bir öğrenme gerçekleştirmeleri amaçlandı. Çalışma 2018-2019 eğitim-öğretim yılı güz yarıyılında, Diyarbakır il merkezinde bulunan özel bir okulun 7. sınıflarında öğrenim gören 20 öğrenci ile yürütüldü. Daha sonra yapılacak etkinlik öğrencilere anlatıldıktan sonra öğrencilerden dörder kişilik heterojen gruplar oluşturuldu. Konuyla ilgili öğrencilerin tasarlayacakları Arduino projeleri ile ilgili zihinlerinde bir senaryo oluşturmaları istendi. Etkinlik sırasında ve sonrasında öğrencilerin tasarladıkları scratch ve arduino modellerindeki kütle-ağırlık ve yerçekimi alanı ilişkisi incelendi ve eksik veya yanlış öğrenmelere müdahale edilerek düzeltilmesi sağlandı. Uygulamalar sonrasında öğrencilerle yapılan görüşmeler ve uygulamalar sırasında çekilen video kayıtlarının incelenmesi sonucunda, öğrencilerin işbirliği içerisinde birden fazla disiplini bir arada aktif bir şekilde kullanmalarının hem çok eğlenceli hem de çok verimli olduğu görüldü. |
The temperament, which is one of the individual differences, is critical for the development of the education system actors. In this context, it can be said that the temperament types of the students will be determined in accordance with the student temperament and the individual differences will be turned into richness in education. In this study, it is thought that more effective learning will be provided by arranging the special teaching methods and techniques used in the science course according to the students who have temperament type. In this context, suggestions on what are the appropriate science teaching methods and techniques for the students whose temperaments are determined are emphasized. In this research, document analysis, one of the qualitative research methods, was used. General characteristics of temperament types were determined by examining the materials in the sample group. These characteristics were subjected to descriptive analysis. The findings obtained from the documents are as follows: 9 Type Temperament Model is symbolized with numbers 1 to 9. Seeking perfection and order: the model of temperament seeking the perfection, looking for love and attention, seeking to feel emotion temperament model, seeking the image of success and popularity, the temperament model to be admired, seeking individuality and originality, temperament model seeking knowledge and specialization, seeking for meaning of knowledge, looking for confidence and safety, seeking temperament model, looking for intellectual calmness, temperament model seeking innovation and pleasure, seeking pleasure from discovery is a temperament model looking for power and dominance, seeking temperament model, seeking peace and tranquility, looking for sensuous motion. With this research, it can be said that science education in our country should be realized by taking into consideration the temperament types of students. |
9 Tip Mizaç Modelinin Fen Öğretim Yöntemleri Açısından DeğerlendirmesiMuhammet Öner 1Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Bildiri No: 183 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bireysel farklıklardan biri olan mizaç, eğitim sistemi aktörlerinin gelişimi için kritik öneme sahiptir. Bu bağlamda öğrencilerin mizaç tiplerinin belirlenerek eğitim-öğretim sürecinin öğrenci mizacına uygun şekilde gerçekleştirilmesi, bireysel farklılıkların eğitim-öğretimde sorun olmaktan çıkararak zenginliğe dönüşeceği söylenebilir. Bu çalışmada da, Fen bilimleri dersin de kullanılan özel öğretim yöntem ve tekniklerinin mizaç tipi belirlenen öğrencilere göre düzenlenmesiyle daha etkili öğrenme sağlanacağı düşünülmektedir. Bu kapsamda mizaçları belirlenen öğrencilerin için uygun fen öğretim yöntem ve tekniklerinin neler olabileceğine ilişkin öneriler üzerinde durulmuştur. Bu araştırma da nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi kullanılmıştır. Örneklem grubunda yer alan materyaller incelenerek mizaç tiplerinin genel özellikleri belirlenmiştir. Belirlenen bu özellikler betimsel analize tabi tutulmuştur. Dokümanlardan elde edilen bulgular, 9 Tip Mizaç Modeli’ nin (DTMM) 1’den 9’a kadar numaralarla sembolize edilmiş hali şu şekildedir. Kusursuzluk ve düzen arayan: kusursuzluğu arayan mizaç modeli (DTMM 1), sevgi ve ilgi arayan, duyguları hissetmeyi arayan mizaç modeli (DTMM 2), başarı ve popülerlik imajı arayan, hayran olunacak mizaç modeli (DTMM 3), bireysellik ve özgünlük arayan, duyguların anlamını arayan mizaç modeli (DTMM 4), bilgi ve uzmanlaşma arayan, bilginin anlamını arayan mizaç modeli (DTMM 5), güven ve emniyet arayan, entelektüel dinginlik arayan mizaç modeli (DTMM 6), yenilik ve haz arayan, keşfetmenin hazzını arayan mizaç modeli (DTMM 7), güç ve hâkimiyet arayan, mutlak güç arayan mizaç modeli (DTMM 8), huzur ve sükûnet arayan, duyumsal hareket arayan mizaç modeli (DTMM 9)’dir. Bu araştırma ile ülkemizdeki fen bilimleri öğretiminin öğrencilerin mizaç tipleri dikkate alınarak gerçekleştirilmesi gerektiği söylenebilir. |
The aim of this study is to examine the level of prospective teachers of Computer Education and Instructional Technology (CEIT) to integrate web 2.0 technologies into the course. Applying special case study method, this study was performed with 46 prospective teachers studying at the third grade of Computer and Instructional Technologies (CEIT) department. As data tool was used information collect form. In this form, web 2.0 technologies are classified in 35 categories and students were asked to explain how they can integrate technologies into their courses with an example. The explanations made by prospective teachers about integration were analyzed by content analysis by using sufficient, partially sufficient and insufficient categories. The analysis was conducted separately by three researchers , then the analyzes were checked and a consensus was reached. According to the findings; sufficient to integrate photography and art tools technologies into the course; partially sufficient to coding tools, logo making, online exam and quiz, 3D tools, animation tools, logging tools, video and music, website making, comic book creation, learning in 3D environments, online storage and sharing, to integrate digital story technologies into the course; insufficient to cartoon making, poster and billboard, virtual reality, certificate document, barcode tools, e-book tools, map tools, slide and presentation tools, team building, reverse face class tools, remote management, video conferencing, calendar-date strip, word cloud, content management, exam paper reading, feedback technologies were found to be integrate the technology. As a result, although it is known that prospective teachers have information about web 2.0 technologies, they have difficulties in integrating these technologies into their courses. Therefore, it is recommended to organize activities that will increase the experience of web 2.0 technologies for pre-service and in-service training applications. |
Öğretmen Adaylarinin Web 2.0 Teknolojilerini Derse Entegre Etme Düzeylerinin IncelenmesiNecla DÖNMEZ USTA 1GİRESUN ÜNİVERSİTESİ Bildiri No: 245 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Çalışmanın amacı, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi (BÖTE) bölümü öğretmen adaylarının web 2.0 teknolojilerini derse entegre edebilme düzeylerini incelemektir. Özel durum yöntemi kapsamında yürütülen çalışmaya 46 üçüncü sınıf BÖTE öğretmeni adayı katılmıştır. Veri toplama aracı olarak, öğretmen adaylarına 35 kategoride sınıflanan web 2.0 teknolojilerinin bulunduğu bir bilgi toplama formu verilerek onlardan bu teknolojileri derslerine nasıl entegre edebilecekleri konusunda bir örnekle açıklama yapmaları istenmiştir. Öğretmen adaylarının entegrasyon konusunda yaptıkları açıklamalar, yeterli, kısmen yeterli ve yetersiz kategorileri kullanılarak içerik analizi ile çözümlenmiştir. Analiz üç araştırmacı tarafından ayrı ayrı yapılmış ve sonrasında yapılan analizler kontrol edilerek fikir birliğine varılmıştır. Elde edilen bulgular çerçevesinde; fotoğraf ve resim araçları teknolojilerini derse entegre etme konusunda yeterli; kodlama araçları, logo yapım, online sınav ve quiz, 3D araçlar, animasyon araçları, günlük tutma araçları, video ve müzik, web sitesi yapma, çizgi roman oluşturma, 3B ortamlarda öğrenme, online depolama ve paylaşım, dijital hikaye teknolojilerini derse entegre etme konusunda kısmen yeterli ve karikatür yapma, poster ve pano, sanal gerçeklik, sertifika belge, barkod araçları, e-kitap araçları, harita araçları, slayt ve sunu araçları, takım oluşturma, ters yüz sınıf araçları, uzaktan yönetim, video konferans, takvim-tarih şeridi, kelime bulutu, içerik yönetme, sınav kağıdı okuma, geri dönüt teknolojilerini derse entegre etme konusunda yetersiz oldukları tespit edilmiştir. Sonuç olarak, aslında öğretmen adaylarının web 2.0 teknolojileri hakkında bilgileri mevcut olmasına rağmen bu teknolojileri derslerine entegre edebilme konusunda zorluklar yaşadıkları belirlenmiştir. Bu nedenle öğretmen adaylarına yönelik hizmet öncesinde ve hizmet içi eğitim uygulamalarında web 2.0 teknolojilerinin entegrasyona yönelik deneyimlerini artıracak etkinliklerin düzenlenmesi önerilmektedir. |
The case-based learning (TCBL) methodology is based on the fact that students present ideas about the event by presenting written, oral, visual or auditory events in the classroom environment that students face or encounter in daily life. When the field related to physics education is examined, there is not much study in this area (Özkan and Azar, 2005). Sahin, Atasoy and Somyurek (2010), they defended that the time management problem resulting from the lack of experience with the methodology of students and the alienation of TCBL, together with the lack of experience of the students, made it difficult for the application of TCBL in the classroom. In this study, 11th grade students in Antalya Akseki Anatolian High School were applied a questionnaire,it was asked to write the subjects that they had the most difficulty in understanding and learning in the 9th and 10th grade physics courses.At the result of the survey, it was decided to prepare case studies from the 'Pressure and Lifting Force' unit. Expert opinion was taken during the preparation of case studies. Semi-structured interviews were conducted with qualitative research methods in order to evaluate materials with teachers and students. By recording the interview, the interview texts were analyzed by content analysis. With this application, it was concluded that a positive learning environment in the school and positive attitudes of the students towards physics course were formed. REFERENCES Sahin, S., Atasoy, B. & Somyurek, S. (2010). Case study method in teacher education. Gaziantep University Journal of Social Sciences, 9 (2), 253 -277. Ozkan, M., & Azar, A. (2005). The aim of this study is to investigate the effect of sample event based teaching method on the students' attitudes towards course achievement and their attitudes towards the course. Journal of National Education, 33, 168. |
Eğitim Materyali Olarak Örnek Olay Oluşturulması Ve KullanılmasıAhmet İlhan Şen 1Hacettepe Üniversitesi Bildiri No: 461 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Örnek olaya dayalı öğrenme (ÖODÖ) yöntemi, öğrencilerin günlük hayatta karşılaştıkları ya da karşılaşabilme ihtimalleri olan olayların sınıf ortamında yazılı, sözlü, görsel veya işitsel olarak sunulması ile öğrencilerin olay hakkında fikir üretmeleri esasına dayanır. Fizik eğitimi ile ilgili alan yazın incelendiğinde bu alanda çok fazla bir çalışmaya rastlanmamıştır (Özkan ve Azar, 2005). Şahin, Atasoy ve Somyürek (2010) yaptıkları çalışmada; öğrencinin, öğretmenin ve konu içeriğine uygun örnek olayların bulunması, sunulması, işlenmesi sırasında yaşanan sıkıntılarla birlikte ÖODÖ’ye yabancılık, öğretmen ve öğrencilerin yöntem ile ilgili deneyime sahip olmayışından kaynaklanan zaman yönetimi sıkıntısının ÖODÖ’nin sınıf ortamında uygulanmasını zorlaştırdığı görüşünü savunmuşlardır. Bu araştırmada Antalya Akseki Anadolu Lisesi’ndeki 11. sınıf öğrencilerine 9. ve 10. sınıf fizik derslerinde öğrenmekte, anlamakta en çok zorlandıkları konuları yazmaları istenen bir anket uygulanmıştır. Anket sonucunda örnek olayların ‘’Basınç ve Kaldırma Kuvveti’’ ünitesinden hazırlanmasına karar verilmiştir. Örnek olayların hazırlanırken uzman görüşü alınmıştır. Öğretmen ve öğrencilerle materyallerin değerlendirilmesi amacıyla nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Görüşmeler kaydedilerek görüşme metinleri içerik analizi ile çözümlenmiştir. Bu uygulamayla okulda verimli bir öğrenme ortamı ve öğrencilerin fizik dersine yönelik olumlu tutumlarının oluştuğu sonucuna varılmıştır. Öğretmenlerin eğitim materyali hazırlama ve derste uygulama konusunda kendilerine güveni artmıştır. KAYNAKÇA Şahin, S., Atasoy, B. & Somyürek, S. (2010). Öğretmen eğitiminde örnek olay yöntemi. Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 9(2), 253 -277. Ersöz, Y. & Yüksel Arslan, P. (2017). ÖTMT dersi kapsamında tasarlanan eğitsel materyallerin örgün eğitime aktarılması: üniversite- okul işbirliği. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 43, 1-24. Özkan, M., & Azar, A. (2005). Örnek olaya dayalı öğretim yönteminin dokuzuncu sınıf öğrencilerinin ders başarısı ve derse karşı tutumlarına olan etkisinin incelenmesi. Milli Eğitim Dergisi, 33, 168. |
The aim of this study is to examine preservice preschool, elementary and science education teachers’ content knowledge about first aid applications in terms of department, having first aid training, feeling self-sufficient and witnessing to first aid. In the study, survey model was used. The research sample consisted of 118 final grade preservice teachers who were studying in the preschool education department (f=32), in the elementary education department (f=50) and in the science education department of a state university (f=36). In the study, ‘’Personal information form” and “First aid knowledge test’’ were used as a data collection tool. SPSS program was used to analyse the data obtained from the scales. According to the findings of the study, when the department variable is examined, it is seen that there is a significant difference between the levels of first aid content knowledge of pre-school education department and elementary and science education departments (p<.05), and this difference is in favour of pre-school education department. When the first aid training factor is examined, it is found that there is no significant difference between the preservice teachers (p>.05). Another finding is that there is a significant difference between the level of content knowledge of preservice teachers who feel self-sufficient and the level of content knowledge of preservice teachers who do not feel self-sufficient (p<.05). This difference is in favour of preservice teachers who feel self-sufficient. When ‘’witnessing the first aid event’’ is examined, no significant difference is found between the groups (p>.05). Based on the findings of the study, it is concluded that the preservice teachers' content knowledge levels differ according to the department and self-sufficiency variable. Benefiting from the researchresults, it is suggested that the first aid course should be taught as a course in other departments besides the pre-school education and thus the preservice teachers should feel sufficient about the first aid. |
Öğretmen Adaylarının Ilkyardım Uygulamaları Hakkındaki Bilgi Düzeylerinin Çeşitli Değişkenler Açısından IncelenmesiÜmit Demiral 1Ahi Evran Üniversitesi Bildiri No: 490 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı, okul öncesi eğitimi, sınıf ve fen bilgisi öğretmen adaylarının ilkyardım uygulamaları hakkındaki bilgi düzeylerinin bölüm, ilkyardım eğitimi alma, kendini yeterli hissetme, ilk yardım olayına tanık olma değişkenleri açısından incelenmesidir. Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden tarama modeli (survey) kullanılmıştır. Araştırma örneklemini bir devlet üniversitesinin okul öncesi eğitim bölümünde (f=32), sınıf öğretmenliği (f=50) ve fen bilgisi öğretmenliği (f=36) anabilim dallarında öğrenim görmekte olan 118 son sınıf öğretmen adayı oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak “Kişisel bilgi formu” ve “İlkyardım bilgi testi” kullanılmıştır. Ölçeklerden elde edilen verilerin analizinde SPSS paket programı kullanılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, bölüm değişkeni incelendiğinde, okul öncesi eğitimi anabilim dalının ilk yardım bilgi düzeyi ile sınıf ve fen bilgisi öğretmenliği anabilim dalları arasında anlamlı bir farklılık olduğu (p<.05), bu farklılığın okul öncesi eğitimi anabilim dalı lehine olduğu görülmektedir. İlk yardım eğitimi alma faktörü incelendiğinde, öğretmen adayları arasında anlamlı bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir (p>.05). Bir diğer bulgu, kendini ilk yardım konusunda yeterli hisseden öğretmen adaylarının bilgi düzeyi ile kendini yetersiz hisseden öğretmen adaylarının bilgi düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık vardır (p<.05). Bu farklılık kendini yeterli hisseden öğretmen adayları lehinedir. İlk yardım olayına şahit olma incelendiğinde, gruplar arasında anlamlı fark tespit edilmemiştir (p>.05). Araştırmanın bulgularına dayalı olarak, öğretmen adaylarının ilkyardım bilgi düzeylerinin bölüm ve kendini yeterli hissetme değişkenine göre farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma sonuçlarından yararlanarak ilk yardım dersinin okul öncesi eğitimi anabilim dalı dışında diğer bölümlerde de ders olarak okutulması ve böylece öğretmen adaylarının ilk yardım konusunda kendilerini yeterli hissetmelerinin sağlanması önerilmektedir. |
The aim of this study is to apply data mining and artificial neural networks methods to predict science literacy with the help of PISA 2015 data and to compare the results under different methods. 5896 Turkish students who participated in PISA2015 exam constitute the universe of the study. Within the scope of the study, the variables which are negligible level were deleted on the basis of the list and the complete data matrix was obtained after the variables excluding the loss data rate of 15% and above were excluded from the analysis. According to this study, 4059 students were included in the study. To determine the number of variables to be included in the analysis, the method selection (select attribute) of the Weka program was first used to estimate the science literacy. At this stage, the 10-story cross validation technique, which predicted Science literacy successfully in each of the 10 layers, were respectively Question-based science education (IBTEACH), environmental awareness (ENVAWARE), Scientific beliefs (EPIST), Expected professional status (BSMJ), Science learning duration (SMINS), Test anxiety (ANXTEST), Number of books at home (HOMEPOS) and socio-economic status index (ESCS). With the help of a total of 8 independent variables, it was decided to estimate PISA Science literacy achievement scores. Matlab2017b program was used to determine the success of the estimation results obtained in predicting the success of PISA and it was determined that the training data set with Artificial Neural Networks was 58.88%, in the test data set 60.98%, in the validation data set 54.75% and in total 58.54% were successful. After that, DecisionStump, M5P, Random Tree and RepTree methods were used to determine which variables had a significant effect on PISA science literacy by using data mining methods. According to the results, it was determined that only the duration of science learning with Decision Stump method was effective in predicting the students' science literacy. In the M5P method, 205 cutting points were determined according to the duration of science learning and two different logistic models were obtained. In each logistic model, the variables that are identical are the number of books in the house, sensitivity to the environment, scientific beliefs, questioning science education, test anxiety, professional status expected from the student, duration of science learning and socio-economic status index. In random tree method, sensitivity to environment, socio-economic status index, number of books at home, scientific beliefs and test anxiety variables were found to be effective. In Reptree method, respectively, the duration of science learning, environmental sensitivity, number of books at home, expected professional status, questioning science education and socio-economic status index variables had a significant effect on science literacy. When the results are examined as a whole, the most effective variables in predicting students' science literacy scores differ according to the method used. According to this, it is suggested that researchers should report results obtained by more than one method instead of a single data mining method. |
Pisa Fen Okuryazarlığını Tahmin Etmede Veri Madenciliği Ve Yapay Sinir Ağları Yöntemlerinin KullanılmasıGökhan AKSU 1Adnan Menderes Üniversitesi 2Akdeniz Üniversitesi Bildiri No: 40 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı PISA 2015 verileri yardımıyla Fen okuryazarlığını tahmin etmede veri madenciliği ve yapay sinir ağları yöntemlerinin uygulanması ve elde edilen sonuçların farklı yöntemler altında karşılaştırılmasıdır. Bu amaç kapsamında PISA2015 sınavına katılan 5896 Türk öğrenci çalışmanın evrenini oluşturmaktadır. Çalışma kapsamında kayıp veri oranının %15 ve üzeri olan değişkenlerin analiz dışında bırakılmasının ardından kayıp veri oranı ihmal edilebilir düzeyde olan değişkenler liste bazında silinerek tam veri matrisi elde edilmiştir. Buna göre çalışma kapsamında analize dahil edilen öğrenci sayısı 4059 olarak belirlenmiştir. Fen okuryazarlığını tahmin etmek için ilk olarak analize dahil edilecek değişken sayısının belirlenmesi aşamasında Weka programının özellik seçimi (select attribute) yönteminden yararlanılmıştır. Bu aşamada 10 katlı çapraz geçerleme tekniği ile Fen okuryazarlığını 10 katmanın her birinde başarılı olarak tahmin eden değişkenler sırasıyla Sorgulamaya dayalı fen eğitimi (IBTEACH), çevreye duyarlılık (ENVAWARE), Bilimsel inançlar (EPIST), Öğrenciden beklenen mesleki statü (BSMJ), Fen öğrenme süresi (SMINS), Test kaygısı (ANXTEST), Evdeki kitap sayısı (HOMEPOS) ve sosyo-ekonomik durum indeksidir (ESCS). Toplam 8 bağımsız değişken yardımıyla PISA Fen okuryazarlığı başarı puanlarının tahmin edilmesine karar verilmiştir. PISA başarısını tahmin etmede elde edilen tahminleme sonuçlarının başarısını belirlemede Matlab2017b programından yararlanılmış ve Yapay Sinir Ağları ile eğitim veri setinde %58.88, test veri setinde %60.98, geçerleme veri setinde %54.75 ve toplamda %58.54 başarılı olunduğu belirlenmiştir. Bu işlemin ardından veri madenciliği yöntemleriyle hangi değişkenlerin PISA fen okuryazarlığı tahmin etmede anlamlı bir etkiye sahip olduğunu belirlemek amacıyla DecisionStump, M5P, Random Tree ve RepTree yöntemleri kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre Decision Stump yöntemiyle sadece fen öğrenme süresinin öğrencilerin fen okuryazarlığını tahmin etmede etkili olduğu belirlenmiştir. M5P yönteminde fen öğrenme süresine göre 205 kesme puanı olarak belirlenmiş ve buna göre iki farklı lojistik model elde edilmiştir. Elde edilen her bir lojistik modelde etkli olan değişkenler sırasıyla evdeki kitap sayısı, çevreye duyarlık, bilimsel inançlar, sorgulamaya dayalı fen eğitimi, test kaygısı, öğrenciden beklenen mesleki statü, fen öğrenme süresi ve sosyo-ekonomik durum indeksidir. Random tree yönteminde sırasıyla çevreye duyarlık, sosyo-ekonomik durum indeksi, evdeki kitap sayısı, bilimsel inançlar ve test kaygısı değişkenlerinin etkili olduğu belirlenmiştir. Reptree yönteminde ise sırasıyla fen öğrenme süresi, çevreye duyarlık, evdeki kitap sayısı, öğrenciden beklenen mesleki statü, sorgulamaya dayalı fen eğitimi ve sosyo-ekonomik durum indeksi değişkenleri fen okuryazarlığı üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmuşlardır. Elde edilen sonuçlar bir bütün olarak incelendiğinde öğrencilerin fen okuryazarlık puanlarını tahmin etmede en etkili değişkenler kullanılan yönteme göre farklılık göstermektedir. Buna göre araştırmacıların tek bir veri madenciliği yöntemi yerine birden fazla yöntem tarafından elde ettikleri sonuçları rapor etmeleri önerilmiştir. |
The aim of this study is to examine the thesis and articles on STEM education in the national and international literature on thematically. For this purpose, four different databases were searched by using some keywords and 56 studies published since 2010 were accesed. The researches were analyzed by using thematic analysis matrix in terms of general and content characteristics. Findings on general characteristics include data on the type of research, year of publication and place of publication. Findings on the content characteristics include data on the research method, study group / sample, data collection tools and the results. The data were analyzed by using descriptive statistical methods (percentage and frequency) and content analysis. The research results show that STEM education can be applied in preschool period and this education has a positive effect on children's learning but there are some problems such as teacher education, curriculum and political problems in this field.In addition, it has been determined that researches in this area have increased in recent years, qualitative research methods are given weight in researches, participants are frequently pre-school children and mostly interview and observation techniques are used for data collection. |
Okul Öncesi Düzeyindeki Stem Eğitimi Araştirmalarinin Tematik Içerik AnaliziGÜL YILMAZ 1MEB 2Uludağ Üniversitesi Bildiri No: 88 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı ulusal ve uluslararası alan yazında yer alan okul öncesi düzeyinde STEM eğitimine yönelik yayınlanmış tez ve makaleleri tematik olarak incelemektir. Bu amaçla dört farklı veri tabanı çeşitli anahtar kelimeler kullanılarak taranmış ve 2010 yılından itibaren yayınlanan 56 araştırmaya ulaşılmıştır. Ulaşılan araştırmalar tematik analiz matrisi kullanılarak genel ve içerik özellikleri bakımından incelenmiştir. Genel özelliklere ilişkin bulgularda araştırmanın türü, yayın yılı ve yayınlandığı yer hakkındaki veriler yer almaktadır. İçerik özelliklerine ilişkin bulgularda araştırmanın yöntemi, çalışma grubu/örneklemi, veri toplama araçları ve sonucu hakkındaki veriler yer almaktadır. Elde edilen veriler betimsel istatistik yöntemleri (yüzde ve frekans) ve içerik analizi kullanılarak çözümlenmiştir. Araştırma sonuçları okul öncesi dönemde STEM eğitiminin uygulanabileceğini ve bu eğitimin çocukların öğrenmeleri üzerinde olumlu etkisi olduğunu fakat bu alanda öğretmen eğitimi, müfredat ve politik sorunlar gibi bazı sorunlar bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca bu alandaki araştırma sayılarının son yıllarda artış gösterdiği, araştırmalarda nitel araştırma yöntemlerine ağırlık verildiği, örneklem grubu olarak sıklıkla okul öncesi dönem çocukları ile çalışıldığı, veri toplamaya yönelik ise çoğunlukla görüşme ve gözlem tekniklerinin kullanıldığı tespit edilmiştir. |
In the field of educational sciences, measurement and evaluation is very important. Scales, achievement tests and alternative assessment methods are used to provide the quality of the education given, the desired behaviors and to obtain many feedback. Scales are a highly preferred data collection tool for fast data generation and time and cost reasons. However, when this process is carried out in accordance with its purpose and without scientific basis, there are many studies that can be considered as inadequate in terms of quality and quantity. In this study, factor analysis dimensions of the scale development studies in the field of educational sciences (exploratory and confirmatory) were examined. In the first phase of the study, exploratory factor analysis, which is frequently preferred in scale development studies, has been examined. Confirmatory factor analysis is a process that requires a slightly stronger infrastructure and academic competence than exploratory factor analysis. Document analysis and thematic content analysis were used in the study. In this context, the scales in the field of educational sciences have been examined within the framework of certain criteria and themes since 2000. Research findings are examined; The types of analysis, the reasons for choosing the analyzes, the validity and reliability criteria used, the criteria of the item elimination, the errors and assumptions made in the analysis stage, the preferred scale types, the programs used in the confirmatory factor analysis and the reasons of preference were taken into consideration. As a result of the study, the scale development studies in the field of educational sciences were examined in terms of many variables, suggestions were given to the researchers and the main dynamics which should be found in the exploratory and confirmatory factor analysis were determined. |
Eğitim Bilimleri Alaninda Yapilan Ölçek Geliştirme Çalişmalarinin Faktör Analizi Boyutunda IncelenmesiAdem YILMAZ 1Kastamonu Üniversitesi Bildiri No: 99 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Eğitim bilimleri alanında ölçme ve değerlendirme çok önemli bir yere sahiptir. Verilen eğitimin niteliği, istenilen davranışların kazandırılması ve birçok geri dönütün alınabilmesi için ölçekler, başarı testleri ve alternatif değerlendirme yöntemleri kullanılmaktadır. Ölçekler hızlı veri üretebilme, zaman ve maliyet açısından kolaylık sağlama gibi nedenlerle oldukça tercih edilen bir veri toplama aracıdır. Ancak bu süreç amacına uygun olarak ve bilimsel temellere dayandırılmadan gerçekleştirildiğinde ortaya nitelik ve nicelik açısından yetersiz sayılabilecek birçok çalışma çıkmaktadır. Belirtilen gerekçeler doğrultusunda bu araştırmada, eğitim bilimleri alanında yapılan ölçek geliştirme çalışmalarının faktör analizi boyutları (açımlayıcı ve doğrulayıcı) incelenmiştir. Çalışmanın ilk aşamasında özellikle ölçek geliştirme çalışmalarında sıklıkla tercih edilen açımlayıcı faktör analizi incelenmiştir. Bu durum kullanılan farklı programlar bazında da (SPSS, AMOS, Mplus ve R) dikkate alınmıştır. Akabinde çalışmanın ikinci aşaması olan doğrulayıcı faktör analizi boyutları incelenmiştir. Doğrulayıcı faktör analizi, açımlayıcı faktör analizine göre biraz daha güçlü bir alt yapı ve akademik yeterlilik isteyen bir süreçtir. Çünkü bu analizin yapılabilmesi için eğitim bilimlerinde kullanılan SPSS programı bilgisi çoğu zaman yeterli olmamakta ve ekstra programları da kullanabilme ihtiyacı doğurmaktadır. Çalışma sürecinde doküman inceleme ve tematik içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu kapsamda 2000 yılında bu yana eğitim bilimleri alanında yapılan ölçekler belirli kriterler ve temalar çerçevesinde incelenmiştir. 2000 yılında sonra yapılan çalışmaların incelenmesinin sebepleri arasında; bilgisayar teknolojisinin daha aktif kullanılmaya başlanılması, doğrulayıcı faktör analizi yaklaşımının 2000’li yıllardan sonra oldukça önem kazanması ve bu tarz analizlere ihtiyaç duyulmasının artış göstermesi gerekçe olarak belirtilebilir. Araştırma bulguları incelenirken; yapılan analiz türleri, analizlerin tercih edilme nedenleri, kullanılan geçerlik ve güvenirlik ölçütleri, madde eleme yaklaşımları, analiz aşamasında yapılan yanlışlıklar ve varsayım kabulleri, tercih edilen ölçek türleri, doğrulayıcı faktör analizinde kullanılan programlar ve tercih edilme nedenleri dikkate alınmıştır. Araştırma sonucunda eğitim bilimleri alanında yapılan ölçek geliştirme çalışmaları birçok değişken açısından incelenmiş, araştırmacılara öneriler getirilmiş, açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizinde bulunması gereken temel dinamikler belirlenmiştir. |
Since a multiple-choice examination system is being used extensively in high school and university entrance exams, student sare subject to a level assessment system starting from primary school years. This evaluation is the only way for students to mark the right answerand do not allow them to write there a son why the correct answer is theright answer. In this approach, teachers do not have a detailed know ledge of students' conceptual understanding of the question and do not know how to use know ledge in daily life. There sultsobtainedbyTurkey in international examinations such as TIMMS and PISA also support this idea. However, two-stage questions, support the development of literary skills as it allows students to write both the conceptual learning and there a son why the answer they think is correct. Three formative assessment probes were prepare dandapplied to 17 voluntee reight grade students. Expertopinion of a facultymemberand 3 teachers were taken and corrections were made.The data were analyzed as mixed byu sing descriptivere search method. For quantitative data, the criteria developed for the analysis of such questions were used. Theopen-ended answers were analyzed descriptively.Since the students were not used to these questions, they were observed by their teacher whodid not know how to answer and they did not want to fill in that section.For this reason, the teacher had to explain to the students several times what they should write to this open-ended section. The findings show that students do not have sufficient know ledge about the weathere vents and they are hesitant to write their reasons in detailevenif they find the correct answer from the distractors.Finally, it is recommended to use these questions in detail in Science courses, which include the students' ideas and comments. |
Ortaokul Sekizinci Sinif Öğrencilerinin Hava Olaylari Kavramlari Hakkindaki Bilgi Düzeylerinin Biçimlendirici Yoklama Sorulari Ile BetimlenmesiRefik BAĞIŞLIYAN 1YOLÇATI ŞEHİT COŞKUN ÇALI ORTAOKULU 2Bursa Uludağ Üniversitesi, Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü Bildiri No: 336 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Ülkemizde lise ve üniversiteye girişlerde çoktan seçmeli bir sınav sisteminin yoğun olarak kullanılıyor olması nedeni ile öğrenciler, daha ilkokul yıllarından itibaren düzey belirleyici bir değerlendirme sistemine tabii tutulmaktadır. Bu değerlendirme sistemi, öğrencilerin sadece doğru cevabı bulup işaretlemeleri biçiminde olup, seçtikleri doğru cevabın neden doğru olduğunun gerekçesini yazmalarına imkân tanımamaktadır. Bu yaklaşımda öğrencilerin soru ile ilgili kavramsal anlama düzeyleri hakkında detaylıbir bilgiye sahip olunamamakta ve bilgiyi günlük hayatta nasıl kullanacaklarını bilememektedirler. TIMMS ve PISA gibi uluslararası sınavlarda ülkemizin elde ettiği sonuçlar da,bu fikri desteklemektedir. Oysa biçimlendirici yoklama soruları, öğrencilerin hem kavramsal öğrenmeleri hem de, cevaplarının neden doğru olduğunun gerekçesini yazmalarına fırsat verdiği için,yazınsal becerilerinin gelişimini de desteklemektedir.Çalışmada 8. sınıf öğrencilerinin“Deprem ve Hava Olayları” adlı ünitede yer alan “Kasırga”, “Rüzgâr” ve “Mevsimler”kavramları hakkındaki bilgi düzeylerini tespit etmek amacı ile 3 soru hazırlanmış ve Bursa İline bağlı bir ortaokuldaki 17 gönüllü öğrenciye uygulanmıştır. Konunun uzmanı bir öğretim üyesi ve 3 Fen öğretmeninden uzman görüşü alınmış ve öneriler doğrultusunda düzeltmeler yapılmıştır. Veriler betimsel araştırma yöntemi kullanılarak karma olarak analiz edilmiştir. Nicel verilerin analizinde bu tür soruların analizi için geliştirilen ölçütler kullanılmıştır.Açık uçlu cevaplarise yine betimsel olarak analiz edilmiş ve cevaplar sınıflandırılarak öğrencilerin kavramsal anlama düzeyleri hakkında detay bilgi edinilmiştir. Öğrencilerin bu tür sorulara alışık olmadıkları için, ilk dağıtıldığında nasıl cevaplayacaklarını bilemedikleri ve gerekçe bölümünü genellikle boş bıraktıkları, ya da doldurmak istemedikleri Fen Bilimleri öğretmeni tarafından gözlemlenmiştir.Bu nedenle öğretmen özellikle bu açık uçlu bölüme ne yazmaları gerektiğini öğrencilere birkaç kez açıklamak durumunda kalmıştır. Bulgular öğrencilerin hava olayları hakkında sahip olmaları gereken düzeyde yeterli bilgiye sahip olmadığını ve çoktan seçmeli sınav sistemine alışık oldukları için, doğru cevabı bulsalar bile, gerekçesini detaylı olarak yazmak konusunda çekince yaşadıklarınıgöstermektedir. Sonuçta öğrencilerin kavramlar hakkındaki düşüncelerine, yorumlarına detaylı olarak yer veren iki aşamalı soruların Fen Bilimleri derslerinde yaygın olarak kullanılması önerilmektedir. |
Bu çalışmanın amacı özel yetenekli öğrencilerin girişimcilik becerilerini tespit etmek ve cinsiyet değişkenine göre incelemektir. Bu doğrultuda çalışmada nicel araştırma modellerinden ilişkisel tarama modeli tercih edilmiştir. Çalışmanın örneklemini 2018-2019 eğitim-öğretim yılında Bilim ve Sanat Merkezlerinde öğrenim gören 35 kız, 52 erkek olmak üzere 8.sınıfa devam eden 87 özel yetenekli öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, Fen Tabanlı Girişimcilik Ölçeği ve Girişimcilik Ölçeği kullanılmıştır. Ölçek sonuçlarından elde edilen veriler SPSS programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda özel yetenekli öğrencilerin girişimcilik becerileri ve cinsiyet arasında anlamlı bir farklılık bulunmadığı ve fen tabanlı girişimcilik becerileri ile kişilik girişimcilik becerileri arasında orta düzeyde ilişki olduğu tespit edilmiştir. Fen tabanlı genel girişimcilik becerisi ile risk alma, başarı ihtiyacı ve takım çalışması alt faktörleri arasında orta düzeyde anlamlı bir ilişki ve iletişim kurma boyutu ile yüksek düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Girişimcilik kişilik becerilerinin puan ortalamalarının erkek öğrencilerde daha fazla olmasının nedenleri gerçekleştirilecek nitel araştırmalarla belirlenebilir. Girişimcilik becerisi ile cinsiyet arasındaki ilişkinin yanı sıra sınıf düzeyi, başarı ortalaması gibi farklı değişkenler arasındaki ilişki araştırılabilir. |
Özel Yetenekli Öğrencilerin Girişimcilik Becerilerinin IncelenmesiÇiğdem Şahin Çakır 1Giresun Üniversitesi 2Giresun Bilim ve Sanat Merkezi Bildiri No: 78 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı özel yetenekli öğrencilerin girişimcilik becerilerini tespit etmek ve cinsiyet değişkenine göre incelemektir. Bu doğrultuda çalışmada nicel araştırma modellerinden ilişkisel tarama modeli tercih edilmiştir. Çalışmanın örneklemini 2018-2019 eğitim-öğretim yılında Bilim ve Sanat Merkezlerinde öğrenim gören 35 kız, 52 erkek olmak üzere 8.sınıfa devam eden 87 özel yetenekli öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, Fen Tabanlı Girişimcilik Ölçeği ve Girişimcilik Ölçeği kullanılmıştır. Ölçek sonuçlarından elde edilen veriler SPSS programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda özel yetenekli öğrencilerin girişimcilik becerileri ve cinsiyet arasında anlamlı bir farklılık bulunmadığı ve fen tabanlı girişimcilik becerileri ile kişilik girişimcilik becerileri arasında orta düzeyde ilişki olduğu tespit edilmiştir. Fen tabanlı genel girişimcilik becerisi ile risk alma, başarı ihtiyacı ve takım çalışması alt faktörleri arasında orta düzeyde anlamlı bir ilişki ve iletişim kurma boyutu ile yüksek düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Girişimcilik kişilik becerilerinin puan ortalamalarının erkek öğrencilerde daha fazla olmasının nedenleri gerçekleştirilecek nitel araştırmalarla belirlenebilir. Girişimcilik becerisi ile cinsiyet arasındaki ilişkinin yanı sıra sınıf düzeyi, başarı ortalaması gibi farklı değişkenler arasındaki ilişki araştırılabilir. |
Problem solving ability is defined as the overcoming of the difficulties encountered in reaching the goal by reflecting the internal and external demands mentally. Social entrepreneurship is the innovative use of resources for social change and social needs. The social entrepreneur must be aware of the social problems that arise in his / her environment and to be insistent, realistic, sensitive and creative in solving this problem. Teachers working in every part of the society and in every settlement of the country should also be successful social entrepreneurs for social welfare. In this study, it is aimed to examine the relationship between social entrepreneurship characteristics and problem solving skills of pre-service teachers. In addition, social entrepreneurship characteristics of teacher candidates; It will be examined whether there is any difference according to variables such as gender, department, class, future and career goal, membership of non-governmental organization, education about entrepreneurship, being sensitive to social and environmental problems. In the research carried out in the screening model, the data collection phase is about to be completed and the analysis phase will be started. At the stage of analysis, quantitative data will be analyzed according to their normal distribution characteristics by means of parametric or nonparametric tests and their correlations. The findings will be compared with the other studies in the literature. |
Öğretmen Adaylarının Sosyal Girişimcilik Özellikleri Ile Problem Çözme Becerileri Arasındaki Ilişkinin IncelenmesiErkan Çalışkan 1Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Bildiri No: 381 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Problem çözme becerisi, içsel ve dışsal isteklerin zihinsel olarak davranışlara yansımasıyla hedefe ulaşmada karşılaşılan zorlukların aşılması olarak tanımlanmaktadır. Sosyal girişimcilik, sosyal değişimler ve toplumsal gereksinimler için kaynakların yenilikçi biçimde kullanılmasıdır. Sosyal girişimcinin içinde bulunduğu çevre içerisinde ortaya çıkan sosyal sorunları görmesi ve bu sorunun çözülmesinde ısrarcı, gerçekçi, duyarlı ve yaratıcı olması gerekmektedir. Toplumun her kesiminde ve ülkenin her yerleşim yerinde görev yapan öğretmenlerinin de toplumsal refah için başarılı birer sosyal girişimci olmaları gerekmektedir. Bu çalışmada öğretmen adaylarının sosyal girişimcilik özellikleri ile problem çözme becerileri arasındaki ilişkinin incelenmesi hedeflenmektedir. Ayrıca öğretmen adaylarının sosyal girişimcilik özellikleri; cinsiyet, öğrenim gördükleri bölüm, sınıf, gelecek ve kariyer hedefi, sivil toplum kuruluşuna üye olma, girişimcilikle ilgili eğitim alma durumu, toplumsal ve çevresel sorunlara duyarlı olma gibi değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediği incelenecektir. Tarama modelde yürütülen araştırmada veri toplama aşaması tamamlanmak üzere olup çözümleme aşamasına geçilecektir. Çözümleme aşamasında nicel verilerin normal dağılım özelliklerine göre parametrik ya da nonparametrik testler ile farklılaşmalarına ve korelasyonlarına bakılacaktır. Elde edilen bulgular alınyazındaki diğer çalışmalarla karşılaştırılarak yorumlanacaktır. |
The purpose of this study is to investigate the effects of the planned activities in the outdoor learning environments that are related to the subject-gains of 5-7th class science curriculum, on students’ views of science, technology, society. The study group includes 28 students who completed the 7th grade studying at boarding middle schools of Rize and Trabzon cities. Participants attended a science camp at Rize / Çayeli Service Training Institute in accordance with the project schedule. Out-of-school learning activities to be carried out within the scope of the project, that are relevant to 5-7th grade science curriculum is designed to work in Rize and its surrounding outdoor spaces. In this context, many outdoor activities such as İkizdere Pilaki Cave, İkizdere Zorlu Hydroelectric Plant, Atmaca Recycling Facility, Çayeli Copper Works, Ayder Yaylası etc where participants can get many achievements in science education program have been programmed. Many other innovative methods and techniques, such as play, artistic activities, drama, workshops, group work and observation, which encourage active participation of students in order to embody the practices, will be used. Primary outcomes of the project are to learn about science, technology, society and the environment. For this purpose, in order to evaluate the outcome of the Project "student questionnaire on science, technology and society" was applied as pre-test and post-test. Students also asked to write reflective letters about the knowledge and experience that they gain in the each day of the project. The collected quantitative data will be analyzed by SPSS 18.0 program and qualitative data will be analyzed by qualitative data analysis methods. Only quantitative data will be presented in this study. The results obtained from the quantitative data showed that the applied camp program could make significant contributions to achieve the intended outcomes. |
Rize Ilinde Ortaokul Öğrencilerine Yönelik Okul Dışı Fen Öğrenme UygulamalarıArzu Küçük 1Milli Eğitim Bakanlığı 2Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi 3Hacettepe Üniversitesi 4Pamukkale Üniversitesi Bildiri No: 484 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı, 5-7. sınıf fen bilimleri dersi öğretim programlarındaki konu-kazanımlarla ilişkilendirilen okul dışı öğrenme ortamlarında yürütülen etkinliklerin öğrencilerin fen, teknoloji, toplum çevre konularına ilişkin görüşleri üzerindeki etkisini incelemektir. Trabzon ve Rize İllerindeki yatılı bölge ortaokullarından seçilen 28 kişilik öğrenci grubundan oluşan araştırmanın katılımcıları, proje takvimi uyarınca, Rize / Çayeli Hizmet İçi Eğitim Enstitüsü’nde konaklamalı yaz bilim kampına alınmıştır. Bu araştırma, TÜBİTAK 4004 Doğa Eğitimi ve Bilim Okulları 2018.1 çağrısı kapsamında desteklenmiştir. Bir hafta süren proje kapsamında yürütülen okul dışı öğrenme etkinlikleri, katılımcıların 5-7. sınıf fen bilimleri dersi öğretim programlarındaki konuları Rize ve çevresindeki dış mekânlarda çalışabilmeleri için tasarlanmıştır. Bu bağlamda, katılımcıların fen bilimleri öğretim programında yer alan birçok kazanımımı elde edebileceği İkizdere Pilaki Mağarası, İkizdere Zorlu Hidroelektrik Tesisi, Atmaca Geri Dönüşüm Tesisi, Çayeli Bakır İşletmeleri, Ayder Yaylası vd. birçok dış mekân etkinlikleri programa yerleştirilmiştir. Uygulamaların somutlaştırılabilmesi için öğrencilerin aktif katılımını teşvik eden oyun, sanatsal faaliyetler, drama, atölye, grup çalışması ve gözlem gibi daha birçok yenilikçi yöntem ve teknikler kullanılmıştır. Katılımcıların fen, teknoloji, toplum çevre konularını öğrenmeleri projenin öncelikli çıktıları arasında yer almaktadır. Bu amaçla, projenin çıktıların değerlendirilebilmesi için; “fen teknoloji toplum çevre konularına ilişkin öğrenci anketi” ön test-son test şeklinde uygulanmıştır. Projenin her bir günü için öğrencilerden, proje kapsamında edindikleri bilgi ve deneyimlerin kendileri için ne anlam ifade ettiğine ilişkin yansıtıcı yazılar yazmaları da istenmiştir. Toplanan nicel veriler, SPSS 18.0 programıyla, nitel veriler ise nitel veri analiz yöntemlerinden içerik analizi yoluyla analiz edilmiştir. Bu çalışmada yalnızla nicel verilerin sunumu yapılacaktır. Nicel verilerden hareketle ulaşılan sonuçlar, uygulanan kamp programının hedeflenen çıktılara ulaşmaya önemli katkılar sağlayabildiğini ortaya koyabilmiştir. |
Today, nanotechnology has become an integral part of our lives in various areas from health to information technologies, from sports to cosmetics. The inclusion of nanotechnology in the revised high school curriculum has revealed the importance of nanotechnology education. From this point forward, it has become essential for high school teachers to improve their conceptual understanding in nanotechnology. Hence, a 6-day Nanotechnology Education Workshop, in the context of a project funded by TUBITAK 4005, has been organized for high school physics, chemistry and biology teachers. In the workshop, various activities, on the topics of size and scale, size-dependent properties, imaging in nanoscale, nanoparticles, research in nanotechnology, nanosafety, and responsible research and innovation, were implemented by using inquiry-based science education where teachers actively worked in groups. The aim of this one-group quasi-experimental study was to investigate the effect of a Nanotechnology Education Workshop on high school science teachers’ understandings of concepts about nanotechnology. Totally twenty-four science teachers, who were selected by stratified sampling from the ones applied to project announcement, participated in the workshop. Nine of these teachers were chemistry teachers, 8 of them were biology teachers, and 7 of them were physics teachers, who were working in the public high schools in Istanbul. Before and after the workshop, the participants have taken the Nanoscience and Nanotechnology Conceptual Understanding Test (NNCUT) which was developed by the researchers. The NNCUT included 10 open-ended questions on three main themes; fundamental concepts of nanoscience and nanotechnology, size, and nanotechnology applications. The responses of the participants were scored according to their accuracy, and the emerged categories were determined. The results of the analyses showed that high school science teachers’ understandings of concepts about nanotechnology has improved after the workshop. This study draws attention to the need for such Nanotechnology Education Workshops all over our country. |
Bir Nanoteknoloji Eğitimi Çalıştayının Lise Fen Bilimleri Öğretmenlerinin Nanoteknoloji Ile Ilgili Kavramları Anlamalarına EtkisiSevil Akaygün 1Boğaziçi Universitesi Bildiri No: 82 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Günümüzde nanoteknoloji, sağlıktan bilişime, spordan kozmetiğe pek çok alanda hayatımızda yer almaktadır. Nanoteknoloji ile ilgili konu ve kavramların güncellenen lise fen bilimleri öğretim programlarında yer alması ise nanoteknoloji eğitiminin önemini gündeme getirmiştir. Bu noktadan hareketle lise fen bilimleri öğretmenlerinin nanoteknoloji konusundaki kavramsal anlamalarının artması önem kazanmaktadır. Bu nedenle, bir TÜBİTAK 4005 projesi kapsamında, lise fizik, kimya ve biyoloji öğretmenlerinin katıldığı 6-günlük bir Nanoteknoloji Eğitimi Çalıştayı düzenlenmiştir. Çalıştayda, araştırmaya-sorgulamayı dayalı fen eğitimi yöntemiyle, tüm öğretmenlerin aktif katılım sağlayarak grup halinde çalışacakları büyüklük ve ölçek, büyüklüğe bağlı özellikler, nano-ölçekte görüntüleme, nanoparçacıklar, nanoteknoloji alanında güncel araştırmalar, nano-güvenlik ve sorumlu araştırma ve inovasyon konularında çeşitli etkinlikler uygulanmıştır. Tek grup yarı-deneysel yöntemin kullanıldığı araştırmanın amacı, bir Nanoteknoloji Eğitimi Çalıştayı’nın katılımcı lise fen bilimleri öğretmenlerinin nanoteknoloji ile ilgili kavramları anlama düzeylerine etkisinin incelenmesidir. Çalıştaya, duyuruya başvuran adaylar arasından tabakalı örneklem metoduyla seçilen İstanbul ilindeki resmi okullarda çalışmakta olan 9 kimya, 8 biyoloji ve 7 fizik öğretmeni olmak üzere toplam 24 fen bilimleri öğretmeni katılmıştır. Katılımcılar, çalıştayın öncesinde ve sonrasında, araştırmacılar tarafından geliştirilmiş olan 10 adet açık-uçlu sorudan oluşan Nanobilim ve Nanoteknoloji Kavramsal Anlama Testini (NNKAT) cevaplamışlardır. NNKAT’daki sorular nanobilim ve nanoteknoloji ile ilgili temel kavramlar, büyüklük ve nanoteknoloji uygulamaları olmak üzere 3 tema altında hazırlanmıştır. Katılımcıların verdiği cevaplar, hem doğruluklarına göre puanlandırılmış, hem de ortaya çıkan tema ve kategoriler belirlenmiştir. Analiz sonuçları çalıştaya katılan lise fen bilimleri öğretmenlerinin çalıştay sonrasında nanoteknoloji ile ilgili kavramları anlama düzeylerinde artış olduğunu göstermiştir. Bu çalışma Nanoteknoloji Eğitimi Çalıştaylarının ülkemiz genelinde yaygınlaştırılmasının önemine dikkat çekmektedir. |
Abstract Ubiquitous computing systems have created new learning opportunities with the internet-ready environment, where learners can access various contents fast and in large amounts through invisible systems via embedded systems. Ambient learning (ubiquitous learning), a concept that emerges in e-learning, where learning content is learned in a user-centered manner, is gaining importance today. In this study, the contents of the high school chemistry course titled “Intermolecular Weak Forces” were prepared to provide the learning activities with the ubiquitous learning activities. The learning activities of ubiquitous learning process were carried out by using common computing environments that support and facilitate the learning process. The aim of this study is to research the effect of the applied ubiquitous learning activity on the conceptual learning and learning outcome of “Intermolecular Weak Forces”. In this study, action research design is used from qualitative research models. The study group included 10 students of 9th grade in high school in an easily accessible public school. In addition to the observation and interview on the effectiveness of the students in the learning of ubiquitous learning, the scale consisting of open-ended questions with the “Semi-Structured Conceptional Understanding Form of Weak Interactions“ was used before and after the study. “Findings and Results” will be shared in the full text of the study and in the congress since the analysis process of the data obtained in the study has not been completed yet. Collected data are analyzed by using descriptive analysis method. |
Çevreleyen Öğrenme Etkinliği Sınıf Içi Uygulama Örneği: Kimyasal Türler Arası Zayıf Etkileşimlerİsmail ATEŞ 1Marmara Üniversitesi 2Marmara Üniversitesi Bildiri No: 96 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Özet Yaygın bilişim sistemleri, devamlı internet bağlantısı ile öğrenenlerin görünmez olarak, gömülü sistemler vasıtasıyla hızlı, çok miktar ve farklı içeriklere erişebildiği yeni öğrenme fırsatlarını ortaya çıkarmıştır. Öğrenme içeriklerinin kullanıcı merkezli olarak öğrenildiği e-öğrenmede ortaya çıkan bir kavram olan çevreleyen öğrenme (ambient / ubiquitous learning) günümüzde önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, ortaöğretim kimya dersi “Kimyasal Türler Arası Etkileşimler” ünitesinin “Zayıf Etkileşimler” konusunun kazanımlarının çevreleyen öğrenme etkinlikleri ile kazandırılmasına yönelik içerikler hazırlanmıştır. Öğrenme sürecini destekleyici ve kolaylaştırıcı yaygın bilişim ortamları kullanılarak çevreleyen öğrenme etkinlikleri yürütülmüştür. Çalışmanın amacı, uygulanan çevreleyen öğrenme etkinliğinin, öğrencilerin “Kimyasal Türler Arası Etkileşimler” ünitesinin “Zayıf Etkileşimler” konusuna yönelik kavramsal öğrenmelerine ve kazanımların edinilmesindeki etkisini araştırmaktır. Çalışmada nitel araştırma modellerinden eylem araştırması deseni kullanılmıştır. Çalışma grubu kolay ulaşılabilir bir devlet okulundaki lise 9. sınıf öğrencilerinden 10 öğrenciden oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak, öğrencilerin çevresel öğrenmenin öğrenmelerine etkililiği ile ilgili gözlem ve görüşmenin yanında çalışma öncesi ve sonrasında “Yarı-yapılandırılmış Kimyasal Türler Arası Zayıf Etkileşimler Kavramsal Anlama Formu” ile açık uçlu sorulardan oluşan ölçek kullanılmıştır. Çalışmada elde edilen verilerin analiz süreci henüz tamamlanmadığından “Bulgular ve Sonuçlar” kongrede ve çalışmanın tam metninde paylaşılacaktır. Toplanan veriler betimsel analiz yöntemi kullanılarak çözümlenmektedir. |
In recent years, there has been an increase in the number of teaching activities using Web 2.0 technologies. The aim of this study was to develop of the activities supported by Web 2.0 technologies for Molecular Orbital Theory (MOT) in General Chemistry-I course. The model of this study was the ADDIE design model (analysis, design, development, implementation and evaluation). First of all, the theory and models mentioned in General Chemistry-I course were determined by using the source books. Then, a questionnaire was applied to 42 students who have been studying in Department of Chemistry Education, Necatibey Faculty of Education, Balıkesir University via Google forms. In the questionnaire the students were asked to mark the given theories and models according to the degree of difficulties of and then to write the reasons of their markings. According to the results of the questionnaire, MOT was found to be the most difficult theory. The students stated that they have difficulty in drawing the molecular orbital diagrams as the molecule structure grows and in interpreting the diagrams. The chapters of General Chemistry-I textbooks related to this theory were examined in designing the activity sheet supported by various Web2.0 tools such as 2D-Code, HP Reveal and Powtoon. The MOT activity sheet was performed on the group of 15 students studying in the department of Chemistry Education. In the evaluation of the activities, the results of pre-test and post-test obtained via Google forms were used. In addition, the student’ opinions about the evaluation of the activities were taken in consideration. |
Web 2.0 Teknolojileri Destekli Etkinliklerin Geliştirilmesi-1: Moleküler Orbital TeoriYasemin ALPASLAN 1Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Bildiri No: 297 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Son yıllarda Web 2.0 teknolojileri kullanılarak yapılan öğretim çalışmalarında bir artış olduğu görülmektedir. Bu çalışmanın amacı, Genel Kimya-I dersinde geçen Moleküler Orbital Teori(MOT) ile ilgili Web 2.0 teknolojileri destekli etkinliklerin geliştirilmesidir. Çalışma modeli, ADDIE tasarım modelidir (analiz, dizayn, geliştirme, uygulama ve değerlendirme). İlk olarak, Genel Kimya-I dersinde geçen teori ve modeller kaynak kitaplardan yararlanılarak belirlenmiştir. Daha sonra, Google formlar aracılığıyla, Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Kimya Eğitimi Anabilim Dalında öğrenim gören toplam 42 kişiye anket uygulanmıştır. Ankette; öğrencilerden verilen teori ve modelleri zorluk derecelerine göre işaretlemeleri ve işaretledikleri zorluk derecelerinin nedenlerini yazmaları istenmiştir. Anket sonuçlarına göre, verilen başlıklar arasında MOT’un en zor teori olduğu tespit edilmiştir. Öğrenciler; MOT ile ilgili olarak yapı büyüdükçe moleküler orbital diyagramının çiziminde ve çizdikleri moleküler orbital diyagramlarını yorumlamada zorlandıklarını belirtmişlerdir. MOT ile ilgili Web 2.0 destekli etkinlik kağıdının tasarlanmasında Genel Kimya-I ders kitaplarının bu teori ile ilgili bölümleri incelenmiştir. Karekod, HP Reveal, Powtoon gibi Web 2.0 araçlarından yararlanılmıştır. Kimya Eğitimi Anabilim Dalında öğrenim gören 15 kişilik bir gruba, hazırlanan MOT etkinlik kâğıdı uygulanmıştır. Etkinliklerin değerlendirilmesinde Google formlar aracılığıyla etkinlik öncesi ve sonrası uygulanan başarı testi sonuçları kullanılmıştır. Ayrıca öğrencilerden etkinliklerin değerlendirilmesi ile ilgili görüşleri alınmıştır. |
Concern is defined as the sum of physiological, emotional and mental changes an individual experiences in the presence of a stimulus. Concern, as a part of daily life, helps individuals cope with problems, analyze the situations and make decisions. Preservice chemistry teachers may have various concerns before starting teaching.The aim of this case study was to investigate the effect of School Observation and Practice Teaching courses on preservice chemistry teachers’ concerns about teaching chemistry. Twenty-three senior preservice chemistry teachers studying at Boğaziçi and Trabzon Universities participated in the study. Seventeen students from Boğaziçi University reflected on their concerns about teaching chemistry; in the beginning, middle and at the end of the semester while taking the course of School Observation, whereas 6 students from Trabzon University followed the same procedure while taking the course of Practice Teaching. Preservice teachers were asked to reflect on the course of school observation/practice teaching, observing a chemistry teacher, and teaching chemistry, when they wrote reflections. The reflections were analyzed through content analysis to determine the emerging themes and categories. The results of the analysis showed that in the beginning of the semester, the concerns of preservice teachers were mostly on communication with the students, lack of use of technology and laboratory, and their pedagogical content knowledge, in the middle of the semester their concerns were more on characteristics of students, responsibilities of teachers, and their content knowledge; at the end of the semester, the concerns on the society’s perception of teaching as a career, teaching methods, and educational system, were added to the previous ones. It can be claimed that, reflecting on their concerns help preservice teachers better understand the structure of the profession. Designing the courses of school observation and practice teaching by considering their concerns will contribute preservice teachers’ professional development. |
Kimya Öğretmen Adaylarının Kimya Öğretimi Ile Ilgili Kaygılarının IncelenmesiSevil Akaygün 1Bogazici Üniversitesi 2Trabzon Üniversitesi Bildiri No: 327 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Kaygı, kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel değişimler bütünüdür. Günlük hayatın bir parçası olan kaygı, bir ölçüde kişinin sorunlarla baş edebilmek için hazırlıklı olmasını, durumları analiz etmesini ve hızlı karar vermesini sağlar. Kimya öğretmen adayları, öğretmenlik mesleğine başlamadan önce farklı kaygılara sahip olabilirler. Öğretmen adaylarının bir dönem boyunca bir okul ortamında bulundukları Okul Deneyimi ve Öğretmenlik Uygulaması derslerinin bu kaygıların değişmesinde rol oynayabileceği söylenebilir. Bir durum çalışması olan bu araştırmanın amacı, okul deneyimi ve öğretmenlik uygulaması derslerinin kimya öğretmen adaylarının kimya öğretimine yönelik kaygılarına etkisinin incelenmesidir. Çalışmaya Boğaziçi ve Trabzon Üniversitesi’nin dördüncü sınıfında okuyan toplam 23 kimya öğretmen adayı katılmıştır. Boğaziçi Üniversitesi kimya öğretmenliği programına kayıtlı 17 öğretmen adayı okul deneyimi, Trabzon Üniversitesi’nde aynı programa kayıtlı 6 öğretmen adayı ise öğretmenlik uygulaması derslerini alırken kaygıları hakkında dönemin başında, ortasında ve sonunda yansıtma yazmışlardır. Yansıtmalarda öğretmen adaylarında, okul deneyim/uygulaması dersi, bir kimya öğretmenini gözlemlemek ve kimya öğretmek üzerine olan kaygılarını yazmaları istenmiştir. Öğretmen adaylarının yansıtmaları, içerik analizi tabi tutulmuş ve kaygılarına yönelik tema ve kategoriler ortaya çıkarılmıştır. Analiz sonuçlarına göre, öğretmen adaylarının dönem başında, çoğunlukla öğrencilerle iletişim, öğretmenlerin teknoloji ve laboratuvar kullanmamaları ve kendilerinin pedagojik alan bilgilerine yönelik kaygıları varken, dönem ortasında daha çok öğrencilerin özellikleri, öğretmenlerin sorumlulukları ve kendilerinin alan bilgilerine yönelik kaygılar ortaya çıkmış; dönem sonunda ise bu kaygılara ek olarak öğretmenlik mesleğinin toplumdaki yeri, uygulanan öğretim yöntemleri ve eğitim sistemi ile ilgili kaygılara sahip oldukları görülmüştür. Öğretmen adayları dönem başında daha çok kendi görev ve sorumluluklarına yönelik kaygılar taşırken, dönem sonunda kaygılarının öğretmenliğin yapısına ve eğitim sistemine doğru değiştiği görülmüştür. Öğretmen adaylarının okul deneyimi ve öğretmenlik uygulaması dersleri sırasında kimya öğretimine yönelik kaygıları üzerine yansıtma yapmalarının öğretmenlik mesleğinin yapısını daha iyi anlamalarına neden olabileceği söylenebilir. Okul deneyimi ve öğretmenlik uygulaması derslerinin adayların bu kaygıları dikkate alarak tasarlanması adayların mesleki gelişimine katkı sağlayacaktır. |
In this study, it was aimed to determine whether students were social in real life as well as in social media. In this study descriptive research survey method was used. A total of 96 students took part in the study, 27 of which were in the 4th grade of the primary school, 35 of the 6th grade and 34 of the 8th in the middle school. In this study students were asked a lot of questions like demographic features as well as the time spent on the Internet, the general purpose of the internet usage, the most frequently social networks used, the number of friends in these networks, the frequency of reading books and going to the cinema, the sports activities, etc. When these questions were evaluated, it was found that most of the students had an internet connection at home and connected time was less than 1 hour on the 4th and 8th grade and 2 hours on the 6th grade. As for the purposes of using the internet, it was at the forefront to prepare homework at the 4th and 6th grade level and to connect the social networks in the 8th grade. In the most common social networks, youtube was the first in all class levels. When the purposes of using the social networks were examined, they used them for communicating with friends at each levels. In other question, the students were asked the number of friends in their social networks and they mostly answered between 0-500 in the 4th grade and 100-500 in the 6th and 8th grades. However, they communicated actively 0-25 friends in the 4th and 6th grades and 25-50 in the 8th grade. In other words, social media is more social than real life. |
Gerçek Dünya Ve Sanal Dünya Arasında Sıkışıp Kalan Sosyal Olma Nedir?Ayşe Aytar 1Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi 2Trabzon Üniversitesi Bildiri No: 229 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmada öğrencilerin sosyal medya ortamlarında oldukları kadar gerçek hayatta da sosyal olup olmama durumlarını belirlemek amaçlanmıştır. Söz konusu çalışma, betimsel bir araştırma olup, tarama yöntemi kullanılmıştır. Bu çalışmaya, ilkokul 4. sınıftan 27, ortaokul 6. sınıftan 35 ve ortaokul 8. sınıftan 34 olmak üzere toplam 96 öğrenci katılmıştır. Çalışmada, öğrencilere demografik özelliklerinin yanı sıra internette günlük geçirilen süre, internetin genel kullanım amaçları, en sık kullanılan sosyal paylaşım ağları-kullanım amaçları, bu ağlardaki arkadaş sayısı, kitap okuma ve sinemaya gitme sıklığı, yapılan spor aktiviteleri vb. birçok soru yöneltilmiştir. Bu sorular değerlendirildiğinde, öğrencilerin çoğunun evinde internet bağlantılı bir bilgisayar olduğu ve internette kalma sürelerinin 4 ve 8. sınıf düzeyinde günde 1 saatten az, 6. sınıfta ise günde 2 saat olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin interneti kullanma amaçlarına gelince, 4 ve 6. sınıf düzeyinde ödev hazırlamak, 8. sınıfta ise sosyal paylaşım ağlarına girmek ön planda yer almıştır. En sık kullanılan sosyal paylaşım ağlarında, tüm sınıf düzeylerinde “youtube” un ilk sırada olduğu görülmüştür. Öğrencilerin her bir sınıf düzeyi için, paylaşım ağlarını kullanım amaçları incelendiğinde, arkadaşlarla iletişim kurma amaçlı kullanıma yönelik cevaplar verdikleri görülmüştür. Bu sorunun devamında, öğrencilere sosyal ağlardaki mevcut arkadaş sayılarının kaç olduğu sorusu yöneltilmiş, öğrencilerin çoğunlukla, 4. sınıfta 0-100, 6 ve 8. sınıfta ise 100-500 arasında cevap verdikleri belirlenmiştir. Dikkat çeken cevap ise sosyal ağlardaki mevcut arkadaşlarından kaçı ile aktif olarak görüştükleri sorusuna verilmiş olup 4 ve 6. sınıfta 0-25 iken 8.sınıfta ise 25-50 arasında olduğudur. Bir başka ifadeyle sosyal medya gerçek hayattan daha sosyal olmaktadır. Çalışmada gerçek hayatta sosyal olma ile bağdaştırılabilecek birçok etkinlikle ilgili sonuçlar alınmıştır. Bu sonuçlar göstermektedir ki sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik uygulamaları sosyal olmanın yerini değil gerçekliğin yerini tutar hale geleceğidir. Tüm dünyada çok büyük hayran kitlesi ve marka değeri oluşturan ‘Ready: Player One’ filmi bir anlamda bizi bekleyen yakın gelecekteki sanal hayatı ifade etmektedir. |
Due to the inadequacy of language development in hearing-impaired students, it is more difficult to learn in concept learning than non-hearing impaired students. Therefore, the probability of misconceptions during learning is higher in this group. It is thought that the researches about determining and eliminating these misconceptions are important in terms of increasing the quality of education of hearing impaired students. For this reason, the aim of this study is to determine the conceptual understanding levels of hearing impaired students studying at sixth grade in secondary schools under the Ministry of National Education. In this way, misconceptions of hearing impaired students will be determined. When the literature is examined, there is a need for a study on the stages of the moon at national and international levels in science education in deaf students. The research was conducted in the city center of Adana in 2016-2017 academic year. In the study group, there were five sixth grade students, four of which were female and one male. A semi-structured interview form prepared by the researcher was used to learn the conceptual understanding of students. Data were collected by face-to-face interview method. In the analysis of the data, the method used by Trundle, Atwood and Christopher (2002, 2006) and Öztürk (2011) were used. In this method, student answers are coded as scientific and alternative, and the student is classified as scientific, scientific, scientific and alternative, alternate, alternative, and nothing. At the end of the analyzes, the conceptual understanding levels of the phases of the Moon were determined. Pre-teaching misconceptions were found to be majority. In order to provide a better understanding of this subject in the future studies about hearing impaired students, the methods of teaching methods can be arranged according to the results of the conceptual comprehension levels in this study. |
Işitme Engelli Öğrencilerin Ay’ın Evreleri Ve Oluşumu Konusundaki Kavrama Düzeylerinin BelirlenmesiEbru KARADAĞ 1BÜYÜK SALKIM ORTAOKULU 2ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ Bildiri No: 231 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
İşitme engelli öğrencilerde dil gelişimindeki yetersizliklerden dolayı kavram öğrenmede işitme engelli olmayan öğrencilere göre daha çok zorluklar yaşamaktadır. Bu yüzden öğrenme esnasında kavram yanılgılarının oluşma olasılığı bu grupta daha yüksektir. Bu kavram yanılgılarının belirlenmesi ve giderilmesine yönelik araştırmalar yapılmasının da işitme engelli öğrencilerin eğitim kalitesinin artması açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle çalışmanın amacı, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ortaokullarda altıncı sınıfta öğrenim gören işitme engelli öğrencilerin Ay’ın evreleri ve evrelerin oluşum sebepleri konusundaki kavramsal anlama düzeylerini belirlemektir. Bu şekilde işitme engelli öğrencilerin Ay’ın evreleri ve evrelerin oluşum sebepleri konusundaki kavram yanılgıları tespit edilecektir. Literatür incelendiğinde Ay’ın evreleri ve içerdiği kavramlarla ilgili yanılgılar ve bu kavramların anlaşılma düzeylerine ilişkin ulusal ve uluslararası pek çok çalışmaya rastlanmıştır. Ancak işitme engelli öğrencilerde fen eğitimi konusunda ulusal ve uluslararası düzeyde ayın evreleri konusunda yapılan bir çalışmaya ihtiyaç olduğu görülmüştür. Araştırma 2016-2017 eğitim öğretim yılında, Adana ilinde bulunan bir yatılı işitme engelliler devlet ortaokulunda gerçekleştirilmiştir. Çalışma grubunda dördü kız biri erkek toplamda beş tane altıncı sınıf öğrencisi yer almıştır. Öğrencilerin kavramsal anlama düzeyini öğrenebilmek için araştırmacı tarafından hazırlanan yarı yapılandırılmış mülakat formu kullanılmıştır. Veriler yüz yüze görüşme yöntemiyle toplanmıştır. Verilerin analizi kısmında Trundle, Atwood ve Christopher’ın (2002, 2006) ve Öztürk’ün (2011) kullandığı metot kullanılmıştır. Bu metotda öğrenci cevapları bilimsel ve alternatif olarak kodlanmış ve bu kodların görünme durumuna göre öğrenci bilimsel, bilimsel bölümlü, bilimsel bölümlü ve alternatif, alternatif, alternatif bölümlü, hiçbir şey olarak sınıflandırılmıştır. Analizler sonunda Ay’ın Evreleri konusunda sahip olunan kavramsal anlama düzeyleri belirlenmiştir. Öğretim öncesi kavram yanılgıları çoğunlukta olduğu görülmüştür. İleride işitme engelli öğrenciler ile ilgili yapılacak çalışmalarda bu konunun daha iyi anlaşılması için seçilecek ders anlatım yöntemleri bu çalışmada ortaya çıkan kavramsal anlama düzeyleri sonuçlarına göre düzenlenebilir. |
In this study, the answer to the question of how the attitudes of previous teacher behaviors towards the biology course has been sought. The study group of the study consisted of 32 pre-service teachers studying in the Science Education Department of the Faculty of Education of Erzincan University in 2017-2018 spring term. The sampling method was not used as it was intended to be voluntary in the determination of the participants. In this study, a semi-structured interview form consisting of 3 questions prepared according to the research questions was used. After the interview form was prepared, 2 field experts and 1 language expert were checked and necessary arrangements were made. The data were evaluated with content analysis method. The answers of the trainee teachers were examined separately by each researcher and the data similar to each other were brought together within the framework of certain concepts and themes. Teachers' behaviors that enable teacher trainees to develop positive attitudes towards biology course: fun (25%), teacher (13%), processing lesson using visuals, listening to students with smiling faces (9%) addressing, teaching the appropriate course to the level, experimenting in laboratory environment, observing the observations, repeating the subject and contacting other subjects (6%), answering all the questions, making the evaluation at the end of the subject, making the curiosity and explaining the subject (3%). In addition, pre-service teachers' opinions about the behavior of teachers who develop negative attitudes towards biology course: the course book processing (25%), laboratory, technological materials and activities (20%), the teacher's indifference to the course and prejudiced attitude, student distinction and Breaking attitude (15%), male teacher's course work (10%), not associating the subjects with daily life, entering the course of different branches and not answering questions (5%). |
Fen Bilgisi Öğetmen Adaylarinin Öğrenim Yaşantilari Boyunca Biyoloji Dersine Karşi Tutumlarini Etkileyen Öğretmen DavranişlariNurgül ÇOLAK 1Erzincan Üniversitesi Bildiri No: 236 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Eğitim ve öğretimin önemli unsurlarından biri şüphesiz öğretmenlerimizdir. Öğrenme ortamlarının oluşturulması, düzenlenmesi, öğrenmenin gerçekleşmesi için rehberlik yapılması öğretmenlerin görevleri arasında yer almaktadır. Gelişen dünyada öğretmenlik algısı her geçen gün yeni bir boyut kazanmaktadır. Öğrenci-öğretmen etkileşiminin güçlendirilmesi, sosyal, psikolojik, yönetimsel süreçlerde bilgi ve tecrübelerinin artırılması adına öğretmen yetiştirme süreçlerinin yeniden düzenlendiği görülmektedir. Bu çalışmada öğretmenlik eğitimi alan öğrencilerin önceki öğretmen davranışlarının biyoloji dersine karşı tutumlarının nasıl etkilediği sorusuna cevap aranmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2017-2018 yılı bahar döneminde Erzincan Üniversitesi, Fen Bilgisi Eğitimi Bölümünde öğrenim gören 32 öğretmen adayı oluşturmuştur. Çalışmada veri toplama aracı olarak araştırma soruları doğrultusunda hazırlanan 3 sorudan oluşan yarı-yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Görüşme formu hazırlandıktan sonra 2 alan uzmanı ve 1 dil uzmanına kontrol ettirilerek gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi yöntemi ile değerlendirilmiştir. Öğretmen adaylarının verdiği cevaplar her bir araştırmacı tarafından ayrı ayrı incelenmiş, birbirine benzeyen veriler belli kavram ve temalar çerçevesinde bir araya getirilmiştir. Öğretmen adaylarının biyoloji dersine karşı olumlu tutum geliştirmelerini sağlayan öğretmen davranışları: dersi eğlenceli işleme (%25), öğretmenin alanının uzmanı olması (%13), dersi görseller kullanarak işleme ve öğrenciyi güler yüzle dinleme (%9), konu için bol soru çözme, isimle hitap etme, seviyeye uygun ders işleme, laboratuvar ortamında deney yapma, gözlemlere yer verme, konuyu tekrarı yapma ve diğer konular ile bağlantı kurma (%6), soruların tamamını cevaplama, konu bitiminde değerlendirme yapma, merak uyandırma ve bayan öğretmenin konuyu anlatması (%3) şeklinde olduğu belirlenmiştir. Ayrıca öğretmen adayları biyoloji dersine karşı olumsuz tutum geliştirmelerini sağlayan öğretmen davranışlarına ait görüşler: dersi kitaptan işleme (%25), laboratuvar, teknolojik materyal ve etkinliklerin ders içinde işlenmemesi (%20), öğretmenin derse karşı ilgisiz olması ve önyargılı tutumu, öğrenci ayrımı yapma ve kırıcı tutum (%15), erkek öğretmenin dersi işlemesi (%10), konuları günlük yaşamla ilişkilendirmeme, derse farklı branş hocasının girmesi ve soruları cevaplamaması (%5) şeklindedir. |
STEM (Science, Technology, Mathematics, Engineering) is an educational approach that covers the whole process from pre-school to higher education including teaching science, technology, mathematics and engineering in an integrated way. “FeTeMM” approach provides on interdiciplinary perspective to children from an early age and enables the realization of information. Word association test (WAT) is one of the alternative measurement and assessment techniques that reveal the students’ cognitive structure and the inter-concept ties in this structure (Bahar, Johnstone ve Sutcliffe, 1999). The purpose of this study is to determine the cognitive structures of science teachers about STEM. The sample of the study consists of 53 science teachers working in different schools in a city in the 2018-2019 academic year. The WAT was used as data collection tool. STEM was given as the key concept to the science teachers. And were asked to write words that came to their mind about the key concept and a sentences related to the key concept in a certain period of time. Data obtained from key concepts and answer words were repeated for the key concept are recorded in a frequency table. Based on this frequency table, concept networks have been drawn presenting the cognitive structure of teachers. In addition, the sentences that the teachers constructed for the key concept were analyzed and classified according to the meaning and content. The findings show that science teachers most frequently used concepts such as engineering and technology in concept networks. At the same time, it was determined that teachers thought everything in the world is the subject of STEM and that STEM is a kind of teaching method which is derived from the students’ life stories. |
Kelime Ilişkilendirme Testi Aracılığıyla Fetemm Ile Ilgili Fen Bilimleri Öğretmenlerinin Bilişsel Yapılarının Tespit EdilmesiAyşenur Bostan 1Trabzon Üniversitesi Bildiri No: 331 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
FeTeMM (Fen-Teknoloji- Matematik- Mühendislik) fen, teknoloji, mühendislik ve matematiğin birbiriyle entegre bir şekilde öğretilmesini içeren ve okul öncesinden yüksek öğretime kadar tüm süreci kapsayan bir eğitim yaklaşımıdır. FeTeMM yaklaşımı çocuklara küçük yaşlardan itibaren disiplinler arası bir bakış açısı kazandırmakta ve bilgilerin somut olarak hayata geçirilmesini sağlamaktadır. Kelime ilişkilendirme testi (KİT) öğrencinin bilişsel yapısı ve bu yapıdaki kavramlar arası bağları ortaya koyan alternatif ölçme ve değerlendirme tekniklerinden birisidir (Bahar, Johnstone ve Sutcliffe, 1999). Bu çalışmanın amacı; fen bilimleri öğretmenlerinin FeTeMM hakkındaki bilişsel yapılarını belirlemektir. Çalışmanın örneklemini 2018-2019 öğretim yılında Trabzon ilinde farklı okullarda görev yapan 53 fen bilimleri öğretmeni oluşturmaktadır. Çalışmada veri toplama aracı olarak KİT kullanılmıştır. Hazırlanan KİT ile fen bilimleri öğretmenlerine “FeTeMM” anahtar kavramı verilmiş, belli bir süre içerisinde bu anahtar kavramın akıllarına getirdiği kelimeleri ve FeTeMM ile ilgili cümleyi yazmaları istenmiştir. Elde edilen sonuçları değerlendirmek amacıyla anahtar kavramlara verilen cevaplar incelenerek anahtar kavram için hangi kelimenin kaçar defa tekrarlandığını gösteren frekans tablosu oluşturulmuştur. Oluşturulan bu frekans tablosundan yola çıkarak öğretmenlerin bilişsel yapısını ortaya çıkaran kavram ağları oluşturulmuştur. Ayrıca öğretmenlerin anahtar kavrama yönelik olarak kurdukları cümleler, içerdikleri anlam ve sahip oldukları özelliklere göre sınıflandırılarak analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara öğretmenlerin kavram ağlarında en sık olarak mühendislik ve teknoloji gibi kavramları kullandıkları tespit edilmiştir. Aynı zamanda öğretmenlerin gerek kavram ağlarında gerekse kurdukları ilgili cümlelerde dünyadaki her şeyin FeTeMM’in konusu olduğu ve FeTeMM’in öğrencilerin yaşam öykülerinden doğan bir tür öğretim yöntemi olduğunu düşündükleri belirlenmiştir. |
This study aimed to examine 8th graders’ reasoning skills with the help of reasoning items included in the science field in TIMSS achievement test.The reasoning items in TIMSS, which is one of the international exams, are geared towards 14-year-old students.Examination of TIMSS fields shows that 30% of the cognitive field is dedicated to reasoning for 8th graders. Hence, acquisition of reasoning skills is highly important. The “Science Curriculum” updated in 2018 includes the goal of teaching how to use scientific reasoning skills effectively. Therefore, it is believed that this study will contribute to literature and teachers based on the new and updated program and before TIMSS 2019 implementation. This study was designed according to the explanatory sequential design, which is a dimension of mixed method research. Explanatory sequential design requires that quantitative data are collected before quantitative data. In this design, the relationships among the results of the quantitative data are explained by qualitative findings. While the quantitative dimension of the study was designed according to descriptive survey model, the qualitative dimension was designed in accordance with case study design. The participants were composed of 116 8th graders attending a randomly selected public school in Akdeniz district of Mersin province during the 2018-2019 academic year. The research questions consisted of a total of 26 reasoning questions included in TIMSS exam that are released for open access. The data collection tool was applied to students after obtaining expert opinion. The other data collection tool was the use of semi-structured interview questions composed of 8 questions. Qualitative data were collected from 12 students, 6 female and 6 male students, according to purposeful sampling method. Statistical analysis was performed by using SPSS package program for quantitative dimension in data analysis. The reliability coefficient was found to be 0.71. Content analysis method was used in qualitative dimension. The findings obtained from the test shows that students’ reasoning level was low. While the maximum score that could be obtained from the test was 36, students’ average was only 10,75. This finding confirms the finding in the literature that students have difficulty in practice and reasoning questions. When the findings in the qualitative dimension were examined, it was found that the majority of the learners regarded the test questions to be at the middle to upper difficulty level. In addition, students indicated that they were more familiar with multiple choice questions and found it difficult to answer open-ended questions. Having recall and reasoning skills and having read extensively were found to be effective for students who received a high score in practice. Reasons such as the inability to make interpretations and perceiving the items to be at higher levels than their capacity were found to be the factors that inhibited students from answering the items. This is supported by quantitative results (average score of 10,75 from 36). This average shows that the reasoning levels were quite low. |
8. Sinif Öğrencilerinin Akil Yürütme Becerilerinin Timss Sorulari Araciliği Ile IncelenmesiAli Biçer 1MEB 2Mersin Üniversitesi 3yok Bildiri No: 178 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Bu çalışmanın amacı TIMSS başarı testinde yer alan fen branşındaki akıl yürütme soruları aracılığı ile 8. sınıf öğrencilerinin akıl yürütme (muhakeme yapma) becerilerinin incelenmesidir. Bu doğrultuda TIMSS başarı testinde yer alan akıl yürütme soruları, 8. sınıf öğrencilerinin kazanımları da dikkate alınarak öğrencilerin durumlarını ortaya koymak amaçlanmıştır. Uluslararası sınavlardan biri olan TIMSS uygulamasındaki akıl yürütme soruları 14 yaş grubuna yöneliktir. Ülkemizde öğrencilerin çoğunun problem çözme ve sonuç çıkarma gibi üst düzey becerilere sahip olmada sıkıntı yaşayabilmektedir. TIMSS uygulamalarına bakıldığında 8. sınıf fen bilişsel alan dağılımının % 30’u muhakeme düzeyindedir. Bu açıdan akıl yürütme becerisinin öğrencilere kazandırılmış olmasının önemi büyüktür. 2018 yılında güncellenen “Fen Bilimleri Öğretim Programı” incelendiğinde, öğretim programının amaçları içerisinde bilimsel akıl yürütme becerisini etkin kullanan bireyler yetiştirme yer almaktadır. Bu nedenle yapılan çalışma güncellenen program doğrultusunda öğretmenlere ve TIMSS 2019 uygulama öncesi alanyazına katkı sağlayacağı umulmaktadır. Bu çalışma, karma yöntem araştırmalarının bir boyutu olan açımlayıcı sıralı desene göre tasarlanmıştır. Açımlayıcı desende önce nicel daha sonra nitel veriler toplanmaktadır. Söz konusu araştırma deseninde nicel bulguların sonuçları arasındaki ilişki nitel bulgular ile açıklanmaya çalışılır. Araştırmanın nicel boyutu betimsel tarama çalışmasına göre dizayn edilirken, nitel boyutu durum çalışmasına uygun şekilde tasarlanmıştır. Araştırma, 2018-2019 eğitim öğretim yılı güz döneminde Mersin iline bağlı Akdeniz ilçesinde rastgele seçilen bir devlet okulunda 8. sınıf düzeyinde öğrenim gören 116 öğrenciden oluşmaktadır. Araştırma soruları ulaşıma açık TIMSS uygulamasında yer alan toplam 26 akıl yürütme sorusundan oluşmaktadır. Belirlenmiş olan veri toplama aracı uzman görüşü alındıktan sonra öğrencilere uygulanmıştır. Veri toplama araçlarından bir diğeri ise yarı yapılandırılmış görüşme sorularıdır. Görüşme soruları 8 sorudan oluşmaktadır. Amaçlı örneklem yöntemine göre 6 kız, 6 erkek olmak üzere 12 öğrenciden nitel veriler toplanmıştır. Veri analizinde nicel boyut için SPSS paket programı kullanılarak istatistiksel hesaplamalar yapılmıştır. Güvenirlik katsayısı 0.71 olarak bulunmuştur. Nitel boyutunda ise içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Görüşme cevapları transkript edildikten sonra kodlamalar ve temalar oluşturulmuştur. Araştırma kapsamında testten elde edilen bulgulara göre öğrencilerin akıl yürütme düzeylerinin düşük olduğu söylenebilir. Testten alınması gereken maksimum puan 36 iken öğrencilerin ortalamalarının 10,75 olduğu görülmektedir. Bu da alanyazında mevcut olan öğrencilerin uygulama ve muhakeme sorularında zorlandıklarını teyit eder niteliktedir. Nitel boyutundaki bulgular incelendiğinde öğrenicilerin çoğunluğu test sorularını orta ve üst düzey bulmaktadır. Öğrencilerin akıl yürütme, hatırlama ve kitap okuma alışkanlıklarının olması soruları yanıtlamada kolaylık sağlarken, not kaygısı olmaması ve kavram yanılgıları da cevaplandırmaları etkileyen etmenler arasındadır. Ayrıca öğrenciler daha çok çoktan seçmeli sorulara aşina olduklarını belirtirken açık uçlu soruları yanıtlamada zorlandıklarını da ortaya koymaktadır. Uygulamada puanı yüksek olan öğrencilerin soruları cevaplayabilme gerekçeleri içinde; konuları hatırlama, akıl yürütme becerisine sahip olma ve kitap okumanın daha etkili olduğu görülmektedir. Puanı düşük öğrencilerin soruları cevaplayamama sebepleri irdelendiğinde ise yorumlama yetersizliği, soruların üst düzey algılanması gibi sebepler ön plana çıkmaktadır. Bu durum nicel sonuçlar (36 puan üzerinden 10,75 grup ortalaması) ile de desteklenmektedir. Söz konusu ortalama, akıl yürütme düzeylerinin düşük seviyede olduğunu göstermektedir. |
The course of science makes its existence clear in every aspect of our lives because it processes nature, human and human environment. The contribution of science to education and education is therefore very important. Although the definition of education in literature is made in many ways and the structure of education changes over time, the common side of all this is that education is considered as the process of creating changes in the knowledge, skills, attitudes and behaviors of the person. The aim of the science education program is to enable students’ to develop their learning skills, to have a critical and inquiry approach to the knowledge they learn, to learn by experiencing, to use their theoretical knowledge in daily life and to integrate them into daily life, to increase their analytical thinking skills and to reach awareness of thinking about thinking that we call “metacognition”. In this direction, the purpose of the teacher is to help students make connection between their prior knowledge and new information instead of transferring the new information directly. Therefore, teachers should use effective teaching methods and techniques to occur students’ meaningful learning. In this study, Prediction-Observation-Explanation and Concept Cartoon methods that are one of the current learning approaches have been selected. It was aimed to compare the effect of these methods on students’ academic achievement and attitudes by using these methods in the science course on “Absorption of light and Mirrors”. The sample group of the study consisted of 90 students in two different branches in 7th grade. In this study, the uncontrolled pretest-posttest design of the experimental method was used. The quantitative data obtained from the pre-test-to-post-test scores of both experimental groups were compared to determine whether there was a significant difference in the testing both of the experimental groups. As a result of the analysis of the data, it has been found that both methods have a positive effect on the student achievement and attitudes, but it has been determined that Prediction-Observation-Explanation method has a more positive result than the concept cartoon method. |
Fen Öğretiminde Tahmin-Gözlem-Açıklama Ve Kavram Karikatürleri Yöntemlerinin Öğrencilerin Akademik Başarılarına Ve Tutumlarına Etkilerinin KarşılaştırılmasıZeynep Işılay DİKMEN 1Üniversite Bildiri No: 352 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Fen Öğretiminde Tahmin-Gözlem-Açıklama ve Kavram Karikatürleri Yöntemlerinin Öğrencilerin Akademik Başarılarına ve Tutumlarına Etkilerinin Karşılaştırılması Fen Bilimleri dersi, doğayı, insanı ve insan çevresini işlediği, irdelediği için yaşamımızın her alanında varlığını belirgin bir şekilde hissettirmektedir. Fen Bilimlerinin eğitime ve öğretime katkısı bu nedenle oldukça önemlidir. Literatürde eğitimin tanımı birçok şekilde yapılıp zaman geçtikçe eğitimin yapısı değişse de tüm bunların ortak yanı; eğitimin kişinin bilgi, beceri, tutum ve davranışlarında değişiklik meydana getirme süreci olarak ele alınmasıdır. Fen Bilimleri Öğretim Programlarında amaç, öğrencilerin öğrenme becerilerini geliştirmelerini, öğrendikleri bilgilere eleştirel ve sorgulayıcı yaklaşmalarını, yaparak yaşayarak öğrenmelerini, teorik bilgilerini günlük hayatta kullanmalarını ve günlük hayata entegre etmelerini, analitik düşünme becerilerini arttırmalarını ve “metabiliş” dediğimiz düşünmeyi düşünme farkındalığına ulaşmalarını sağlamaktır. Bu doğrultuda öğretmenin amacı, öğrenciye yeni bilgiyi doğrudan aktarmak yerine, öğrencinin önceki bilgisi ile yeni öğreneceği bilgiyi ilişkilendirmesine yardımcı olmaktır. Bu nedenle öğretmenler öğrencilerin konuları anlamlı olarak öğrenebilmeleri için etkili öğretim yöntem ve tekniklerini kullanmalıdırlar. Bu çalışmada da güncel öğrenme yaklaşımlarından olan Tahmin-Gözlem-Açıklama (TGA) ve Kavram Karikatürleri yöntemleri seçilmiştir. Fen bilimleri dersi Işığın Madde ile Etkileşimi ünitesinin “Işığın Soğurulması ve Aynalar” konularında bu yöntemlerin kullanılarak öğrencilerin akademik başarılarına etkilerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışmanın örneklem grubunu ortaokul 7.sınıf düzeyinde iki farklı şubedeki 90 öğrenci oluşturmuştur. Çalışmada deneysel yöntemin kontrolsüz ön test-son test deseni kullanılmıştır. Uygulama gruplarının test edilmesinde, her iki deney grubunun da ön testten son teste değişim gösteren puanlarıyla elde edilen nicel veriler anlamlı bir farkın olup olmadığını belirlemek için kıyaslanmıştır. Verilerin analizi sonucunda iki yöntemin de öğrenci başarısını ve tutumunu olumlu yönde etkilediği saptanmış ancak TGA yönteminin Kavram Karikatürleri yöntemine kıyasla daha olumlu sonuç gösterdiği tespit edilmiştir. İki yöntemin sonuçlarının farklılık göstermesi ise öğrencilerin uygulanan yöntemlere olan ilgisinin farklı olmasına, iki yöntemi de aynı öğretmen uygulasa da iki yöntemden birini uygulamada daha başarılı olmasına, öğrencilerin uygulanan yöntemlerin birinde konunun anlatılacağı ders sürecinde psikolojik ve çevresel etmenlere (hava olayları, sınıf durumu vb) kayıtsız kalamamasına bağlı olduğu yorumları yapılmıştır. |
The aim of this study is to develop material for students and teachers in accordance with the T-shirt with Formula method regarding the Electrical in Our life Unit in the secondary school seventh-grade science curriculum, to evaluate their effectiveness, and to introduce a new method into mnemonic strategies. This study also stands as a new supporting method of Formula method for mnemonic strategies. By utilizing from half experimental method, assigned as the method of the study, the effectiveness of Formula method and the guiding materials for teachers and students have been developed. Pilot Application of its supporting materials developed for students and teachers within this half experimental methods has been carried out with participation of 20 seventh-grade students and one science teacher. The main experiment has been conducted on 82 seventh-grade students (46 in the experimental group and 36 in the control group) who study at the same school. Data has been collected through Electrical in Our Life Unit Achievement Test (EEAT), informal observation, interviews with students and teachers. The quantitative data that was gathered has been analysed via the dependent t-test and independent t-test while qualitative data has been analysed by means of qualitative methods. Increase in academic achievement of the students in the experimental group has been observed following EEAT (t (45) = -7.322: p<.05).The last test results of the experimental group reveal significant differences with the control group. Results of classroom observations and interviews clearly suggest that the method has been adopted by the students and it increases their motivation and performance. It has been also ascertained that this method contributes to peer learning via social learning strategy. At the end of the article some suggestions based on the results of this study have been presented for researchers and educators who will do further research on the field. |
Ilköğretim 7. Sinif Elektrik Enerjisi Ünitesine Yönelik Formüllü Tişört Yöntemine Göre Geliştirilen Rehber Materyalin Etkililiğinin BelirlenmesiMehmet Akif Haşıloğlu 1Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi 2Milli Eğitim Bakanlığı Bildiri No: 405 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Araştırmanın amacı, ilköğretim 7. sınıf fen bilimleri öğretim programında yer alan Yaşamımızdaki Elektrik ünitesine yönelik Formüllü Tişört Yöntemine göre öğrenci ve öğretmen rehber materyalleri geliştirmek ve bu materyallerin akademik başarılarına etkililiklerini değerlendirmektir. Bu çalışma Formüllü Tişört Yöntemini bellek destekleyici stratejilere yeni bir yöntem olarak ekleme amacı taşımaktadır. Araştırma yöntemi olan yarı deneysel yöntem kullanılarak 7. sınıf Yaşamımızdaki Elektrik Enerjisi ünitesinin kazanımlarına yönelik Formüllü Tişört Yönteminin etkinliği ve tasarımını içeren öğretmen ve öğrenci rehber materyalleri geliştirilmiştir. Geliştirilen rehber materyalin pilot uygulaması 7. sınıfta öğrenim gören 20 öğrenci ve bir fen bilimleri öğretmeni ile yapılmıştır. Esas uygulama aynı ilköğretim okullarının 7. sınıflarında öğrenim gören 46 deney grubu öğrencisi ve 36 kontrol grubu öğrencisi ile yürütülmüştür. Çalışmanın verileri; Yaşamımızdaki Elektrik Ünitesi Başarı Testi (EEBT), informal gözlemler, öğrenci ve öğretmen mülakatları ile toplanılmıştır. Elde edilen nicel veriler; bağımlı t-testi, bağımsız t-testi ile analiz edilmiştir. Nitel veriler ise nitel teknikler kullanılarak analiz edilmiştir. EEBT sonucunda deney grubu öğrencilerinin akademik başarıları arttığı (t(45)= -7.322: p<.05) gözlemlenmiştir. Uygulamanın deney grubu son test sonuçlarına bakıldığında anlamlı farklılık görülmüştür. Sınıf içi gözlemlerde ve mülakatlarda uygulamanın öğrenciler tarafından benimsendiğini, motivasyonlarını ve başarılarını arttırdığı tespit edilmiştir. Ayrıca bu yöntemin sosyal öğrenme yöntemi ile akran öğrenmesine etkisi olduğu gözlemlenmiştir. Aynı zamanda uygulamaya istekleri doğrultusunda katılmamış olan öğrencilerin de bu çalışmanın dikkat çekici ve merak uyandırıcı nitelikte olduğunu belirtmişlerdir. Bu çalışmaya katılmamış olmamalarını pişmanlık olarak dile getirmişlerdir. Formüllü tişört yöntemine göre geliştirilen rehber materyalde yer alan etkinliğin, materyalin içeriği ve tişörtlerin kullanımı dersi eğlenceli hale getirdiği ve öğrencilerin motivasyonlarını artırdığı söylenebilir. Elde edilen sonuçlara bağlı olarak bu alanda çalışacak araştırmacılara ve eğitimcilere bazı önerilerde bulunulmuştur. Yöntemin süreç konusundaki olumsuzluğunu gidermek amacıyla tişörtlerin bir yüzü bir hafta diğer yüzü diğer hafta olacak şekilde uygulanarak yeni bir çalışma yapılabilir. Yapılan bu çalışmanın genelleyebilmesi ve daha detaylı sonuçların ortay konulması için birçok çalışma yapılmasına ihtiyac duyulmaktadır. |
The process of reasoning is defined as a mental strategy, plan or rule to process information and draw conclusions that go beyond direct experience (Lawson, 2004). Scientific reasoning can be interpreted as the basic mental ability to be used in the emergence or acquisition of scientific processes. In this study; it was questioned whether it made a significant difference in the change in skill levels of reasoning. For this purpose, simple experimental design or semi-structured single-group pre-test / post-test pattern was used. The experiment group consisting of 16 students who the modules developed by researchers were applied for 12 weeks and pre-test / post-test results were obtained. The Lawson Scientific Reasoning Skills Test (LSRT), which was developed by Lawson (2000) and adapted into Turkish by Yüzüak (2012), was used in the measurement of the scientific reasoning skill. Lawson developed the LSRT based on Piaget's theory of cognitive development and grounded its levels based on this theory. According to the pre-test data, it can be said that the students have low-level reasoning skills in general. There are no top level (11-13) students and the average score obtained from the questions asked to the students is 4.33. This is close to the lower limit of Low Level I (4-6). According to the scores of the post-test at the end of the application, the average score of the students increased by 1 (one) points, but this increase was not reflected in the increase in the level. The students were generally in Low Level I, but they approached the upper limit of this level (5.33). While 5 students' level score did not change, the scores of 9 students increased and 1 student is decreased. Of the 9 students whose scores increased, 4 of them also increased at the level of reasoning. According to this, 2 students were from Low Level I to Level II and 2 from Level 0 to Level I. The broader and detailed results will be explained. |
Üstün Yetenekli Öğrencilere Yönelik Sorgulama Temelli Geliştirilen Farklılaştırılmış Fen Ders Modüllerin Öğrencilerin Bilimsel Muhakeme Becerilerine EtkisiBestami Buğra Ülger 1Hakkari Üniversitesi 2Uludağ Üniversitesi Bildiri No: 412 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Muhakeme süreci, bilgiyi işlemek ve doğrudan deneyimin ötesine geçen sonuçları çıkarmak için bir zihinsel strateji, plan veya kural olarak tanımlanır (Lawson, 2004). bilimsel muhakeme, bilimsel süreçlerin ortaya çıkmasında veya kazanılmasında kullanılacak temel zihinsel yetenek olarak yorumlanabilir.Bu çalışmada, bu temelden hareketle, üstün yetenekli öğrencilerin bilimsel muhakeme becerilerinin gelişimine yönelik sorgulama temelli yaklaşıma uygun geliştirilen üstün yeteneklilere özgü farklılaştırılmış fen ders modüllerinin uygulanması ve bu uygulamanın öğrencilerin bilimsel muhakeme becerileri düzeylerindeki değişimde anlamlı bir farklılık yaratıp yaratmadığı sorgulanmıştır. Bu amaçla basit deneysel veya yarı yapılandırılmış tek gruplu ön-test/son-test desen kullanımıştır. Bu amaca yönelik olarak 16 öğrenciden oluşan deney grubuna 12 hafta süresince geliştirlen modüller uygulanmış ve ön-test/son-test sonuçları alınmıştır. Bilimsel muhakeme Becerisinin gelişiminin ölçülmesinde Lawson (2000) tarafından geliştirilen ve Yüzüak (2012) tarafından Türkçe'ye uyarlanan Lawson Bilimsel Muhakeme Becerileri Ölçeği (LSRT) kullanılmıştır. Lawson tesi geliştirirken Piaget’in bilişsel gelişim kuramını dikkat almış ve bilimsel muhakemenin seviyelerini bu kurama dayandırmıştır. Elde edilen verilerden, ön-test verilerine göre, öğrencilerin genel anlamda alt seviye muhakeme becerisine sahip oldukları söylenebilir. En üst seviye (11-13) muhakeme becerisine sahip öğrenci bulunmamaktadır. Öğrencilerin sorulan sorulardan elde ettikleri ortalama puan 4.33’tür. Bu “Düşük Seviye I” düzeyinin alt sınırına yakın bir puandır (4-6). Uygulama sonunda yapılan son-testin puanlarına göre, öğrencilerin ortalama puanlarında 1 (bir) puanlık bir artış olmuş, fakat bu artış seviye artışına yansımamıştır. Öğrenciler genel olarak Düşük Seviye I’de kalmışlar fakat bu seviyenin üst sınırına yaklaşmışlardır (5.33). 5 öğrencinin seviye puanı değişmezken 9 öğrencinin puanlarında artış olmuştur. Düşüş yaşayan öğrenci sayısı 1’dir. Puanı artan 9 öğrenciden 4 tanesi aynı zamanda muhakeme becerisi seviyesinde de artış göstermiştir. Buna göre 2 öğrenci Düşük Seviye I’den Seviye II’ye, 2 Öğrenci Seviye 0’dan Düşük Seviye I’e çıkmıştır. Elde edilen sonuçlara göre öğrencilerin bilimsel muhakemelerinde anlamlı düzeyde bir gelişim gözlenmiştir. Fakat bu gelişim beklendiği gibi üst düzeyde olmamış, yüksek seviyede muhakeme becerisi gözlenmemiştir.Elde edilen daha geniş sonuçlarına yer verilecektir. |
There are many studies carried out in the field of education in Turkey. Most of them are conducted on a single discipline and contributed to the development of that discipline and problem-solving. However, it is notable that the number of interdisciplinary studies is very limited in Turkey compared to other countries, which remained under-researched. Interdisciplinary studies are usually conducted in the field of social sciences.There are many subjects and topics mutually addressed by life sciences and education of religion and ethics lessons. From an external perspective, it does not seem possible for these two disciplines to have something in common or come together. However, when the Quran, hadiths, verses of the Quran, the Prophet Muhammad’s deeds and sayings are considered, and the books of Muslim religious scholars and philosophers and the studies conducted on this matter by foreign scientists are examined, it is observed that the concepts and subjects of life sciences lessons overlap with those of religion lessons. The present research aims to determine the contributions of religion teachers mentioning the concepts of life sciences in their religion lessons to learning of religious topics, which is little studied. This study is a multiple case study as a qualitative research. The data were collected using a semi-structured interview with five Muslim religion teachers who were working in the city that was located in the eastern region of Turkey. The interview data were analyzed using the basic level and content analyses. The findings showed that religion teachers made use of many lessons, especially the lessons of life sciences when teaching religion lessons; life sciences were very useful in teaching religion; the use of the concepts of life sciences in religion lessons helped students understand the subject better; students enjoyed the use of these concepts; in religion lessons, students asked questions to their teachers about many subjects on life sciences. Religion teachers did not feel competent enough in life sciences. In light of findings, recommendations, such as organizing in-service training, have been made for religion teachers to feel competent enough in life sciences. |
Müslüman Ülkede Din Derslerinde Fen Bilimleri Kavram Ve Konularının Kullanılmasına Ilişkin Nitel Bir ÇalışmaSelma Eminoğlu 1Milli Eğitim Bakanlığı 2Ağrı ibrahim çeçen Üniversitesi Bildiri No: 418 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Türkiye'de eğitim alanında birçok araştırma yapılmaktadır. Bunlardan birçoğu tek disiplin üzerine yapılan çalışmalar olup çalışılan o disiplinin gelişmesi ve problemlerinin çözülmesi adına yardımcı olabilecek çalışmalardır. Ancak disiplinler arası alanda yapılan çalışmaların sayısı yabancı ülkelerle kıyaslandığında ülkemizde oldukça sınırlı olduğu tespit edilmiştir. Yapılan disiplinler arası çalışmalar genellikle sosyal bilimler alanında yapılmıştır.Fen Bilimleri ve din kültürü ahlak bilgisi dersinin ortak olarak değindikleri pek çok konu ve mevzu bulunmaktadır. Aslında bu iki disiplinin dışarıdan bakınca ortak noktalarının olacağı ya da aynı meselede buluşacakları ilk başta mümkün görülmüyor. Ancak Kuran-ı Kerim, hadisler, ayetler, peygamber efendimizin davranışları ve sözleri dikkate alındığında, Müslüman din âlimlerinin ve düşünürlerin eserleri incelendiğinde, yabancı bilim adamlarının bu konu üzerine yaptığı çalışmalara göz atıldığında fen bilimleri kavram ve konularıyla din dersinin konularının birbirini sarmaladığı görülmektedir. Bu araştırmanın amacı, din dersi öğretmenlerinin fen bilimleri kavramları kullanmasının din dersine olan katkısını belirlemektir. Çalışma nitel araştırmalarda kullanılan özel durum çalışması yöntemiyle yürütülmüştür. Veriler Türkiye’de ki Ağrı ilinde çalışan 5 Müslüman din dersi öğretmeniyle yapılan yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile elde edilmiştir. Veriler temel düzey ve içerik analizi ile analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre din dersi öğretmenleri din dersini işlerken birçok dersten özellikle fen bilimleri dersinden yaralandıkları, fen dersinin dini anlatmada çok faydasının olduğu, din dersinde fen bilimleri kavramlarının kullanılmasının öğrencinin konuyu daha iyi anlamasını sağladığı, öğrencilerin hoşuna gittiği, öğrenciler din dersinde öğretmenlerine fen bilimleri ile ilgili pek çok konuda soru sordukları belirlenmiştir. Din dersi öğretmenlerinin fen bilimleri dersinden faydalanmalarının hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından birçok yarar sağladığı, öğrencilerin konuyu daha iyi anladığı, pekiştirdiği, konunun ispatlandığı ve din ile ilgili fenden verilecek pek çok örneğin olduğu belirlenmiştirDin dersi öğretmenlerinin fen alanında kendilerini tam anlamıyla yeterli görmedikleri tespit edilmiştir. Bu çalışma din dersi öğretmenleriyle yapılmıştır. Yapılacak yeni çalışmalara öneri olarak fen bilimleri öğretmenleriyle de fen bilimleri dersinin din ile ilişkili olan kavramların ve konuların neler olduğu üzerine araştırma yapılabilinir. Din dersi öğretmenlerinin fen bilimleri alanında kendilerini yeterli görmeleri için hizmet içi eğitim düzenlenmesi gibi önerilerde bulunulmuştur. |
In this study, an achievement test to measure the acquisitions related to the concepts of the similarities and differences of living things, classification of living things, microscope and hygiene in the 5th grade World of Living Things unit has been developed. Our goal in developing the achievement test is to determine how to develop the achivement test for a unit and to observe the success of the students by developing the achievement test according to the acqusitions of living things, microscope, hygiene rules, which should be applied in our daily life, in the unit of The World of Living Things. Bloom taxonomy was used to develop this achievement test. According to Bloom's taxonomy, questions were prepared according to remember, evaluate, analyze, apply, understand and remember steps. During the preparation of the test, it was taken into consideration to ensure that the questions prepared were consistent with the curriculum and the acquisitions of the unit. A table of specifications is also prepared when preparing the achievement test. It was indicated in the table that which question belongs to which acquisition. It was paid attention that the prepared questions were appropriate to the cognitive level of the students. The questions were presented to the science teachers’ views during the preparation of the questions. Science teachers read and analyzed the questions. In the light of the opinions of the science teachers, the questions that are not understood, overlapping questions and questions that do not measure the achievements are corrected. In this direction, 8 of the 28 prepared questions were removed and 20 multiple choice questions were prepared according to the 5-Class World of Living Things unit. The prepared test was applied to 100 5th grade students who were educated in a secondary school in Agri province during fall semester of 2018-2019 academic year. During the testing, children were ensured to undergo the same physical conditions. As a result of the application, the results of the first 27 students from the upper group and the last 27 students from the lower group were taken into consideration. Students did not encounter any situation like not understanding the questions or any problems while solving the questions. The validity and reliability of the test were analyzed with the results. As a result of the analysis, it was determined that Pearson value of the prepared test was 0.97 and Sperman value was 0.98. As a result of the item analysis of the test, it was concluded that 4 problems were good and the remaining 16 problems were fine. Based on these results, it was seen that the achievement test prepared for the 5th Grade World of Living Things reached its goal. |
Ortaokul 5.sınıf Canlılar Dünyası Öğrenci Başarı Testi GeliştirilmesiAysun KÜRSÜ 1Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Bildiri No: 440 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Bu çalışmada, ilköğretim 5. Sınıf Canlılar Dünyası ünitesinde yer alan canlıların benzerlikleri ve farklılıkları, canlıların sınıflandırılması, mikroskop ve hijyen kavramlarını ölçmeye yönelik kazanımlara uygun olarak bir başarı test geliştirilmiştir. Başarı testini geliştirirken ki amacımız bir üniteye yönelik başarı testinin nasıl geliştireceğini saptamak ve günlük yaşamda sık sık kullandığımız 5. sınıf Canlılar Dünyası ünitesinde ki canlıları, mikroskobu, günlük yaşamımızda uygulamamız gereken hijyen kurallarını kazanımlarına uygun başarı testini geliştirerek öğrenci başarısını gözlemlemektir. Bu başarı testi geliştirilirken Bloom taksonomisinden yararlanılmıştır. Bloom taksonomisine göre bilgi, kavrama, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme basamaklarına göre ayrı ayrı sorular hazırlanmıştır. Test hazırlanırken, hazırlanan soruların öğretim programıyla ve ünitenin kazanımlarıyla uyumlu olmasına özen gösterilmiştir. Başarı testi hazırlanırken belirtke tablosu da oluşturulmuştur. Hangi sorunun hangi kazanıma ait olduğunu gösteren tablo şeklinde belirtilmiştir. Hazırlanan soruların öğrencilerin bilişsel seviyesine uygun olmasına dikkat edilmiştir. Sorular hazırlanırken Fen bilimleri öğretmenlerinin de görüşüne sunularak incelenmesi sağlanmıştır. Fen Bilimleri Öğretmenleri soruları okuyarak analiz etmişlerdir. Fen bilimleri Öğretmenlerinin görüşleri doğrultusunda anlaşılmayan, örtüşen sorular, kazanımları tam olarak ölçmeyen sorular düzeltilmiştir. Bu doğrultu da hazırlanan 28 sorudan 8 tanesi çıkarılarak 5. Sınıf Canlılar Dünyası ünitesine uygun 20 tane çoktan seçmeli soru hazırlanmıştır. Hazırlanan test 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılı Güz döneminde Ağrı iline bağlı bir ortaokulda eğitim gören 100 tane 5.sınıf öğrencisine uygulanmıştır. Test uygulanırken çocukların aynı fiziksel şartlarda teste girmeleri sağlanmıştır. Uygulama sonucunda teste giren öğrencilerden üst gruptan ilk 27, alt gruptan son 27 öğrencinin sonuçları dikkate alınmıştır. Öğrenciler soruları çözerken soruyu anlamama ya da herhangi bir sorunla karşılaşmamıştır. Bu sonuçlar alınarak testin geçerlilik ve güvenirliği analiz edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda hazırlanan testin Pearson değeri 0,97 ve sperman değeri 0.98 olarak bulunmuştur. Testin madde analizi sonucunda; 4 sorunun iyi, geri kalan 16 sorunun da güzel olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlara bakılarak, ortaokul 5. sınıf Canlılar Dünyası ile ilgili hazırlanan başarı testinin amacına ulaştığı görülmüştür. Bu çalışma bilim insanları için bilimsel araştırmalarında kullanabilmeleri için yardımcı olabileceği kanaatine ulaşılmıştır. |
The aim of this study is to determine the ideas of information technology teachers about programming tools. The study was carried out with 10 Information Technology Guidance Teachers who work in secondary school in Giresun province during the fall semester of 2018-2019 academic year. Phenomenology which is a qualitative research design was used for the study. Data were collected by interviews consisting of semi-structured questions. Interview questions are about the tools teachers use in the programming process, the difficulties faced by the students and teachers in the process and the suggestions for the solution and the impact of the process on the students. According to the findings; it was determined that most of the teachers used the easy and step by step code.org application in the process. In addition to Code.org application, scratch, code game lab, blocky, mblock, algo digital programming is included in their lessons. The use of these tools, it has been identified attract students' attention, help to learn and have fun, developed problem solving and creativity in the learning process. In addition, it has been determined that students have problems related to unfavorable situations such as not be thinking abstractly, not being able to conduct individual work, to no understanding the logic of the algorithm, to no understanding the logic of the subject of the loop. Besides, teachers by arranging various competitions in order to raise awareness in programming teaching, and it also states that parents should be involved in this process. As a result of the study, it is recommended that appropriate learning environments should be provided in order to increase the permanent learning, often to include educational games and to be individuals who produce technologies. Supporting group work and project production process in learning environments, it is thought to can help students to discover themselves. |
Öğretmenlerin Programlamaya Bakiş AçisiNecla DÖNMEZ USTA 1Giresun Üniversitesi Bildiri No: 247 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Çalışmanın amacı, bilişim teknolojileri öğretmenlerinin programlama araçlarına yönelik fikirlerinin belirlenmesidir. Çalışma 2018-2019 eğitim öğretim yılının güz döneminde Giresun ilinde ortaokulda görev yapan 10 Bilişim Teknolojileri Rehber Öğretmeni ile yürütülmüştür. Çalışmada nitel araştırma desenlerinden biri olan olgu bilim deseni kullanılmıştır. Olgu bilim deseni ile yürütülen çalışmada veri toplama aracı olarak yarı yapılandırılmış sorulardan oluşan mülakatlar kullanılmıştır. Mülakat soruları öğretmenlerin programlama sürecinde kullandıkları araçlar, öğrencilerin ve öğretmenlerin süreçte karşılaştığı zorluklar ve çözüm önerileri ve sürecin öğrenciler üzerindeki etkisine yöneliktir. Elde edilen bulgular çerçevesinde, öğretmenlerin büyük çoğunun süreçte kolay ve adım adım ilerleyen code.org uygulamasını kullandığı belirlenmiştir. Code.org uygulamasının yanı sıra scratch, kodu game lab, blocky, mblock, algo dijital ile programlamayı derslerine entegre ettiklerine yer verilmiştir. Bu araçların öğrenme sürecinde kullanımının öğrencilerin dikkatini çektiği, eğlenerek ve kalıcı öğrenmesine yardımcı olduğu, problem çözme ve yaratıcılıklarını geliştirdiği belirlenmiştir. Bunun yanı sıra öğrencilerin soyut düşünememesi, bireysel çalışma yürütememesi, algoritma mantığının anlaşılamaması, döngü konusu ve değişkenler mantığını anlamlandıramaması gibi olumsuz durumlara yönelik sorunlar yaşadığı da tespit edilmiştir. Ayrıca öğretmenler programlama öğretiminde farkındalık oluşturmak adına çeşitli yarışmalar düzenleyerek, bu süreçte veli öğrenci işbirliğine de yer verilmesi gerektiğini belirtmektedir. Çalışma sonucunda kalıcı öğrenmenin arttırılması için sık sık eğitici oyunlara yer verilmesi, öğrencilerin teknolojiyi kullanan bireylerin yanı sıra teknolojileri üreten bireylerde olması için uygun öğrenme ortamlarının sağlanması önerilmektedir. Öğrenme ortamlarının grup çalışması ve proje üretim süreci ile de desteklenerek öğrencilerin kendilerini keşfetmelerine yardımcı olunacağı düşünülmektedir. |
There exists a lot of research on digital games in the literature and in general, it seems that these studies have mostly examined motivation and its relation to academic success. In addition to this content, game designs have been focused on in terms of their benefits to students. Although various studies on analogies, which is an important concept, have been conducted for many years, it is noteworthy that the use of analogies in digital games seems to be scarce. The aim of this study is to search for the effect of the analogies which are integrated into digital games on students’ science education. In this respect, the study was designed on experimental model and the participants of the study involved 8th grade secondary school students. In the research, the content of the course included some topics, such as formation of seasons, climate, pressure and electricity. For the study, a game, which involves analogies, was developed and brought into the use of the experimental group. Another group was identified as the control group and trained in a traditional way of instruction. The analysis of the study showed that there was a positive meaningful difference in the experimental group success grades after an eight-week implementation compared to the control group and it was found out that the digital game involving analogies had a significant effect on academic success. |
Dijital Oyunlar Içine Yerleştirilen Analojilerin Fen Eğitimi Başarısına EtkisiSerkan Dincer 1Çukurova Üniversitesi Bildiri No: 361 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Dijital oyunlarla ilgili literatürde birçok çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalar incelendiğinde araştırmaların genellikle motivasyon ve buna bağlı olarak akademik başarıyı inceledikleri görülmektedir. Ayrıca bu çalışmalarda öğrencilere yarar sağlama açısından oyun tasarımları üzerine odaklanıldığı görülmektedir. Geçmiş yıllardan beri önemli bir kavram olan analojiler ile farklı çalışmalar yapılmış olmasına rağmen dijital oyunlar ile analojilerin birlikte kullanıldığı çalışmaların ilgili literatürde oldukça az olduğu dikkati çekmektedir. Bu araştırmada dijital oyunların içine yerleştirilen analojilerin öğrencilerin fen eğitimi başarısına etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda araştırma deneysel modele göre kurgulanmış, ortaokul 8. Sınıf öğrencileri araştırmanın katılımcılarını oluşturmuştur. Araştırmada mevsimlerin oluşumu, iklim, basınç, ve elektriktik konuları içerik anlamında kullanılmıştır. Araştırma için analojileri barındıran bir oyun geliştirilmiş ve birinci deney grubunun kullanımına sunulmuştur. Diğer bir grup kontrol grubu olarak belirlenmiş ve bu gruba geleneksel öğretim ile eğitim verilmiştir. Sekiz haftalık uygulama sonrasında deney grubunun başarı puanlarının kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde farklılaştığı ve analoji içeren dijital oyunların akademik başarıyı geniş düzeyde etkilediği bulgusuna erişilmiştir. |
Computer programming education has long been focused on cognitive skills such as problem solving, creativity and reasonable thinking. It has been observed that countries updated their curriculum in away that will include coding and conduct many activities and studies on coding instruction. Thanks to the advantages of block-based programming languages, the students become more motivated to learn programming since early ages. In this study, it is aimed to evaluate the group-based programming approach on teaching angles concept which is a 6th grade mathematics curriculum topic. The sample of the study consists of twenty sixth grade students studying in a private school in the province of Bursa. The applications in the research process were carried out in the computer laboratory after the theoretical explanation of the subject by the instructor. The interviews were conducted with the students in order to evaluate the effectiveness of the practices carried out in the context of two hours and the data were classified as qualitative under the cognitive, affective and social dimensions and the findings of the research were revealed. As a result of student views, it was revealed that group-based programming approach on practicing angles concept makes the lesson effective and attractive. |
Açılar Konusunun Öğreniminde Grupla Programlama Yaklaşımının DeğerlendirilmesiŞeyma Yurttaş 1Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü 2Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bildiri No: 373 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Programlama eğitimi öğrenenlerin problem çözme, yaratıcılık ve mantıklı düşünme gibi üst bilişsel becerilerini geliştirdiği için uzun yıllardır üzerinde durulan bir konudur. Bu gerekçeyle ülkelerin öğretim programları kodlama eğitimi içerecek şekilde güncelledikleri ve buna bağlı kodlama eğitimiyle ilgili çok sayıda etkinlik ve çalışmaların yürütüldüğü görülmektedir. Blok temelli programlama dillerinin sağlamış olduğu avantajlar sayesinde özellikle küçük yaşlardan itibaren öğrencilerin kodlama becerilerinin geliştirilmesine teşvik edilmektedir. Bu çalışmayla, grup çalışmaları şeklinde gerçekleştirilen blok temelli programlama yaklaşımının öğrenci görüşlerince nitel yaklaşım çerçevesince değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Araştırmanın örneklemini Bursa ilinde yer alan bir özel okulda öğrenim gören yirmi 6. Sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında 6.sınıf matematik dersi öğretim programında yer alan açılar konusu ele alınmış olup ilgili konunun ders öğretmenince teorik olarak anlatımının ardından gerçekleştirilen uygulamalar bilgisayar laboratuvarında yürütülmesi sağlanmıştır. İki ders saati kapsamında gerçekleştirilen uygulamaların etkililiğini değerlendirmek adına öğrencilerle görüşmeler gerçekleştirilmiş olup elde edilen veriler bilişsel, duyuşsal ve sosyal boyutlar altında nitel olarak sınıflandırılarak araştırmanın bulguları ortaya konulmuştur. Araştırmanın sonucunda, grupla programlama yaklaşımının 6.sınıf Matematik konuları arasında yer alan açılar konusunun öğreniminde etkili olduğu ve dersin ilgi çekici hale geldiği öğrenci görüşlerince ortaya çıkarılmıştır. |
Bu araştırmanın amacı öğretmenlerin web tabanlı mesleki gelişime yönelik motivasyonlarının ve web tabanlı öğretime yönelik inançlarının yaş, branş, kıdem ve cinsiyetlerine göre farklılık gösterip göstermediğini incelemektir. Bu amaç doğrultusunda araştırma kesitsel tarama modelinde yapılmıştır. Araştırma 2016-2017 eğitim öğretim yılı birinci döneminde Sakarya, Zonguldak ve İstanbul illerinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı devlet okullarında görev yapan 253 öğretmenin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Öğretmenlerin 137’si kadın 116’sı ise erkektir. Öğretmenlerin web tabanlı mesleki gelişime yönelik motivasyonlarını ölçmek üzere Kao, Wu ve Tsai (2011) tarafından geliştirilen, Çakır ve Horzum (2013) tarafından Türkçeye uyarlanan ölçme aracı, web tabanlı öğretime yönelik inançlarının ölçülmesi için ise Yang &Tsai (2008) tarafından geliştirilen ve Horzum, Canan Güngören (2012) tarafından Türkçeye uyarlanan ölçme araçlarıkullanılmıştır. Araştırma sonucunda öğretmenlerin web tabanlı öğretime yönelik inançlarının düzeylerinin cinsiyet, yaş, kıdem ve branşlarına göre anlamlı farklılık göstermediği ortaya çıkmıştır. Ayrıca öğretmenlerin web tabanlı mesleki gelişime yönelik motivasyonlarının yaş, kıdem ve branşlarına göre anlamlı farklılık göstermediği ancak cinsiyetlerine göre incelendiğinde kadınların web tabanlı mesleki gelişime yönelik motivasyon düzeylerinin erkeklere göre daha fazla olduğu görülmüştür. |
Öğretmenlerin Web Tabanli Mesleki Gelişime Yönelik Motivasyon Ve Web Tabanli Öğretime Yönelik Inançlarinin Çeşitli Değişkenler Açisindan IncelenmesiBerru Sağır 1Sakarya Üniversitesi Bildiri No: 374 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmanın amacı öğretmenlerin web tabanlı mesleki gelişime yönelik motivasyonlarının ve web tabanlı öğretime yönelik inançlarının yaş, branş, kıdem ve cinsiyetlerine göre farklılık gösterip göstermediğini incelemektir. Bu amaç doğrultusunda araştırma kesitsel tarama modelinde yapılmıştır. Araştırma 2016-2017 eğitim öğretim yılı birinci döneminde Sakarya, Zonguldak ve İstanbul illerinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı devlet okullarında görev yapan 253 öğretmenin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Öğretmenlerin 137’si kadın 116’sı ise erkektir. Öğretmenlerin web tabanlı mesleki gelişime yönelik motivasyonlarını ölçmek üzere Kao, Wu ve Tsai (2011) tarafından geliştirilen, Çakır ve Horzum (2013) tarafından Türkçeye uyarlanan ölçme aracı, web tabanlı öğretime yönelik inançlarının ölçülmesi için ise Yang &Tsai (2008) tarafından geliştirilen ve Horzum, Canan Güngören (2012) tarafından Türkçeye uyarlanan ölçme araçlarıkullanılmıştır. Araştırma sonucunda öğretmenlerin web tabanlı öğretime yönelik inançlarının düzeylerinin cinsiyet, yaş, kıdem ve branşlarına göre anlamlı farklılık göstermediği ortaya çıkmıştır. Ayrıca öğretmenlerin web tabanlı mesleki gelişime yönelik motivasyonlarının yaş, kıdem ve branşlarına göre anlamlı farklılık göstermediği ancak cinsiyetlerine göre incelendiğinde kadınların web tabanlı mesleki gelişime yönelik motivasyon düzeylerinin erkeklere göre daha fazla olduğu görülmüştür. |
Code.org aims to enable students to gain access to computer science and to develop their coding and algorithm skills. Many technological institutions as Amazon, Facebook, Google, Microsoft etc., support Code.org. The main purpose of this study is to investigate the effect of code.org activities on secondary school students’ problem solving skills and programming self-efficacy. Fifty-nine students (28 females and 31 males) were enrolled in the study. Pretest-posttest experimental group design was used. The students did the Classic Maze, Flappy Bird, Artist 1 and 2 activities. Each activity lasted for two hours. Total duration was four weeks and eight hours. Before the application, students were informed about code.org and the process. Before and after the activities, the scale of programming self-efficacy and the scale of problem solving skills were applied. It is observed that the activities implemented have no significant effect on students' self-efficacy, but adversely affect their perception of problem solving skills. It has been found that the negative effect is due to the perception of willingness and determination towards problem solving skills. However, the students stated that they were satisfied with the process and activities. |
Code.org Etkinliklerinin Ortaokul Öğrencilerinin Problem Çözme Becerilerine Ve Programlama Öz-Yeterliklerine Etkisinin IncelenmesiErkan Çalışkan 1Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Bildiri No: 383 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Code.org öğrencilerin bilgisayar bilimine erişimlerini sağlayarak kodlama ve algoritma becerilerini geliştirmelerini hedeflemektedir. Amazon, Facebook, Google, Microsoft vb. birçok teknolojik kurum tarafından desteklenmektedir. Bu çalışmanın temel amacı ortaokul öğrencilerinin code.org etkinliklerini gerçekleştirmelerinin problem çözme becerileri ve programlama öz-yeterlikleri üzerindeki etkisini incelemektir. Tek gruplu öntest-sontest deneysel desende gerçekleştirilen çalışmaya ortaokul 6. sınıfta öğrenimlerine devam eden 28 kız ve 31 erkek olmak üzere toplam 59 öğrenci katılmıştır. Öğrencilere code.org üzerinden Klasik Labirent, Flappy Bird, Sanatçı 1 ve 2 etkinlikleri düzeylerine uygun olarak seçilerek yaptırılmıştır. Her bir etkinlik iki saat olmak üzere çalışma dört hafta toplam 8 saat olarak gerçekleşmiştir. Uygulamaya geçmeden önce öğrencilere code.org ve süreç hakkında gerekli bilgilendirmeler yapılmıştır. Etkinliklerden önce ve sonra problem çözme becerilerine yönelik algı ölçeği ile programlama öz-yeterlik ölçeği uygulanmıştır. Elde edilen verilerin çözümlenmesi sonucu uygulanan etkinliklerin öğrencilerin programlama öz yeterlikleri üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığı ancak problem çözme becerilerine yönelik algılarını olumsuz etkilediği görülmüştür. Olumsuz etkilenmenin problem çözme becerilerine yönelik isteklilik ve kararlılık algısından kaynaklandığı bulunmuştur. Bununla beraber öğrenciler süreçten ve etkinliklerden memnun kaldıklarını ifade etmişlerdir. |
The information in mathematics forms a relationship pattern and there is almost no information in mathematics that is not connected with other information. In the secondary school mathematics curriculum (Ministry of National Education [MoNE], 2013), it is suggested that the environments created for the use of these relations enable students to learn mathematics more comfortably and more meaningfully. It is stated that they can increase their self-confidence and have a positive attitude towards mathematics. Although connection skill in literature is considered to be a skill that must be acquired for students, it is important to consider whether the teacher establishes connections in the classroom and the use of making connections. In this study, in which the special case study method was used, it was aimed to examine the elementary school teachers’ and secondary school mathematics teachers’ views of mathematical connection. The sample of the study consists of five elemantary school teachers and five secondary school mathematics teachers working in different schools. Teachers' views were taken through semi-structured interviews, consisting of the teachers’ perceptions of mathematical connections, connections between concepts, connections with daily life, connections with different disciplines and connections between different representations of the concept. The data were analyzed by content analysis method. Some suggestions were made from the results obtained from the findings. |
Öğretmenlerinin Matematiksel Ilişkilendirmeye Yönelik Bilgi Ve Görüşlerinin Incelenmesiİlknur Özpınar 1Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Bildiri No: 251 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Matematikteki bilgiler bir ilişki örüntüsü oluşturmakta olup, matematikte diğer bilgilerle bağlantılı olmayan bilgi neredeyse yoktur. Ortaokul matematik dersi öğretim programında (Milli Eğitim Bakanlığı [MEB], 2013) sözü edilen bu ilişkilerin kullanılması için oluşturulan ortamların; öğrencilerin matematiği daha rahat ve daha anlamlı öğrenmelerini sağlayacağı, öğrencilerin edinmiş oldukları bilgi ve becerilerin kalıcılığını arttıracağı, matematiğin gücünün takdir edilmesini sağlayacağı, matematikte öz güveni arttırabileceği ve matematiğe yönelik olumlu tutum beslemelerini sağlayabileceği belirtilmektedir. Alanyazında ilişkilendirme becerisi her ne kadar temelde öğrenciler için edinilmesi gereken bir beceri olarak değerlendirilse de, öğretmenin sınıfta ilişkilendirme kurup kurmaması ve bu ilişkilendirmelerin nasıl yapıldığının ele alınması önemli olarak görülmektedir. Bu doğrultuda özel durum çalışması yönteminin kullanıldığı araştırmada, sınıf öğretmenlerinin ve ortaokul matematik öğretmenlerinin matematiksel ilişkilendirmeye yönelik görüşlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın örneklemini farklı okullarda görev yapmakta olan beş sınıf öğretmeni ile beş ortaokul matematik öğretmeni oluşturmaktadır. Öğretmenlerin düşünceleri; matematiksel ilişkilendirmeye yönelik algılarına, matematik kavramlarının kendi aralarında ilişkilendirilmesine, günlük yaşamla ilişkilendirilmesine, farklı disiplinlerle ilişkilendirmesine ve farklı temsiller arasındaki ilişkilendirmeye yönelik sorulardan oluşan yarı-yapılandırılmış görüşmeler aracılığıyla alınmıştır. Bulgulardan elde edilen sonuçlardan hareketle bazı önerilerde bulunulmuştur. |
The assessment and evaluation, which is an important component of mathematics teaching, allows teachers to make decisions about teaching by gaining different perspectives in the planning and application of their courses; when used properly, it helps students to improve their learning level and quality. The use of technology in the structuring of these processes related to mathematics is emphasized in the literature. Teachers can use technology – eg. Plickers - in formative assessment of mathematics courses to get individual feedback about their students in a very short time. In parallel with the explanations, this study, which was designed within the scope of qualitative approach; was aimed to investigate the thoughts of secondary school mathematics teachers on the use of technology in the assessment and evaluation processes and the use of Plickers software in formative evaluation. The sample of the study consisted of three secondary school mathematics teachers who are volunteers to participate in the study and who work in the same school. Teachers were informed before application and model practices for the use of Plickers in formative assessment were conducted. The data were obtained through semi-structured interviews .The data were analyzed by content analysis method. It is thought that it is important in terms of providing the teachers with an alternative environment to formative evaluation process in mathematics education with its ease of use, giving opportunity to receive instant feedback and giving motivation effect for students. |
Öğretmenlerin Gözünden Matematik Öğretiminin Ölçme Ve Değerlendirme Sürecinde Teknoloji Kullanımıİlknur ÖZPINAR 1Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Bildiri No: 252 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Matematik öğretiminin önemli bir bileşeni olan ölçme-değerlendirme, öğretmenlerin derslerini planlama ve uygulama aşamasında farklı bakış açıları kazanarak öğretim ile ilgili kararlar almalarına; uygun bir şekilde kullanıldığında ise öğrencilerin öğrenme düzey ve kalitesini arttırmada yardımcı olmaktadır. Matematik ile ilgili söz konusu süreçlerin yapılandırılmasında teknolojinin kullanılmasının üzerinde alanyazında önemle durulmaktadır. Öğretmenler teknolojiyi - Plickers gibi yazılımlar - matematik derslerinde biçimlendirici değerlendirmede kullanarak öğrencileri hakkında çok kısa sürede bireysel dönütler alabilirler. Yapılan açıklamalara paralel olarak nitel yaklaşım kapsamında tasarlanan bu çalışmada; ortaokul matematik öğretmenlerinin ölçme-değerlendirme süreçlerinde teknoloji kullanımı ve biçimlendirici değerlendirmede Plickers yazılımının kullanımına yönelik düşüncelerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın örneklemini çalışmaya katılmaya gönüllü ve aynı okulda görev yapmakta olan üç ortaokul matematik öğretmeni oluşturmaktadır. Çalışma öncesinde öğretmenler bilgilendirilmiş ve öğretmenlerle Plickers’ın biçimlendirici değerlendirmede kullanımına yönelik örnek uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Veriler, uygulama öncesinde ve sonrasında, öğretmenlerle yürütülen yarı-yapılandırılmış görüşmeler aracılığı ile elde edilmiştir. Elde edilen veriler içerik analizi yöntemi ile analiz edilmiştir. Uygulamanın öğretmenlere kullanım kolaylığı, anlık dönüt alma fırsatı sunması; öğrenciler açısından da motivasyon attırıcı etki sağlaması gibi yönleriyle de matematik öğretiminde biçimlendirici değerlendirme sürecine alternatif ortam sunması açısından önemli olduğu düşünülmektedir. |
With the widespread use of technological tools in mathematics teaching, mathematics curricula in various countries emphasize the necessity and importance of technology aided mathematics teaching. In order to ensure the students' meaningful and conceptual learning, appropriate technologies should be used to ensure the effectiveness of this process with the identification of appropriate teaching strategies and methods. In this context, how the technology, the purpose and the depth at which it is used affects the process. The SAMR model is one of the methods used to integrate technology into educational environments. The SAMR model is a method consisting of 4 steps: Substitution, Augmentation, Modification and Redefinition. These four steps are divided into two main parts, the first part is called development, the second part is called transformation. In this study, the process of evaluating the technology supported activities of mathematics educators according to SAMR model is examined. Reflective views were taken by the end of the process by which three mathematics educators prepared the technology-supported activities according to the SAMR model steps and they made changes to support the higher level of learning in their activities. The data obtained will be analyzed by content analysis method. With the results of this study, it is predicted that it will help the teachers to evaluate the level of activities by explaining the various steps of the SAMR model which can contribute to the learning of the students and to minimize the problems faced by an educator who wants to integrate any technological instrument into their course. |
Teknoloji Destekli Etkinliklerin Değerlendirilmesi: Samr ÖrneğiArzu AYDOĞAN YENMEZ 1Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Bildiri No: 420 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Teknolojik araçların matematik öğretiminde kullanılmasının yaygın hale gelmesiyle, çeşitli ülkelerdeki matematik öğretim programları teknoloji ile matematik öğretiminin gerekliliğini ve önemini vurgulamaktadır. Öğrencilerin anlamlı ve kavramsal öğrenmelerinin sağlanabilmesi için uygun öğretim strateji ve yöntemlerin belirlenmesiyle birlikte bu sürecin etkililiğini sağlamak için uygun teknolojilerin de kullanılması gerekmektedir. Bu bağlamda teknolojinin nasıl, hangi amaç ve hangi derinlikte kullanıldığı süreci etkilemektedir. SAMR modeli, teknolojiyi eğitim ortamlarına entegre etmek amacıyla kullanılan yöntemlerden biridir. SAMR modeli 4 basamaktan oluşan bir yöntemdir: (Substitution)Yerine Koyma, (Augmentation)Geliştirme, (Modification)Değiştirme ve (Redefinition)Yeniden Tanımlama. Bu dört adım iki ana bölüme ayrılmaktadır, birinci bölüm geliştirme, ikinci bölümde dönüşüm olarak adlandırılmaktadır. Bu çalışmada, matematik eğitimcilerinin teknoloji destekli etkinliklerini SAMR modeline göre değerlendirme süreci incelenmiştir. Üç matematik eğitimcisinin hazırladıkları teknoloji destekli etkinliklerini SAMR modeli basamaklarına göre inceleyip, etkinliklerinde üst düzeyde öğrenmeyi destekleyici değişiklikler yaptıkları sürecin sonunda yansıtıcı görüşleri alınmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi yöntemi ile analiz edilecektir. Bu çalışmanın sonuçları ile herhangi bir teknolojik aracı dersine entegre etmek isteyen bir eğitimcinin karşılaştığı sorunları en aza indirgeyebileceği ve öğrencilerin üst düzeyde öğrenmelerine katkıda bulunabilecek SAMR modelinin çeşitli basamaklarını açıklayarak öğretmenlerin yaptığı etkinliklerin hangi seviyede olduğunu değerlendirmesine yardımcı olacağı öngörülmektedir. |
Human scoring is not the option for scoring open-ended items. Recent developments in computer technology has ended up with the growth in the use of automated scoring to produce a faster score reporting and at a lower cost than human scoring. The purpose of this study is to develop an automated scoring algorithm for PISA mathematics assessments. PISA released mathematics items have been implemented to mathematics teacher candidates. The scoring algorithm contains word recognition and sentence recognition of responses to open-ended items. The word recognition process is related with the frequency of correct and incorrect words in the responses. The sentence recognition process includes the comparison of text similarity values between answer keys and the given responses. Preliminary results of the study indicated that sentence recognition provided more comparable results with human scoring. The algorithm tested in this study can be used in further studies in terms of automated scoring of open-ended items in computer-based tests. |
Açık Uçlu Pisa Matematik Sorularının Otomatik PuanlanmasıSemirhan GÖKÇE 1Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Bildiri No: 421 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Açık uçlu sorulara verilen yanıtların puanlamasında tek seçenek puanlayıcılar (insanlar) değildir. Bilgisayar teknolojisindeki son gelişmeler verilen yanıtların otomatik puanlanabilmesine imkan sağlamış ve bu sayede puanlamalar daha hızlı biçimde ve daha düşük maliyetle bilgisayar tarafından gerçekleştirilmeye başlamıştır. Bu çalışmanın amacı, PISA matematik değerlendirmeleri için otomatik bir puanlama algoritması geliştirmektir. Bu amaçla tasarlanan bilgisayar test ortamı üzerinden açıklanan PISA matematik soruları matematik öğretmen adaylarına uygulanmıştır. Otomatik puanlama algoritması, açık uçlu maddelere verilen yanıtların kelime bazlı ve cümle bazlı değerlendirmelerini içermektedir. Kelime bazlı puanlama sürecinde, yanıtlardaki kelimelerin doğru ve yanlış yanıtlardaki bulunma sıklığı değerlendirilmektedir. Cümle bazlı puanlama sürecinde ise puanlama anahtarında yer alan olası doğru ve yanlış yanıtlar ile verilen yanıt arasındaki metin benzerlik değerleri karşılaştırılmaktadır. Çalışmanın ön bulguları, cümle bazlı puanlamanın insan puanlaması ile daha karşılaştırılabilir sonuçlar verdiğini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada test edilen algoritmanın bilgisayar ortamında uygulanan ve açık uçlu soruların yer aldığı testlerin puanlanmasında ileriki çalışmalarda kaynak olarak kullanılabileceği öngörülmektedir. |
It is seen that with the developments and advances in technology, access to technological devices has been facilitated and the areas of use have spread to every point of life. Today, education is one of the areas where technology is widely used. Supporting educational environments through technology, web-based education, distance education, e-learning, z-book as well as concepts such as mobile learning concept is revealed. With mobile devices such as tablets and smartphones, mobile learning and mobile learning applications are used in education because of the features such as enriching the learning experiences of the students, increasing the research skills of the learners and accessing information anytime and anywhere. Some of the skills expected to be found in teacher and teacher candidates are to integrate new and modern technologies into their courses and to direct students to use of technology. For this reason, the perceptions of prospective teachers who are the future educators of the study about the concept of ‘mobile learning are examined through metaphors. Metaphor is expressed as a concept, phenomenon or event by describing as another concept, a phenomenon or event. In addition to the aforementioned situation, metaphors have a meaning beyond the concept and it is stated that the individuals reflect the functioning of both the events and the processes by exhibiting the thoughts in the mental structure. The study group of the research consists of teacher candidates who are studying in the faculty of education. In the research, data was collected from participants using ‘Mobile learning is like .... because ..…’ sentence. In this research, phenomenological research method was used, content analysis method was used to analyze and interpret the data. The content analysis of the data continues by considering the five-stage evaluation process. |
Öğretmen Adaylarının Mobil Öğrenmeye Yönelik Metaforik AlgılarıAli Günay BALIM 1Dokuz Eylül Üniversitesi 2Deu Eğitim Bilimleri Enstitüsü Bildiri No: 113 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Teknolojideki gelişme ve ilerlemelerle teknolojik cihazlara ulaşımın kolaylaştığı ve kullanım alanlarının hayatın her noktasına yayıldığı görülmektedir. Günümüzde teknolojinin yaygın olarak kullanıldığı alanlardan bir tanesi de eğitimdir. Eğitim ortamlarının teknolojiyle desteklenmesi web temelli eğitim, uzaktan eğitim, e-öğrenme, z-kitap gibi kavramların yanında mobil öğrenme kavramını da ortaya çıkarmaktadır. Tablet ve akıllı telefon gibi kolaylıkla taşınabilen cihazlarla öğrencilerin öğrenme deneyimlerini zenginleştirme, öğrenenlerin araştırma becerilerini artırma, her zaman ve her yerde bilgiye ulaşma gibi özelliklerinden dolayı eğitimde mobil öğrenme ve mobil öğrenme uygulamaları kullanılmaktadır. Sözü edilen uygulamaların eğitimde kullanıcısı ve eğitim sistemi içerisinde önemli bir yeri olan öğretmen ve öğretmen adaylarında bulunması beklenen becerilerden bazıları, yeni ve modern teknolojileri derslerine entegre edip kullanabilme ve öğrencileri teknoloji kullanımına yönlendirebilmedir. Bu nedenle çalışmada geleceğin eğitimcileri olan öğretmen adaylarının ‘mobil öğrenme’ kavramına yönelik algıları metaforlar aracılığıyla incelenmektedir. Metafor, bir kavram, olgu ya da olayın başka bir kavram olgu ya da olaya benzetilerek açıklanması olarak ifade edilmektedir. Sözü edilen duruma ek olarak metaforların kavramdan öte bir anlamı bulunmakta bireylerin zihinsel yapısındaki düşünceleri sergileyerek hem olayların hem de süreçlerin işleyişini yansıttığı belirtilmektedir. Bu doğrultuda çalışmanın amacı, mobil öğrenme kavramına ilişkin öğretmen adaylarının algılarını metaforlar aracılığıyla belirlenmesidir. Araştırmanın çalışma grubunu eğitim fakültesinde öğrenim görmekte olan öğretmen adayları oluşturmaktadır. Araştırmada “Mobil öğrenme ….. gibidir, çünkü ….. dır” cümle kalıbı kullanılarak veriler toplanmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden olgubilim (fenomenoloji) deseni kullanılan araştırmada verilerin analiz edilmesi ve yorumlanmasında, içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Saban ile Aydın ve Ünaldı tarafından yapılan çalışmalarda kullanılan beş aşamalı değerlendirme süreci dikkate alınarak öğretmen adaylarının metafor testi sonuçlarına ilişkin içerik analizi devam etmektedir. |
The purpose of this study is to determine science teachers’ socio scientific argument structures according to metacognition awareness level. The mix method design in which descriptive model of quantitative and phenomenology technique of qualitative research methods are combined has been used in this research. The participants of the study are 80 science teachers determined by snowball sampling. Firstly, science teachers’ metacognitive awareness levels were determined in the research. In the next section, it is determined which components of the teachers' argument structures are formed. At this stage, it was also examined whether the teachers' argument structures changed according to the level of metacognition awareness level. In the final stage of this study, it was examined teachers' metacognitive awareness skills which are mainly used in argument structures that classified according to their metacognitive awareness levels comparatively. In order to determine the metacognition awareness levels of science teachers, metacognition awareness scale developed by Scraw and Dennison (1994) and translated into Turkish by Ozcan (2007) was used. A questionnaire consisting of a scenario and open-ended questions developed by researchers was used to reveal the socio-scientific argument structures of the teachers. In order to analyze the argument structures of teachers, guide for determining socio-scientific argumentation skill levels developed by Topcu, Sadler and Tuzun (2010) was used. In the analysis of quantitative data, descriptive statistical techniques were used by using SPSS package program. In the analysis of the data obtained from the questionnaire form, contingency analysis was applied from content analysis techniques by using Nvivo-9.2 package program. Data are collected and analyzed. |
Fen Bilgisi Öğretmenlerin Sosyo Bilimsel Argüman Yapilarinin Üst Bilişsel Farkindalik Düzeylerine Göre AnaliziŞeyda Kaya 1çukurova üniversitesi Bildiri No: 128 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı fen bilgisi öğretmenlerinin üstbilişsel farkındalık düzeylerine göre sosyobilimsel argüman yapılarının incelenmesidir. Araştırmada nicel araştırma desenlerinden tarama modeli, nitel araştırma desenlerinden olgu bilim deseninin kullanıldığı karma yöntem kullanılmıştır. Araştırmanın katılımcılarını kartopu örneklemesi yolu ile belirlenen 80 fen bilgisi öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırmada öncelikle öğretmenlerin üstbilişsel farkındalık düzeyleri belirlenmiştir. Sonraki kısımda öğretmenlerin argüman yapılarının hangi bileşenlerden oluştuğu belirlenmiştir. Bu aşamada ayrıca öğretmenlerin argüman yapılarının üst bilişsel farkındalık düzeylerine göre değişip değişmediği incelenmiştir. Araştırmanın son aşamasında ise bilişsel farkındalık düzeylerine göre sınıflandırılan argüman yapılarında öğretmenlerin ağırlıklı olarak kullandıkları üstbilişsel farkındalık becerilerinin hangi beceriler üzerinde yoğunlaştığı karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Öğretmenlerin üstbilişsel farkındalık düzeylerini belirlemek için Scraw ve Dennison (1994) tarafından geliştirilen Özcan (2007) tarafından Türkçeye uyarlanan üstbilişsel farkındalık ölçeği kullanılmıştır. Öğretmenlerin sosyo bilimsel argüman yapılarını ortaya çıkarmak için araştırmacılar tarafından geliştirilen bir senaryo ve açık uçlu sorulardan oluşan anket formu kullanılmıştır. Öğretmenlerin argüman yapılarını analiz etmek için ise Topçu, Sadler ve Tüzün (2010) tarafından geliştirilen argümantasyon becerisi düzey belirleme rehberi kullanılmıştır. Nicel verilerin analizinde SPSS paket programından yararlanılarak betimleyici ve açıklayıcı istatistik teknikleri kullanılmıştır. Görüşme formundan elde edilen verilerin analizinde, Nvivo-9.2 paket programı kullanılarak içerik analizi tekniklerinden olumsallık (ilişki) analizi tekniğine başvurulmuştur. Veriler toplanmış olup analiz aşamasındadır. |
In order to adapt to the conditions of the era, to educate qualified individuals and to integrate technology into education, developed countries have updated in their curriculum. The aim of these updates is to educate qualified individuals who can compete with developed countries in the globalized world. The curriculum in Turkey in 2005, 2013 and 2018 were made in updating. Determining the reflections of the curriculums on the teachers is important for the literature. In this context, the aim of the study is to determine the opinions of the science teachers about the Science Course Curriculum that is updated in the 2018-2019 academic year. The research was a qualitative study and the data were collected by semi-structured interview technique. The interview form used in this study was developed by a researcher related to the field of science education, in accordance with expert opinions received from five science teachers. In the 2018-2019 academic year, 10 science teachers from six different secondary schools participated in the center of a province in the Eastern Anatolia region. The data obtained by the study are presented with content and descriptive analysis taking into account the questions used in the interview. According to the results of the analysis, the teachers stated that the updated Science Course Curriculum is simple and suitable for the student level, that it has an innovative, helical structure and that it is positive to include the STEM approach. On the other hand, the teachers stated that the change in the place and the issues that were missing in the units were negative for students and teachers. As a result of the study, in order to update the curriculums, the teachers who are the practitioners of the programs can get more opinions or in-service trainings can be given to the teachers. |
Güncellenen Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programı Hakkında Fen Bilimleri Öğretmenlerinin GörüşleriHasan Bakırcı 1Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Bildiri No: 214 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Çağın koşullarına ayak uydurabilmek, nitelikli bireyler yetiştirebilmek ve teknolojiyi eğitimle bütünleştirebilmek için gelişmiş ülkeler öğretim programlarında güncellemeye gitmişlerdir. Bu güncellemelerdeki amaç, küreselleşen dünyada gelişmiş ülkeler ile rekabet edebilecek nitelikli bireyleri yetiştirmektir. Türkiye’de öğretim programlarında 2005, 2013 ve 2018 yıllarında güncellemeye gidilmiştir. Öğretim programlarının güncellenmesinin öğretmenler üzerindeki yansımalarının belirlenmesi alan yazın için önem arz etmektir. Bu bağlamda araştırmanın amacı, 2018-2019 eğitim öğretim yılında güncellenen Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programı hakkında Fen Bilimleri öğretmenlerinin görüşlerini belirlemektir. Araştırma nitel bir çalışma olup veriler yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile toplanmıştır. Bu çalışmada kullanılan görüşme formu, Fen bilimleri eğitimi alanı ile ilgili bir öğretim üyesi, beş Fen bilimleri öğretmeninden alınan uzman görüşleri doğrultusunda araştırmacı tarafından geliştirilmiştir. Çalışmaya 2018-2019 eğitim-öğretim yılında Doğu Anadolu bölgesinde bir ilin merkezinde altı farklı ortaokulda görev yapan 10 Fen bilimleri öğretmeni katılmıştır. Çalışma ile elde edilen veriler, görüşmede kullanılan sorular dikkate alınarak içerik ve betimsel analizle sunulmuştur. Analiz sonucuna göre, öğretmenler güncellenen Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programı’nın sade ve öğrenci seviyesine uygun olduğunu, yenilikçi, sarmal yapıya sahip olduğunu ve Fen, Teknoloji, Müdendislik ve Matematik yaklaşımının yer almasını olumlu bulduklarını belirtmişlerdir. Buna karşın öğretmenler, ünitelerde yaşanan yer değişikliğinin ve eksik bırakılan konuların öğrenci ve öğretmenlerde kaygılar oluşturmasının da olumsuz olduğunu dile getirmişlerdir. Çalışma sonucunda öğretim programlarının güncellenmesinde, programların uygulayıcıları olan öğretmenlerden daha çok görüş alınabilir ya da öğretmenlere hizmet içi eğitimler verilebilir. |
ABSTRACT: In recent years, it is an inevitable fact that technology is entering our lives with the rapid development. In our age we need individuals who can benefit from technology. It is also a necessity to use the constantly developing technology in educational environments in educational applications. Students who form the basis of education should be able to use the technology effectively during their education. The ability of the students to use technology effectively in courses depends primarily on the ability of teachers to use technology. It is expected that our teachers will use the computer which is the product of technology in educational environment and know the applications of technology assisted education With this in mind, it is aimed to determine the opinions of prospective teachers who will be teachers of the future about technology assisted education. The research was carried out on the teacher candidates of mathematics teaching of a public university education faculty. Qualitative research method was preferred in order to make the pre-service teachers express their opinions clearly and to conduct a more comprehensive study. Semi-structured interview technique was chosen from qualitative research methods. The interview form consisting of open-ended questions was prepared. The interview questions were examined by the expert. Interviews with prospective teachers will be conducted and the data will be evaluated with content analysis. |
Öğretmen Adaylarının Teknoloji Destekli Öğretim Hakkında Görüşlerinin IncelenmesiDuygu Bedir 1Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü/İzmir 2Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü /İzmir Bildiri No: 282 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
ÖZET: Son yıllarda teknolojinin hızla gelişmesiyle hayatımıza girmesi kaçınılmaz bir gerçektir. İçinde bulunduğumuz çağda teknolojiden faydalanabilen bireylere ihtiyaç duyulmaktadır. Eğitim ortamlarında sürekli gelişen teknolojinin eğitim uygulamalarında kullanılması da bir ihtiyaç haline gelmektedir. Eğitimin temelini oluşturan öğrencilerin eğitim süresince teknolojiyi etkili biçimde kullanabilmeleri gerekmektedir. Öğrencilerin teknolojiyi derslerde etkili kullanabilmeleri öncelikle öğretmenlerin teknolojiyi kullanabilme becerisine bağlıdır. Öğretmenlerimizin de teknolojinin ürünü olan bilgisayarı eğitim öğretim ortamında kullanması, teknoloji destekli eğitimi uygulamalarını bilmesi beklenmektedir. Bu düşünceyle çalışmamızda geleceğin öğretmeni olacak aday öğretmenlerinin teknoloji destekli öğretime ilişkin görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Yapılan araştırma bir devlet üniversitesinin eğitim fakültesinin matematik öğretmenliğinde okuyan öğretmen adayları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Öğretmen adaylarının görüşlerini açıkça ifade etmelerini sağlayıp daha kapsamlı bir çalışma yapmak amacıyla nitel araştırma yöntemi tercih edilmiştir. Nitel araştırma yöntemlerinden de yarı yapılandırılmış görüşme tekniği seçilmiştir. Açık uçlu sorulardan oluşan görüşme formu hazırlanmıştır. Hazırlanan görüşme soruları uzman kişi tarafından incelenmiştir. Öğretmen adayları ile görüşmeler yapılıp elde edilen veriler içerik analizi ile değerlendirilecektir. |
The aim of this study is to determine the students' knowledge level, discrimination skills and their competence to use them in the context of science concepts on cell and division unit. 28 seventh grade students participated in the study, which was conducted with descriptive survey method. Two conceptual understanding tests (CUT1 and CUT2) developed by the researchers were used as data collection tools. In the first stage of CUT1, students were asked to choose where they learned the concepts given to them (science course, daily life, other), and in the second stage, they were asked to form a sentence with each concept. Through CUT1, it was aimed to reveal the harmony between the source of concepts and the meaning of them that they use in sentences. In CUT2, 5 concepts which have multiple meaning were used. A sentences have been established for each meaning of these concepts, and students were asked to explain the meaning of concepts in each sentence. In data analysis, codes and frequencies were determined for the first part of CUT1. The analysis of the sentences they made in the second part of CUT1 and the explanations in CUT2 was made within the framework of the criteria of, Associated answer, Alternative concepts, Unassociated answer and Not-answer. The findings show that although most of the students claim that they have learned the concepts in the science course, they prefer to use these words in sentences with meaning that they have learned outside the school instead of using the language of science. CUT2 data show that although students can discriminate the meaning of words, it was determined that they were insufficient to express the scientific meaning of these words. In line with data, it is concluded that students' ability to understand and use science language is not sufficient. |
Yedinci Sınıf Öğrencilerinin Bilim Dilini Anlama Ve Kullanma Becerilerinin Belirlenmesi: Hücre Ve Bölünmeler ÜnitesiZeynep Kıryak 1Trabzon Üniversitesi Bildiri No: 294 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı yedinci sınıf öğrencilerinin hücre ve bölünmeler ünitesine yönelik kavramları bilme ve fen bağlamında kullanma düzeylerinin belirlenmesidir. Betimsel nitelikli tarama modeliyle yürütülen çalışmaya 28 yedinci sınıf öğrencisi katılmıştır. Çalışmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen iki kavramsal anlama testi (KAT1 ve KAT2) kullanılmıştır. KAT1’in birinci aşamasında, öğrencilerin kendilerine verilen kavramları nereden (fen bilgisi dersi, günlük hayat, diğer) öğrendiklerini seçmeleri ve ikinci aşamada bu kavramı cümle içinde kullanmaları istenmiştir. KAT1 aracılığıyla, öğrencilerin kavramları bildiklerini iddia ettikleri kaynak ile cümle içinde kullandıkları anlamı arasındaki uyumun açığa çıkarılması amaçlanmıştır. KAT2’de, birden fazla anlama sahip olduğu belirlenen 5 kavram kullanılmıştır. Bu kavramlardan her biri için sahip oldukları farklı anlamlara yönelik ikişer cümle kurulmuş ve öğrencilerden her bir cümlede belirtilen kavramın ne anlama geldiğini açıklamaları istenmiştir. Bu test aracılığıyla, öğrencilerin bilim dilini ve bilimsel sözcükleri ayırt etme becerilerinin ölçülmesi hedeflenmektedir. Veri analizinde, öğrencilerin KAT1’de yer alan kavramları nereden öğrendiklerini ifade ettikleri ilk kısım için öğrenci kodları ve frekansları belirlenmiştir. İkinci kısımda yazdıkları cümlelerin ve KAT2’de yaptıkları açıklamaların analizi ise, “İlişkili cevap, Alternatif kavram içeren cevap, İlişkisiz cevap ve Boş-Anlamsız cevap” kriterleri çerçevesinde yapılmıştır. Elde edilen bulgular, öğrencilerin büyük kısmının kavramları fen bilimleri dersinde öğrendiklerini iddia etmelerine rağmen, cümle kurmaları istendiğinde bilim dilini kullanmaktan uzaklaştıkları ve okul dışında öğrendikleri anlamlarıyla bu sözcükleri kullanmayı tercih ettiklerini göstermektedir. Farklı anlama sahip sözcükleri ayırt etmelerinin beklendiği KAT2 verileri, öğrencilerin sözcüklerin anlamını ayırt edebildiklerini göstermesine rağmen, bu sözcüklerin bilimsel anlamını ifade etmede yetersiz kaldıkları belirlenmiştir. Bu veriler doğrultusunda, öğrencilerin bilim dilini anlama ve kullanma becerilerinin yeterli düzeyde olmadığı, öğrenciler kendilerine verilen bilim sözcüklerini ayırt edebilseler dahi, bu sözcüklerle bilim dilini etkili biçimde kullanarak anlamlı cümleler kuramadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Bu bağlamda, öğrencilerin bilim sözcüklerini bilme, yorumlama, ayırt etme ve bu sözcüklerle birlikte bilim dilini doğru ve etkili biçimde kullanma becerilerinin geliştirilmesine yönelik öğretim süreçlerinin tasarlanması gerektiği düşünülmektedir. |
The aim of this study is to apply data mining methods to predict mathematical literacy with the help of PISA 2015 data and to compare the results obtained under different methods. 5896 Turkish students who participated in PISA2015 exam constitute the universe of the study. Within the scope of the study, the variables which are negligible level were deleted on the basis of the list and the complete data matrix was obtained after the variables excluding the loss data rate of 15% and above were excluded from the analysis. According to this study, the number of students included in the analysis was determined as 4632. In order to estimate mathematical literacy, firstly, the select attribute method of the Weka program was used to determine the number of variables to be included in the analysis. At this stage, the 10-story cross validation technique successfully predicts mathematical literacy in each of the 10 layers: MMINS (mathematics learning period), MOTIVAT (study motivation), HOMEPOS (number of books at home), ICTRES (Home Computer Resources) and ESCS (Socio- Economic Status variables. In addition to this, COOPERATE (Collaborative Work) which is successful in 9 layers of 10 layers and WEALTH (Family Economic Status) variables which succeeded in total of 5 layers, and PISA Mathematics literacy achievement scores were determined. Matlab2017b program was used to determine the success of the estimation results obtained in estimating the success of PISA and it was determined that it was 44.41% in the training data set with Artificial Neural Networks, 42.87% in the test data set, 43.40% in the validation data set and 44.04% in total. After this process, DecisionStump, M5P, Random Tree and RepTree methods were used to determine which variables had a significant effect on PISA mathematics literacy estimation by data mining methods. According to the results, it was determined that only Home computer resources were effective with Decision Stump method. In the M5P method, it was determined that the computer resources, socio-economic status and total learning time variables were effective. Random tree method, respectively, the number of books at home, the family's economic status, mathematics learning time, total learning time, socio-economic status and school-based feeling of working together with the work variables were determined to be effective. In the Reptree method, respectively, computer resources at home, cooperative work, motivation, home computer resources, perceived feedback, number of books at home, and self-schooling variables had a significant effect on mathematics literacy. When the results are examined as a whole, the most effective variables in predicting students' mathematics literacy scores differ according to the method used. According to this, it is suggested that researchers should report results obtained by more than one method instead of a single data mining method. |
Pisa Matematik Okuryazarlığını Tahmin Etmede Veri Madenciliği Yöntemlerinin KullanılmasıGökhan AKSU 1Adnan Menderes Üniversitesi 2Akdeniz Üniversitesi Bildiri No: 35 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı PISA 2015 verileri yardımıyla Matematik okuryazarlığını tahmin etmede veri madenciliği yöntemlerinin uygulanması ve elde edilen sonuçların farklı yöntemler altında karşılaştırılmasıdır. Bu amaç kapsamında PISA2015 sınavına katılan 5896 Türk öğrenci çalışmanın evrenini oluşturmaktadır. Çalışma kapsamında kayıp veri oranının %15 ve üzeri olan değişkenlerin analiz dışında bırakılmasının ardından kayıp veri oranı ihmal edilebilir düzeyde olan değişkenler liste bazında silinerek tam veri matrisi elde edilmiştir. Buna göre çalışma kapsamında analize dahil edilen öğrenci sayısı 4632 olarak belirlenmiştir. Matematik okuryazarlığını tahmin etmek için ilk olarak analize dahil edilecek değişken sayısının belirlenmesi aşamasında Weka programının özellik seçimi (select attribute) yönteminden yararlanılmıştır. Bu aşamada 10 katlı çapraz geçerleme tekniği ile Matematik okuryazarlığını 10 katmanın her birinde başarılı olarak tahmin eden değişkenler MMINS (matematik öğrenme süresi), MOTIVAT (çalışma motivasyonu), HOMEPOS (evdeki kitap sayısı), ICTRES (Evdeki Bilgisayar Kaynakları) ve ESCS (Sosyo-Ekonomik Statü) değişkenleridir. Bunun yanında 10 katmanın 9 katmanında başarılı olan COOPERATE (İşbirlikli çalışma) ve toplam 5 katmanda başarılı olan WEALTH (Ailenin Ekonomik durumu) değişkenleri ile PISA Matematik okuryazarlığı başarı puanlarının tahmin edilmesine karar verilmiştir. PISA başarısını tahmin etmede elde edilen tahminleme sonuçlarının başarısını belirlemede Matlab2017b programından yararlanılmış ve Yapay Sinir Ağları ile eğitim veri setinde %44.41, test veri setinde %42.87, geçerleme veri setinde %43.40 ve toplamda %44.04 başarılı olunduğu belirlenmiştir. Bu işlemin ardından veri madenciliği yöntemleriyle hangi değişkenlerin PISA matematik okuryazarlığı tahmine tmde anlamlı bir etkiye sahip olduğunu belirlemek amacıyla DecisionStump, M5P, Random Tree ve RepTree yöntemleri kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre Decision Stump yöntemiyle sadece Evdeki bilgisayar kaynaklarının etkili olduğu belirlenmiştir. M5P yönteminde sırasıyla evdeki bilgisayar kaynaklarının, sosyo-ekonomik statünün, toplam öğrenme süresi değişkenlerinin etkili olduğu belirlenmiştir. Random tree yönteminde sırasıyla evdeki kitap sayısı, ailenin ekonomik durumu, matematik öğrenme süresi, toplam öğrenme süresi, sosyo-ekonomik statü ve okula ait hissetme ile işbirlikli çalışma değişkenlerinin etkili olduğu belirlenmiştir. Reptree yönteminde ise sırasıyla evdeki bilgisayar kaynakları, işbirlikli çalışma, motivasyon, evdeki eğitsel kaynaklar ile evdeki bilgisayar kaynakları, algılanan geri bildirim, evdeki kitap sayısı ve kendini okula ait hissetme değişkenleri matematik okuryazarlığı üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmuşlardır. Elde edilen sonuçlar bir bütün olarak incelendiğinde öğrencilerin matematik okuryazarlık puanlarını tahmin etmede en etkili değişkenler kullanılan yönteme göre farklılık göstermektedir. Buna göre araştırmacıların tek bir veri madenciliği yöntemi yerine birden fazla yöntem tarafından elde ettikleri sonuçları rapor etmeleri önerilmiştir. |
The training process consists of three main components: the aims and practices of education and the measurement and evaluation. Students learn the subject, deficiencies related to the subject and the realization of conceptual change occur with measurement and evaluation. One of the measurement tools used in the evaluation of the students in the secondary school level is the written exams. Written exams are preferred, it can be said that it is easy to prepare, not to take a long time, and that teachers' predisposition to this exam is effective. In addition, this type of exam can be explained by the students' ability to measure high-level thinking skills. The aim of this study is to determine the opinions of the teachers of Mathematics, Turkish and Science about reducing the number of written exams in secondary schools. The study was carried out with a total of six teachers including two Mathematics, two Turkish and two Science teachers working in a secondary school in Van in the 2018-2019 academic year. The study is designed on the basis of the qualitative research approach, according to the special case method. The data were collected by a semi-structured interview form. The data were analyzed by content analysis. In addition, descriptive analysis was used to support the data obtained by content analysis. As a result of the study, participants stated that decreasing the number of exams decreased the workload of the teachers and increased the quality of the questions in the written exam. In addition, the participants stated that there are many negative aspects of reducing the number of exams. These disadvantages are the decrease of readiness of the students, increase of anxiety level, decrease of working habits, decrease of motivation and decrease of academic achievement. |
Ortaokulda Yazılı Sınav Sayısının Azaltılması Konusunda Öğretmen GörüşleriHasan BAKIRCI 1Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Bildiri No: 158 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Eğitim süreci, eğitimin amaçları ve uygulamaları ile ölçme ve değerlendirme olmak üzere üç temel öğeden oluşmaktadır. Öğrencilerin konuyu öğrenmeleri, konuyla ilgili eksiklerin belirlenmesi ve kavramsal değişimin gerçekleşmesi ölçme ve değerlendirme ile ortaya çıkmaktadır. Ortaokul öğretim kademesinde öğrencilerin değerlendirilmesinde kullanılan ölçme araçlarından birisi de yazılı sınavlardır. Yazılı sınavların tercih edilmesinde; hazırlanmasının kolay olması, uzun zaman almaması ve öğretmenlerin bu sınava olan yatkınlığı etkili olduğu söylenebilir. Bunun yanı sıra bu sınav türünün öğrencilerin üst düzey düşünme becerileri ölçmesinde etkili olması ile açıklanabilir. Buradan hareketle bu çalışmanın amacı, ortaokul kademelerinde yazılı sınav sayısının azaltılması konusunda Matematik, Türkçe ve Fen bilimleri öğretmenlerinin görüşlerini belirlemektir. Çalışma, 2018-2019 eğitim-öğretim güz yarıyılında Van ilinde bir ortaokulda görev yapan iki Matematik, iki Türkçe ve iki Fen bilimleri öğretmeni ile olmak üzere toplam altı öğretmen ile yürütülmüştür. Çalışma, nitel araştırma yaklaşımı temelinde, özel durum yöntemine göre tasarlanmıştır. Veriler, yarı yapılandırılmış mülakat formu ile toplanmıştır. Elde edilen veriler içerik analiz ile çözümlenmiştir. Ayrıca içerik analiz ile elde edilen verileri desteklemek için betimsel analizde faydalanılmıştır. Araştırmanın sonucunda katılımcılar, sınav sayısının azaltılmasının öğretmenlerin iş yükünü azaltması ve yazılı sınavda yer alan soruların niteliğinin artması açısından olumlu olduğunu belirtmişlerdir. Bunun yanında katılımcılar, sınav sayısının azaltılmasının birçok olumsuz yönlerinin olduğunu dile getirmişlerdir. Bu olumsuzluklar, öğrencilerin hazırbulunuşluk düzeylerinin azalması, kaygı düzeyinin artması, çalışma alışkanlıklarının azalması, motivasyonun azalması ve akademik başarısının düşmesi şeklinde sıralanmıştır. Eğitim-öğretim faaliyetleri ile yapılacak düzenlemelerde, daha geniş katılımlı öğretmen, okul müdürü, öğrenci ve veli görüşüne başvurularak bu görüşleri doğrultusunda düzenlemelerin yapılması önerilmektedir. |
In this study, it was aimed to determine the test accessibility levels of the biology questions included in the science test of the PISA exams, which is one of the international tests that should be prepared in order to give the opportunity for all kinds of students to demonstrate their possible competences. Document analysis method is adopted in the study. Among the published PISA questions, biology questions were determined according to the level of secondary education. The test accessibility level scale developed by Kettler, Elliott and Beddow (2009) was used in order to examine the questions. The evaluation process was proceeded by 10 teachers graduated from the undergraduate program of science and biology education who were informed about the level of test accessibility. The data obtained through the scale were analyzed by using descriptive statistical methods and presented as separate tables related to each sub-dimension of the scale. The findings of the study indicate that the PISA biology questions are in good level in the question root and page layout sub-dimension in terms of test accessibility level while the questions were developable at the level of options, visual and introduction sub-dimensions. As a result, exam questions in international exams were examined according to cognitive load theory, test accessibility levels were determined, and suggestions were made for structuring exam questions in terms of cognitive load. |
Pisa Sınavlarında Yer Alan Biyoloji Sorularının Erişilebilirlik Düzeylerinin BelirlenmesiYılmaz KARA 1Bartın Üniversitesi Bildiri No: 360 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmada her türden öğrencinin olası yeterliliklerini sergilemesine fırsat tanıyacak biçimde hazırlanması gereken uluslararası sınavlardan biri olan PISA sınavlarında fen testinde yer alan biyoloji sorularının test erişi düzeylerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Çalışmada doküman inceleme yöntemi benimsenmiştir. Yayınlanan PISA soruları arasından ortaöğretim seviyesine uygun biyoloji soruları belirlenmiştir. Belirlenen soruların incelenmesi için Kettler, Elliott ve Beddow (2009) tarafından geliştirilen Testi Erişi Düzeyi Ölçeği kullanılmıştır. Değerlendirme işlemi, test erişi düzeyi konusunda bilgilendirme yapılmış, fen bilgisi ve biyoloji öğretmenliği lisans programından mezun 10 öğretmen tarafından yapılmıştır. Ölçek aracılığı ile elde edilen veriler betimsel istatistik yöntemleri kullanılarak analiz edilmiş ve ölçeğin her bir alt boyutuna ilişkin ayrı tablolar halinde sunulmuştur. Çalışmada elde edilen bulgular, PISA biyoloji sorularının test erişi düzeyi bakımından soru kökü ve sayfa düzeni alt boyutunda iyi, seçenekler, görsel ve giriş alt boyutlarında ise geliştirilebilir düzeyde olduğuna işaret etmektedir. Sonuç olarak, uluslararası sınavlarda yer alan sınav soruları bilişsel yük kuramına göre incelenmiş, test erişi düzeyleri belirlenmiş ve bilişsel yük bakımından doğru bir biçimde sınav sorularının yapılandırılması için önerilerde bulunulmuştur. |
The result of the İnternational examinations are based on the education of the countries, the level of development, the cognitive levels of the students, the level they are at the moment and the possible situations in the future. The results obtained in teh tests where metacognitive skills such as PİSA and TİMSS are measuredby the OECD are important at this point. When the result of our country are examined, it is understood that our students are behind top cognitive skills compared to many countries. In this context the Science Education Program is being developed with the imprarement of the metacognitive skills of our students and it is beingshaped according to teh changing educational appoaches at national level. Especially, the students use of the information they learned in schools in their daily life to find solitions to the problems that they face with, to co-operate, to think critically. In order to measure the skills aqcuired by the students, the examination system was reorganized and restructed as the Entrance Exam to High School(LGS). In this research, document analysis which is the qualitative research methods was used. The aim of this study for being an example for the teachers and for the students who will have the LGS exam of the 2018-2019 educational year to context of sample questions / which is published by Ministry of Education in October, November, December, January and February) is to determine the level of questions by examining the context, Piaget's Cognitive Thinking Skills and Bloom's Taxonomy. |
Öğrenci Ve Öğretmenlere Sunulan Lgs Örnek Sinav Sorularinin Bloom Taksonomisi Ve Piaget’in Düşünme Becerilerine Göre AnaliziSerdar SEVİNÇ 1ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ 2 Bildiri No: 402 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Uluslar arası uygulanan sınavlar sonucu yapılan analizlerle ülkelerin eğitimini gelişmişlik düzeyi, öğrencilerin bilişsel düzeyleri, şu anda sahip olunan düzey ile gelecekteki muhtemel olacakları durumlar belirlenmektedir. OECD tarafından düzenlenen PİSA ve TİMMS gibi üst bilişsel becerilerin ölçüldüğü sınavlarda alınan sonuçlar bu noktada önem arz etmektedir. Ülkemizin bu sınavlarda aldığı sonuçlar incelendiğinde, öğrencilerimizin üst bilişsel beceriler yönüyle birçok ülkeye göre geride kaldığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda öğrencilerimizin üst bilişsel becerilerini geliştirmek için Fen Eğitim Programı sürekli olarak geliştirilmekte ve ulusal çapta değişen eğitim yaklaşımlarına göre yeniden şekillendirilmektedir. Özellikle öğrencilerin okullarda öğrendikleri bilgileri günlük hayatlarında karşılaştıkları durumlarda kullanmaları, karşılaştıkları problemlere çözüm üretebilmeleri, işbirliği yapabilmeleri, eleştirel düşünebilmeleri adına yaşam temelli öğrenme yaklaşımı ön plana çıkmaktadır. Öğrencilerin kazandıkları becerilerin ölçülmesi için sınav sistemi yeniden düzenlenerek Liselere Giriş Sınavı olarak yeniden yapılandırılmıştır. Bu çalışma da nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi kullanılmıştır. Bu çalışmanın amacı, öğretmen ve öğrencilere 2018-2019 eğitim-öğretim yılında girilecek LGS sınavı için örnek teşkil etmesi açısından MEB tarafından yayınlanan ekim, kasım, aralık, ocak ve şubat örnek sorularının Bağlam, Piaget’in Bilişsel Düşünce Becerileri ve Bloom Taksonomisinin Bilişsel Alan Basamakları açısından incelenerek soru düzeyini belirlenmesidir. |
The purpose of this paper was to empirically identify the students’ contributing factor in their teaching-learning outcome using chemistry as a learning subject.It was observed, studies in chemistry education research mostly focused on teachers’ activities around the content and pedagogy. These studies did not necessarily discussed the need to address the role, the students need to play in classrooms in order to improve their learning outcome from chemistry teaching-learning activities. A sample literature review indicated, there was almost negligible attention to the attitude or learning processes of learners’ towards a better teaching-learning outcome in chemistry.The issue of students’ attitude, perception, and a link of performance in chemistry with attitude and perception drew the attention of us and we felt that it is needed to be addressed within the context of the existing school environment.We presumed that an earlier stages of interaction of students help them developing their attitude towards their school environment. Argument was made that if students are going up in school hierarchy with a continuum of negative attitude then their performance will be hampered. This non interventional study was divided into stages of activities.
|
This study aimed to explore the impact of viewing and evaluating two conceptually conflicting animations on preservice chemistry teachers’ understanding of weak acid-strong base equilibrium reactions. Twenty preservice chemistry teachers first viewed a 4-minute video of a weak acid-strong base equilibrium reaction and then generated a particulate representation of macroscopic phenomenon through storyboarding. A week later, the participants viewed two conceptually conflicting animations concerning the macroscopic phenomenon. In other words, one of the animations was conceptually accurate and the other one was conceptually inaccurate. After viewing these two animations, the participants evaluated and reflected on their accuracy considering important features associated with the equilibrium reaction, the features supported by experimental evidence. Finally, they regenerated storyboards about the same chemical reaction. Participants’ storyboard representations at two data collection points were coded regarding the themes that emerged from the data. The participants’ understanding of acid-base base equilibrium reaction fell into five categories; fully structured, moderately structured, weakly structured, alternatively structured, and no structured. Before viewing the animations, the majority of preservice chemistry teachers (13 of 20) held alternatively structured understanding of acid-base equilibrium reactions. No one showed fully structured understanding, and only 4 of the 20 participants demonstrated weakly structured understanding. After viewing the animations, 2 of the 20 participants developed fully structured understanding of acid-base equilibrium reactions, and 9 of the 20 participants showed moderately structured understanding of this particular phenomenon. However, 7 of the 20 participants still held alternatively structured understanding of acid-base equilibrium reactions. Findings showed improvement in the participants’ understanding of weak acid-strong base equilibrium reaction as they involved in viewing macroscopic representation of the equilibrium reaction, and then comparing and contrasting two conceptually conflicting animations of weak acid-strong base equilibrium reaction. Thus, they included some scientific features from these animations into their second storyboard representations. |
The aim of this study was to investigate the effect of context-based learning (CBL) on students' motivation and chemical literacy related to chemical equilibrium topic. Within a pre-experimental (one group pre-test/post-test) research design, this study was conducted with 92 (67 females and 25 males) grade 11 students in a senior high school in the district of Yogyakarta, Indonesia. Data were collected using a pre/post-test administration of the Context-Based Motivation Scale (CBMS) with 20 items, and the Equilibrium Chemical Literacy Test (ECLT) with 19 contextual open-ended questions. After calculating the students’ responses to the CBMS and the ECLT, their scores were imported into SPSS 21.0™ to run paired samples t-test and descriptive analysis. The results of the study showed that the CBL approach resulted in a better motivation and chemical literacy of chemical equilibrium topic. The use of real-life equilibrium context provided an authentic application of chemistry that made students feel happy and enjoy in the course. The CBL facilitated students to think more analytical and critical that made concepts highly memorable. The current study recommends employing the CBL for different chemistry topics and varied grades in order to improve chemistry learning quality |
This research aims to explore the students’ chemical literacy level on the topic of electrochemistry. This research applied descriptive study with quantitative approach. There were 148 twelfth-grade students from two senior high schools in Yogyakarta, Indonesia taken as the subjects of the research. The data of the students’ chemical literacy levels were collected by using Electrochemistry Chemical Literacy Test (ECLT). This test consists of twenty open-ended questions which cover the concepts related to redox reaction, voltaic cell, electrolysis, and corrosion. For the validity of the test constructed, the researchers conducted experts’ validation.
The students’ responses toward ECLT was assessed quantitatively and then categorized into five levels: illiteracy, nominal, conceptual, functional, and multidimensional. The results of the research show that the students’ chemical literacy level in the fourth concepts tested is varied. In the concept of corrosion, their chemical literacy is categorized in multidimensional level. In the concept of voltaic cell, their chemical literacy is categorized in conceptual and functional level. In the concept of redox reaction, their chemical literacy is categorized in nominal level. Lastly, in the concept of electrolysis, their chemical literacy is still categorized in illiteracy level. Regarding this finding, it is suggested for chemistry teachers to be able to provide appropriate and conducive learning environment for the students during the teaching and learning process in the classroom. So that, the students’ chemical literacy level can be improved. Yet, the results of this research cannot be taken as a conclusive due to the limited number of subjects involved in the data collection.
|
Analogies have been subject to numerous studies in school settings from primary to tertiary level. Analogies are also very useful tools and have an important role in chemistry education as analogies help students comprehend abstract concepts by connecting what they have already known or been familiar with to a new concept or phenomenon. The current study focuses on in-service chemistry teachers’ use of analogies in their classrooms. The aim of this study was to determine how chemistry teachers utilize analogies while teaching chemistry and what particular aspects they take into account in this process. The study conducted with 75 chemistry teachers from different provinces of Turkey. The teachers were selected based on their experience, school types they teach and provinces they were in active duty. An online questionnaire that contains 15 open-ended questions was employed to collect data from the teachers who spread all over the country. The data were analyzed inductively in a hermeneutic process. It is found that only 13 teachers employ analogies in their class directly from a source. Most of them either developed their own analogies or adapted them from another source for their teaching purposes. Interestingly one third of the participants indicated that they generally use analogies in class spontaneously. Another interesting result is that only one third of the participants stated that analogies may also cause ill construction of concepts in students’ minds despite their support in learning and comprehension. It was also found that more than half of the teachers almost always use analogies in verbal form and do not use any other materials eg. picture, animation, etc., accompanying analogies. It can be recommended that teaching materials (textbooks, animations, models etc.) should include more analogies and professional development programs should address these issues to help teachers employ analogies more effectively. |
The content of science education, which is available today, has undergone many changes since the first years of the establishment of the Turkey Republic. To date, it is necessary to briefly address the change in the history of science education programs. Training programs are prepared to answer the following questions: - How should people be educated? - What are the roles of teachers and students in schools? - How should measurement and evaluation be done in schools? - What kind of tools and equipment should be used in schools? The aim of this study is to examine the change of science education program from past to present in historical process. Within the scope of this study, a qualitative research method was used and a document review was conducted. For this study, the Science Education programs prepared by the Ministry of National Education from the past to the present are examined in the historical process. Also theses and various articles were included in this review. In Turkey, it is recognized that there is a significant change considering the historical process of science program. John Dewey, was invited in the process of preparing the new science curriculum in the early years of the Republic of Turkey. A new science program based on Dewey's ideas and Turkey's local needs are regulated. The program was started to be implemented under the name of "1924 Primary School Curriculum Program" where student- centered and experienced learning was carried out. In 1930, science program has been updated according to regional differences in Turkey. The content of the science program has been changed for children living in rural areas and villages. The new program was implemented under the name of "Village Schools Curriculum". This science program is based on the science program shown to children in city centers. In 1926 National Education program, "Nature course and Objects course” were changed to "Natural Science course" in 1936 program. In today's Science Curriculum, firstly the concept of science literacy in 2000, secondly the concept of STEM in 2013 and finally the concept of values education in 2018 are given. Throughout history, not only the name of science has changed, but also the fields of learning, the role of students and teachers, measurement and evaluation approaches, teaching methods and techniques have changed. In this study, a brief history of the science program is presented. The results of this study are thought to contribute to the field. |
Geçmişten Günümüze Fen Programinin GelişimiRecep Akyel 1Dokuz Eylül Üniversitesi 2Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi Bildiri No: 489 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Günümüzde mevcut olan fen bilimleri eğitimi içeriği, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun ilk yıllarından itibaren günün şartlarına bağlı kalarak birçok değişim geçirmiştir. Günümüze kadar fen eğitimi programlarındaki tarih boyunca olan değişime kısaca değinmek gerekmektedir. Eğitim programları aşağıdaki sorulara cevap olacak nitelikte hazırlanır: - İnsanlar nasıl eğitilmelidir? - Okullarda öğretmen ve öğrenciye düşen roller nelerdir? - Okullarda ölçme ve değerlendirme nasıl yapılmalıdır? - Okullarda kullanılacak araç ve gereçler nasıl olmalıdır? Bu çalışmanın amacı Fen bilimleri eğitimi programının geçmişten günümüze kadar geçirdiği değişimin tarihsel süreçte incelenmesidir. Bu çalışmanın kapsamında bir nitel araştırma yönteminden faydalanılmış ve döküman incelemesi yapılmıştır. Bu çalışma için geçmişten günümüze kadar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan Fen Öğretim programları tarihsel süreçte incelenmiştir. Ayrıca tezler ve çeşitli makaleler bu incelemeye dahil edilmiştir. Türkiye'de, Fen Programlarının tarihsel süreci incelendiğinde anlamlı bir değişim olduğu fark edilmektedir. John Dewey, Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında yeni fen programının hazırlanması sürecinde davet edilmiştir. Dewey'in fikirlerine ve Türkiye'nin yerel ihtiyaçlarına göre yeni bir fen programı düzenlenmiştir. Öğrenci merkezli ve yaparak yaşayarak öğrenmenin gerçekleştirildiği "1924 İlk Mektep Müfredat Programı" adı altında program uygulanmaya başlanmıştır. 1930 yılında, Türkiye'deki bölgesel farklılıklara göre fen programı güncellenmiştir. Kırsal bölgede ve köyde yaşayan çocuklar için fen programının içeriği değiştirilmiştir. Yeni program "Köy Mektepleri Müfredat Programı" adı altında uygulanmıştır. Bu fen programı hazırlanırken şehir merkezlerinde çocuklara gösterilen fen programı temel alınmıştır. 1926 Milli Eğitim programında yer alan "Tabiat dersi ve Eşya dersi", 1936 programında "Tabiat Bilgisi dersi" olarak değiştirilmiştir. Günümüzdeki Fen Öğretim programında, ilk olarak 2000 yılında Fen okur-yazarlığı kavramı, ikinci olarak 2013 yılında STEM kavramı ve son olarak 2018 yılında değerler eğitimi kavramı yer verilmiştir. Tarih boyunca zamanlar sadece fen dersinin adı değişmemiş, öğrenme alanları, öğrenci ve öğretmenin rolü, ölçme değerlendirme yaklaşımları, öğretim yöntem ve teknikleri de değişmiştir. Bu çalışmada günün ihtiyaç ve şartlarına göre değişen fen programının kısa bir tarihçesi sunulmuştur. Bu çalışmada ortaya konan sonuçların alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir. |
The purpose of this study is to investigate the effect of Cooperative Learning-based Microteaching (CLM) on preservice science teachers’ science teaching efficacy beliefs. Nonequivalent control group design was used. 64 preservice teachers, 33 from control and 31 from experimental group, participated in the study. In the control group, preservice teachers planed and implemented lessons based on constructivist approach while in the experimental group, the lessons were expected to be designed and taught through cooperative learning. Science Teaching Efficacy Belief Instrument Form B (STEBI-B) involving two factors as “personal science teaching efficacy” and “science teaching outcome expectancy” was used to measure the participants’ science teaching self-efficacy. It was administered as pre and post-test to the groups. Pre- and post-STEBI-B scores were analyzed through MANOVA. In addition, the participants were expected to define cooperative learning in written form after the treatment. The answers of the students were analyzed by content analysis. The groups were compared according to the percentage of these categories observed. Based on the results, there was no significant difference between the groups in terms of pre-STEBI-B scores, F(2,61)=0.352, p˃0.05 Wilks’ Lambda =0.989 and post-STEBI-B results, F(2,61)=0.8, p˃0.05 Wilks’ Lambda =0.974, partial η2=0.026. However, outcome expectancy scores of both groups were increased after the microteaching. According to the analysis of definitions, almost half of the students in the experimental group (45.2%) provided complete definitions while majority of the control group students (69.7%) presented incomplete definitions. In conclusion, CLM has no effect on preservice teachers’ science teaching self-efficacy compared to microteaching involving constructivist lessons. However, both pedagogies improved participants’ outcome expectancy. Comparison of cooperative learning definitions implies that students in the experimental group understood the existence and content of common goals in cooperative group work better. |
Işbirlikli Öğrenmeye Dayalı Mikroöğretim Uygulamalarının Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Fen Öğretimine Yönelik Öz-Yeterliklerine EtkisiGizem YILDIZ 1Çukurova Üniversitesi Bildiri No: 100 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmanın amacı; İşbirlikli öğrenmeyi temel alan Mikroöğretim Uygulamalarının (İMU) fen bilgisi öğretmen adaylarının fen öğretimine yönelik öz-yeterlikleri üzerine etkisini incelemektir. Araştırmada yarı-deneysel desenlerinden eşleştirilmemiş kontrol gruplu desen kullanılmıştır. Araştırma, kontrol grubunda 33, deney grubunda 31 olmak üzere toplamda 64 fen bilgisi öğretmen adayıyla yürütülmüştür. Araştırmanın kontrol grubunda Yapılandırmacı yaklaşımı temel alan Mikroöğretim Uygulamaları (YMU), deney grubunda ise İMU yapılmıştır. Katılımcıların fen öğretimine ilişkin öz-yeterliklerini ölçmek üzere Fen Öğretimine Yönelik Öz-Yeterlik İnancı Ölçeği Form B (STEBI-B) kullanılmıştır. STEBI-B’nin “fen öğretiminde kişisel öz-yeterlik” ve “fen öğretiminde sonuç beklentisi” olmak üzere 2 alt boyutu bulunmaktadır. STEBI -B her iki gruba ön-test ve son test olarak uygulanmıştır. Ön ve son-test STEBI-B puanları MANOVA ile analiz edilmiştir. Buna ek olarak öğretmen adaylarından yazılı bir şekilde işbirlikli öğrenmeyi tanımlamaları istenmiştir. Bu soruya verilen cevaplar içerik analizi ile analiz edilmiş, oluşan kategorilerin yüzdeleri gruplar arasında kıyaslanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, deney ve kontrol grubu öğrencileri arasında ön-test STEBI-B açısından anlamlı bir farklılık bulunmamıştır, F(2,61)=0.352, p˃0.05 Wilks’ Lambda =0.989. Son-test STEBI-B puanlarının analiz sonuçlarına göre ise göre gruplar arasında her iki alt boyut açısından da fark olmadığı tespit edilmiştir, F(2,61)=0.8, p˃0.05 Wilks’ Lambda =0.974, kısmi η2=0.026. Ancak her iki grubun sonuç beklentisi puanlarında mikroöğretim sonunda artış gözlenmiştir. İşbirlikli öğrenme tanımının analizleri göstermiştir ki deney grubunun yarıya yakını (%45.2) tam tanım yaparken, kontrol grubunun büyük çoğunluğu (%69.7) eksik tanım yapmıştır. Sonuç olarak, işbirlikli öğrenme yöntemini temel alan mikroöğretim uygulamalarının yapılandırmacı yaklaşımı temel alan mikroöğretim uygulamalarına kıyasla fen öğretimine ilişkin öz-yeterliğe etkisi olmadığı söylenebilir. Diğer yandan her iki yöntemin de katılımcıların sonuç beklentisini arttırdığı görülmüştür. İşbirlikli öğrenmenin tanımıyla ilgili sonuçlara bakıldığında ise deney grubundaki öğrencilerin işbirlikli grup çalışmasındaki ortak hedeflerin varlığını ve kapsamını daha iyi anladığı söylenebilir. |
Bu araştırmanın amacı Fen, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik (FeTeMM) eğitim yaklaşımına yönelik uygulanan bir FeTeMM etkinliği ile ilgili öğrenci görüşlerini belirlemektir. Bu doğrultuda araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2017-2018 eğitim-öğretim yılında Giresun Bilim ve Sanat Merkezinin lise seviyesinde öğrenim gören toplam 6 özel yetenekli öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, 11 sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Yarı yapılandırmış görüşme formunda yer alan soruların geçerliliğinin sağlanması için uzman görüşlerinden faydalanılmıştır. Verilerin analizi içerik analizine göre çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda özel yetenekli öğrencilerin FeTeMM etkinliği ile ilgili görüşlerinden; etkinliğin kendilerine günlük hayat problemlerine çözüm üretme noktasında birçok beceri kazandırdığı, derse yönelik ilgilerinin artmasını sağladığı ve birbirinden bağımsız olarak görünen birçok disiplinin aslında birbiriyle yakın ilişki içinde olduğunu ve disiplinlerin bütünleşmesini sağladığını fark ettikleri sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlara paralel olarak özellikle bilim ve sanat merkezlerinde öğrenim gören öğrencilerin günlük hayat problemlerinin çözüme kavuşturulmasına yönelik birçok disiplinin bütünleştirilmesiyle oluşan FeTeMM etkinliklerini daha yoğun ve uzun vadede uygulanmasına yönelik çalışmaların yapılması önerilmektedir. |
Bilim Ve Sanat Öğrencilerinin Fetemm Temelli Etkinlikler Hakkındaki Görüşleri: Diyabetik Ayak Yaraları ÖrneğiDerya Erdemir Yılmaz 1Giresun Bilim ve Sanat Merkezi 2Giresun Üniversitesi Bildiri No: 132 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmanın amacı Fen, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik (FeTeMM) eğitim yaklaşımına yönelik uygulanan bir FeTeMM etkinliği ile ilgili öğrenci görüşlerini belirlemektir. Bu doğrultuda araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2017-2018 eğitim-öğretim yılında Giresun Bilim ve Sanat Merkezinin lise seviyesinde öğrenim gören toplam 6 özel yetenekli öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, 11 sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Yarı yapılandırmış görüşme formunda yer alan soruların geçerliliğinin sağlanması için uzman görüşlerinden faydalanılmıştır. Verilerin analizi içerik analizine göre çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda özel yetenekli öğrencilerin FeTeMM etkinliği ile ilgili görüşlerinden; etkinliğin kendilerine günlük hayat problemlerine çözüm üretme noktasında birçok beceri kazandırdığı, derse yönelik ilgilerinin artmasını sağladığı ve birbirinden bağımsız olarak görünen birçok disiplinin aslında birbiriyle yakın ilişki içinde olduğunu ve disiplinlerin bütünleşmesini sağladığını fark ettikleri sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlara paralel olarak özellikle bilim ve sanat merkezlerinde öğrenim gören öğrencilerin günlük hayat problemlerinin çözüme kavuşturulmasına yönelik birçok disiplinin bütünleştirilmesiyle oluşan FeTeMM etkinliklerini daha yoğun ve uzun vadede uygulanmasına yönelik çalışmaların yapılması önerilmektedir. |
The aim of our study; The aim of this course is to make an activity in which students can participate together with their families at home by using scientific process skills and engineering design cycle. In the event, families were invited by informing content. This content includes the content of the eğitim Coolest Vehicle ası project competition training content. In the content of the training, there are project steps to test and develop scientific process skills. The participants were asked to design a vehicle using the steps given. The most important element for this design is the design of a vehicle using products such as paper, pet bottle cap, tape, trash skewer, pipette, cardboard, balloon, which are listed as recyclable materials. Families have been invited to present this tool as a competition in the school by performing all the trial and improvement steps. The main objective of this project is to increase the sharing of parents by spreading STEM education from private to general and to make a multi-faceted contribution to student development. Target audience; primary school, secondary school students and their families. The purpose of the identified audience is to increase the efficiency of scientific participation in STEM activities with parental participation. As a result of the introduction of primary school student science course, 21 families from the 3rd grade to the end of the 4th year and 24 family volunteers from the 5th grade and the 8th grade from the middle school students participated as volunteers. In conclusion; It has been observed that it increases the communication and sharing of children with family. |
Havali Aracim-Okul-Aile Işbirlikli Stem EtkinliğiAslı YILDIZ 1Özel Teknoloji Fen Okulları Bildiri No: 255 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Çalışmamızın amacı; bilimsel süreç becerilerini ve mühendislik tasarım döngüsünü kullanarak öğrencilerin evde aileleri ile birlikte katılabileceği bir etkinlik yapmaktır. Etkinlikte aileler bilgilendirme içeriği verilerek davet edilmiştir. Bu içerikte, “Havalı Aracım” proje yarışması eğitim içeriği yer almaktadır. Eğitim içeriğinde, bilimsel süreç becerilerini deneyebilecek ve test ederek geliştirebilecekleri proje adımları bulunmaktadır. Katılımcılardan, verilen adımları kullanarak bir araç tasarlamaları istenmiştir. Bu tasarım için gerekli unsurlardan en önemlisi liste edilmiş geri dönüştürülebilir malzemeler olan kâğıt, pet şişe kapağı, bant, çöp şiş, pipet, karton, balon gibi ürünleri kullanarak bir araç tasarımıdır. Bu araç tüm deneme ve iyileştirme adımları yapılarak okulda yarışma olarak sunulması için aileler davet edilmiştir. Bu projenin temel hedefi STEM eğitimini özelden genele yayarak veli paylaşımını arttırmak ve öğrenci gelişimine çok yönlü katkı sağlamaktır. Hedef kitleyi; ilkokul, ortaokul öğrencileri ve aileleri oluşturmaktadır. Belirlenen kitlenin amacı STEM etkinliklerinde ebeveyn katılımı ile verimli zaman geçirme ve bilimsel paydaşlığı arttırmaktır. İlkokul öğrenci seviyesi fen bilimleri dersi giriş sebebi ile 3. sınıftan 4. sınıfın sonuna kadar 21 aile, ortaokul öğrenci seviyesi 5. sınıf ile 8. sınıf aralığındaki 24 aile gönüllü olarak katılım sağlamıştır. Sonucunda; yapılan tasarımlar ile aile çocuk iletişim ve paylaşımını arttırdığı gözlemlenmiştir. |
The rapid progress of technology has allowed many new technologies to enter our lives. The use of new technologies in different fields of science affects the economies and development levels of countries. This situation led to the need to raise the individuals with 21st century skills who can use these technologies and transform the information they have learned into innovative products, inventions and projects. STEM education, which aims to teach the disciplines of science, technology, mathematics and engineering in a holistic manner, has started to take part in the curricula of countries with the expectation that it will respond to this need. In recent years in Turkey, the studies in STEM education have increased steadily over. In STEAM, where art is integrated into STEM disciplines, studies in our country are very limited. In this study, it is aimed to explain an example design developed in terms of science, technology, engineering, art and mathematics dimensions. In the study, a moving and three dimensional art work was designed by using metal materials composed of industrial wastes. When making the sculpture, the theme of environmental consciousness was emphasized, importance of recycling was expressed, gear system, pulleys, motorized mechanical system was formed, balance center was calculated, and calculations were made to be able to rotate in different rotations and directions. STEAM dimensions of the study are explained and the required expertise information is given. The study, which is an example of a STEAM implementation, is expected to benefit researchers and STEM trainers as a concrete example of the integration of disciplines in particular. By examining the STEAM dimensions of the study, it is thought that the researchers will contribute to the consolidation of the gains in the field information used in the study. |
Endüstriyel Atik Metallerden Hareketli Heykele: Steam Uygulamasi ÖrneğiGONCA KEÇECİ 1FIRAT ÜNİVERSİTESİ Bildiri No: 348 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Teknolojinin hızlı ilerleyişi bir çok yeni teknolojinin hayatımıza girmesini sağlamıştır. Yeni teknojilerin bilimin farklı alanlarında kullanılması ülkelerin ekonomilerini, gelişmişlik seviyelerini etkilemektedir. Bu durum bu teknolojileri kullanabilen, öğrendikleri bilgileri yenilikçi ürünlere, buluşlara, projelere dönüştürebilen, 21.yy becerilerine sahip bireyleri yetiştirme ihtiyacını doğurmuştur. Fen, teknoloji, matematik ve mühendislik disiplinlerinin bütüncül olarak öğretilmesinin amaçlandığı STEM eğitimi de bu ihtiyaca cevap vermesi beklentisi ile ülkelerin öğretim programlarında yer almaya başlamıştır. Son yıllarda Türkiye’de de STEM eğitimi üzerine araştırmaların giderek arttığı görülmektedir. STEM disiplinlerine sanatın entegre edildiği STEAM konusunda ise ülkemizdeki çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bu çalışmada geliştirilen örnek bir tasarımın, fen, teknoloji, mühendislik, sanat ve matematik boyutları açısından açıklanması amaçlanmıştır. Çalışmada endüstriyel atıklardan oluşan metal malzemeler kullanılarak, hareketli ve üç boyutlu bir sanat eseri tasarlanmıştır. Heykelde çevre bilinci teması vurgulanmış, geri dönüşümün önemi ifade edilmiş, dişli çarklar, kasnaklar, motordan oluşan mekanik bir sistem oluşturulmuş, denge merkezi hesaplanmış, farklı devir ve yönlerde dönebilmesi için hesaplamalar yapılmıştır. Çalışmanın STEAM boyutları açıklanmış, gereken uzmanlık bilgileri verilmiştir. STEAM uygulaması örneği olan çalışmadan, araştırmacılarının ve STEM eğitmenlerinin özellikle disiplinlerin bütünleştirilmesinin somut bir örneği olarak faydalanması beklenmektedir. Çalışmanın STEAM boyutlarının incelenmesiyle, araştırmacıların çalışmada kullanılan alan bilgilerine yönelik kazanımların pekiştirilmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. |
The Science Teaching course, one of the courses aim to gain experience to science teacher candidates with the teaching practices towards knowledge and skills in the theoretical before the school environment, includes the processes that developing a lesson plan and implementing the plan with their peers. As well as responsible lecturers' assessments, it is believed that teacher candidates' self-assessments towards their experiences during the course process will give more realistic results about their professional development. In this context, it is aimed to examine the science teacher candidates' self-assessments towards the implementations which they carried out within the scope of Science Teaching course. 40 teacher candidates participated in the study in groups of two and designed a teaching environment by developing a lesson plan based on the 5E model. In this survey study, a self-assessment form, consisting of 10 open-ended questions within the determined dimensions and sub-dimensions, was used as data collection tool. The data were subjected to descriptive analysis based on the dimensions that the form was structured. In the analyses, while categories, in which 5E model phases, course of proceeding, encountered problems and easy aspects of the process were revealed under the theme of preparation process; coordination and harmony in group work and disagreement categories under the group communication theme, and experiences and deficiencies categories under the professional competence theme were determined. The data were classified under positive and negative dimensions categories under the classroom communication, implementation process and end of the implementation process themes. Besides, teacher candidates' opinions were determined in their self-assessment forms under three themes that peers' views about implementation process and responsible teacher candidates, the contribution of the process to professional development and daily life, and attempt to solve encountered communication problems themes. The analysis process continues within the framework of these themes. |
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Öz-Değerlendirmelerinin Çeşitli Kriterler Altında IncelenmesiBahar Candaş 1TRABZON ÜNİVERSİTESİ Bildiri No: 107 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Fen Bilgisi öğretmen adaylarının teorik derslerde kazandıkları bilgi ve becerilere yönelik, okul ortamından önce öğretim uygulamalarıyla deneyim kazanmalarını amaçlayan derslerden biri olan Fen Bilimleri Öğretimi dersi, adayların konunun içeriğine uygun ders planı geliştirme ve geliştirilen planı akranları önünde uygulama süreçlerini içermektedir. Öğretmen adaylarının, ders süreci içerisinde öğretmen rolüyle geçirdikleri yaşantıların dersin sorumlu öğretim elemanlarının yanı sıra adayların kendileri tarafından da incelenmesinin mesleki gelişimleri hakkında daha gerçekçi sonuçlar vereceğine inanılmaktadır. Bu bağlamda, çalışmada, Fen Bilgisi öğretmen adaylarının Fen Bilimleri Öğretimi dersi kapsamında gerçekleştirdikleri uygulamalara yönelik öz değerlendirmelerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç kapsamında çalışmaya 40 öğretmen adayı katılmış ve iki kişilik gruplar halinde kendilerine verilen kazanıma yönelik 5E modeline uygun ders planı geliştirerek öğretim ortamı tasarlamışlardır. Geliştirilen ders planlarını akranlarına bir ders saatlik öğretim uygulaması şeklinde sunmuşlardır ve adaylardan öz değerlendirme formunu bireysel olarak tamamlamaları istenmiştir. Tarama yöntemiyle gerçekleştirilen çalışmada, veri toplama aracı olarak belirlenen boyutlar ve alt boyutlar çerçevesinde 10 açık uçlu sorudan oluşan öz değerlendirme formu kullanılmıştır. Form, önceki yıllarda bu dersi alarak öz değerlendirme raporlarını yazan öğretmen adaylarının karşılaştıkları sorunlar ve ders yürütücülerinin adaylardan beklentileri temel alınarak hazırlanmıştır. Veriler, formun yapılandırıldığı boyutlar çerçevesinde betimsel analize tabi tutulmuştur. Analizlerde, hazırlık süreci teması altında 5E modelinin aşamaları, sürecin işleyişi, karşılaşılan sorunlar ve sürecin kolay yönleri kategorileri açığa çıkarken, grup içi iletişim teması altında grup içi uyum ve anlaşmazlıklar, mesleki yetkinlik temasında deneyimler ve fark edilen eksiklikler kategorileri belirlenmiştir. Sınıf içi iletişim, uygulama süreci ve uygulama sonu değerlendirme temalarında ise veriler olumlu ve olumsuz boyutlar kategorileri altında sınıflandırılmıştır. Ayrıca, sınıfın uygulama sürecine ve uygulamayı gerçekleştiren öğretmen adaylarına yönelik görüşleri, mesleğe ve günlük hayata katkılar ve karşılaşılan iletişim sorunlarını çözmeye yönelik girişimler temaları altında da öğretmen adaylarının görüşlerinin açığa çıktığı belirlenmiştir. Bu temalar çerçevesinde analiz süreci devam etmektedir. |
"The Little Prince" by the teacher in the lecture assuming is an educational software. There is a page told the usage of the subject on the main screen.The student who is in the software starts with the telling the subject. The Little Prince introduces himself and tells the planet's danger because of the global warming and calls the students to travel for the discovery of the planet.The Little Prince learns the qualifications each of the planet hanging around the planets.The pages butons ara arranged according to students'speed of learning styles.After the revision draq and stop exercise is done for he students. With this exercise the student notices his false and true tryings immemdiately.To measure the students' condition they are oriented from test butons to test exercise. The feedback is given to the students after that. The process of the software program was planned with science teachers and us.The subject was chosen by the Science teachers according to needs of students.It effects negatively the students because they can't make the abstract things to concrete ones.The planets subject is included concrete needs. This exercise was made to revise the subject by the Science Teachers. According to analyzes of the students. It was learned that their interest is "Science". the characters and exercises were planned accordin to their interest in the software. The software stage chart was composed by the Science Teachers. The development and Educational Software: It was given one computer for every class and one computer for every student, also it was planned according to every student's individuality. Educational software, animation drawing, coding and their arrangements were made by us. The specific points of the animation were applied to the students, by oftering the expert. |
Küçük Prens Ile Uzay KeşfiMerziye Çorlu 1Özel Yeni Teknolojiler Eğitim Kurumları Ortaokulu 2Özel İsabet Okulları Bildiri No: 257 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
" Küçük Prens İle Uzay Keşfi " adlı eğitim yazılımı öğrencinin derste öğretmen tarafından konunun anlatılmış ve öğrenmiş olduğu varsayılarak Tekrar - Alıştırma amacıyla hazırlanmış bir eğitim yazılımıdır. Yazılımın giriş ekranında uygulamanın kullanımının anlatıldığı bir sayfa bulunmaktadır. Sayfadan uygulamaya yönlendirilen öğrenci konu anlatımı ile uygulamaya başlar.Küçük Prens kendini tanıtarak küresel ısınmadan dolayı gezegenimizin tehlikede olduğunu söyler ve öğrencileri uygun yaşam koşulları olan gezegen keşfine seyahate çıkmaya çağrıda bulunur. Küçük Prens bütün gezegenleri karışık sırayla gezerek her bir gezegenin özelliklerini öğrenir. Öğrencinin bireysel öğrenme hızına uygun öğretim sağlayabilmek için sayfa geçişlerinin kontrolleri ileri, geri ve yenileme butonları ile sağlanmıştır. Konu tekrarı bittikten sonra kazanımların pekiştirilmesi amacıyla gezegenleri sürükle bırak alıştırması yapılır. Bu alıştırma da öğrenci doğru yanlış ve deneme sayısını eş zamanlı olarak görür. Öğrenmenin ölçülebilmesi için test butonundan test alıştırmasına yönlendirilir. Test sonuçlarına bakılarak öğrencilere geri bildirim verilir. Dört devlet okulunda 200 öğrenciye uygulanmıştır. Yazılımın geliştirme süreci ise bizimle ve uygulama öğretmenleri iş birliğinde planlanmıştır. Konu Fen Bilimleri öğretmenleri tarafından ihtiyaç durumlarına uygun belirlenmiştir. Öğrenme öğrencilerin, soyut öğrenmeleri somutlaştıramaması öğrenme sürecini olumsuz etkilemektedir. Gezegenler konusu somutlaştırma ihtiyacı içermektedir.Öğrenme nesnesinin türü, ders planı kapsamında anlatılmış konuya destek olmak için Fen Bilimleri Öğretmenleri tarafından tekrar-alıştırma uygulaması olarak belirlenmiştir. Öğrencilere yapmış olduğumuz öğrenen analizi sonuçlarına göre: Öğrencilerin büyük çoğunluğunun ilgi alanlarının 'Bilim' olduğu saptanmıştır. Yazılımın tekrar ve alıştırma kısımlarında karakterler ve pekiştireçler buna uygun planlanmıştır. Konu Alan Uzmanı Fen Bilimleri öğretmenlerimiz ile kurgunun oluşturulmasının ardından yazılım akış şeması oluşturulmuştur. Eğitim Yazılımının Geliştirilmesi: Her sınıfa bir bilgisayar ve her öğrenciye bir bilgisayar yaklaşımına uygun,bireysel ilerleme hızı dikkate alınarak planlanmıştır.Eğitim yazılımı animasyon çizimi, kodlama ve planlaması tarafımızdan yapılmıştır.Animasyonun belirli noktaları Konu Alanı Uzmanının fikrine sunularak öğrencilere uygulanmıştır. |
Instructional materials are the tools that generally used to realize instructional objectives, embody abstract concepts, provide multi- learning environments and facilitate remembering. It is easier to understand concepts and establish relations between concepts by using instructional materials in science courses which includes many abstract concepts. The aim of this study is to determine the instructional materials that pre-service science teachers expect to use in their courses and their reasons when they start their profession. The sample of the study consisted of 81 pre-service science teachers in the Department of Science Education at the Faculty of Education in the academic year of 2018-2019. An open- ended questionnaire was used to collect data. Descriptive analysis was used in data analysis. When the data obtained from open-ended questions were examined, it was determined that instructional materials which pre-service science teachers thought to use the most were the worksheets, semantic feature analysis and the 3D materials. Reasons why they want to use these materials were to attract students' attention, to enable them to be active in the course, to enable individual work and to provide permanent learning. In addition, it was determined that instructional materials that teacher candidates thought to use at least were fishbone, Vee diagram, puzzles and concept cartoons. Reasons for preferring to use these materials at least were; they were difficult to prepare, time consuming and that they were not instructive for students. |
Fen Bilimleri Öğretmen Adaylarının Öğretim Materyalleri Ve Kullanımı Hakkındaki Görüşlerinin BelirlenmesiHabibe Karaçengel 1Trabzon Üniversitesi Bildiri No: 278 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Öğretim materyali genel olarak öğretim hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla kullanılan, soyut kavramları somutlaştıran, çoklu öğrenme ortamı sağlayan, hatırlamayı kolaylaştıran araçlardır. Birçok soyut kavram içeren fen bilimleri dersinde de öğretim materyalleri kullanılarak kavramların anlaşılması ve kavramlar arası ilişkilerin kurulması kolaylaşmaktadır. Bu çalışmanın amacı, fen bilimleri öğretmen adaylarının mesleğe başladıklarında derslerinde kullanmayı düşündükleri öğretim materyallerini nedenleriyle birlikte belirlemektir. Çalışmanın örneklemini 2018-2019 öğretim yılında Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği Ana bilim Dalında öğrenim gören 81 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak açık uçlu sorulardan oluşan anket kullanılmıştır. Veri analizinde betimsel analizden yararlanılmıştır. Açık uçlu sorulardan elde edilen veriler incelendiğinde öğretmen adaylarının en çok kullanmayı düşündükleri öğretim materyallerinin çalışma yaprağı, anlam çözümleme tablosu ve üç boyutlu materyaller olduğu belirlenmiştir. Bu materyalleri kullanmayı isteme nedeni olarak öğrencilerin dikkatini çekme, derste aktif olmalarını sağlama, bireysel çalışmaya imkan sağlama, kalıcı öğrenmeyi sağlama gibi sebepleri ortaya koymuşlardır. Ayrıca, öğretmen adaylarının en az kullanmayı düşündükleri öğretim materyallerinin balık kılçığı, V Diyagramı, bulmaca ve kavram karikatürü olduğu belirlenmiştir. Bu materyalleri en az kullanmayı tercih etme nedeni olarak ise hazırlanışının zor olması, zaman alıcı olması ve öğrenciler için öğretici olmadığını düşünmeleri olduğu görülmüştür. |
This study, which aims to get the opinions of secondary school students about the nature of science, is a qualitative research and it is a case study. The research group of the study was 46 students in 6th, 7th and 8th grades in secondary schools in Bursa. While sampling was done, purposive sampling and criterion samples were used in the study. The main criterion was to have completed the application form for the students participating in the Science Camp for Young Inventors project and to take place in the regions with low socio-economic level. Nature of Science Scale, which contains 8 open-ended questions was used in the study. The data collection tool includes fully structured questions to identify students' views on the nature of science. Descriptive analysis method was used to analyze the data. Descriptive analysis is a data analysis method in which the data is summarized and interpreted according to the predetermined themes (Yıldırım & Şimşek, 2005). In addition, Özcan (2013) made a Grade Rating Key for the analysis of the questionnaire. As a result of the analysis of the views of middle school students about the nature of science, the following conclusions are reached: Some of the students reported that scientific knowledge was accurate and therefore never changed, and that scientists' ideas were absolutely correct. This result shows that students do not have enough knowledge about the inferential nature of science. In the question of whether scientists are using their imagination, some of the students stated that scientists did not use their imagination in their studies. No meaningful difference was observed in the question of the definition of science in the measurement tool at the grade level of the students. |
Tübitak-4004 Programı Kapsamında Desteklenen “genç Mucitlere Yönelik Bilim Kampı” Projesine Katılan Ortaokul Öğrencilerinin Bilimin Doğası Hakkındaki GörüşleriTuğba KÖŞNEK 1Uludağ Üniversitesi Bildiri No: 281 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Ortaokul öğrencilerinin bilimin doğası hakkındaki görüşlerini almayı amaçlayan bu çalışma nitel bir araştırma olup deseni durum çalışmasıdır. Durum çalışmaları, özellikle değerlendirme süreçleri gibi birçok alanda kullanılan, araştırmacının bir durumu, sıklıkla da bir problemi, süreci ya da bir veya daha fazla bireyi derinlemesine analiz ettiği bir araştırma desenidir (Creswell,2017). Durum çalışmalarında, bir durum ile alakalı çeşitli etkenlerin ilgili durumdan nasıl ve ne kadar etkilendiği üzerinde çalışılır (Yıldırım & Şimşek, 2005). Araştırmanın çalışma grubunu, Bursa ilinde MEB’e bağlı ortaokullarda öğrenim gören 6, 7. ve 8. sınıf 46 ortaokul öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklem grubu seçilirken sırasıyla amaçlı örneklem ve ölçüt örneklem kullanılmıştır. “Genç Mucitlere Yönelik Bilim Kampı” projesinde katılımcı olarak katılan öğrencilerin seçiminde projeye başvuru formunu doldurmuş olmaları ve öğrenim gördüğü okulun sosyo-ekonomik düzeyi düşük bölgelerde yer alması temel ölçüt olarak belirlenmiştir. Veri toplama aracı olarak, çalışmada, 8 açık uçlu sorudan oluşan “Bilimin Doğası Ölçeği” kullanılmıştır. Veri toplama aracında, öğrencilerin bilimin doğasına ilişkin görüşlerini belirlemeye yönelik tam yapılandırılmış sorular yer almaktadır. Verilerin analizinde betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Betimsel analiz, verilerin daha önceden belirlenmiş temalara göre çözümlenerek okuyucunun anlayabileceği şekilde özetlendiği ve yorumlandığı bir veri analiz yöntemidir (Yıldırım ve Şimşek, 2005). Ayrıca anketinin analizi için Özcan (2013) tarafından geliştirilen Dereceli Puanlama Anahtarından yararlanılmıştır. Ortaokul öğrencilerinin bilimin doğasına ilişkin görüşlerinden elde edilen analizler neticesinde şu sonuçlara varılmıştır: Öğrencilerin bir kısmı, bilimsel bilginin kesin doğru olduğuna ve dolayısıyla asla değişmeyeceğine ve bilim adamlarının fikirlerinin kesinlikle doğru olduğuna yönelik görüş bildirmişlerdir. Bu sonuç öğrencilerin bilimin çıkarımsal doğası hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıklarını göstermektedir. Bilim adamlarının hayal güçlerini kullanıp kullanmadıklarına yönelik soruda öğrencilerin bazıları, bilim adamlarının çalışmalarında hayal güçlerini kullanmadıkları yönünde görüş bildirmişlerdir. Ölçme aracında yer alan bilimin tanımı ile ilgili soruya öğrencilerin sınıf düzeyi noktasında anlamlı bir fark görülmemiştir. |
The purpose of this study is to analyze the prospective physics teachers’ perceptions of the concepts of work, power, and energy and to determine the compatibility of these perceptions with institutional expectations. The sample of the study is composed of senior students of Karadeniz Technical University Fatih Faculty of Education and the students of the department of physics enrolled a pedagogical formation program as well. In this study, characteristics of the learning environments of work, power and energy concepts at university level and the perception of teacher candidates about this concept are compared. The characteristics of the teaching activities are determined by analyzing the source books and the pre-service teachers' perceptions of the related concepts are determined by using an achievement test consisting of open-ended questions. The data obtained were analyzed comparatively based on the praxeological approach and it was determined that individual percepons of prospective teachers about work power and energy concept did not comply with the institutional expectations. |
Fizik Öğretmen Adaylarinin Iş Güç Ve Enerji Kavramlarini Algilama Durumlarinin AnaliziEsra Çepni 1 2Karadeniz Teknik Üniversitesi Bildiri No: 493 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı, fizik öğretmen adaylarının, gelecekte öğretiminden sorumlu olacakları, ‘iş, güç ve enerji’ kavramlarını algılama durumlarını analiz etmek ve bu algıların kurumsal beklentilerle uyumunu ortaya koymaktır. Araştırmanın örneklemini Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Fizik öğretmenliği son sınıf öğrencileri ve formasyon eğitimine devam eden fizik bölümü son sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Çalışmada iş güç ve enerji kavramının üniversite seviyesindeki öğretimi ve öğretmen adaylarının bu kavramı algılama durumları karşılaştırılmıştır. Araştırmada ilgili kavramların öğretim durumlarının özellikleri kaynak kitaplar analiz edilerek belirlenmiştir; öğretmen adaylarının ilgili kavramları algılama durumları çalışma kapsamında hazırlanan açık uçlu sorulardan oluşan başarı testi uygulanarak ortaya konulmuştur. Elde edilen veriler prakseolojik yaklaşım temelli karşılaştırmalı olarak analiz edilmiş ve öğretmen adaylarının iş güç ve enerji kavramına yönelik bireysel algılamalarının kurumsal beklentiler ile uyum sağlamadığı belirlenmiştir. |
In this study, life/context-based physics subject matter knowledge including mechanics-electric-magnetism-electronics-mechatronics is often present with a situated of cognitive cognition in the socio-cultural, professional, academic life areas of individuals. In this respect, different conceptual frameworks of physics within the cultural codes belong to multiple disciplines; applications are considered worthy of research in terms of their meanings. As first, the situated knowledge of the physics developed by the participants specific to the nature of their cultural contexts were examined from a multidisciplinary perspective. As second, independent multidisciplinary experiences of the same group of participants were gathered together and interdisciplinary integrated learning and transfer opportunities were evaluated. The problem of the study is discussed within these two-sub-dimensions. Qualitative research approach has been adopted in terms of its suitability to the nature of its problem, in this study ethnographic method and case study method was used, respectively. The sample group was determined as 7 people in terms of suitability for the study purpose and methodology.The relevance of physics to the nature of the thematic subject matter, cultural, technological, academic, sectoral etc, in terms of institutional/environmental dynamics, diversity and consolidation are selected as the baseline in the selection of the purpose-based sample. In the study, 2 science teacher candidates, 2 students from electronic-informatics department in vocational high school, 1 electrical-electronic tradesmen/mechanics, 1 hobby science/technology is composed of public employees interested in the field. The data related to the study were obtained by using participatory observation, in-depth interview and document analysis techniques. In life-based nature of physics; students in the situated thematic areas such as mechanical-electrical-electronic-mechatronics, electricians, technicians, teachers etc. unique authentic physics knowledge occurs in the learning experiences of individuals with different profiles (social, vocational, technological, technical, academic, etc.). In each cultural information spectrum within the life contexts of physics, the situated knowledge which is developed in an authentic manner offers a multidisciplinary perspective to explore multiple and rich meanings in depth. In this case, ethnographic research method comes to the fore with the sensitivity of the researcher to be a part of the culture in each situated thematic area and to take a participatory role. At this point, ethnographic method has been preferred in order to give meaningful understanding of individuals' specific knowledge, skills and feelings in their natural environment. This process has attempted to explore and make sense of the cultural depth and the cognitive apprenticeship experiences of the participants in the situated physics knowledge. In the second part of the study, individuals, who make sense of the physics concepts in their ethnographic life with specific situated knowledge, come together and form a meaningful application community for interdisciplinary common problems. In this process, the ways in which individuals are affected from each other, collaboration model, blended learning/research experiences and finally their transfer to STEM project are examined as case studies in terms of educational research. The process of transforming the multidisciplinary experiences of participants from their ethnographic experiences to holistic science-technology-mathematics-engineering education has been researched on the basis of nested case study. |
Fizik Konu Alanındaki Durumlu Bilgilerin Multidisipliner Yaklaşımla Bütünleştirilmesi Ve Disiplinlerarası Stem Projelerine Transferiİbrahim Varol 1Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Fen Bilgisi Eğitimi ABD Bildiri No: 357 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Bu çalışmada mekanik-elektrik-manyetizma-elektronik-mekatronik alanlarını kapsayan yaşam/bağlam temelli fizik konu alanı bilgisi çoğu zaman bireylerin sosyo-kültürel, mesleki, akademik yaşam alanlarındaki algı şemalarında durumlu bir bilişle var olmaktadır. Sözgelimi bu önerme bir elektronik tamircisinin elektronik devre elemanları hakkındaki problem tespiti, tamiri, montajı, lehim tekniğiyle yapabilmesi; meslek lisesindeki bir elektronik/bilişim öğrencisinde baskılı devre tasarımı, teknik bilgi, hobi devre-elektronik donanımı, robotik altyapısına sahip olması; fen bilgisi öğretmen adayında elektrik konu alanı bilgisinde işlemsel, kavramsal, deneysel açıdan donanımlı olması biçiminde kendini göstermektedir; nitekim her birinde bir direncin, kondansatörün, devre şemasının durumlu olarak farklı anlam kazandığı gözlenmektedir. Bu yönüyle fiziğin tematik olarak çoklu disiplinlere ait kültürel kodlar içerisindeki farklı kavramsal çerçeveler, uygulamalar, yüklenen anlamlar itibariyle araştırmaya değer görülmektedir. Çalışmanın ilk boyutunda katılımcıların kendi kültürel bağlamlarının doğasına özgü geliştirdiği fiziğe ait durumlu bilgiler multidisipliner bakış açısı ile irdelenmiştir. Çalışmanın ikinci boyutunda ise aynı katılımcı grubun bağımsız/multidisipliner deneyimleri harmanlanıp bir araya getirilerek birlikte disiplinlerarası bütüncül öğrenme ve transfer fırsatları değerlendirilmiştir. Çalışmanın problemi bu iki alt boyut çerçevesinde ele alınmıştır. Probleminin doğasına uygunluğu açısından nitel araştırma yaklaşımı benimsenmiş olup çalışmada etnografik araştırma yöntemi ile özel durum çalışması yöntemi ardışık yapıda kullanılmıştır. Çalışma amacına, metodolojisine uygunluğu açısından örneklem grubu 7 kişi olarak belirlenmiştir. Amaca dayalı örneklemin seçilmesinde fiziğin tematik konu alanı doğasına uygunluğu, kültürel, teknolojik, akademik, sektörel vb. açılardan kurum/ortam dinamiği, çeşitliliği ve bütünleştirilebilirliği gibi ölçütler temel alınmıştır. Çalışmada 2 fen bilgisi öğretmen adayı, meslek lisesi elektronik/bilişim alanlarında öğrenim gören 2 öğrenci, 1 elektrik-elektronik esnafı/tamircisi, 1 bilim/teknoloji alanında profesyonel hobi düzeyinde ilgilenen kamu çalışanından oluşmaktadır. Katılımcılarla yürütülen katılımcı gözlem, derinlemesine mülakat ve doküman analizi teknikleri kullanılarak çalışmaya ilişkin veriler elde toplanmıştır. Fiziğin yaşam temelli doğasında; mekanik-elektrik-elektronik-mekatronik gibi tematik alanlarda öğrenci, elektrikçi, tekniker, öğretmen vb. rol oynayan farklı profildeki bireylerin (toplumsal, mesleki, teknolojik/teknik, akademik vb.) öğrenme yaşantılarında kendine özgü otantik fizik bilgisi vuku bulmaktadır. Fiziğin tematik/kültürel bilgi spektrumlarında otantik biçimde gelişen durumlu bilgileri multidisipliner bakış açısıyla, çoklu/zengin anlamlarıyla derinlemesine keşfedebilebilmektedir. Bu durum araştırmacının her bir tematik alanda kültürün bir parçası olma ve katılımcı bir rol üstlenme hassasiyetiyle çalışmada etnografik araştırma yöntemi ön plana çıkmaktadır. Bu noktada bireylerin kendine özgü bilgi, beceri, duyuşlarını doğal ortamında derinlemesine anlamlandırabilmek için etnografik yöntem tercih edilmiştir. Bu süreç katılımcıların durumlu fizik bilgisindeki kültürel derinliği ve bilişsel çıraklık deneyimlerini araştırmacı mantıklı çevresel katılım rolüyle keşfetmeye ve anlamlandırmaya çalışmıştır. Çalışmanın ikinci kısmında etnografik yaşantısındaki fizik kavramlarını kendine özgü durumlu bilgilerle anlamlandıran bireyler bir araya gelerek disiplinler arası ortak problemlere yönelik anlamlı bir uygulama topluluğu oluşturmaktadır. Bu süreçte bireylerin birbirinden etkilenme biçimleri, işbirliği modeli, harmanlanmış öğrenme/araştırma deneyimleri ve nihai olarak bunların STEM projesine transferi eğitim araştırmaları açısından özel durum (vaka) çalışması olarak irdelenmiştir. Çalışmanın tasarımında katılımcıların kendi etnografik yaşantılarından multidisipliner tecrübelerini bütüncül fen-teknoloji-matematik-mühendislik eğitimine dönüştürme süreci özel durum çalışması yönteminin iç içe geçmiş bütüncül durum temelinde araştırılmıştır. Başat bulgular arasında fiziğin aynı konu alanı içeriğine rağmen farklı durumlu biliş ve etnografik kültürden gelen katılımcılar STEM projesinde bir araya geldiğinde üst düzey problem çözümünde entegre olabilen, birbirini tamamlayabilen, ekip işbirliğinde fen-teknoloji-matematik-mühendislik boyutları arasında öğrenen organizasyon biçiminde bilişsel çıraklığı, mantıklı çevresel katılımı geliştirebilen, bütüncül bir öğrenme, uygulama ve araştırma topluluğu oluşturabilmektedir. |
Today, one of the most important goals of science education is to develop students' understanding and thinking skills about science. Therefore, it can be said that the importance of active learning in realizing science education in a proper manner cannot be ignored. This is because there are some studies that have an impact on the students' conceptual understanding of active learning. According to Michael (2006), teachers should undertake a reform to use specific approaches in learning situations that encourage the active learning of their students to their needs, their teaching styles and their personalities. When the studies conducted in Turkey on active learning examined, in these studies, active learning method has reached a positive impact on the success of students (Akınoğlu and Özkardeşler-Tandogan (2006), Eagle, 2007; Süzen, 2007; Anli-Akyildiz, 2008; Acer, 2008 Aydede, 2009; Ciritli, 2006; Karamustafaoglu, Coştu and Ayas, 2006). In many studies related to active learning, it is seen that there are experimental or survey design studies by scientists about the effectiveness of active learning. Therefore, there is a need for a study that examines active learning in depth and provides explanations for the implementation process. In this study, it is aimed to compare the views of science teachers and academicians from education faculty on the subject of teachers’ qualifications in the application of active learning in science courses. The research was carried out using qualitative research methods. The research was conducted in the second term of the 2017-2018 academic years. The study group consisted of 7 academicians from education faculty and 5 science teachers who were determined to apply active learning in their courses. In the study, theoretical sampling method was used. Interview technique and observation technique were used as data collection technique. The semi-interview form was developed by the researchers. As the observation form, ’semi-structured observation form in active learning’ which was developed by Ciritli (2006) was applied in the study. In the analysis of the research data, embedded theory approach is used from the content analysis types. According to the embedded theory approach, the analysis of the data obtained as a result of the unstructured interviews was carried out in the open and axial coding stages. As a result of the study, it was concluded that the teachers had similar views about the teacher qualifications in the implementation of active learning. |
Eğitim Fakültesi Öğretim Üyeleri Ile Fen Bilimleri Öğretmenlerinin Aktif Öğrenmenin Fen Derslerinde Uygulanmasında Öğretmen Yeterliliklerine Yönelik Görüşlerinin Karşılaştırmalı IncelemesiMeryem Nur AYDEDE 1Niğde Ömer Halisdemir 2MEB Bildiri No: 422 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Günümüzde fen eğitiminin en önemli amaçlarından biri öğrencilerin fen dersine yönelik anlayışlarını ve düşünme becerilerini geliştirmektir. Bu nedenle, fen eğitimini amacına uygun bir şekilde gerçekleştirmede aktif öğrenmenin öneminin göz ardı edilemeyeceği söylenebilir. Çünkü aktif öğrenmenin öğrencilerin kavramsal anlamaları üzerinde etkili olduğu çalışmalar bulunmaktadır. Michael (2006)’a göre öğretmenler öğrenme durumlarında, öğrencilerinin ihtiyaçlarına, öğrettikleri derse, kendi öğretim stillerine ve kişiliklerine uygun aktif öğrenmeye teşvik eden belirli yaklaşımları kullanmaya yönelik bir reform gerçekleştirmelidir. Aktif öğrenme konusunda ülkemizde gerçekleştirilen çalışmalar incelendiğinde bu çalışmalarda da aktif öğrenmenin öğrencinin başarısına yönelik olumlu sonuçlara ulaşıldığı görülmektedir (Akınoğlu ve Özkardeş-Tandoğan (2006), Kartal, 2007; Süzen, 2007; Anlı-Akyıldız, 2008; Acar, 2008, Aydede, 2009; Ciritli, 2006; Karamustafaoğlu, Coştu ve Ayas, 2006). Aktif öğrenme ile ilgili yapılan birçok çalışmada aktif öğrenmenin etkililiği konusunda bilim insanları tarafından deneysel veya tarama desenli çalışmalar olduğu görülmektedir. Bu nedenle, kuramsal olarak deneysel yöntemlerle etkililiği kanıtlanan ve durum analizi (tarama) çalışmalarıyla gerekliliği belirlenen aktif öğrenmeyi derinlemesine inceleyen ve uygulama sürecine yönelik açıklamalar yapan bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu çalışmada, eğitim fakültesi öğretim üyeleri ile fen bilimleri öğretmenlerinin aktif öğrenmenin uygulanmasında öğretmen yeterliliklerine yönelik görüşlerinin karşılaştırmalı incelemesi amaçlanmıştır. Araştırma, nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırma 2017-2018 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu üniversitelerin eğitim fakültelerinde görev yapan 7 öğretim üyesi ve aktif öğrenmeyi derslerinde uyguladığı tespit edilen 5 fen bilimleri öğretmeni oluşturmuştur. Araştırmada, örneklem belirleme yön-temlerinden kuramsal örneklem yöntemi kullanılmıştır. Veri toplama tekniği olarak görüşme tekniği ve gözlem tekniği kullanılmıştır. Araştırmada görüşme formu araştırmacılar tarafından geliştirilmiştir. Gözlem formu olarak ise, Ciritli (2006) tarafından geliştirilen ‘aktif öğrenmede yarı yapılandırılış gözlem formu’ kutlanılmıştır. Araştırma verilerinin analizinde, içerik analizi türlerinden gömülü teori yaklaşımı kullanılmıştır. Gömülü teori yaklaşımına göre, yapılandırılmamış görüşmeler sonucunda elde edilen verilerin analizi açık ve eksensel kodlama aşamalarında gerçekleştirilmiştir.. Araştırmadan elde edilen bulguların güvenirliği Miles ve Huberman’ın (1994) nitel araştırmalar için önerdiği formülle hesaplanmıştır. Çalışma sonucunda, aktif öğrenmenin uygulanmasında öğretmen yeterliliklerine yönelik benzer görüşlere sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. |
A concept is a name of a group combined with objects, facts and ideas sharing similar features. In another definition, concepts are abstract thoughts that we cognitively construct (Kaptan, 1999). As there are a lot of concepts involved in science curriculum, concept teaching and related issues have a great importance in science teaching and learning. The concepts that are structured beyond their existing meaning are defined as misconceptions and the source of misconceptions can be named as lack of previous knowledge, ineffective prior learning, contradictions between daily-life language and scientific language, lack of connection between the concepts learned and the daily-life, misuse and misunderstanding of the symbols used during learning process, personal beliefs and relative contextual factor. The relevant literature indicates that addressing misconceptions and replanting them with correct ones is a difficult task. Beyond traditional concept teaching approaches, emerging literature suggests several approaches to address students’ misconceptions in science. Some of them are concept analysis, concepts maps, diagnostic tree, worksheets, analogies, drama, prediction-observation-explanation technique, experiments and concept correction text. In spite of these approaches, the existing literature explains that the deeper change in learners’ cognitive level still a difficult thing to achieve when it comes to misconceptions. Arousing from conceptual change literature, cognitive contradiction appears to be a plausible approach to address student misconceptions in science learning. This approach aims to face learners with their misconceptions and create a cognitive contradiction to allow learners to feel a sense of discontentment with the existing misconception. After creating such dissatisfaction with their misconception, this approach provides learners with an effective and functional form of correct concept to learn. The purpose of this study was to explore the effectiveness of cognitive contradiction approach to address middle school students’ misconception in classification of animals based on their reproduction. Participants include 120 students attending 5, 6, 7, and 8 th grades at a public school. To identify students’ misconceptions, an instrument developed by Murat, Kanadlı and Unisen (2010) was used. In each grade level, three students were selected to implement cognitive contradiction procedure to address their misconceptions. Findings illustrated that middle school students held misconceptions about classification of animals based on their reproduction system and cognitive contradiction method was effective to address these students’ misconceptions. |
Ortaokul Öğrencilerinin Hayranların Sınıflandırılması Konusundaki Kavram Yanılgılarının Bilişsel Çelişki Yöntemi Ile GiderilmesiErol Altay 1ZBEÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü 2ZBEÜ, Ereğli Eğitim Fakültesi Bildiri No: 468 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Kavram, olayların, varlıkların ve düşüncelerin benzerliklerine göre gruplandırılmasına verilen addır. Kavramlar beynimizde yapılandırdığımız soyut düşüncelerdir (Kaptan, 1999). Fen bilimleri konularının yoğun bir şekilde kavramlardan oluştuğundan, kavram öğretimi fen eğitiminde oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Gerçekte var olan anlamının dışında yapılandırılan kavramlar kavram yanılgıları olarak tanımlanırken, önceki bilgilerin eksikliği ve yanlışlığı, günlük dil ve bilimsel dilin uyuşmaması, uygun eğitim ortamının oluşmaması, öğrenilen kavramın günlük hayatla ilişkilendirilememesi, kullanılan sembollerin yanlış anlaşılması, inançlar ve çevresel etkiler kavram yanılgılarının başlıca nedenleri olarak ön plana çıkmaktadır. Kavram yanılgısının nedenlerinin incelenmesi ve giderilmeye çalışılması kavram yanılgısının tespitinden daha zor bir süreç olduğu ilgili literatürde ifade edilmektedir. Geleneksel öğretim yöntemlerinin ötesinde literatürde son yıllarda kavram yanılgılarının giderilmesi için kullanılan bazı yöntem, strateji veya teknikler kavramsal değişim metinleri, kavram analizi, tahmin-gözlem-açıklama (TGA) stratejisi, kavram ağları, tanılayıcı dallanmış ağaç, deneyler, çalışma yaprakları, drama, analoji ve birleştirici benzetme gibidir. Ancak, bu yöntemlerin kavram yanılgılarının giderilmesindeki etkinliğinin de yeterli düzeyde olmadığı çeşitli çalışmalarda dile getiriliştir. Bu çalışmada öğrencilerde var olan kavram yanılgılarının bilişsel çelişki yaklaşımıyla giderilmesi incelenmiştir. Bilişsel çelişki, temeli kavramsal değişim literatürüne dayandırılan bu yaklaşım, öğrenenlerin yanlış kavram bilgileri ile yüzleşmesi ve bu durumdan hoşnutsuzluk oluşturulmasına dayalı bir yöntem olup, yanlış kavrama sahip bireylerin bu yanlış kavramı doğrusu ile değiştirmesinin ancak bir hoşnutsuzluk sonucu mümkün olabileceğini savunmaktadır. Bu noktada çalışmanın amacı ortaokul 5, 6, 7 ve 8 sınıf öğrencilerinin üreme sistemlerine göre hayvanların sınıflandırılması konusundaki sahip oldukları kavram yanılgılarının tespiti ve bu kavram yanılgılarının bilişsel çelişki yöntemi ile giderilmesi şeklinde ifade edilebilir. Çalışmaya bir devlet okulunda okuyan toplam120 tane 5, 6, 7 ve 8 sınıf öğrencileri katılmış olup, bu öğrencilerin konu ile ilgili kavram yanılgılarının tespitinde Murat, Kandlı ve Ünişen (2010) tarafından geliştirilen ölçek kullanılmıştır. Bu ölçekten elde edilen veriler yardımı ile üreme sistemlerine göre hayvanların sınıflandırılması konusunda öğrencilerin sahip oldukları kavram yanılgıları ortaya çıkarılmış olup, ardından kavram yanılgısına sahip öğrenci gruplarından her sınıf düzeyini temsil ettiği düşünülen 3 öğrenci seçilerek bu öğrencilere bilişsel çelişki yöntemi uygulanmıştır. Öncül sonuçlar, hayvanların sınıflandırılması konusunda öğrencilerin kavram yanılgılarına sahip oldukları ve bilişsel çelişki yönteminin bu kavram yanılgılarını gidermek noktasında etkili olduğu ortaya konulmuştur. |
The education practices in the world tends to be in an integrated education environment considering the student differences. So, the education practices which are sensitive to students' needs and differences should be given place. Teachers have hard times designing the subject practices for the students who are in need of special education. Purpose The main purpose of this study is to examine a teacher’ experiences of preparing and executing in designing teaching practices and activities for function concepts for the first time. The sub-aims of this study are: to determine the pre-knowledge about the function concept of the student with low vision, to design the needed activities to bring out pre-knowledge and to use concrete materials based on the student’ needs. Method Since the researcher and the teacher takes part in the whole process together through mutual discussions and interactions, this research has been a participatory action research. Two action plans have been prepared to determine the students' pre-knowledge. The teacher has three years of professional experience. The teacher had not designed a teaching practice for a visually impaired student before and had no awareness of the materials that can be used for them. The student with low vision who participated in this practice is an 11th grade and has been in inclusive classes whole their life. The students' visual rating is 10% and has light perception. The student who has not used the Braille alphabet before had not met with the materials that are used in visually impaired students' education. The data were collected through clinical interviews, the video records of these interviews, teacher's journals and student's notes. The data has been analyzed with content analysis. Findings In the first activity which has been designed with needle page material that has been applied to determine the student' pre-knowledge (first action plan) it is determined that: the student has difficulties to find the coordination of a point, makes mistakes for translation of point, has misconceptions towards function graphics and has hard times expressing their ideas in algebraic expression. In the second activity (second action plan) that has been designed to eliminate misconceptions, difficulties and deficiencies, needle page and ruler materials have been used. Performing applications on the coordinate axis of the student, examining the function graphics and misconceptions towards translating a point has been eliminated with this practice. However, the process of designing a action plan and teaching is still going on. Therefore, activities for function applications and algebraic representations are still in the process of designing. Conclusion It has been determined that in the individualized education programs that are prepared for the inclusive students, sighted peers’ learning outcomes can be given place. The lack of existing materials in current research will light the way for the further researches. Also, the experiences of the researchers and participant teacher in this study will guide the other teachers in the same cases. |
Az Gören Bir Öğrenci Ve Öğretmeninin Fonksiyon Kavramı Uygulamalarında Öğretim Tecrübeleri: Hazır Bulunuşluk TespitiFatma Nur Aktaş 1Gazi Üniversitesi/ Gazi Eğitim Fakültesi/Matematik ve Fen Eğitimi Bölümü 2Görele Anadolu Lisesi Bildiri No: 57 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Dünyada eğitim uygulamaları öğrenci farklılıklarını dikkate alarak bütünleştirilmiş eğitim ortamlarının tasarlanması eğilimindedir. Bunun için öğrencilerin bireysel farklılıklarına ve ihtiyaçlarına duyarlı öğretim uygulamalarına yer verilmelidir. Öğretmenler özel eğitim gerektiren bireyler için söz konusu uygulamaları tasarlamakta güçlükler yaşamaktadır. Amaç Bu çalışmanın genel amacı az gören bir öğrenciye ilk defa eğitim uygulamaları tasarlayan bir öğretmenin bu öğrencisi için fonksiyon kavramına dair etkinlikler hazırlama ve uygulama tecrübelerini incelemektir. Az gören öğrencinin fonksiyon kavramına ilişkin önbilgilerini belirlemek, bu bilgileri ortaya çıkarmak için gerekli olan etkinlikleri tasarlamak ve öğrencinin ihtiyaçlarına uygun somut materyaller kullanmak araştırmanın alt amaçlarıdır. Yöntem Çalışma, ortak tartışmalar ve etkileşimler yolu ile araştırma sürecinin tamamında araştırmacı ve öğretmen birlikte rol aldığı için katılımcı eylem araştırmasıdır. Öğrencinin önbilgileri tespiti için iki eylem planı hazırlanmıştır. Öğretmenimiz üç yıl meslek tecrübesine sahiptir. Daha önce az gören bir öğrenciye öğretim tasarlamamış ve görme engelli bireyler için materyallerden haberdar değildi. Uygulamada yer alan az gören öğrenci eğitim hayatı boyunca kaynaştırma sınıflarında yer almış 11.sınıf öğrencisidir. Öğrencinin görme oranı yüzde ondur ve ışık algısı vardır. Kabartma yazı kullanmayan öğrenci, görme engelliler eğitiminde yer alan materyaller ile daha önce karşılaşmamıştır. Veri toplama araçları klinik görüşmeler, bu görüşmelerin video kayıtları, araştırmacı öğretmenin günlükleri ve öğrenci notlarıdır. Elde edilen veriler içerik analizi ile analiz edilmiştir. Bulgular Öğrencinin önbilgilerini tespit etmek için iğneli sayfa materyali ile tasarlanan ilk etkinlikte (birinci eylem planı) verilen bir noktanın koordinatlarını belirlemekte güçlükler yaşadığı, verilen bir noktayı ötelemede hatalar yaptığı, fonksiyon grafiklerine dair kavram yanılgıları olduğu ve fikirlerini cebirsel ifade etmede güçlükler yaşadığı belirlenmiştir. Ayrıca öğrencinin iğneli sayfa materyalini kullanmakta güçlükler yaşadığı tespit edilmiştir. Öğrencinin önbilgilerindeki kavram yanılgıları, güçlükler ve eksiklikleri ortadan kaldırmak için tasarlanan ikinci etkinlikte (ikinci eylem planı) iğneli sayfa ve rulet materyalleri kullanılmıştır. Bu etkinliğin uygulanması ile öğrencinin koordinat ekseninde uygulamalar yapma, fonksiyon grafiklerini inceleme ve nokta ötelemesine dair kavram yanılgıları giderilmiştir. Ancak araştırmanın eylem planı tasarlama ve uygulama süreci devam ettiği için fonksiyonlarda uygulamalar ve cebirsel temsillere dair etkinlikler tasarlanma sürecindedir. Sonuç Kaynaştırma öğrencileri için hazırlanan bireysel eğitim programlarında gören akranlarının öğretim programı kazanımlarına daha fazla yer verilebileceği belirlenmiştir. Bu çalışmada var olan materyallere dair tespit edilen eksiklikler ileriki araştırmalara ışık tutacaktır. Ayrıca araştırmacı ve katılımcı öğretmenin tecrübeleri meslekteki benzer durumda olan öğretmenler için kılavuz niteliği taşıyacaktır. |
Mathematical language exists with visual and abstract concepts such as symbols and shapes. While the representations of the mathematical concepts, which are compatible with the visualization, can be benefit immediately by sighted students, a significantly more cognitive process is required for the visually impaired individuals. In this cognitive process, reading by touch for the visually impaired individuals is the source of learning and communication. However, the differences between written and oral mathematical language is a source of difficulty for visually impaired individuals. Another problem is the use of mathematical terms and symbols in the braille. Even though alphabets or codes such as Braille and Nemeth exist, the necessity and widespread use of these applications are under debate. For visually impaired individuals, mathematical language that differs according to countries, institutions, or even educators does not have a common framework. Therefore, Turkey's vision to put forward the current situation of visually impaired individuals in the processes of learning mathematics is important to investigate the use of braille. Purpose The aim of this study is to examine the use of mathematical language and braille in the process of doing mathematics for the visually impaired individuals. Thus, it will be possible to examine skills of mathematical language use, problems, and the necessity of braille. Method The participants of the study, which has been designed as a case study, were determined by criterion and stratified sampling. This research is a multiple case study since each participant is a case. Participants of the study are six visually impaired individuals with at least ten percent visual acuity, who have visual loss in the congenital period and later are classified as Braille user and Braille non-user. Two participants are university students and the others are university graduates. Clinical interviews and video recordings were data collection tools. The first interview was carried out on the participants' mathematics learning processes, and the role and importance of Braille in this process. Then, interviews were carried out on mathematical concepts, tables and graphs. The data were analyzed by content analysis. The verbal expressions and hand movements of the participants constitute the units of analysis. Findings Participants' mathematical language and mathematical achievement vary depending on their use of braille. It was found that individuals with braille user are more successful in mathematical operations, symbol usage, communication with reader and perception of visual elements. In mathematics, disabled individuals use not only national braille but also their own symbols. That participants need concrete material, screen reader program and braille printer in the mathematics learning process of participants is among the other findings. Results It was found that visually impaired individuals did not use braille effectively in the process of mathematics learning. This is because of the mathematics teachers, technological needs or mathematical language. In addition, a common language requirement for symbols and signs in mathematical communication was found. In addition to these results, the role of braille in the process of symbols, tables and graphics in mathematics education was discussed in the light of findings. |
Görme Engelli Bireyler Için Matematiksel Dil: Kabartma Yazının RolüFatma Nur Aktaş 1Gazi Üniversitesi Bildiri No: 87 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Matematiksel dil semboller ve şekiller gibi görsel ve soyut kavramlar ile var olmaktadır. Görselleştirmeye hitap eden matematiksel kavramların temsillerinden gören öğrenci hemen yararlanabilirken, görme engelliler için önemli ölçüde daha fazla bilişsel süreç gerekmektedir. Söz konusu bilişsel süreçte görme engelli bireyler için dokunarak okuma öğrenmenin ve iletişimin kaynağıdır. Ancak matematiksel dilde yazılı ve sözlü olarak farklılıkların olması görme engelli bireyler için bir güçlük kaynağıdır. Bir diğer problem kabartma yazıda matematiksel terimlerin ve sembollerin kullanımıdır. Her ne kadar Braille ve Nemeth gibi kabartma yazılar veya kodlar mevcut olsa da bu uygulamaların gerekliliği ve yaygın kullanımı tartışılmaktadır. Görme engelli bireyler için ülkelere, kurumlara ve hatta öğreticiye göre çeşitlilik arz eden matematiksel dil ortak bir çerçeveye sahip değildir. Bu nedenle Türkiye’ de mevcut durumu ortaya koymak için görme engelli bireylerin matematik öğrenme süreçlerinde kabartma yazı kullanımının araştırılması önem arz etmektedir. Amaç Bu çalışmanın amacı görme engelli bireylerin matematik yapma sürecinde matematiksel dil ve kabartma yazı kullanımını incelemektir. Böylece görme engelli bireylerin matematiksel dil kullanım becerilerini, sorunlarını, kabartma yazının gerekliliğini incelemek mümkün olacaktır. Yöntem Durum çalışması deseninde tasarlanan araştırmanın katılımcıları ölçüt ve tabakalı örnekleme ile belirlenmiştir. Araştırma her bir katılımcı bir durum olduğundan çoklu durum çalışmasıdır. Araştırmanın katılımcıları doğuştan ve ilerleyen dönemlerde görme kaybı yaşayan, Braille kullanan ve kullanmayan olarak sınıflandırılmış en fazla yüzde on görme oranına sahip altı görme engelli bireydir. Katılımcıların ikisi üniversite öğrencisidir ve diğerleri üniversite mezunudur. Klinik görüşmeler ve video kayıtları veri toplama araçlarıdır. İlk görüşme katılımcıların matematik öğrenme süreçlerine, kabartma yazının bu süreçteki yeri ve önemine ilişkin gerçekleştirilmiş. Daha sonra matematiksel kavramlar, tablo ve grafikler üzerine görüşmeler yapılmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi ile analiz edilmiştir. Katılıcıların sözlü ifadeleri ve el hareketleri analiz birimlerini oluşturmaktadır. Bulgular Kabartma yazı kullanma durumlarına göre katılımcıların matematiksel dil kullanımı ve matematiksel başarısı değişmektedir. Kabartma yazı kullanan bireylerin matematiksel işlemlerde, sembol kullanımında, okuyucu ile iletişimde ve görsel unsuları algılamada daha başarılı olduğu belirlenmiştir. Matematikte yalnızca ulusal kabartma yazıyı değil ayrıca görme engelli bireyler kendilerine ait semboller de kullanmaktadır. Katılımcıların matematik öğrenme sürecinde somut materyal, ekran okuyucu program ve kabartma yazıcı ihtiyaçları diğer bulgular arasında yer almaktadır. Sonuç Görme engelli bireylerin matematik öğrenme sürecinde etkin olarak kabartma yazı kullanmadığı belirlenmiştir. Bu durum matematik öğreticileri, teknolojik ihtiyaçlar veya matematiksel dilden kaynaklanmaktadır. Ayrıca görme engelli bireylerin matematiksel iletişimde sembol ve işaretler için ortak bir dil ihtiyacı tespit edilmiştir. Bu sonuçlara ek olarak matematik eğitiminde sembol, tablo ve grafik kullanımı süreçlerinde kabartma yazının rolü bulgular ışığında tartışılacaktır. |
One of the basic concepts in geometry is parallelism and perpendicularity of lines. Construction of these concepts have a significant role for understanding further geometric concepts such as interior and exterior angles or properties of quadrilaterals (Ulusoy, 2013). Available literature indicated that construction of parallel and perpendicular lines were difficult for students (Abravenel, 1977; Mitchelmore, 1992a). On the other hand, origami, the art of paper folding (Royo, 2002), can be useful for the construction of some geometric concepts (Boakes, 2009; Dagdelen, 2012). For instance, Dagdelen (2012) observed that student’ abilities of constructing some quadrilaterals developed after they were involved in an origami based instruction. Considering the findings of the above studies, the present study aimed to examine effect of a paper folding activity on strategies of sixth grade students in construction of parallel and perpendicular line segments. Qualitative survey is the appropriate design type to determine diversity of any topic in population (Jansen, 2010). In the present study, diversity of students’ construction strategies was aimed to be investigated through qualitative survey. Forty-five public middle school students who are in the sixth grade were selected conveniently as participants of this study. Paper folding activities were prepared by the researchers using the studies in the literature. The key characteristic of activities was that directions for constructions were not provided to students directly. Instead, they were directed to explore steps in the constructions through proper questions. Activities were implemented to students through ten lesson hours. Furthermore, students were requested to construct parallel and perpendicular line segments to given three line segments before and after the activities. All of the students’ constructions were examined through content analysis. In-depth analysis of students’ constructions and their explanations before the activities indicated three strategies for the construction of parallel and perpendicular line segments. Those strategies were constructions according to definitions, constructions by using the square paper and random constructions with and without rationale. On the other hand, it was realized that students enhanced their strategies after the paper folding activities. One more strategy for both constructions of parallel and perpendicular line segments emerged after the paper folding activities. Those strategies were constructions by using a perpendicular line segment for parallelism and constructions by taking 90° angle as a reference for perpendicularity. It can be deduced according to these findings that paper folding activities was effective for the construction of parallel and perpendicular line segments. However, the number of students using new strategies were low compared to the number of students using other strategies. Therefore, students are suggested to spend more time with such kind of activities. |
Alanyazında dinamik geometri yazılımlarının öğrenme ortamlarında kullanılmasının önerildiği birçok araştırmaya rastlanmaktadır. Bu araştırmalarda genellikle dinamik geometri yazılımlarının akademik başarıyı arttırdığı, matematiğe yönelik tutumları olumlu yönde etkilediği belirtilmektedir. Genelde teknolojinin özelde ise dinamik geometri yazılımlarının sadece işlenen konuyu görselleştirme veya yapılan sunumu zenginleştirme olmadığını vurgulayan çalışmalarda ise, yazılımın matematiksel kavramlar üzerindeki akıl yürütme, problem çözme gibi becerileri ön plana çıkaracak şekilde kullanılması vurgulanmaktadır. Öğrenme bir etkileşim sürecidir ve bu etkileşim sayısını arttırmak, etkileşimi verimli kılmak önemli noktalardan biridir. Dinamik geometri yazılımlarından GeoGEBRA ile gerçekleştirecek olan bu çalışmada bu etkileşim sürecinde, yazılım ile kullanıcı arasındaki ilişkinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Teknoloji ile matematik öğrenme sürecindeki öğrenme ortamı yazılım ortamıdır. Yazılım ortamı öğrencilerin matematik yapabileceği bir mikro dünyadır. Öğrenciler mikro dünyalarında zihinsel süreçlerinin dışavurumunu gerçekleştirebilirler. Bilgisayar yazılımları bu sürece yükseltici ve yeniden düzenleyici olarak etkilemektedir. Çalışma için oluşturulan kavramsal çerçevede yer alan diğer kavramlar ise beyaz kutu-kara kutu kavramlarıdır. Yazılım kullanırken hangi durumlardaki matematik bilgisinin öğrenciler tarafından bilindiğini ortaya koyacak olan kavramlardır. Özetle, dinamik geometri ortamında matematik yapan bir öğrencinin öğrenme sürecine yazılımın nasıl hizmet ettiğinin ortaya konulması planlanmakta, öğrencinin öğrenmesinin yazılımı bir mikro dünya olarak kullanabilmesine bağlı olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada öğrencilerin yazılım ortamında bir matematikçi gibi davranmalarını sağlayacak mikro dünya ortamı tasarlanmıştır. Öğrencilere daha önceden tasarlanmış yazılım etkinlikleri yerine, bu etkinliği tasarlayan bir rol verilecektir. Araştırmanın konusunu oluşturan kazanım matematik dersi öğretim programında yer alan “8.3.1.1 Üçgende, kenarortay, açıortay ve yüksekliği inşa eder.” kazanımıdır. Bu bağlamda öğrencilerin GeoGEBRA ortamında kenarortay, açıortay ve yükseklik inşa süreçleri nasıldır? sorusunun cevabı aranacaktır. Nitel araştırma türünde planlanan bu çalışma bir durum çalışması olarak yürütülecektir. İlgili kazanıma henüz temas etmemiş, GeoGEBRA yazılımını kullanmayı bilen iki 8. Sınıf öğrencisi araştırma grubu olarak düşünülmektedir. Matematiksel akıl yürütmelerine dâhil olmadan oluşturulacak bir tasarı sürecinde; yazılımın belirtilen rolleri ile öğrenci davranışları üzerinden betimsel analiz yapılacaktır. |
Dinamik Geometri Ortamında Kenarortay, Açıortay Ve Yükseklik Inşası Üzerine Bir ÇalışmaKazım Çağlar ŞENGÜN 1Dokuz Eylül Üniversitesi Bildiri No: 240 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Alanyazında dinamik geometri yazılımlarının öğrenme ortamlarında kullanılmasının önerildiği birçok araştırmaya rastlanmaktadır. Bu araştırmalarda genellikle dinamik geometri yazılımlarının akademik başarıyı arttırdığı, matematiğe yönelik tutumları olumlu yönde etkilediği belirtilmektedir. Genelde teknolojinin özelde ise dinamik geometri yazılımlarının sadece işlenen konuyu görselleştirme veya yapılan sunumu zenginleştirme olmadığını vurgulayan çalışmalarda ise, yazılımın matematiksel kavramlar üzerindeki akıl yürütme, problem çözme gibi becerileri ön plana çıkaracak şekilde kullanılması vurgulanmaktadır. Öğrenme bir etkileşim sürecidir ve bu etkileşim sayısını arttırmak, etkileşimi verimli kılmak önemli noktalardan biridir. Dinamik geometri yazılımlarından GeoGEBRA ile gerçekleştirecek olan bu çalışmada bu etkileşim sürecinde, yazılım ile kullanıcı arasındaki ilişkinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Teknoloji ile matematik öğrenme sürecindeki öğrenme ortamı yazılım ortamıdır. Yazılım ortamı öğrencilerin matematik yapabileceği bir mikro dünyadır. Öğrenciler mikro dünyalarında zihinsel süreçlerinin dışavurumunu gerçekleştirebilirler. Bilgisayar yazılımları bu sürece yükseltici ve yeniden düzenleyici olarak etkilemektedir. Çalışma için oluşturulan kavramsal çerçevede yer alan diğer kavramlar ise beyaz kutu-kara kutu kavramlarıdır. Yazılım kullanırken hangi durumlardaki matematik bilgisinin öğrenciler tarafından bilindiğini ortaya koyacak olan kavramlardır. Özetle, dinamik geometri ortamında matematik yapan bir öğrencinin öğrenme sürecine yazılımın nasıl hizmet ettiğinin ortaya konulması planlanmakta, öğrencinin öğrenmesinin yazılımı bir mikro dünya olarak kullanabilmesine bağlı olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada öğrencilerin yazılım ortamında bir matematikçi gibi davranmalarını sağlayacak mikro dünya ortamı tasarlanmıştır. Öğrencilere daha önceden tasarlanmış yazılım etkinlikleri yerine, bu etkinliği tasarlayan bir rol verilecektir. Araştırmanın konusunu oluşturan kazanım matematik dersi öğretim programında yer alan “8.3.1.1 Üçgende, kenarortay, açıortay ve yüksekliği inşa eder.” kazanımıdır. Bu bağlamda öğrencilerin GeoGEBRA ortamında kenarortay, açıortay ve yükseklik inşa süreçleri nasıldır? sorusunun cevabı aranacaktır. Nitel araştırma türünde planlanan bu çalışma bir durum çalışması olarak yürütülecektir. İlgili kazanıma henüz temas etmemiş, GeoGEBRA yazılımını kullanmayı bilen iki 8. Sınıf öğrencisi araştırma grubu olarak düşünülmektedir. Matematiksel akıl yürütmelerine dâhil olmadan oluşturulacak bir tasarı sürecinde; yazılımın belirtilen rolleri ile öğrenci davranışları üzerinden betimsel analiz yapılacaktır. |
Theorem is a conceptual structure in which students have difficulty in understanding and practicing. In this context, it is aimed to get information about the mathematical thinking stages of a gifted 5th grade student. The mathematical thinking development stages of the student were examined in terms of procept theory. The research is case study. Yiğit, who was diagnosed in the field of general mental ability and trained in BILSEM, was identified as the participant of the study. The student's real name is hidden. The name Yiğit was used as an alias. Yigit, Turkey's state school located in a province in the western region are studying in the 5th grade. A clinical interview was conducted with the student. This interview lasted 30 minutes. A verbal case for the Pythagorean Theorem was presented to the student. It was expected to he could developed a process of thinking towards obtaining the theorem from this verbal case. As a result of the interview, Yiğit was able to draw the desired shape by following the instructions in the verbal case given. He understood that the Pythagorean Theorem was a conceptual structure obtained by the characteristics of the right triangle. He was able to develop a thinking process for symbolically showing theorem. Generalization was able to do. According to procept theory, the process and the concept could reach the dimension of thinking together. |
Üstün Yetenekli Bir 5. Sınıf Öğrencisinin Pisagor Teoremi’ Ne Dair Matematiksel Düşünme Gelişim AşamalarıEsra Akarsu Yakar 1Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü 2Dokuz Eylül Üniversitesi Bildiri No: 274 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Pisagor Teoremi, MEB (2018) öğretim programı içerisinde 8. sınıf kazanımları arasında yer alan bir konudur. Teorem, öğrencilerin anlamakta ve uygulamakta zorlandığı bir kavramsal yapıdır. Bu bağlamda araştırmada üstün yetenekli bir 5. sınıf öğrencisinin teoremi oluştururken açığa çıkan matematiksel düşünme aşamalarına dair bilgi edinmek amaçlanmıştır. Öğrencinin matematiksel düşünme gelişim aşamaları procept teorisi açısından incelenmiştir. Araştırma örnek olay çalışmasıdır. Üstün yetenekli tanısı genel zihinsel yetenek alanında konulan ve BİLSEM’ de eğitim alan Yiğit, araştırmanın katılımcısı olarak belirlenmiştir. Öğrencinin gerçek ismi gizlenmiştir. Yiğit ismi takma isim olarak kullanılmıştır. Yiğit, Türkiye’ nin batı bölgesinde yer alan bir ilin devlet okulunda 5. sınıfta öğrenim görmektedir. Öğrenci ile klinik görüşme yapılmıştır. Bu görüşme 30 dakika sürmüştür. Öğrenciye Pisagor Teoremi’ ne yönelik sözel bir durum sunulmuştur. Bu sözel durum içerisinden teoremi elde etmeye yönelik düşünme süreci geliştirmesi beklenmiştir. Yapılan görüşme sonucunda Yiğit, verilen sözel durum içerisinde yer alan yönergeleri takip ederek istenen şekli çizebilmiştir. Pisagor Teoremi’ nin dik üçgenin özellikleri ile elde edilen bir kavramsal yapı olduğunu anlamıştır. Teoremi sembolik olarak göstermeye yönelik düşünme süreci geliştirebilmiştir. Genelleme yapabilmiştir. Procept teorisine göre işlem ve kavramı birlikte düşünme boyutuna ulaşabilmiştir. |
In 21. century, within enormous technological development and accelerating rivalry, we have been living in a global world where almost all the states have aimed to empower their pupils as they would obtain sufficent skills in order to be able to keep up with harsh conditions properly. On account of that each countries have put some goals into syllabus, it is expected to provide human betterment as a result of such education policies. A number of study have been carried out regarding those goals and skills that make people well equipped (ACTE, NASDCTEc and Partnership for 21st Century Skills, 2010; Bybee, 2010a; Windschitl, 2009; Wagner, 2008). It is obvious that those skills like critical thinking and problem solving, data analysing, curiosity and creativity, are quite suitable for the nature of sciences. In this paper, it was aimed to examine deeply what an ordinary teacher who is responsible for bringing those skills, believes in, associated with nature of the sciences. In accordance with the subject, a case study which includes an interview with a maths teacher who is working at a private secondary school, has been executed by using a semi-structured scale namely “views of nature of science (form C)” (VNOS-C) which was developed by Abd-El-Khalick. Because of the abstract and complex nature of belief, researchers have found that it is a useful method to draw the cognitive maps of teachers and pre-service teachers (Bermejo, Gonzalez, & Mellado, 2004; İrez, 2006; İrez, 2007; Coleman, 2014; Katmer-Bayrakli & Erisen, 2019). Conceptual maps present a holistic view of individuals' beliefs, values, ideology and relations between these elements (Bermejo et al., 2004; Dixon, 2014). Data has been analyzed by a concept map. Eventually, results have been illustrated that there are some misconceptions participant has, regarding nature of science. |
Bir Matematik Öğretmeninin Bilimin Doğası Hakkındaki Görüşleri: Bir Tekil Vaka ÇalışmasıGökhan Derin 1Marmara Üniversitesi Bildiri No: 432 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Teknolojik gelişmelerin, ulusal ve uluslar arası rekabetin süratle arttığı 21. yüzyılda devletler öğrencilerini global dünyada rekabet edebilecek yeterliliğe sahip bir şekilde yetiştirmeyi kendilerine hedef tayin etmektedirler. Hızla gelişen dünyada her ülke kendi öğrencilerinin daha iyi ve daha donanımlı olması için kendi eğitim programlarına öğrencilere kazandırılmak üzere bir takım beceriler ve hedefler koymuşlardır Literatürde kendisine “21. yüzyıl becerileri” şeklinde yer bulan bu beceriler hakkında birçok çalışma yapılmıştır (the Association for Career and Technical Education (ACTE), the National Association of State Directors of Career Technical Education Consortium (NASDCTEc), and the Partnership for 21st Century Skills (P21), 2010; Bybee, 2010a; Windschitl, 2009; Wagner, 2008; Şahin ve diğ. 2014). Bu araştırmalarda ortaya konan eleştirel düşünme ve problem çözme, verilere ulaşabilme ve bunları analiz edebilme yetenekleri ve merak ve hayal gücü gibi becerilerin bilimin doğasına uygun beceriler olduğu açıkça görülmektedir. Bu çalışmanın amacı da bu beceri ve yetenekleri kazandıracak olan tipik bir öğretmenin bilimin doğası hakkındaki inancının derinlemesine incelemektir. Amaca uygun olarak durum çalışması yapılmasına karar verilmiş ve özel bir kolejin ortaokul kısmında matematik öğretmenliği yapan katılımcı ile görüşme yapılmıştır. Görüşme, yarı yapılandırılmış Abd-El-Khalick tarafından geliştirilen “Bilimin Doğası Hakkındaki Görüşler” (VNOS-C) anketi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. İnancın soyut ve karmaşık doğası nedeniyle, araştırmacılar öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının bilişsel haritalarını çizmenin yararlı bir yöntem olduğunu bulmuşlardır (Bermejo, Gonzalez ve Mellado, 2004; İrez, 2006; İrez, 2007; Coleman, 2014; Katmer-Bayrakli ve Erisen, 2019). Kavramsal haritalar, bireylerin inançlarının, değerlerinin, ideolojisinin ve bu unsurlar arasındaki ilişkilerin bütünsel bir görüntüsünü sunar (Bermejo ve ark., 2004; Dixon, 2014). Bu çalışmada da matematik öğretmenin bilimin doğasına yönelik inançlarını ortaya koyabilmek için toplanan veriler kavram haritası aracılığıyla analiz edilmiştir. Sonuçlar katılımcının bilimin doğası ile ilgili bir takım kavram yanılgılarına sahip olduğunu ortaya koymuştur. |
The purpose of this study is to illustrate the evidence-based problem solving strategies that students use in designing STEM projects in an after-school STEM club. This study employed action research design which is a type of research where a teacher or teachers investigates teaching practices, learning outcomes, or administrative actions in a systematic way (Mills, 2003). Hence, an action plan was designed and implemented by the researchers and classroom teachers to introduce 3rd and 4th graders the STEM-focused learning processes. The participants of this study were 30 students (18 girls and 12 boys) from 3rd and 4th grades in public schools. An afterschool program was designed by the researchers in order to bring the students in design skills. There were three STEM modules which focused on the following themes: (1) Force and Motion, (2) Environment and Sustainability, (3) Construction. The participants designed projects based on the tasks they were given. The data collected for this study were observations, field notes, and student artifacts as well as whole class discussions. The analysis of the data were done via descriptive analysis. The theoretical framework followed in the study was evidence based strategies for problem solving described by Woods (1994). The findings indicated that the students in the design groups had experiences under the following steps: “engaging, defining-the-stated problem, exploring and creating internal idea of problem, planning a solution, implementing the solution, and lastly checking and looking back”. |
The aim of this study was to expand PDEODE*E Tasks with Think-Pair-Share model for reconstructing students’ conceptions on work and energy. The PDEODE*E Tasks with Think-Pair-Share model has already been implemented to students in this study all had not been taught the concept of work and energy. The efficiency of PDEODE*E Tasks with Think-Pair-Share was evaluated by administering an energy and momentum conceptual survey (EMCS) which is comprised of nine-four tier diagnostic test items to 36 students as pre- and post-tests. Furthermore, students’ thoughts were also elicited using work-sheets about seven PDEODE*E tasks. The test and work-sheets have ever been analyzed by using a qualitative approach/research with coding technique. The data analysis has mostly focused on work and energy concepts with its secondary concepts such as work, energy, conservation of energy The findings suggested that PDEODE*E tasks with Think-Pair-Share model improved students’ conceptual understanding and reconstructing most of their misconceptions in spite of a little misconceptions motionless occurred. |
This study aims to present the structure of an after-school STEM program designed to bring elementary school students in attitudes, knowledge, and skills related to STEM. Hence, the presentation provide the audience the portrait of the implementation of the program, as well as the experiences and views of the program implementers who are the researchers and teachers working collaboratively. The participants of this program were thirteen 3rd graders and seventeen 4th graders from different classrooms. Students were selected to the program on the basis of their motivation and interests in design work. The afterschool program was designed by the researchers and teachers in order to bring the students in necessary knowledge and skills about STEM fields. Because of the limitations of the mandatory curriculum that classroom teachers follow, the school administration decided to organize this after-school program that focuses on STEM-based learning processes. The program involves four-week long thematic design activities based on real world issues. Each activity that took place in the program started with an ice-breaker. In the first week, after having discussions in the groups, students decide the materials they need and draw their prototypes which provides an envisagement. During the following two weeks, students worked work with real materials in order to complete their design. The first part of the last week focused on testing whether their design work flawlessly or not. Last, they presented their design projects to the target audience which involves other students, teachers, parents, and community members. |
The development of inter-city road infrastructure development in Indonesia has already increased sharply along with economic growth and regional development. The geometrical design of the road has already been designed by the standard provisions and needs of the functions of the road services built. The application of physics concept in designing geometrical platform as a function in applying theoretical physics to the standardized-geometrical design. A centrifugal force in the physics concept is a basic principle in designing geometric horizontal alignments of the road. Conceptual understanding of engineering students in term of designing geometrical design perspective, has been based on the implementation of centrifugal force in the case of work on vehicles ride in the road bends. The implementation has ever been based on variables which were determined by understanding to apply logic of thinking constructively. The variables are determining the students‘ conceptual understanding on the parameters of the centrifugal force equation which is working on the bend. The analytical method which is regarded on the categories of parameter functions used, is the approach of implementing centrifugal force. Civil engineering students‘ conceptual understanding on geometrical designs through the implementation of centrifugal forces are able to increase the ability of analyzing process on the functions of comfort and driving safety. These procedures are collocating with reducing the effect of greater centrifugal force. Moreover, the application is also able to reduce accident-prone areas due to the influence of magnitude-centrifugal forces on the geometrical design of the road. |
Contemporary education, especially, the development of higher education is tightly bound with globalization. The impact of globalization on higher education is very wide and complex, particularly in post-communist countries. Globalization is internationalization of competition, getting across the national borders. Globalization is acting in the world market and it is beyond the power of the states. Globalization is turning the science, technology, information and higher education to be world network. Networking have become the driving force of modern globalization. English became a tool and sign of globalization. Worldwide spread of private universities is also appearance of globalization. Globalization confronts the academic culture with the market or corporate culture. In contemporary times, the university is required to incorporate entrepreneurial elements into academic culture, and pursue a company-type financial policy. In post-communist countries the society and individuals delight with freedom, but felt dismay because of inequality. The way to weaken and reduce inequality, first of all, is possible through education; education creates relatively equal opportunities! This is the great value of education! |
the Impacts of Globalization On Education and Corporate CultureHamlet Isaxanli 1Khazar University Bildiri No: 425 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Contemporary education, especially, the development of higher education is tightly bound with globalization. The impact of globalization on higher education is very wide and complex, particularly in post-communist countries. Globalization is internationalization of competition, getting across the national borders. Globalization is acting in the world market and it is beyond the power of the states. Globalization is turning the science, technology, information and higher education to be world network. Networking have become the driving force of modern globalization. English became a tool and sign of globalization. Worldwide spread of private universities is also appearance of globalization. Globalization confronts the academic culture with the market or corporate culture. In contemporary times, the university is required to incorporate entrepreneurial elements into academic culture, and pursue a company-type financial policy. In post-communist countries the society and individuals delight with freedom, but felt dismay because of inequality. The way to weaken and reduce inequality, first of all, is possible through education; education creates relatively equal opportunities! This is the great value of education! |
Teknolojik pedagojik alan bilgisi (TPAB), üç farklı beceri olan pedagoji, teknoloji ve alanı birbirlerinden bağımsız düşünme yerine birlikte ele almaktadır. TPAB, öğretilecek konu alanının pedagojik yaklaşımlarla etkin bir biçimde bir ortamda teknolojinin kullanılmasını içermektedir. Öğretmenlerin kendi alanları ile ilgili kullanması gerektikleri teknolojilere dair kullanım bilgi, beceri ve donanımlara sahip olması ve ayrıca kullanım sırasında çıkabilecek küçük çaplı teknik arızları da çözmede becerili olmaları önem arz etmektedir. TPAB günümüzde bilgisayar ve akıllı tahtalar yanında robotik projeler, yazılım ve STEM projeleri ile gelişmiştir. Afari ve Khine (2017), eğitimsel robotik öğrenme konusundaki uygulamalı elle öğrenme yoluyla öğrencilerin deneyimlerini geliştiren bir öğrenme aracı olarak tanımlamaktadır. Aynı zamanda öğrenciler teknoloji entagrasyonu ile hands-on çalışmalar yaparak eğlenceli ve heyecan verici bir öğrenme ortamı sağlar. Bu bağlamda bu araştırmanın amacını Lego Mindstrom Robotik Projelerinin Öğretmen Adaylarının Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisine etkisini incelemek oluşturmuştur. Araştırmanın çalışma grubunu 2016-2017 eğitim-öğretim yılında bir devlet üniversitesinin Fen Bilgisi öğretmenliği 3. Sınıf 20 öğretmen adayı oluşturmuştur. Araştırmada tek gruplu ön test son test uygulanan deneysel desen kullanılmıştır. Veriler Schmidt ve ark.(2009) tarafından geliştirilip, Öztürk, Horzum (2011) tarafından Türkçeye adapte edilen Teknolojik pedagojik alan bilgisi ölçeği ile elde edilmiştir. Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının TPAB testinin teknoloji alt boyutu için (z=2.49, p<.05); alan bilgisi alt boyutu için (z=0.24, p>.05); pedagoji alt boyutu için (z=2.71, p<.05); pedagojik alan bilgisi alt boyutu için (z=0.74, p>.05); teknolojik alan bilgisi alt boyutu için (z=2.22, p<.05); teknolojik pedagojik alt boyutu için (z=3.07, p<.05); teknolojik pedagojik alan bilgisi alt boyutu için (z=2.03, p<.05) sonuçları ortaya çıkmıştır. |
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Lego Mindstrom Projeler Hakkındaki Görüşlerinin IncelenmesiBerkan AVCI 1FMV Işık Okulları 2Marmara Üniversitesi Bildiri No: 221 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Eğitimde robotik projeler son yıllarda giderek artan bir ilgi çekmektedir. Benitti (2012), son birkaç yılda robotik alanındaki popüler ilginin şaşırtıcı bir şekilde arttığı, Mataric (2014), robotiklerin "K-12'den lisansüstü okula kadar her düzeyde mühendislik ve fen eğitiminin doğasını önemli ölçüde etkileme potansiyeline" sahip olduğunu belirtmişlerdir. Eguchi (2010)'ye göre eğitim robotları, çekici bir öğrenme ortamında, öğrencilerin ilgisini ve merakını besleyen, kendiliğinden ve eğlenceli aktiviteler sunabilen benzersiz bir öğrenme aracı olarak ortaya çıkmıştır. Eğitimsel Robotik'in, anaokulundan üniversiteye kadar her düzeyde bilim ve teknoloji eğitiminin doğasını önemli ölçüde etkileme potansiyeline sahiptir(Friedman 2005). Robotik projeler STEM eğitimi ile entegre edilmiştir (Sergeyev, Alaraje, Kuhl, Meyer, Kinney ve Highum, 2015). Eguchi (2014) tarafından belirtildiği gibi, eğitim robotiği, STEM, kodlama, bilgisayar, yaratıcı düşünme ve mühendislik becerilerinin hepsinin tek bir projede yer aldığı proje tabanlı öğrenme için etkili bir araçtır. Bu bağlamda çalışmanın amacını; öğretmen adaylarının Lego Mindstrom robotik projeleri hakkında görüşlerini tespit etmek oluşturmuştur. Araştırmanın çalışma grubunu 2016-2017 eğitim-öğretim yılında bir devlet üniversitesinin Fen Bilgisi öğretmenliği 3. Sınıf 20 öğretmen adayı oluşturmuştur. Araştırma da veriler nitel olarak öğretmen görüşme formu kullanılarak toplanmıştır.. Veriler yarı yapılandırılmış görüşme formu ile elde edilmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşme formu 7 sorudan oluşmaktadır. Yarı yapılandırılmış görüşme formu öğretmen adaylarının Lego Mindstrom setleri ile gerçekleştirdikleri uygulama sonrasında detaylı görüşlerini almak ve nicel verileri desteklemek amacı ile kullanılmıştır. Öğretmen adayları tarafından doldurulan yapılandırılmış görüşme formu içerik analizi ile incelenmiştir. Öğretmen adayları ile gerçekleştirilen uygulama 10 hafta sürmüştür. Uygulama sürecinde öğretmen adayları Lego EV3 Education materyallerini öğrenmiş, yazılımını öğrenerek kullanmışlardır. Öğretmen adayları yazılımı öğrendikten sonra farklı sınıf düzeylerine uygun fen problemleri sunulmuş ve problemlere Lego EV3 Education setleri ile çözüm üretmişlerdir. Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının Lego Ev3 Education setlerini: yaratıcı (%25.6), işlevsel (%18.7), eğitimde uygulanabilir (%20.9), gelişimsel (%20.9), bilgiyi uygulayabilir (%13.9) olarak tanımlamıştır. |
In the twenty-first century skills, individuals are expected to be able to use the theoretical knowledge they have learned in schools in related situations in daily life. In other words, they should be able to transfer their theoretical knowledge into practice. The purpose of this study is to compare the theoretical knowledge levels of prospective chemistry teachers for some basic chemistry concepts and their ability to transfer their theoretical knowledge to daily life events related to these concepts. The study was carried out with 49 chemistry teacher candidates who studied at different class levels at the Faculty of Education of Trabzon University. The data were collected using a test with 24 items including 12 multiple-choice items and 12 open-ended items. Multiple choice items were used to determine the level of theoretical knowledge of participants and open-ended items were used to determine the level of transfer of the theoretical knowledge into practice. Basic chemistry concepts in the test were- neutralization, reduction-oxidation, dissolution-precipitation, combustion reaction, buffer, boiling, evaporation, metals, semi-noble metals and noble metals, Boyle-Mariotte Law and Charles Law. For each concept, a multiple choice item and an open-ended item has been put in the test. t test and ANOVA were used for statistical analysis. As a result of the study, it was determined that prospective chemistry teachers were more successful in theoretical questions. Hence, it is concluded that prospective chemistry teachers could not use their theoretical knowledge sufficiently in cases where they were found in daily life. While there were no significant differences between the classes in the theoretical questions, significant differences were found in the application questions. It is understood from this point that the students in the final year have significantly closed the difference between theory and practice compared to other classes. |
Kimya Öğretmen Adaylarının Teorik Ve Uygulama Sorularındaki Performanslarının KarşılaştırılmasıGökhan DEMİRCİOĞLU 1TRABZON ÜNİVERSİTESİ Bildiri No: 333 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Yirmi birinci yüzyıl becerileri gereği bireylerden okullarda öğrendikleri teorik bilgilerini, günlük hayatta ilişkili durumlarda işe koşabilmeleri beklenmektedir. Diğer bir ifade ile teorik bilgilerini uygulamaya aktarabilmelidirler. Bu çalışmanın amacı, kimya öğretmen adaylarının bazı temel kimya kavramlarına yönelik sahip oldukları teorik bilgi düzeyleri ile bu kavramlarla ilişkili günlük hayat olaylarına teorik bilgilerini aktarabilme düzeylerini karşılaştırmaktır. Araştırma Trabzon Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesinde farklı sınıf düzeylerinde öğrenim gören 49 kimya öğretmen adayı ile yürütülmüştür. Araştırmada veriler, 12 çoktan seçmeli soru ve 12 açık uçlu olmak üzere toplam 24 soruluk bir test kullanılarak toplanmıştır. Çoktan seçmeli sorular, katılımcılarım teorik bilgi düzeylerini belirlemek ve açık uçlu sorular teorik bilgileri uygulamaya aktarma düzeylerini belirlemek amacıyla kullanılmıştır. Testte ele alınan temel kimya kavramları, nötrleşme, indirgenme-yükseltgenme, çözünme-çökelme, yanma tepkimesi, tampon, kaynama, buharlaşma, metalleri, yarı soy metaller ve soy metaller Boyle-Mariotte Kanunu ve Charles kanunu, şeklinde sıralanmaktadır. Her kavrama yönelik testte, bir tane çoktan seçmeli soru ve bir açık uçlu soru yerleştirilmiştir. Verilerin istatistiksel analizinde t testi ve ANOVA kullanılmıştır. Çalışma sonucunda öğretmen adaylarının teorik sorularda daha başarılı oldukları belirlenmiştir. Buradan hareketle, öğretmen adayları sahip oldukları teorik bilgileri, günlük hayatta karşılığını bulan durumlarda yeterli düzeyde kullanamadıkları sonucuna varılmıştır. Ayrıca teorik sorularda sınıflar arasında anlamlı farklılıklar oluşmazken uygulama sorularında anlamlı farklılıklar belirlenmiştir. Buradan son sınıf öğrencilerinin diğer sınıflarla karşılaştırıldığında teori ile uygulama arasındaki farkı önemli oranda kapattığı anlaşılmaktadır. |
The concept of electricity takes place in at least one unit of each class level of the Science Curriculum. Because the concept of electricity is abstract like many science concepts, there are some difficulties in the teaching of Electricity subject. In order to overcome these teaching difficulties, different experiments should be done and various materials should be used. Lack of teaching materials in schools and laboratory facilities make it difficult to teach the concept of electricity and related issues. Even though it is a part of everyday life, the difficulty encountered in teaching the concept of electricity, which is an abstract concept, is an obstacle for the students to learn the subject with fun and interest. The use of toys, which are easily accessible and economic, as a teaching material in the teaching of electricity concepts is seen as a solution to overcome the difficulties encountered in the teaching of the subject. In this study, it is aimed to present suggestions for the use of 3 toys which are sold in the market and can be used as an effective teaching material when they are integrated into the science class. Makey Makey can be used as an effective teaching material in the teaching of electrical circuits, circuit componenets, conductivity and insulation. The electrical stick can be used in the teaching of electric charges and the effects of electric charges on each other. The Tesla Sphere can be used in the electrical conduction and electrification types. By integrating the toys into the science course as a teaching material in the teaching of electricity concepts, it is aimed to achieve the following achievements: Make topics more fun for students, concretizing abstract concepts to facilitate learning, make the lessons more effective with materials, increase students' motivation to learn. |
Oyuncakların Öğretim Materyali Olarak Fen Bilimleri Dersi Elektrik Konularına Entegre EdilmesiErcan Tatli 1Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Bildiri No: 398 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Elektrik konusu, Fen Bilimleri Dersi öğretim programının her sınıf düzeyinin en az bir ünitesinde yer almaktadır. 3.sınıfta “Elektrikli Araçlar”, 4.sınıfta “Basit Elektrik Devreleri”, 5.sınıfta “Elektrik Devre Elemanları”, 6.sınıfta “Elektriğin İletimi”, 7.sınıfta “Elektrik Devreleri”, 8.sınıfta “Elektrik Yükleri ve Elektrik Enerjisi” üniteleri doğrudan “elektrik” kavramını konu etmektedir. “elektrik” kavramının bir çok fen kavramı gibi soyut olması nedeniyle Elektrik konularının öğretiminde bir takım zorluklar yaşanmaktadır. Bu öğretim zorluklarının aşılması için farklı deneylerin yapılması ve çeşitli materyallerin kullanımı gerekmektedir. Okullardaki öğretim materyali eksikliği ve laboratuar imkanlarının kısıtlılığı elektrik kavramı ve bununla ilişkili konuların öğretimini zorlaştırmaktadır. Gündelik yaşamın bir parçası olmasına rağmen soyut bir niteliğe sahip olan “elektrik” kavramının öğretiminde yaşanan zorluklar, öğrencilerin konuyu eğlenerek ve ilgiyle öğrenmeleri önünde bir engel olarak oluşturmaktadır. Kolay ulaşılabilir ve nispeten ekonomik olan bazı oyuncakların elektrik konularının öğretiminde birer öğretim materyali olarak kullanımı, konunun öğretiminde karşılaşılan zorlukların aşılabilmesi için bir çözüm olarak görülmektedir. Bu çalışamada piyasada oyuncak olarak satılan ve eğitim ortamına entegre edildiğinde etkili birer öğretim materyali olarak kullanılabilecek 3 oyuncağın kullanımına yönelik öneriler sunulması amaçlanmaktadır. “Makey Makey” adlı oyuncak, elektrik devreleri, devre elemanları, iletkenlik ve yalıtkanlık konularının öğretiminde; “Elektrik Çubuğu” adlı oyuncak, elektrik yükleri ve elektrik yüklerinin birbirine etkileri konularının öğretiminde; “Tesla Küresi” adlı oyuncak, elektriğin iletimi ve elektriklenme çeşitleri konularının öğretiminde etkili birer öğretim materyali olarak kullanılabilirler. Oyuncakların elektrik konularının öğretiminde birer öğretim materyali olarak fen bilimleri dersine entegre edilmesi ile şu kazanımlara ulaşılması hedeflenmektedir: Konuların öğrenciler için daha eğlenceli olmasını sağlamak, soyut konuları somutlaştırılmasını sağlamak, materyallerle dersin daha etkili olmasını sağlamak, öğrencilerin öğrenmeye yönelik motivasyonlarını arttırmak, öğretmenlerin konuları daha etkin işlemelerine olanak sunmak. |
The concept of gas due to its abstract structure is a concept in which students have difficulty in understanding and often develop misconceptions. Different teaching methods and techniques are being developed in the literature for teaching such concepts. One of these techniques is animations. The aim of this study is to investigate the effects of computer-based animations on 11th grade students' understanding of gas laws. The study was carried out at an Anatolian high school in Trabzon. Quasi-experimental method was used in the study. One of the 11th grade classes in the high school was randomly assigned as the experiment (N = 22) and the other as the control group (N = 22). While experimental group students were taught using computer-based animations, the control group was taught with a traditional approach. The data were collected by using a test consisting of 15 multiple choice and 5 open-ended questions. The test was applied to both groups as pre-test and post-twice. The results from the test were compared with the t test. Statistically significant differences were found in favor of the experimental group for both parts of the test. This result showed that the experimental group students that is taught by animations are more successful than the control group students taught with traditional approach. It is suggested that animations should be used in teaching such abstract concepts. |
Lise Öğrencilerinin Gaz Yasalarını Anlamaları Üzerine Bilgisayara Dayalı Animasyonların EtkisiGökhan DEMİRCİOĞLU 1TRABZON ÜNİVERSİTESİ Bildiri No: 482 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Soyut yapısı nedeniyle gaz kavramı, öğrencilerin anlamakta zorluk çektikleri ve sıklıkla yanılgılar geliştirdikleri bir kavramdır. Literatürde bu tür kavramların öğretimine yönelik farklı öğretim yöntem ve teknikleri geliştirilmektedir. Bu tekniklerden biri de animasyondur. Bu çalışmanın amacı, bilgisayara dayalı animasyonların 11.sınıf öğrencilerinin gaz yasalarını anlamaları üzerine etkisini araştırmaktır. Çalışma, Trabzon ilindeki merkezi bir Anadolu lisesinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmada yarı-deneysel yöntem kullanılmıştır. Lisede bulunan 11. sınıflardan biri deney (N=22), diğeri ise kontrol grubu (N=22) olarak seçilmiştir. Deney grubu öğrencileri bilgisayara dayalı animasyonlar kullanılarak öğretilirken kontrol grubu öğrencileri geleneksel yaklaşımla öğretilmiştir. Çalışmada veriler 15 çoktan seçmeli, 5 açık uçlu sorudan oluşan bir test kullanılarak toplanmıştır. Test, uygulama öncesi ön-test ve uygulama sonrası son-test olmak üzere her iki gruba iki kez uygulanmıştır. Testten elde edilen sonuçlar t testi ile karşılaştırılmıştır. Testin her iki bölümünden elde edilen veriler değerlendirildiğinde, deney grubu lehine anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Bu sonuç, animasyonlarla öğretilen deney grubu öğrencilerinin geleneksel yaklaşımla öğretilen kontrol grubu öğrencilerinden daha başarılı olduğunu göstermektedir. Soyut kavramların öğretiminde animasyonların kullanılması önerilmektedir. |
The aim of this study is to reveal the views of science teachers on the STEM education and STEM-based education. A phenomenological model was used from the qualitative research methods in the research. Three science teachers working in two different secondary schools in Kırşehir participated in the study. The participants are all male teachers. Data were collected for two days using a semi-structured interview. The collected data were analyzed by content analysis. In the study, the research question ‘What are the views of secondary school science teachers about STEM education?’ was sought. The result obtained from the study based on PSTs statements is that the PSTs do not have negative perception about STEM and STEM-based education. According to the results of this study, it was determined that the PSTs had positive perceptions about STEM-based education. It is thought that having positive perceptions about STEM and its applications in terms of future science education has of great importance. The positive attitude of science teachers towards the activities that will provide meaningful learning upon the students has also importance in terms of raising qualified individuals. Science teachers open to innovations are expected to educate their students as students are open to innovations, have scientific curiosity, are able to investigate and question. |
Ortaokul Fen Bilgisi Öğretmenlerinin Fetemm Uygulamalarına Yönelik Görüşlerinin IncelenmesiÖmer Fırat Karadaş 1Ahi Evran Üniversitesi Bildiri No: 256 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Özet Bu çalışmanın amacı fen bilimleri öğretmenlerinin FeTeMM ve FeTeMM temelli ders uygulamalarına yönelik görüşlerini ortaya çıkarmaktır. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden fenomonolojik (olgu bilim) desen kullanılmıştır. Çalışmaya Kırşehir ilinde bulunan iki farklı ortaokulda görev yapan üç fen bilimleri öğretmeni katılmıştır. Katılımcıların hepsi erkek öğretmenlerdir. Araştırmada veriler, yarı yapılandırılmış görüşme kullanılarak iki gün boyunca toplanmıştır. Toplanan veriler içerik analiziyle analiz edilmiştir. Çalışmada “ortaokul fen bilgisi öğretmenlerinin FeTeMM uygulamalarına yönelik görüşleri nasıldır?” şeklindeki araştırma sorusuna cevap aranmıştır. Katılımcı ifadelerine dayanarak oluşturulan çalışma verilerinden elde edilen sonuçlardan biri FeTeMM ve FeTeMM temelli ders etkinlikleri ile ilgili olarak katılımcıların olumsuz algıya sahip olmadığıdır. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, katılımcıların FeTeMM uygulamaları ile ilgili olumlu düşünceye sahip oldukları tespit edilmiştir. FeTeMM’e ve uygulamalarına karşı olumlu düşüncelere sahip olmaları gelecekteki fen eğitimi açısından oldukça önemlidir. Öğrencilerde anlamlı öğrenmeyi sağlayacak etkinliklere karşı fen bilimleri öğretmenlerinin olumlu tavır takınmaları kaliteli birey yetiştirme açısından da oldukça önem arz etmektedir. Yeniliklere açık olan fen bilimleri öğretmenlerinin öğrencilerini yeniliklere açık, bilimsel merakı olan, araştırabilen ve sorgulayabilen öğrenciler olarak yetiştirmesi beklenmektedir. |
Water rocket is a kind of model rocket used as the reaction mass. Water rocket system consists of launch pad and rocket. The objectives of the study; Mek To transform the learned to gain and associate with real life, AcılıkWaking up interest in aviation and aviation industry, ´To develop critical skills, TeorikTo provide theoretical knowledge about the subject, - Providing creative ideas by observing nature, ZelIn particular, to increase awareness of recycling materials, .STEM training is to increase parental sharing by spreading from private to general and to make a multi-faceted contribution to student development. In the content of the study; IrStudents will work on the design, construction and decoration of water rocket after learning new information about pressure, gravity, effect-reaction, weight, expansion and aerodynamics. - As a result of the work, the rockets will be exhibited and their shots will be realized. What can be done? SüreceHigh Pressure: As long as the rocket pressure chamber remains within security; pressure The elevation can have a significant impact on the height. To keep the pressure high, the weight of the rocket should not be increased. IrWeight: Each rocket has the optimum weight. Rockets made from pet bottle are sometimes optimal The weight can be below and add some weight to the rocket can increase the range. Production Because of their techniques, larger rockets generally remain above the optimum weight and it should be built as light as possible for it. IrDesign: The rocket body must be leveled to reduce drag. Redundant airflow Rocket body is as smooth as possible, avoiding bulges and sharp transitions It should be maintained. |
Benim Su RoketimBeyza Kılıçoğulları 1Teknoloji Fen Okulları Bildiri No: 267 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Su roketi,tepki kütlesi olarak su kullanılan bir model roket türüdür.Su roketi sistemi fırlatma rampası ve roketten oluşur. Çalışmanın amaçları; ´Öğrenilenleri kazanıma dönüştürmek ve gerçek hayatla ilişkilendirmek,
´Havacılık ve havacılık sektörüne merak uyandırmak,
´Kinestetik becerileri geliştirmek,
´Konuyla ilgili teorik bilgiler edindirmek,
´Doğayı gözlemlemelerini sağlayarak yaratıcı fikirler ortaya koymalarını sağlamak,
´Özellikle geri dönüşüm malzemelerini değerlendirmeye yönelik bilinci arttırmak,
´STEM eğitimini özelden genele yayarak veli paylaşımını arttırmak ve öğrenci gelişimine çok yönlü katkı sağlamaktır.
Çalışmanın içeriğinde; ´Öğrenciler basınç, yer çekimi, etki-tepki, ağırlık, genleşme, aerodinamik bilgisi hakkında yeni bilgiler öğrendikten sonra su roketinin tasarım, yapım ve süslemesi üzerine çalışacaklardır.
´Çalışmanın sonucunda yapılan roketler sergilenerek atışları gerçekleştirilecektir.
Neler yapılabilir? ´Yüksek Basınç: Roket basınç bölmesi güvenlik dâhilinde kaldığı sürece; basıncın
yükseltilmesi, yükseklik için önemli bir etkiye sahip olabilir. Basıncı yüksek tutmak için roketin ağırlığı fazla arttırılmamalıdır. ´Ağırlık: Her roketin optimum ağırlığı vardır. Pet şişeden yapılan roketler bazen optimum
ağırlığın altında olabilir ve rokete biraz ağırlık eklemek menzili artırabilir. Yapım tekniklerinden dolayı, daha büyük roketler genellikle optimum ağırlığın üstünde kalır ve bunun için mümkün olduğunca hafif inşa edilmesi gerekir. ´Tasarım: Sürüklemeyi azaltmak için roket gövdesi düzleştirilmelidir. Hava akımına gereksiz
çıkıntılardan ve keskin geçişlerden kaçınarak, roket gövdesi olabildiğince pürüzsüz tutulmalıdır. |
In recent years, STEM (Science, Technology, Engineering, and Math) education and the implementation of this education system have been based on research and exploration principles which provoke students to research, explore, gain creativity, design projects, improve communication skills, arouse curiosity solving current problems in daily life, offer solutions with collaboration, and the most fundamental principle is to make students think critically. Within the context of this education model, there have been great deals of STEM education practices in our country. Thereby, this study aims to understand and examine the preschool teacher candidates’ informative and practical needs, and carry out STEM education successfully in order to achieve the academic goals among students. The qualitative study has been carried out by multiple data and case study method. The research study consists of 71 preschool teacher candidates in their 3rd year of a private foundation university. The preschool teacher candidates are made up of 69 women and 2 men. The implementation of the study was executed for 14 weeks and 4 hours per each week under the course named ‘’ Preschool Science Education’’. Survey reports for each lesson made by researchers, analyses of the documents that are the students’ answers to the question of ‘’What I have learnt today?’’ per each lesson, a concept text that aims to examine the education of science terms, lesson and activity plans prepared by teacher candidates, and videos of their implementations for 5 and 6 years old students have been used as data source throughout the study. Each of the data source has been analyzed to answer the problematique in the form of themes and categories with cross-coding analysis. |
Okul Öncesi Öğretmen Adaylarinin Stem (Fen, Teknoloji, Mühendislik Ve Matematik) Uygulamalarinda Ihtiyaç Duyduklari Bilgi Ve BecerilerGANİME AYDIN 1İSTANBUL GEDİK ÜNİVERSİTESİ 2TRAKYA üNİVERSİTESİ Bildiri No: 279 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Son yıllarda STEM (Fen, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) eğitimi ile (STEM) alanlarının bütünleşik olarak araştırma sorgulamaya dayalı öğrenme temelinde öğrencilerin güncel hayattan bir problemi çözmek için merak etmesi, araştırması, sorgulaması, yaratıcı olması, tasarım yapması, iletişim kurması, işbirliği içinde probleme çözüm getiren bir ürün elde etmesi ve en önemlisi eleştirel düşünebilme becerileri kazandırılması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda ülkemizde de yenilen öğretim programlarında STEM eğitimleri yer almaktadır. Ancak daha öncede yapılan birçok yeniliğin sonucunu gerek ülke genelinde alınan üniversite sınav son sonuçlarında, gerekse uluslararası sınav sonuçlarında istenilen başarı elde edilememiştir. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı da, ülkemizde güncelliği her geçen gün artan STEM uygulamalarını öğrencilerle yapabilmek okulöncesi öğretmen adaylarının hangi bilgi ve becerilere ihtiyaç duyduğunu ve uygulamalar sürecinde neleri deneyimlediklerini tespit etmektir. Çalışma, nitel bir araştırma olup çoklu verilerin kullanıldığı durum çalışması yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın çalışma grubu, özel bir vakıf üniversitenin 3. sınıf okul öncesi öğretmenliği bölümüne devam eden 71 öğretmen adayından oluşmaktadır. Öğretmen adaylarının 69 tanesi kadın, 2 tanesi erkektir. Araştırmanın uygulaması “ Okul Öncesi Fen Eğitimi” dersinde araştırmacılar tarafından 14 hafta boyunca ve haftada 4 saat olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri kaynağı olarak, araştırmacının her ders sonunda aldığı gözlem notları, öğrencilerden her ders sonunda “Bugün ne öğrendim?” sorusuna verilen yanıtları içeren doküman analizi, uygulamalar sonunda yapılan uygulamalardaki fen kavramlarının öğrenilip öğrenilmediğini ölçen açık uçlu sorulardan oluşan kavram testi, 5-6 yaş grubu öğrenciler için hazırladıkları ve uyguladıkları STEM ders ve etkinlik planları ve ödev uygulamaları sırasındaki videolar kullanılmıştır. Tüm veriler, problemlerine yanıt alacak şekilde kategoriler ve temalar oluşturularak çapraz kodlama ile analiz edilmektedir. |
The aim of this study is to examine whether teachers' attitudes towards STEM (Science, Technology, Engineering, Mathematics) education differ according to age, department, seniority and gender. This research was conducted in a cross-sectional survey model using a quantitative data tool for the direct learning of teachers' STEM education attitudes. The research was carried out with the participation of teachers from the Ministry of National Education in Kdz.Ereğli district of Zonguldak province in the second term of 2018-2019 academic year. 326 teachers were enrolled in the study, but 7 of them were not included in the analysis because they stated that they work outside Kdz.Ereğli and 319 teachers were included in the study. Of the participants, 127 were male and 192 were female. In order to measure teachers' attitudes towards STEM education, the measurement tool which was adapted by (Integration of Mathematics, Science, and Techonology Education “, Deep, Aydın and Kırkıç (2017) developed by Berlin and White (2010) is used. As a result of the research, it was found that the attitudes of teachers towards STEM education did not show a significant difference according to gender, type of school served, place and seniority of school. According to teachers' department, pre-school teachers have higher attitudes towards STEM education compared to teachers working in all other departments. |
Öğretmenlerin Stem Eğitimine Karşı Tutumları : Kdz. Ereğli ÖrneğiBerru SAĞIR 1Kdz.Ereğli Merih Şuğle Ortaokulu 2Kdz.Ereğli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Bildiri No: 290 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmanın amacı öğretmenlerin STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) eğitimine karşı tutumlarının yaş, branş, kıdem ve cinsiyetlerine göre farklılık gösterip göstermediğini incelemektir. Yapılan bu araştırma, öğretmenlerin STEM eğitimi tutumlarının doğrudan öğrenilmesine yönelik nicel bir veri aracının kullanıldığı kesitsel tarama modelinde yapılmıştır. Araştırma 2018-2019 eğitim öğretim yılı ikinci döneminde Zonguldak ilinin Kdz.Ereğli ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev yapan öğretmenlerin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya 326 öğretmen katılmış ancak 7'si Kdz.Ereğli ilçesi dışında çalıştıklarını belirttikleri için yanıtları analizlere dahil edilmemiş olup toplamda 319 öğretmenin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların 127 si erkek, 192 si ise kadındır. Öğretmenlerin STEM eğitimine yönelik tutumlarını ölçmek üzere Berlin ve White (2010) tarafından geliştirilen “Integration of Mathematics, Science, and Techonology Education”, Derin, Aydın ve Kırkıç (2017) tarafından Türkçeye uyarlanan ölçme aracı kullanılmıştır. Araştırma sonucunda öğretmenlerin STEM eğitimine karşı tutumlarının cinsiyet, görev yapılan okul türü, görev yapılan okulun bulunduğu yer ve kıdemlerine göre anlamlı bir farklılık göstermediği ortaya çıkmış, öğretmenin branşına göre ise okul öncesi öğretmenlerin diğer tüm branşlarda görev yapan öğretmenlere göre STEM eğitimine karşı tutumlarının daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. |
In this study, it is aimed to examine of the science preservice teachers' concept networks related to science concepts in ergastic substances. The phenomenology method was used in the research. 38 science preservice teachers studying the second year of primary science teacher department of a public university education faculty and taking General Biology Laboratory-1 course participated to the study. Within the scope of the study, three-week (6 hours) applications were carried out with the science preservice teachers. In the first week, the preservice science teachers were informed about the concept network and its features and their samples were examined. In addition, closed-ended experiments with the preservice science teachers for ergastic substances were determined. The closed-ended experiments, which were determined in the next two weeks, were experimentation in the laboratory environment by the preservice science teachers. At the end of the third week, the preservice science teachers were asked to prepare concept networks related to science concepts related to ergastic substances. In this context, 36 concept networks were prepared by the preservice science teachers. The concept networks were prepared with content analysis method by two lecturers. The groups and concepts in concept networks used by the preservice science teachers; themes, sub-themes and codes have been analyzed. As a result of the analysis, it was determined that the preservice science teachers made 34 different groupings in concept networks. The total frequency of the groupings was 167. The groupings were grouped under six themes as “Properties of Ergastic Substances”, “Places Finding of Ergastic Substances”, “Plants with Ergastic Substances in Their Structure”, “Investigation of Ergastic Substances”, “Types of Ergastic Substances” and “Other Organic and Inorganic Substances”. It is seen that the groups were mostly in the “Types of Ergastic Substances” theme and the least in the “Investigation of Ergastic Substances” theme. It was determined that the preservice science teachers used 189 different science concepts in concept networks. The total frequency of the concepts was determined as 1016. The concepts are grouped under six themes with appropriate coding. It is seen that the first four of the most frequency codes are “Simple/Semi-Compound/Compound Starch Grains”, “Synthetic/Eccentric Starch Grains”, “Oils/Streoit/Phospholipid/Ester Ties/Glycerol” and “Hilum/Navel/Crack Hilum” respectively. It was determined that the codes were mostly in the “Types of Ergastic Substances” theme and the least in the “Investigation of Ergastic Substances” theme. According to the results obtained, it is seen that most of the science concepts related to ergastic substances in the concept networks of the preservice science teachers. |
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Ergastik Maddeler Konusunda Geçen Fen Kavramları Ile Ilgili Kavram AğlarıFulya ZORLU 1Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi 2Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bildiri No: 41 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmada, fen bilgisi öğretmen adaylarının ergastik maddeler konusunda geçen fen kavramları ile ilgili kavram ağlarının incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada olgubilim yöntemi kullanılmıştır. Araştırmaya bir devlet üniversitesinin eğitim fakültesinin fen bilgisi öğretmenliği bölümünün ikinci sınıfında öğrenim gören ve Genel Biyoloji Laboratuvarı-1 dersini alan 38 fen bilgisi öğretmen adayı katılmıştır. Çalışma kapsamında fen bilgisi öğretmen adaylarıyla üç hafta (6 saat) süren uygulamalar yapılmıştır. İlk hafta fen bilgisi öğretmen adaylarına kavram ağı ve özellikleri hakkında bilgiler verilerek örnekleri incelenmiştir. Ayrıca, ergastik maddeler konusuna yönelik fen bilgisi öğretmen adayları ile beraber kapalı uçlu deneyler belirlenmiştir. Sonraki iki hafta belirlenen kapalı uçlu deneyler öğretmen adayları tarafından laboratuvar ortamında yapılmıştır. Üçüncü haftanın sonunda fen bilgisi öğretmen adaylarından ergastik maddeler konusunda geçen fen kavramlarına yönelik olarak kavram ağları hazırlamaları istenmiştir. Bu doğrultuda fen bilgisi öğretmen adayları tarafından 36 kavram ağı hazırlanmıştır. Hazırlanan kavram ağları iki öğretim üyesi tarafından içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Fen bilgisi öğretmen adaylarının kavram ağlarında kullandıkları gruplandırma ve kavramlar; tema, alt tema ve kodlar oluşturularak analiz edilmiştir. Analiz sonucunda, fen bilgisi öğretmen adaylarının kavram ağlarında 34 farklı gruplandırma yaptıkları belirlenmiştir. Gruplandırmalara ait toplam frekans 167 olarak tespit edilmiştir. Yapılan gruplandırmalar “Ergastik Maddelerin Özellikleri”, “Ergastik Maddelerin Bulunduğu Yerler”, “Yapısında Ergastik Maddeleri Bulunduran Bitkiler”, “Ergastik Maddelerin İncelenmesi”, “Ergastik Maddelerin Çeşitleri” ve “Diğer Organik ve İnorganik Maddeler” olarak altı tema altında toplanmıştır. Grupların en çok “Ergastik Maddelerin Çeşitleri” temasında, en az ise “Ergastik Maddelerin İncelenmesi” temasında olduğu görülmektedir. Fen bilgisi öğretmen adaylarının kavram ağlarında 189 farklı fen kavramı kullandıkları tespit edilmiştir. Kavramlara ait toplam frekans 1016 olarak belirlenmiştir. Kavramlar uygun kodlama yapılarak altı tema altında gruplandırılmıştır. En çok frekansa sahip kodlardan ilk dördünün sırasıyla “Basit/Yarı Bileşik/Bileşik Nişasta Taneleri”, “Sentrik/Eksentrik Nişasta Taneleri”, “Yağlar/Streoit/Fosfolipit/Ester Bağları/Gliserol” ve “Hilum/Göbek/Çatlak Hilum” olduğu görülmektedir. Kodların en çok “Ergastik Maddelerin Çeşitleri” temasında, en az “Ergastik Maddelerin İncelenmesi” temasında olduğu belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, fen bilgisi öğretmen adaylarının kavram ağlarında ergastik maddeler konusuna ait fen kavramlarının çoğunun olduğu görülmektedir. |
The aim of this study was to investigate the macro-symbolic-micro cycles of preservice science teachers in the monocotyledon-dicotyledon plants subject. Case-study method was used in the study. 42 preservice science teachers who were taking the course of General Biology Laboratory participated in the study. Within the scope of the study, the preservice science teachers dissecting flower dissecting to examine monocotyledon-dicotyledon plants were given information about macro-symbolic-micro cycles. Then, the preservice science teachers were asked to prepare macro-symbolic-micro cycles for monocotyledon-dicotyledon plants. 42 macro-symbolic-micro cycles were prepared by the preservice science teachers. The data obtained the study were analyzed by content analysis method. As a result of the analysis, six themes which the “Macro World”, “Symbolic”, “Micro World”, “Transition Symbolic with Macro World”, “Transition Symbolic with Micro World” and “Transition Micro World with Macro World” and the codes of the themes were determined. In the macro world, it is seen that they wrote the parts of flower and stem. They gave more space to the stem, inorganic substances, leaf and organic substances in the micro world part. Since we cannot see the building blocks of inorganic and organic materials in the macro world, it can be said that they are included in the micro world. In the symbolic stage, they gave the most flower parts, stem parts, inorganic substances and leaf parts. In the transition from the macro world to the micro world, they mostly included the stem parts, leaf parts, inorganic substances, organelles and flower parts. In the symbolic with macro world transition stage, they showed symbols with a plant as a whole and the flower diagram. In the transition symbolic with micro world stage, they showed mostly parts of the stem, water representation and structure of stoma. |
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Monokotil-Dikotil Bitkiler Konusunda Makro-Sembolik-Mikro Döngülerinin IncelenmesiFulya ZORLU 1Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi 2Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bildiri No: 106 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmada fen bilgisi öğretmen adaylarının monokotil-dikotil bitkiler konusunda makro-sembolik-mikro döngülerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada durum araştırması yöntemi kullanılmıştır. Genel Biyoloji Laboratuvarı dersini almakta olan 42 fen bilgisi öğretmen adayı araştırmaya katılmıştır. Çalışma kapsamında, monokotil-dikotil bitkileri incelemek için çiçek diseksiyonu yapan fen bilgisi öğretmen adaylarına makro-sembolik-mikro döngüler hakkında bilgiler verilmiştir. Daha sonra fen bilgisi öğretmen adaylarından monokotil-dikotil bitkiler konusuna yönelik olarak makro-sembolik-mikro döngüler hazırlamaları istenmiştir. Fen bilgisi öğretmen adayları tarafından 42 tane makro-sembolik-mikro döngü hazırlanmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler, içerik analizi yöntemi ile analiz edilmiştir. Analiz sonucunda “Makro Dünya”, “Sembolik”, “Mikro Dünya”, “Makro Dünya ile Sembolik Geçişi”, “Mikro Dünya ile Sembolik Geçişi” ve “Makro Dünya ile Mikro Dünya Geçişi” olmak üzere altı tema ve temalara ait kodlar belirlenmiştir. Makro Dünya aşamasında fen bilgisi öğretmen adaylarının en çok çiçek ile gövde kısımlarını yazdıkları görülmektedir. Mikro dünya aşamasında gövde, inorganik maddeler, yaprak ve organik maddelere daha çok yer vermişlerdir. İnorganik ve organik maddelerin yapı taşlarını gözle göremediğimiz için hazırlanan döngülerde mikro dünya aşamasında yer aldıkları söylenebilir. Fen bilgisi öğretmen adayları sembolik aşamasında en çok çiçek kısımları, gövde kısımları, inorganik maddeler ve yaprak kısımlarına semboller vermişlerdir. Makro dünyadan mikro dünyaya geçişte fen bilgisi öğretmen adayları en çok gövde kısımlarına, yaprak kısımlarına, inorganik maddelere, organellere ve çiçek kısımlarına yer vermişlerdir. Fen bilgisi öğretmen adayları makro dünya ile sembolik geçiş aşamasında en çok bir bitkiyi bütün olarak ve çiçek diyagramını semboller ile göstermişlerdir. Mikro dünya ile sembolik geçiş kısmında fen bilgisi öğretmen adayları en çok gövde kısımları, suyun gösterimi ve stoma yapısını göstermişlerdir. |
Scientific knowledge is a product of inquiry. Therefore, students should be encouraged to find inquiry-based solutions for authentic problems while learning science. In this process, ensuring cooperation between students makes inquiry-based learning more effective. The aim of this study is to examine the views of students about Process Oriented Guided Inquiry Learning (POGIL), a strategy of collaborative inquiry, to teach particulate nature of matter at 6th grade. During the instruction, the students worked with their teammates on the worksheets designed by considering learning cycle. At the end of the instruction, Group Assessment of Logical Thinking was administered to determine the formal reasoning level of the students. They were categorized as low, middle and high scorers based on their scores and three students were selected from each category to be interviewed. The data were analyzed using content analysis. The themes and codes were determined by taking the questions and answers into account. Determined themes were “main characteristics of POGIL”, “features promoting learning”, “features to be changed”, “features to be kept”, “difficulties in practice”, “instructor of POGIL” and “academic and social benefits”. According to the results, the students regarded “doing experiments” and “exploring” as main characteristics of POGIL. POGIL features contributing to their learning most were indicated as group work/collaboration, doing on their own, making inferences and activity worksheets. The students stated that they faced difficulties such insufficient contribution of group members and difficulty in reaching proper conclusions. In addition, the answers given in general indicate that the students understood the role of the teacher as facilitator and mediator. The improving friendship, promoting learning and having fun were explained as academic and social benefits of POGIL. In conclusion, the students evaluated POGIL positively, and were aware of the main characteristics and the benefits of POGIL as a collaborative inquiry approach. |
Ortaokul Öğrencilerinin Bir Işbirlikli Sorgulama Stratejisi Olan Sorsö’ye Ilişkin GörüşleriMüge Özkanbaş 1İmadettin Levent Ortaokulu 2Çukurova Üniversitesi Bildiri No: 157 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bilimsel bilgi sorgulamanın bir ürünüdür. Bu yüzden öğrencilerin bilim öğrenirken gerçek problemlere sorgulamaya dayalı çözümler bulması teşvik edilmelidir. Bu süreçte öğrenciler arasında işbirliğinin sağlanması sorgulamaya dayalı öğrenmeyi daha etkili hale getirmektedir. Bu araştırmanın amacı 6. sınıf Fen Bilimleri dersi "Maddenin Tanecikli Yapısı" ünitesini öğretiminde, bir işbirlikli sorgulama stratejisi olan Süreç Odaklı Rehberli Sorgulamayla Öğrenme (SORSÖ) hakkında öğrenci görüşlerini incelemektir. Süreçte öğrenciler, takım arkadaşlarıyla öğrenme halkasını temel alarak hazırlanmış çalışma yaprakları üzerinde çalışmışlardır. Öğretimin sonunda öğrencilerin formal akıl yürütme düzeylerini belirlemek amacıyla Mantıksal Düşünme Grup Testi uygulanmış ve alınan puanlara göre öğrenciler alt, orta ve üst grup olarak sınıflandırılmıştır. Bu sınıflamaya göre her gruptan dörder öğrenci olmak üzere toplam 12 öğrenci görüşme yapılmak üzere belirlenmiştir. Görüşme verileri içerik analizi ile çözümlenmiştir. Sorular ve öğrenci cevapları göz önüne alınarak temalar ve kodlar belirlenmiştir. Belirlenen temalar; “SORSÖ’nün temel özellikleri”, “öğrenmeye katkı sağlayan özellikler”, “değiştirilmesi istenen özellikler”, “uygulamaya devam edilmesi istenen özellikler”, “karşılaşılan zorluklar”, “öğretmenin rolü” ve “başarı ve sosyal açıdan kazandırdıkları” dır. Sonuçlara göre katılımcıların çoğu tarafından SORSÖ’ nün temel özellikleri arasında en fazla deney yapma ve keşfetme belirtilmiştir. Öğrenmelerine en çok katkı sağlayan SORSÖ özellikleri grup çalışması/işbirliği, kendi kendine yapma, çıkarımda bulunma ve çalışma kağıtları olarak belirtilmiştir. Değiştirilmek istenen özellikler ise grupların cinsiyet ve başarıya göre karma oluşu, grup değerlendirmesi ve büyük sınıf tartışması olarak gösterilmiştir. Uygulamaya devam edilmesi istenen özellikler arasında kendi kendine öğrenme/yapma, video ve simülasyonlar, çalışma yaprakları ve grup çalışması belirtilmiştir. Öğrenciler süreçte grup arkadaşlarının yetersiz katılımı ve doğru sonuçlara ulaşamama gibi zorluklarla karşılaştıklarını söylemiştir. Ayrıca genel olarak verilen cevaplar öğretmenin kolaylaştırıcı ve ortam sağlayıcı rolünü anladıklarını göstermektedir. SORSÖ’nün arkadaşlık ilişkilerini geliştirmesi, öğrenmeyi arttırması ve eğlenceli olması ise başarı ve sosyal açıdan kazandırdıkları özelikler olarak açıklanmıştır. Sonuç olarak öğrencilerin SORSÖ ile ilgili olumlu değerlendirmelerinin ağır bastığı, işbirlikli sorgulamanın temel özelliklerinin ve sağladığı katkıların farkında oldukları söylenebilir. |
The aim of this study is to determine the metacognitive learning strategies used by science teacher candidates with their learning styles and to determine which metacognitive learning strategies they have. The research group of the study consists of 186 science teacher candidates who are studying in the 1st, 2nd, 3rd and 4th grades of Elazığ Fırat University Faculty of Education in 2018-2019. The research was carried out using scanning method. Kolb Learning Styles Inventory developed by Kolb (1984) and adapted to Turkish by Gencel (2006) was used to determine the learning styles of science teacher candidates and in addition, Metacognitive Learning Strategies Determination Scale “developed by Gündoğan Çöğenli and Güven (2014) was used to determine the metacognitive learning strategies of the teachers. The data obtained from the study were subjected to ANOVA analysis. According to the results of the analysis, it was found that the majority of science teacher candidates had a distinctive learning style. Besides, it was seen that the learning styles of science teachers candidates did not differ significantly according to class level and gender. Cognitive learning strategies did not show a significant difference according to learning style and class level. |
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Öğrenme Stilleri Ve Kullandıkları Bilişüstü (Metabiliş) Öğrenme StratejileriGamze GÜÇLÜ 1Fırat Üniversitesi Bildiri No: 322 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmanın amacı, fen bilgisi öğretmen adaylarının sahip oldukları öğrenme stilleri ile kullandıkları bilişüstü öğrenme stratejilerini belirleyerek, hangi öğrenme stiline sahip fen bilgisi öğretmen adayının hangi bilişüstü öğrenme stratejilerini kullandıklarını ortaya koymaktır. Araştırmanın çalışma grubunu 2018-2019 yılında Elazığ Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği Bölümü 1.sınıf, 2.sınıf, 3.sınıf ve 4.sınıflarında öğrenim görmekte olan toplam 186 fen bilgisi öğretmen adayı oluşturmaktadır. Araştırma, tarama yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Araştırmada, fen bilgisi öğretmen adaylarının sahip oldukları öğrenme stillerini belirlemek amacı ile Kolb(1984) tarafından geliştirilen Gencel (2006) tarafından Türkçe’ye uyarlanan “Kolb Öğrenme Stilleri Envanteri” ayrıca öğretmen adaylarının bilişüstü öğrenme stratejilerini belirlemek için ise Gündoğan Çöğenli ve Güven (2014) tarafındangeliştirilen “Bilişüstü Öğrenme Stratejileri Belirleme Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma sonunda elde edilen veriler ANOVA analizine tabii tutulmuştur. Analiz sonuçlarına göre, fen bilgisi öğretmen adaylarının çoğunluğu ayırt edici öğrenme stiline sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Bunun yanında fen bilgisi öğretmen adaylarının öğrenme stilleri sınıf düzeyine göre ve cinsiyete göre anlamlı farklılık olmadığı görülmüştür. Bilişüstü öğrenme stratejileri ise öğrenme stiline ve sınıf düzeyine göre anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna varılmıştır. |
Brain researches aim to provide more qualified and permanent learning by using the results of studies investigating how the brain learns, which makes learning difficult or easy, the learning function of the right and left lobes of the brain. In this context, the educational practices of the results of brain studies are gaining importance. Edelenbosch, Kupper, Krabbendam and Broerse (2015) point out the necessity of building a bridge between brain research studies and their practices in education. Especially considering teachers, the development of the understanding that all of their students 'brain capacities can change, will help them change their understanding of their students' potential and will contribute to student-centred teaching (Dubinsky, 2010). The most emphasized fact in today's education system is to integrate information into daily life and to be used to solve life problems. Mathematics, which is a universal language, has an essential place in other disciplines; information processing, estimating and problem-solving using this language. In this study, it is aimed to explore the factors that make a difference by interpreting the lesson plans prepared by the mathematics education students in the brain-based learning and teaching approach. The study aims to understand how teachers combine their educational experiences with mathematics lesson plans. In the 2018-2019 fall semester, the study group consisted of undergraduate students with a mathematics teaching program that took a graduate course in brain-based learning and teaching. Three female mathematics teachers were the participants of the study. Demographic characteristics of participants; B, born in 1988, teaching experience nine years, H was born in 1991; teaching experience is six months, S was born in 1998, teaching experience is six. The qualitative research method was used in the research. The research data were obtained from the qualitative patterns through the case study. The research plan was designed as follows: Before the training, the teachers were asked to prepare a lesson plan, and each student was interviewed separately for the lesson plans. After the training, the teachers were asked to evaluate their lesson plans, and interviews were made with each student separately. Also, the focus group interviews with students were discussed and their thoughts on the applicability of brain studies to education were discussed. The students were informed about the study, and the interviews were recorded with permission from them. Thematic analysis was performed in data analysis. The data are presented under themes and with examples from teacher responses. |
Beyin Çalışmalarının Eğitime Uygulanması: Matematik Dersi ÖrneğiŞİRİN İLKÖRÜCÜ 1BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ Bildiri No: 108 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Beynin nasıl öğrendiği, öğrenmeyi zorlaştıran veya kolaylaştıran etmenler, beynin sağ ve sol loblarının hangi öğrenme fonksiyonu üzerinde etkili olduğunu araştıran çalışmaların sonuçlarının eğitimde kullanılmasıyla daha nitelikli ve kalıcı öğrenmeler sağlanması hedeflenmektedir. Bu bağlamda günümüzde beyin çalışmalarının sonuçlarının eğitim uygulamaları önem kazanmaktadır. Edelenbosch, Kupper, Krabbendam ve Broerse (2015) beyin araştırmalarına ilişkin çalışmalar ile eğitimdeki uygulamaları arasında bir köprü kurulmasının gerekliliğini belirtmektedirler. Özellikle öğretmenlerde, öğrencilerinin hepsinin beyin kapasitelerinin değişebileceği anlayışının gelişmesi, onlara yol göstererek öğrencilerinin potansiyelleri ile ilgili anlayışlarını değiştirmelerine katkı sağlayacak ve öğrenci merkezli öğretimlerine de katkı sağlayabilecektir (Dubinsky, 2010). Günümüz eğitim sisteminde en çok üzerinde durulan olgu, bilgilerin günlük yaşamla bütünleştirilmesi ve karşılaşılan yaşam problemlerinin çözümünde kullanılabilmesidir. Evrensel bir dil olan matematik diğer bilim dallarında da önemli bir yere sahip olup; bilgi işlemeyi, tahminde bulunmayı ve bu dili kullanarak problem çözmeyi içermektedir (Milli Eğitim Bakanlığı [MEB], 2007, 2009). Çalışmada beyin temelli öğrenme ve öğretme yaklaşımı eğitimi alan yüksek lisans matematik eğitimi öğrencilerinin eğitim öncesi ve eğitim sürecinde hazırladıkları ders planlarının yorumlanarak fark yaratan etmenlerin keşfedilmesi hedeflenmiştir. Çalışma öğretmenlerin aldıkları eğitim deneyimlerini matematik ders planlarıyla nasıl birleştirdiklerini betimlemeye çalışmaktadır. Çalışma grubunu 2018-2019 güz döneminde beyin temelli öğrenme ve öğretme yaklaşımı yüksek lisans dersini alan matematik öğretmenliği lisans mezunu öğrencileri oluşturmaktadır. Çalışmanın katılımcılarını üç bayan matematik öğretmeni oluşturmaktadır. Katılımcıların demografik özellikleri; B, 1988 doğumlu, öğretmenlik tecrübesi 9 yıl, H 1991 doğumlu öğretmenlik tecrübesi 6 ay, S, 1998 doğumlu öğretmenlik tecrübesi 6aydır. Araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırma verileri nitel desenlerden içsel durum çalışması yoluyla elde edilmiştir. İçsel durum çalışması durumun kendisine odaklanan çalışmadır. Bu araştırmada kendi bağlamı ve çevresi içerisinde konumlandırılan durumun detaylı bir şekilde betimlenmesine yönelik analitik prosedürler yer alır (Creswell, 2013). Araştırma planı aşağıdaki şekilde tasarlanmıştır: Eğitim öncesi, öğretmenlerin ders planı hazırlamaları istenmiş ve ders planlarıyla ilgili her öğrenciyle ayrı ayrı görüşme yapılmıştır. Eğitim sonrası, öğretmenlerin hazırladıkları ders planlarını değerlendirmeleri istenmiş ve bu ders planlarıyla ilgili ayrı ayrı her bir öğrenci ile görüşme yapılmıştır. Ayrıca öğrencilerle odak grup görüşmesi yapılarak beyin çalışmalarının eğitime uygulanabilirliği ile ilgili düşünceleri tartışılmıştır. Öğrencilere çalışma hakkında bilgi verilmiş ve yapılan görüşmeler kendilerinden izin alınarak kaydedilmiştir. Verilerin analizinde tematik analiz yapılmış. Veriler temalar altında ve öğretmen cevaplarından örneklerle sunulmuştur. |
Many factors are effective in choosing students. In this election, the value that the individual gives to himself, the value that society gives to the profession, the value of the government or the state gives the profession are very effective. In addition, personal skills, the interest of the individual, the importance of the profession, socioeconomic status, psychological needs, and family and environment factor should not be ignored. Success begins with knowing and loving the job and the requirements of the job. When the profession is loved, the individual can make habit of gaining new knowledge, finding and experience in his field. As such characteristics are gained, they become qualified and effective individuals. In this context, effective teaching in our schools depends on the existence of qualified teachers. The most important element of the education system is the teacher and the success and quality of the education system are directly related to the characteristics of the teachers. In a changing, developing and globalizing world, today's society needs individuals who depend primarily on their values, change, open to development, and assimilate values and behaviors such as quality. For this reason, OSYM Presidency has adopted a criterion in order to improve the quality, success, understanding, emotions and thoughts of prospective teachers and teachers in 2016 in order to enable the students to take the university exam in order to choose the faculties of education in which the teaching profession is given. After this criterion, it is necessary to investigate whether there is any change in the points of view of teacher candidates in the field of mathematics and science. Objective: The aim of this study is to determine whether there is any change in the tributaries of primary school mathematics and science teacher candidates towards the teaching profession. Method: The sample of the study is comprised of 180 pre-service teachers from Yuzuncu Yıl University, Faculty of Education, Primary School Mathematics and Science Teacher candidates. As a means of collecting data, Likert type “Teaching Profession Attitude Scale” consisting of 25 items and one optional question item were used (α = 0.92). In the analysis of the data obtained; SPSS 11.5 package program was used. Mean scores were calculated for each teacher candidate. One-way ANOVA was applied to determine if the attitudes differ according to the department they were affiliated with. Results: In the analysis of the findings, no significant difference was found between the attitudes of the candidates and their related departments. Candidates of Primary School Teachers of Science Teaching prefer this profession more consciously. It was noticed that the majority of prospective teachers did not prefer the teaching profession. Research findings revealed that there was no significant difference between the attitudes of the candidates towards the teaching profession and gender and parental profession. In addition, no significant difference was found between the attitudes of the candidates and their related departments. |
Ösym’nin Öğretmenliği Tercih Etmede Koyduğu Yüzdelik Dilime Girme Kriterinden Sonra Öğretmen Adaylarinin Mesleğe Karşi Tutumlarinin TespitiNaki ERDEMİR 1Üniversite 2Milli Eğitim Öğretmen Bildiri No: 347 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Eğitim öğretimin kalitesinin yükselmesinde geleceğin öğretmeni olacak öğretmen adaylarının mesleğe bakış açıları öğretmen eğitiminde önemli bir yer tutar. Adayların öğretmenlik mesleğine karşı pozitif bir ilgi, tutum ve görüşe sahip olması öğretmen yetiştirme programlarına düşen önemli bir roldür. Bu nedenle, birçok araştırma öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine karşı duygu ve düşüncelerini tespit etmeyi amaçlamıştır. Meslek bilinci ve sevgisi bireyin yaşam standartlarına olum şekilde yansıdığı görülmüştür. Öğrencilerin meslek seçiminde birçok faktör etkilidir. Bu seçimde ise bireyin kendi kendine verdiği değer, toplumun mesleğe verdiği değer, hükümetlerin veya devletin mesleğe verdiği maddi değer oldukça etkili olmaktadır. Buna ilaveten kişisel yetenekler, bireyin ilgisi, mesleğin önemi, sosyoekonomik durum, psikolojik ihtiyaçlar, aile ve çevre faktörü de göz ardı edilmemelidir. Başarı kişinin yaptığı işi ve işin gereklerini bilmesi ve sevmesiyle başlar. Meslek sevildiğinde birey kendi alanında yeni bilgi, bulgu ve deneyim kazanmayı alışkanlık haline getirebilir. Bu tür özellikler kazanıldıkça nitelikli ve etkili birey olunur. Bu bağlamda okullarımızda etkili bir öğretimin yapılabilmesi nitelikli öğretmenlerin varlığına bağlıdır. Eğitim sisteminin en önemli öğesi öğretmendir ve eğitim sistemin başarısı, niteliği öğretmenlerin sahip oldukları özelliklerle bire bir ilişkilidir. Toplumunun ihtiyaçları doğrultusunda öğretmenlerin; öğrenmeyi öğrenen, teknolojiden faydalanabilen, bilgiyi üretebilen, kritik düşünebilen, araştıran, sorgulayan, gelişmeleri anlayabilen, yorumlayabilen, oldukça esnek olan, problem çözebilen, düşündüklerini kolayca ifade edebilen, iletişim becerilerine ve öğretmen yeterliklerine sahip olması gerekmektedir. Değişen, gelişen ve küreselleşen dünyada günümüz toplumu öncelikle değerlerine bağlı, değişme, gelişime açık, kalite gibi değer ve davranışları özümseyen bireylere ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle ÖSYM Başkanlığı, öğretmen adaylarının ve öğretmenlerin niteliğini, başarısını, kavrayış, duygu ve düşüncesini olumlu şekilde geliştirmek için, üniversite sınavına giren öğrencilerin öğretmenlik mesleğinin verildiği eğitim fakültelerini tercih edebilmesi için 2016 yılında belirli bir yüzdelik dilimde olmasını kıstas kabul etmiştir. Bu kıstastan sonra Matematik ve Fen Bilimleri Bölümü öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine bakış açılarında ve tutamlarında her hangi bir değişimin olup olmadığı araştırılması gerekmektedir. Amaç: Bu araştırmanın amacı, ilköğretim matematik ve fen bilgisi öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine karşı tutamlarında her hangi bir değişimin olup olmadığını tespit etmektir. Yöntem: Araştırma örneklemini, üniversite sınavını (ÖSYS) kazanarak Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Matematik ve Fen Bilgisi Öğretmeni adaylarından 180 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak, 25 maddeden oluşan Likert tipi “Öğretmenlik Mesleği Tutum Ölçeği” ile bir adet seçmeli soru maddesi kullanılmıştır (α=0,92). Elde edilen verilerin analizinde; SPSS 11,5 paket programı kullanılmıştır. Her bir öğretmen adayı için ortalama puanlar hesaplanmıştır. Tutumlarının bağlı bulundukları anabilim dalına göre farklılık gösterip göstermediğini anlamak için tek yönlü ANOVA uygulanmıştır. Bulgular: Elde edilen bulguların analizinde, adayların mesleğe ilişkin tutumları ile bağlı bulundukları anabilim dalı arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. İlköğretim Matematik Öğretmenliği öğretmen adayları Fen Bilgisi Öğretmenliği adaylarından bu mesleği daha bilinçli tercih ettikleri anlaşılmaktadır. Öğretmen adaylarının ekseriyeti öğretmenlik mesleğini isteyerek tercih etmedikleri fark edilmiştir. Araştırma bulguları adayların öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumlarında cinsiyete ve ebeveyn mesleğine yönelik, anlamlı bir farklılık olmadığını ortaya koymuştur. Ayrıca, adayların mesleğe ilişkin tutumları ile bağlı bulundukları anabilim dalı arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. |
The limitation of raising individuals in accordance with the requirements of the age by using traditional teaching methods is forcing researchers and educators to seek alternative learning environments. Within this process, it is aimed to make the knowledge as concrete as possible through training applications. In addition, interactive practices in which students' active participation is ensured, their scientific and social skills are improved, and the knowledge learned is applied to daily life are encouraged. In order to provide students with basic life skills and to ensure meaningful learning, the importance of interdisciplinary relations and multi-dimensional approach to problems has gradually increased. Accordingly, the integration of different disciplines in education has come to the agenda. Interdisciplinary teaching is defined as bringing various fields together around specific concepts or themes. In some cases, real life problems are used as the starting point for the integration of disciplines. n this study, it is aimed to evaluate interdisciplinary teaching design skills of science, social studies and mathematics teachers who participated in interdisciplinary Thematic Teaching Practices program. The study was carried out with a qualitative approach. The study group is consisted of a total of 40 teachers working in various cities of Turkey. 20 science teachers, 10 social studies teachers and 10 mathematics teachers voluntarily participating in interdisciplinary Thematic Teaching Practices program are included in the study. In the interdisciplinary Thematic Teaching Practices program, 8 thematic modules were applied to teachers in the context of real life problems. Each module consists of 2-8 sequential activities which are shaped in a theme focus. Each group has a heterogeneous structure in order to reflect the interdisciplinary approach in the activities to the group work. The groups of four are consisted of two science teachers, one mathematics teacher, and one social studies teacher. At the end of the 5-day program, participants were asked to design their own modules that were structurally similar to the modules that were implemented by working in groups. Designed modules were evaluated using an Interdisciplinary Instructional Design Skills Evaluation Form developed by the researchers. The form consists of five categories as creativity, interaction, content, material use and skill-building potential. The obtained data are analyzed descriptively by the researchers. Three different researchers conduct analyses independently. The data analysis process is in progress. It is foreseen that the results will contribute to literature on the development of interdisciplinary teaching design skills of teachers. |
Öğretmenlerin Disiplinlerarasi Öğretim Tasarimi Becerilerinin DeğerlendirilmesiAhmet TEKBIYIK 1Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi 2Trabzon Üniversitesi Bildiri No: 443 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Geleneksel öğretim metotlarının, çağın gereklerine uygun bireyler yetiştirmedeki sınırlılığı, araştırmacıları ve eğitimcileri alternatif öğrenme ortamları arayışına zorlamaktadır. Bu süreçte ortaya konulan öğretim uygulamalarıyla bilginin mümkün olduğunca somutlaştırılması hedeflenmektedir. Ayrıca, öğrencilerin aktif katılımının sağlandığı, bilimsel ve sosyal becerilerinin geliştirildiği, öğrenilen bilgilerin günlük yaşama uygulandığı etkileşimli uygulamalar teşvik edilmektedir. Öğrencilere temel yaşam becerileri kazandırmak ve anlamlı öğrenmeyi sağlamak için disiplinlerarası ilişkilerin ve problemlere çok boyutlu yaklaşmanın önemi giderek artmıştır. Buna bağlı olarak, öğretimde farklı disiplinlerin entegrasyonu gündeme gelmiştir. Disiplinlerarası öğretim, çeşitli alanların belirli kavramlar ya da temalar etrafında bir araya getirilerek sunulması olarak tanımlanmaktadır. Bazı durumlarda disiplinlerin entegrasyonunda, gerçek yaşam problemleri çıkış noktası olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada, Disiplinlerarası Tematik Öğretim Uygulamaları programına katılan ortaokul fen bilimleri (science), sosyal bilgiler (social studies) ve matematik öğretmenlerinin disiplinlerarası öğretim tasarımı becerilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışma nitel yaklaşımla yürütülmüştür. Çalışma grubunu, Disiplinlerarası Tematik Öğretim Uygulamaları Programı’na gönüllü olarak katılan; 20 fen bilimleri (science), 10 sosyal bilgiler (social studies) ve 10 matematik öğretmeni olmak üzere Türkiye’nin çeşitli illerinde görev yapan 40 öğretmen oluşturmuştur. Disiplinlerarası Tematik Öğretim Uygulamaları programında öğretmenlere, gerçek yaşam problemleri bağlamında yapılandırılmış, 8 tematik modül uygulanmıştır. Her bir modül bir tema odağında şekillenen 2-8 adet ardışık etkinlikten oluşmaktadır. Etkinliklerde yer alan disiplinlerarası bakış açısının grup çalışmalarına da yansıması için her bir grubun heterojen yapıdadır. 4’er kişilik grupların 2 üyesi fen bilimleri, 1 üyesi matematik ve 1 üyesi sosyal bilgiler öğretmeninden oluşturulmuştur. 5 günlük programın sonunda katılımcılardan gruplar halinde çalışarak uygulanan modüllere yapısal olarak benzer nitelikteki kendi modüllerini tasarlamaları istenmiştir. Tasarlanan modüller, araştırmacılar tarafından geliştirilen Disiplinlerarası Öğretim Tasarımı Becerilerini Değerlendirme Formu ile değerlendirilmiştir. Form, yaratıcılık, etkileşim, içerik, materyal kullanımı ve beceri kazandırma potansiyeli olmak üzere beş kategoriden oluşmaktadır. Elde edilen veriler araştırmacılar tarafından betimsel olarak analiz edilmektedir. Üç farklı araştırmacı bağımsız olarak analizleri yürütmektedir. Çalışmada veri analiz süreci devam etmektedir. Elde edilen sonuçların öğretmenlerin disiplinlerarası öğretim tasarımı becerilerinin geliştirilmesi konusunda literatüre katkı sağlayacağı öngörülmektedir. |
The aim of this study is to examine that students who have taken the Entrepreneurship course in the Food Technologies Program in Vocational School are able to apply what they have learned in the food sector. In this study, entrepreneurial knowledge is given to the students in order to learn entrepreneurship skills and to realize micro-budgetary initiatives. They were then asked to apply them to daily life. The participants of the study consisted of 96 students studying in the Food Technologies program at Bursa Technical University Vocational School of Technical Sciences. In this context, descriptive qualitative study method based on qualitative research approach was used. The data in the study were collected from the students by the interview technique. In the analysis of the data, content analysis technique was used. In order to gain a better understanding of the entrepreneurship course, real life sections in groups of three, three and five were taken as a scenario. From time to time the scenario has been cut and discussed in what kind of situations may be encountered with the contributions of the friends in the class. The preparation of food, presentation and selection of foods increased the interest of the entrepreneur. At the end of the study, ir Can I be an entrepreneur? “,” Will my family allow?, “How can I find the capital for the enterprise?“, “How will I choose the right place?“, “Can I market my product?“, ? Does the moral dimension of the work fit my personality? “, Abilir How and where can I obtain the necessary legal permits? “, “What about my marketing plan?“, "What is the risk?" etc. It was found that there were concerns about the students. It was observed that some of the concerns raised by the students after the education they received were eliminated. This means that the entrepreneurship course is effective for students to start working more actively and boldly about entrepreneurship, to communicate with family, to be conscious of the opportunities provided by the state and to gain awareness. Through this training, the students of the vocational school have been given the opportunity to understand the facts about where to start the more conscious, searching, confident and entrepreneurship sector. Thanks to applied entrepreneurship, students have started to work in pastry, bakery, etc. with KOSGEB support. Each student considers an entrepreneur and interviews a company to prepare his own entrepreneur file (income statement, balance sheet, cash flow statement, business plan file). At the end of the training, it was seen that the students had permanent and effective learning with the files they prepared. |
Meslek Yüksek Okulu Öğrencilerinin Girişimcilik Uygulamalarinin IncelenmesiHülya BOZYOKUŞ 1Bursa Uludağ Üniversitesi Bildiri No: 292 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Bu araştırmanın amacı, Meslek Yüksekokulu Gıda Teknolojileri Programında Girişimcilik dersini alan öğrencilerin dönem sonunda öğrendiklerini gıda sektöründe bir alana uygulayabildiklerini incelemektir. Bu çalışmada, girişimcilik becerilerinin öğrenilmesi ve mikro bütçe ile girişimlerini gerçekleştirebilmeleri için öğrencilere girişimcilik bilgileri anlatıldıktan sonra günlük hayata uygulamaları istenmiştir. Araştırmanın katılımcılarını Bursa Uludağ Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu’nda Gıda Teknolojileri programında öğrenim gören 96 öğrenciden oluşturmaktadır. Bu doğrultuda çalışmada nitel araştırma yaklaşımına dayalı betimleyici nitel çalışma yöntemi kullanılmıştır. Çalışmadaki veriler, görüşme tekniği ile öğrencilerden elden toplanmıştır. Verilerin analizinde, içerik analizi tekniğinden yararlanılmıştır. Girişimcilik dersinin daha iyi anlaşılması için dönem sonunda sınıf içinde senaryo şeklinde ikili, üçlü, beşli gruplar halinde gerçek hayattan kesitler alınarak senaryo şeklinde uygulamalar yapılmıştır. Zaman zaman senaryo kesilerek sınıf içindeki arkadaşlarının soru-cevap şeklindeki katkılarıyla ne gibi durumlarla karşılaşabilecekleri tartışılmıştır. Gıdaların hazırlanması, sunumu ve gıdaların seçiminde girişimcinin dikkat edeceği konular ilgiyi arttırmıştır. Çalışma sonunda, “girişimci olabilir miyim?”, “Ailem izin verir mi?”, “Girişim için gereken sermayeyi nasıl bulabilirim?”, “Doğru mekânı nasıl seçeceğim?”, “Ürünümü pazarlayabilir miyim?”, “İşin ahlaki boyutu kişiliğime uygun mu?”, “Gerekli yasal izinleri nasıl ve nereden alabilirim?”, “Pazarlama planım ne olacak?”, “Riski nedir?”, vb. konularda öğrencilerin endişeleri olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin aldıkları eğitim sonrasında kafasında büyüttüğü endişelerin bazılarının giderildiği görülmüştür. Buda, öğrencilerin girişimcilik konusunda daha faal ve cesur bir şekilde işe başlayabilmeleri, ailesi ile iletişimi, devletin sağladığı imkânlar konusunda bilinçlenmeleri ve farkındalık kazanmalarında girişimcilik dersi etkili olduğu anlamına gelmektedir. Bu eğitim sayesinde meslek yüksekokulu öğrencilerinin daha bilinçli, araştırıcı, kendinden emin ve girişimcilik yapacakları sektöre nereden başlayacakları konusunda gerçekleri görerek kavramaları sağlanmıştır. Öğrenciler KOSGEB desteği ile gerçekleştirilecek uygulamalı girişimcilik sayesinde, pastane açmak, fırın açmak, vb. iş planlarını yapmaya başlamışlardır. Her öğrenci bir girişimci düşünüp bir firma ile görüşme yaparak kendi girişimci dosyasını (içinde gelir tablosu, bilanço, nakit akım tablosu, iş planı dosyasını) hazırlamıştır. Eğitimin sonunda, öğrencilerin hazırladıkları dosyaları ile kalıcı ve etkin öğrenmeye sahip oldukları görülmüştür. |
Examining the errors in the solution of the MO problem in terms of mathematical processes (OECD, 2016) is considered as a guide for instructional interventions. For this reason, mathematical literacy problems were classified according to mathematical processes (formulating, employing, interpreting-evaluating) and the analysis of error sources of eighth grade students were discussed through these processes. MO problem solving applications have been made with 25 eighth grade students for 12 weeks and the sources of error have been tried to be determined through pre-posttests. The answers given to the tests were examined by using the prepared rubrics. While determining student errors during the study, Altun and Bozkurt (2017) developed a classification proposal for MO problems and the difficulties in solving the MO problem determined in the literatüre (Bansilal, Mkhwanazi ve Mahlebela, 2012; Brown ve Schafer, 2006; Kaiser ve Willander, 2005; Khaerunisak, Kartono, Hidayah ve Fahmi, 2017; Meaney, 2007; Sari ve Wijaya, 2017) were taken as the basis. Accurate and blank answers were not taken into account during the analysis of errors and descriptive analyzes were made on missing and incorrect answers. Most of the mistakes made in formulating problems are errors arising from the developing of mathematical proposals (58.8%). The other most common error is caused by “understanding the problem”. Creating the mathematical model of the problem is the second most common error with 31.3%. Errors in employing problems were determined as understanding problem (45.2%), mastering mathematical content (41.5%) and making algorithmic operations (13.3%). However, the problem understanding errors decreased by about three-quarters in the posttest. This result can be evaluated as the benefit of the education of the students during the semester. The most common mistakes made by eighth grade students in interpretation-evaluation problems are mathematical inference (34.3%). These errors are followed by errors in understanding the problem (33.1%). In interpreting-evaluating problems, understanding the problem has a great role. Understanding the mathematical equivalence of real world situations (14.5%) and understanding the counterpart of mathematical language in life (9.6%) were followed by errors related to developing mathematical proposals (4.2%) and making algorithmic operations. When all the problems are evaluated, the highest percentage of errors is the error caused by the developing of mathematical proposals. Understanding of the problem is frequently seen in all the categories except for the formulating problems, especially in application problems. The least common types of errors in this class are the making algorithmic operations, understanding the counterpart of mathematical language in life. |
Sekizinci Sınıf Öğrencilerin Mo Problemlerinin Çözüm Sürecindeki Hata Kaynaklarının Matematiksel Süreçler Üzerinden AnaliziIşıl Bozkurt 1Bursa Uludağ Üniversitesi Bildiri No: 395 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
MO problemi çözümünde yapılan hataların, matematiksel süreçler (OECD, 2016) açısından incelenmesinin, öğretimsel müdahaleler için yol gösterici olabileceği düşüncesinden hareketle, MO problemleri matematiksel süreçlere (formüle etme, uygulama, yorumlama-değerlendirme) göre sınıflanmış ve sekizinci sınıf öğrencilerinin hata kaynaklarının analizi bu süreçler üzerinden ele alınmıştır. 25 sekizinci sınıf öğrencisi ile 12 hafta boyunca MO problemi çözme uygulamaları yapılmış ve uygulanan ön-son testler üzerinden hata kaynakları belirlenmeye çalışılmıştır. Uygulanan testlere verilen cevaplar hazırlanan rubrik üzerinden incelenmiştir. İnceleme sırasında öğrenci hataları belirlenirken, Altun ve Bozkurt (2017)’nin MO problemleri için geliştirdikleri sınıflama önerisi ve literatürde (Bansilal, Mkhwanazi ve Mahlebela, 2012; Brown ve Schafer, 2006; Kaiser ve Willander, 2005; Khaerunisak, Kartono, Hidayah ve Fahmi, 2017; Meaney, 2007; Sari ve Wijaya, 2017) belirlenmiş olan MO problemi çözümünde yaşanan zorluklar esas alınmıştır. Hata analizi yapılırken doğru ve boş bırakılan cevaplar dikkate alınmamış, eksik ve yanlış cevaplar üzerinde betimsel analizler yapılmıştır. Formüle etme problemlerinde yapılan hataların çoğunluğu matematiksel öneri geliştirme (% 58,8) kaynaklı hatalardır. Diğer en sık yapılan hata ise “problemi anlama” kaynaklıdır. Problemin matematiksel modelini oluşturma % 31,3 ile ikinci en fazla yapılan hata olarak belirlenmiştir. Uygulama problemlerinde yapılan hatalar problemi anlama (% 45,2), matematiksel içeriğe hakim olma (% 41,5) ve algoritmik işlem yapma (% 13,3) şeklinde sıralanmıştır. Bununla birlikte problemi anlama hataları son testte yaklaşık dörtte üç oranında azalmıştır. Bu sonuç öğrencilerin dönem boyunca almış oldukları eğitimin problemi anlama bakımından faydası olarak değerlendirilebilir. Yorumlama-değerlendirme problemlerinde sekizinci sınıf öğrencilerinin en sık yaptıkları hatalar matematiksel çıkarımda bulunma (% 34,3) kaynaklı hatalardır. Bu hataları problemi anlama (% 33,1) kaynaklı hatalar takip etmektedir. Modelin ya da matematiksel sonucun gerçek dünya bağlamında kritik edilmesini gerektiren yorumlama-değerlendirme problemlerinde problemi anlamanın rolü büyüktür. Yaşamla ilişkilendirme ile bağlantılı iki hata türü olan yaşamsal durumun matematik dilindeki karşılığını anlama (% 14,5) ve matematiksel dilin yaşamdaki karşılığını anlama (% 9,6) kaynaklı hataları % 4,2 lik oranlarla matematiksel öneri geliştirme ve algoritmik işlem yapma kaynaklı hatalar izlemiştir. Tüm problemler değerlendirildiğinde en fazla yüzdeye sahip hata türü formüle etme problemlerinde yapılan matematiksel öneri geliştirme kaynaklı hatalardır. Problemi anlama formüle etme problemleri dışında kalan tüm kategorilerde ve özellikle uygulama problemlerinde sıklıkla görülmüştür. Bu sınıfta en az karşılaşılan hata türleri algoritmik işlem yapma, matematiksel dilin yaşamdaki karşılığını anlama ve yaşamsal dilin matematikteki karşılığını anlama kaynaklı hatalardır. |
Understanding the role of mathematics in daily-life and using mathematics to solve problems encountered in daily-life (McCrone and Dossey, 2007), increases the importance of Mathematics Literacy (ML) and such problems. However, it is pointed out the difficulties in transferring the problem contexts to real life situations, that is to say, posing real life problem. In order to solve this problem, it is emphasized the problems addressed in learning environments should include "real life problems" integrated with the types of information in life. Considering the importance of the compatibility of the problems in the textbooks with the desired results in terms of ML (Chen, Van Dooren, Chen, and Verschaffel, 2011) and the interventions are not sufficient. The study was focused on a new problem posing strategy called "Why calculated?" which is alternative to Brown and Walter (1983) 's "What if not?" teaching strategy, and similar to Polya (1957)' s "Looking back” step in the solution of a mathematical problem. With this strategy, the word problems in the secondary school mathematics books can be transformed into ML problems by interfering with the question "Why calculated?”. In the conversion process, (i) the chosen problem is evaluated in terms of real-life. In this assessment (ii), if the problem is real life, the question "Why calculated?" is directed to transform the problem into ML problem. With the answer to this question (iii) the interventions on the problem create serious opportunities in producing a ML problem. The study explains the types of problems that the pre-service teachers have posed using the “Why calculated?” strategy and the educational value of such an activity. Twelve pre-service teachers were trained about problem-posing for four hours. For this purpose, firstly the pre-service teachers were asked posing problems according to the mentioned strategy and the reflections of these problems on the solutions of middle school students were examined. It has been tried to find out what the pre-service teachers focus on and what they try to change in the structure of the problem. Preservice teachers posed problems using mathematics textbooks based on "why calculated" strategy and implemented normal textbook and posed problems in middle school classroom respectively. The posed problems will be analyzed in terms of the characteristic of ML problem, mathematical competencies and mathematical problems. The mathematical competences required by the students will be determined based on their solutions to these problems. Thus, as a result of the solutions, the reflection of the students on the solution of both different types of problems will be revealed. It was observed that this strategy was quite functional in writing the MO problem. In addition, with the use of this strategy, it has also been found that many of the questions in traditional books can be used as a resource to write the ML problem along with the changes to the root of the question. With the completion of the research process, detailed results will be discussed about the reflections of newly problems posed on students. |
“niçin Hesaplayayım?” Stratejisini Kullanarak Matematik Okuryazarlığı Problemi KurmaTuğçe Kozaklı Ülger 1Uludağ üniversitesi Bildiri No: 400 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Matematiğin günlük hayattaki rolünü anlama ve günlük hayatta karşılaşılan sorunların çözümünde matematiği kullanabilme (McCrone ve Dossey, 2007), “Matematik Okuryazarlığı” (MO) ve bu tür problemlerin önemini artırmaktadır. Ne var ki problem bağlamlarını gerçek yaşam durumlarına aktarmada, yani yaşamsal problem kurmada yaşanan zorluklara işaret edilmektedir. Bu sorunun çözümü için öğrenme ortamlarında ele alınan problemlerin yaşamdaki bilgi türleriyle entegre olmuş “gerçek yaşam problemlerini” içermesi gerektiği vurgusu yapılmaktadır. Ders kitaplarındaki problemlerin öğrencilerin öğrenmesinde MO bakımından arzulanan sonuçlarla uyumlu hale getirilmesinin önemi (Chen, Van Dooren, Chen ve Verschaffel, 2011) dikkate alındığında yapılan müdahalelerin henüz yeterli olmadığı görülmektedir. Bu çalışmada MO adı altında yaşamsallığa bir boyut kazandırmayı amaçlayan yaşamsal problem kurma süreci ele alınmıştır. Problem kurmada yaygın olarak kullanılan Brown ve Walter (1983)’ün “Ya değilse?” öğretim tekniği ve benzer olarak Polya (1957)’nin bir matematik probleminin çözümünde “Geriye bakma” aşamasına alternatif olarak çalışmada, “Niçin hesaplayayım?” adı altında ifade edilen yeni bir problem kurma stratejisi üzerine odaklanılmaktadır. Bu strateji ile ortaokul matematik kitaplarında yer alan kelime problemleri, “Niçin hesaplayalım?” sorusuna cevap olabilecek şekilde müdahalelerle MO problemlerine dönüştürülebilmektedir. Dönüştürme sürecinde öncelikle (i) seçilen problem yaşamsallık açısından değerlendirilir. Bu değerlendirmede (ii) problem yaşamsal bulunmaz ise problemi yaşamsal bir MO problemine dönüştürmek için “Niçin hesaplayalım?” sorusu yöneltilir. Bu soruya verilecek cevapla birlikte (iii) problem üzerinde yapılacak müdahaleler bir MO problemi üretiminde ciddi fırsatlar yaratır. Çalışma, öğretmen adaylarının “Niçin hesaplayayım?” stratejisini ve bu tür bir faaliyetin eğitsel değerini kullanarak ortaya koydukları problem türlerini açıklamaktadır. On iki öğretmen adayı, araştırmacılar tarafından verilen dört saatlik problem kurma eğitimi almıştır. Bu amaca yönelik olarak öncelikle öğretmen adaylarına belirtilen stratejiye uygun problemler kurdurulmuş ve devamında bu problemlerin ortaokul öğrencilerinin çözümleri üzerindeki yansımaları incelenmiştir. Öğretmen adaylarının var olan problemlerden yararlanarak yeni problemler yaratırken özellikle nelere odaklandığı, problemin yapısında neyi değiştirmeye çalıştığı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Öğretmen adayları ortaokul matematik kitaplarından yararlanarak niçin hesaplayayım stratejisi ile kurdukları problemleri ve problemlerin kitapta yer alan halini ayrı ayrı ortaokul öğrencilerine uygulamışlardır. Kurulan problemler, matematik okuryazarlığı problemi niteliği taşıması, gerektirdiği matematiksel yeterlikler ve matematik problemi olma özellikleri açısından analiz edilecektir. Öğrencilerin bu problemlere yönelik yaptıkları çözümlerden yola çıkarak gerektirdiği matematiksel yeterlikler belirlenecektir. Böylece öğrencilerin çözümleri sonucunda her iki farklı problem türünün çözümüne yönelik öğrenciler üzerindeki yansıması ortaya konulacaktır. Bu stratejinin, MO problemi yazmada oldukça işlevsel olduğu gözlenmiştir. Ek olarak bu stratejinin kullanılması ile birlikte, soru kökünde değişiklik yapma toleransı da kullanılacak olur ise geleneksel kitaplardaki soruların çoğunun MO problemi yazmak için kaynak olarak kullanılabileceği de ortaya çıkmıştır. Araştırma sürecinin tamamlanması ile birlikte yeni kurulan problemlerin öğrenciler üzerindeki yansımalarına yönelik ayrıntılı sonuçlar tartışılacaktır. Kaynakça Brown, S. I. and Walter, M. I. (1983). The art of problem posing. Hillsdale, NJ: Lawrence Erlbaum Associates Chen, L., Van Dooren, W., Chen, Q., & Verschaffel, L. (2011). An investigation on Chinese teachers’realistic problem posing and problem solving ability and beliefs. International Journal of Science and Mathematics Education, 9(4), 919-948. McCrone, S. S., & Dossey, J. A. (2007). Mathematical literacy-It's become fundamental. Principal Leadership, 7(5), 32-37. Polya, G. (1957). How to solve it? Princeton University Press. |
The aim of this study is to prepare worksheets in the GSP program for teaching division in fractions and to get the opinions of prospective mathematics teachers about this teaching plan. The division in fractions was handled in a way from simple to complex. In this process, gains in Primary and High School Mathematics Curriculum were taken as basis. In the worksheet, the questions that would guide the students to create new knowledge on the basis of their old knowledge and the notes about the knowledge that the teacher should construct on the students in this process were given. In this process, the most basic information was the information about the division operation they brought from primary school. While the meaning of “6:2” was “how many 2 are there in 6”, the word “how much” was used instead of the word “how many” while expanding this process to the fractions. For example, the meaning of (2/3) : (5/7) was “how much 5/7 are there in 2/3”. The prepared worksheet was introduced to the teacher candidates during the two course hours and they were asked to write their opinions about the activities. The data were analyzed by descriptive analysis method. |
Kesirlerde Bölme Işlemine Yönelik Gsp Programında Etkinlikler Ve Matematik Öğretmen Adaylarının GörüşleriAlattin Ural 1Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Bildiri No: 48 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı, kesirlerde bölme işleminin öğretilmesine yönelik GSP programında çalışma yaprağı hazırlamak ve bu öğretim planına yönelik ortaokul matematik öğretmen adaylarının görüşlerini almaktır. Kesirlerde bölme işlemi basitten karmaşığa doğru bir yol izlenerek ele alınmıştır. Bu süreçte İlköğretim ve Lise Matematik Öğretim Programındaki kazanımlar temel alınmıştır. Çalışma yaprağında, öğrencilerin yeni bilgiyi eski bilgileri temelinde oluşturabilmelerine rehberlik edecek sorulara ve bu süreçte öğretmenin öğrencilerde hangi bilgiyi oluşturmaları gerektiğine ilişkin notlara yer verilmiştir. Bu süreçte en temel bilgi ilkokuldan getirdikleri bölme işlemine yönelik bilgileri olmuştur. “6:2” işleminin anlamı “6’ nın içinde kaç tane kadar 2 vardır” demek iken bu işlemi kesirlere genişletirken “kaç tane” kelimesi yerine “ne kadar” kelimesi genişletilmesi yapılmıştır. Örneğin, (2/3) : (5/7) işleminin anlamı “(2/3)’ de ne kadar (5/3) vardır” şeklinde olmuştur. Hazırlanan çalışma yaprağı iki ders saati boyunca öğretmen adaylarına tanıtılmış ve etkinliklere ilişkin görüşlerini yazmaları istenmiştir. Veriler betimsel analiz yöntemiyle incelenmiştir. Öğretmen adaylarının yanıtlarının analizinde; kodlama, kategori ve tema oluşturma işlemlerinde araştırmacı ve alan eğitimcisi bir kişi daha beraber çalışmıştır. Uzlaşının olmadığı durumlarda 3. bir alan eğitimcinin görüşü alınarak çoğunluk esası benimsenmiştir. |
In this study, abstraction processes of 7th grade students were examined. In addition, it has been tried to explain how the implementation of this process affects the students' academic success. For this purpose, the experiment and control groups were formed. While the current teaching program was applied to the control group, the experimental group was taught with the ACE teaching cycle which is the application dimension of the theory based on the abstraction philosophy. It can be stated that such a study is shaped according to semi-experimental method. The application was carried out in the 7th grade of a state secondary school in the province of Erzurum in the 2014-2015 academic year, with a total of 31 students in the experimental group and 32 students in the control group. Both quantitative and qualitative data were obtained in the study. The achievement tests developed by the researcher for the quantitative data and the interview forms developed by the researcher for the qualitative data were used as data collection tools. In addition, the application in the experimental group was recorded with the help of a camera for later review and these records were used for support of qualitative data. The involvement of the researcher as a participant in the process provided the opportunity to obtain observation notes, and these observation notes were added to the qualitative dimension of the study. The analysis of the quantitative data was done by statistical tests and the analysis of the qualitative data was done by descriptive analysis method. At the end of the research, it is seen that students’ abstraction level of the equation subject is better in the group that ACE teaching cycle is applied than the other group. Furthermore, it is seen that teaching in application process keeps the students’ interest and motivation alive. |
Ortaokul 7. Sınıf Öğrencilerin Matematiksel Soyutlama Süreçlerinin IncelenmesiElif Kılıçoğlu 1MKÜ 2Atatürk Üniversitesi Bildiri No: 160 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmada temel olarak 7. sınıf öğrencilerinin soyutlama süreçleri incelenmiştir. Ayrıca bu sürecin gelişiminin ortaya koyulması için yapılan uygulamanın öğrencilerin akademik başarılarına nasıl etki ettiği de açıklanmaya çalışılmıştır. Bu amaç doğrultusunda araştırma da deney ve kontrol grubu oluşturulmuş, kontrol grubuna mevcut öğretim programı uygulanırken, deney grubuna soyutlama felsefesine dayalı geliştirilen teorinin uygulama boyutu olan ACE (Activity, Class Discussion, Exercises) öğretim döngüsü ile öğretim yapılmıştır. Böylesi bir çalışmanın yarı-deneysel yönteme göre şekillendiği ifade edilebilir. Uygulama 2014-2015 eğitim-öğretim yılında Erzurum iline bağlı bir devlet ortaokulunun 7. sınıf düzeyinde, deney grubunda 31 öğrenci, kontrol grubunda ise 32 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada hem nicel hem nitel veriler elde edilmiştir. Nicel veriler için araştırmacı tarafından geliştirilen başarı testleri; nitel veriler için ise yine araştırmacı tarafından geliştirilen görüşme formları veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Ayrıca deney grubunda yapılan uygulama bir kamera yardımı ile daha sonradan incelenmek üzere kayıt altına alınmış, bu kayıtlar nitel verilere destek amaçlı kullanılmıştır. Araştırmacının sürece katılımcı olarak dâhil olması gözlem notları elde etmesine fırsat sağlamış, bu gözlem notları da araştırmanın nitel boyutuna eklenmiştir. Dolayısı ile çalışmada veri çeşitlemesi yapılarak güvenirlik sağlanmaya çalışılmıştır. Elde edilen nicel verilerin analizi istatistiki testler yardımıyla, nitel verilerin analizi ise betimsel analiz yöntemi ile yapılmıştır. Araştırmanın sonunda, öğrencilerin denklem konusunu soyutlama düzeylerinin ACE öğretim döngüsüne göre şekillenen öğretimin gerçekleştiği grupta diğer gruba nazaran daha iyi düzeyde olduğu görülmüştür. Ayrıca uygulama süreci, yapılan öğretimin öğrencilerin ilgilerini ve motivasyonlarını canlı tuttuğunu da göstermiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre öğrencilerin soyutlama süreçlerinin temele alınması ile planlanan bir öğretimin nitelikli bir öğrenme için gerekli olabileceği ifade edilebilir. |
The removal of the gap between the school mathematics and real life continues to be one of the most important research topics in the field of mathematics teaching. The present study is mainly within the scope of this topic and the purpose of this study is to investigate the extent to which the use of real life questions related to the teaching of mathematical subjects in fourth grade mathematics courses will improve the mathematical competencies and to what extent it will narrow down the gap in question. The method of this study was specified as a “special case study” in terms of examining a special topic in a small group. The special case study is done in-depth around a specified case study. Data collection tools were in the field of mathematics literacy questions that were released by PISA and the ways in which these questions were produced and adapted for 4th grade level. The questions produced to students attending the fourth grade in primary school and their responses were analyzed. Strong clues were obtained from the quantitative and qualitative analyses of their responses. It was revealed that the most salient of these clues were that in the mathematics teaching the use of real life questions contributed to the development of mathematical competences, and they were especially beneficial in the production of mathematical modeling and arguments, and there was progress. |
Yaşamsal Soruların 4. Sınıf Matematik Öğretiminde Kullanımının Matematiksel Yeterliklerin Gelişimine Etkisinin IncelenmesiSebil Var 1MEB 2BURSA ULUDAĞ ÜNİVETSİTESİ Bildiri No: 174 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Okul matematiği ile gerçek yaşam arasındaki kopukluğun giderilmesi matematik öğretimi alanının önemli araştırma konularından biri olmaya devam etmektedir. Bu araştırma esas itibariyle bu konu kapsamında olup araştırmanın amacı dördüncü sınıf matematik derslerinde konuların öğretimi ile ilgili yaşamsal soruların kullanılmasının matematiksel yeterlikleri ne ölçüde ortaya çıkaracağı, geliştireceği ve bu ayrılığı ne ölçüde gidereceğini incelemektir. Bu çalışmanın yöntemi, özel bir konuyu küçük bir grupta incelenmesi yönü ile “özel durum çalışması” olarak belirlenmiştir. Özel durum çalışmasında inceleme, belirlenmiş bir örnek olay etrafında derinlemesine yapılır. Veri toplama araçları matematik okuryazarlığı alanında PISA tarafından serbest bırakılan sorular ve bu soruların 4. Sınıf düzeyi için üretilmiş ve uyarlanmış şekilleridir. Üretilen sorular, ilkokul dördüncü sınıfa devam eden öğrencilere yöneltilmiş ve öğrencilerin verdiği cevaplar analiz edilmiştir. Cevapların nicel ve nitel analizinden öğretimde yararlanılabilecek güçlü ipuçları elde edilmiştir. Bunların başında, matematik öğretiminde yaşamsal soru kullanılmasının matematiksel yeterliklerin gelişmesine katkıda bulunduğu, özellikle matematiksel modelleme ile argüman üretmede yararlı olduğu ve ilerleme kaydedildiği gözlenmiştir. |
The purpose of this study is to examine how students use the formal definition of limit to verify limit statements and to prove general theorems in an environment that supports technology and social interaction. The learning principle summarized by Radford according to the sociocultural approach was adopted while designing the learning environment that integrates technology and social integration. In this environment, the students worked both individually and in teamwork on the tasks developed by the researcher. The participants comprised 15 pre-service mathematics teachers. The dynamic materials, tasks, and the open-ended questions related to limit concepts were used as data collection tools. The data was analyzed using descriptive analysis at the end of the implementation that lasted three weeks. Based on the analysis of data obtained at the beginning of the implementation, it was identified that most of the students could not use the formal definition of limit correctly to verify the limit statements and to prove the general theorems. At the end of the implementations, it was identified that the students could construct the formal definition of limit conceptually in the collaborative environment that supports students’ social interactions with the mediational role of GeoGebra for constructing meaning. Thus, in this environment where social interaction is created, it was seen that the students learned the components of the formal definition of limit by means of non-memorized reasoning in the process of verifying the limit statements and proving the general theorems. |
Teknolojiyi Ve Sosyal Etkileşimi Destekleyen Bir Ortamda Limitin Formal Tanımını Kullanarak Genel Teoremleri Ispatlama Ve Limit Ifadelerini DoğrulamaYılmaz Zengin 1Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Bildiri No: 191 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı limit ifadelerini doğrulamak ve genel teoremleri ispatlamak için teknolojiyi ve sosyal etkileşimi destekleyen bir ortamda öğrencilerin limitin formal tanımını nasıl kullandıklarını incelemektir. Teknolojinin ve sosyal etkileşimin sağlandığı öğrenme ortamı tasarlanırken Radford’un Sosyokültürel yaklaşıma göre özetlediği öğrenme ilkesi benimsenmiştir. Öğrenciler bu ortamda araştırmacı tarafından geliştirilen etkinlikler üzerinde hem bireysel hem de takım halinde çalışmıştır. Çalışmanın katılımcılarını 15 matematik öğrenmeni adayı oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak limit ile ilgili açık uçlu sorular, dinamik materyaller ve etkinlikler kullanılmıştır. Üç hafta süren uygulama sonucunda veriler betimsel analiz ile incelenmiştir. Uygulama öncesi elde edilen verilerin analizine göre, öğrencilerin çoğunun limit ifadelerini doğrulamak ve genel teoremleri ispatlamak için limitin formal tanımını doğru bir şekilde kullanamadıkları belirlenmiştir. Uygulama sonrasında ise öğrencilerin sosyal etkileşimlerinin GeoGebra yazılımının anlam oluşturmadaki aracılık rolüyle desteklendiği işbirlikli bir ortamda, limitin formal tanımını kavramsal olarak yapılandırdıkları tespit edilmiştir. Böylece sosyal etkileşimin sağlandığı bu ortamda öğrencilerin limit ifadelerini doğrulama ve genel teoremleri ispatlama sürecinde limitin formal tanımındaki bileşenlerini ezbere dayalı olmayan akıl yürütme ile ortaya koydukları görülmüştür. |
The aim of this study is to investigate the development of middle school students' skills in modeling problems designed for different mathematical contents. In this context, cognitive modeling competences were considered as the skills of understanding, simplifying, mathematizing, working mathematically, interpretation and validation. In addition, while designing modeling problems, different mathematical contents (quantity, space-shape, uncertainty, change-relationship) were taken into consideration. The modeling-based learning process was applied to investigate mathematical modeling skills of middle school students with modeling problems with different content. This is a quasi-experimental study in the Mathematics Practice course. The study was designed according to single experimental group and pretest-posttest measurements. The study group consists of 20 students studying at 6th grade of middle schools in a big city. In the study, mathematical modeling problems designed in 4 different mathematical contents developed by the researcher were used for pre-test and post-test. In the process of learning with mathematical modeling activities, 8 mathematical modeling problems developed by the researchers were used. Rubrics were used to score mathematical modeling skills of the students. When evaluating with rubric, two different coding were made to ensure reliability and the percentage of compliance was calculated as 94%. In addition, related samples t-test analysis mean and percentage related samples were used for data analysis. As a result of the research, it was seen that the improvement at all mathematical modeling problems which are designed with different content in terms of understanding, simplifying, mathematizing and working mathematically of the problem. More comprehensive research can be done by developing mathematical modeling problems designed in different mathematical contents. |
Ortaokul Öğrencilerinin Farklı Matematiksel Içeriklerde Tasarlanan Modelleme Problemlerindeki BecerileriKemal Özgen 1Dicle Üniversitesi Bildiri No: 228 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı ortaokul öğrencilerinin farklı matematiksel içeriklerde tasarlanan modelleme problemlerindeki becerilerinin gelişimini incelemektir. Bu bağlamda bilişsel modelleme yeterlikleri sırasıyla problemi anlama, sadeleştirme, matematikselleştirme, matematiksel olarak çalışma, yorumlama ve doğrulama becerileri olarak ele alınmıştır. Ayrıca modelleme problemleri tasarlanırken farklı matematiksel içeriklerde (nicelik, uzay-şekil, belirsizlik, değişim-ilişkiler) olmasına dikkat edilmiştir. Ortaokul öğrencilerinin matematiksel modelleme becerilerini farklı içeriklere sahip modelleme problemleri ile incelemek amacıyla modelleme temelli öğrenme süreci uygulanmıştır. Bu araştırma, Matematik Uygulamaları dersinde yapılmış yarı deneysel bir çalışmadır. Araştırma tek deneysel grup ve ön test-son test ölçümlerine göre düzenlenmiştir. Çalışma grubunu büyük bir ilde bulunan ortaokulların 6.sınıflarında öğrenim gören 20 öğrenci oluşturmaktadır. Çalışmada ön test ve son testte kullanılmak üzere araştırmacı tarafından geliştirilmiş olan 4 adet farklı matematiksel içeriklerde tasarlanan matematiksel modelleme problemleri kullanılmıştır. Matematiksel modelleme etkinlikleri ile yapılan öğrenme sürecinde araştırmacılar tarafından geliştirilen farklı matematiksel içerikteki 8 matematiksel modelleme problemi kullanılmıştır. Öğrencilerin matematiksel modelleme becerilerinin puanlanması amacıyla rubrik kullanılmıştır. Rubrik ile değerlendirme yapılırken güvenirliği sağlamak amacıyla iki ayrı değerlendirme yapılmış ve uyuşum yüzdesi %94 olarak hesaplanmıştır. Ayrıca verilerin analizi için ortalama, yüzde ve ilişkili örneklemler için t-testi analizi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda öğrencilerin problemi anlama, sadeleştirme, matematikselleştirme ve matematiksel olarak çalışma yeterliliklerinde farklı içerikte tasarlanan matematiksel modelleme problemlerinin tümünde gelişme olduğu görülmüştür. Doğrulama ve yorumlama yeterliliklerinde ise anlamlı bir gelişme olmadığı söylenebilir. Bu çalışmada görüldüğü gibi farklı modelleme problemleriyle öğrencilerin matematiği günlük yaşamlarına transfer etmede etkisinin olduğu açıktır. Modelleme problemleriyle öğrencilerin günlük yaşamlarına etkilerini inceleyen farklı çalışmalar yapılabilir. Farklı içerikte tasarlanan matematiksel modelleme problemleri geliştirilerek daha kapsamlı araştırmalar yapılabilir. |
This study aims to investigate the profiles of the high school girls who consider pursuing STEM careers in terms of some variables such as their parents’ educational level, the number of siblings, the monthly income of the family, their favorite subject at the school and the major they consider studying at the university. The data were obtained from 210 female students attending Anatolian high schools in the Kayseri Province. Research data were collected through a form in which students' information about their parents’ educational level, the number of siblings, the monthly income of the family, their favorite course at the school and the major they consider studying at the university was requested. After collecting the forms applied to a bigger study group, the female students' papers were separated and the major they consider studying at the university were examined. By using the detailed table of STEM undergraduate majors in the report prepared by Noonan (2017), the majors written by the students are coded as STEM areas and non-STEM areas. The results obtained by evaluating the data are given as frequency and percentage. In the study, it was determined that the majority of female students who considered pursuing STEM careers had mothers who were high school or university graduates while more than half of the students had fathers who were university graduates. This finding can be interpreted as the higher the educational level of parents of female students is, the higher the rate of female students choosing STEM careers is. It was seen that more than half of the female students who consider pursuing STEM careers had two siblings at most. This can be interpreted as the smaller the number of siblings is, the higher the rate of female students who consider pursuing STEM careers. It is noteworthy that a small number of female students who consider pursuing STEM careers had families of low monthly income. The monthly income of the families of other students was medium or high. This can be interpreted as the lower the monthly income of the students’ families is, the lower the rate of students who consider pursuing STEM careers. It was seen that the favorite subject of the majority of female students who consider pursuing STEM careers was mathematics. It was also found that the favorite subjects of most of the female students who consider pursuing STEM careers were related to STEM areas. It was obvious that they did not like the subject which were not directly related to STEM areas such as literature, foreign language, history and etc. This can be interpreted that students, who love subjects related to STEM areas, consider pursuing STEM careers more. It was also indicated that more than half of the female students who consider pursuing STEM careers wanted to have a career in medicine. Most of the other students considered choosing a career in architecture or engineering. |
Stem Kariyerlerini Tercih Etmeyi Düşünen Kız Öğrenci Profillerinin IncelenmesiEsra KIZILAY 1Erciyes Üniversitesi 2Gazi Üniversitesi Bildiri No: 19 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Araştırmada, üniversitede STEM (fen, teknoloji, mühendislik ve matematik) kariyerlerini tercih etmeyi düşünen ortaöğretim kız öğrencilerinin; anne ve baba eğitim durumu, kardeş sayısı, ailenin aylık geliri, okulda en sevdikleri ders ve üniversitede seçmeyi düşündüğü bölüm bilgileri toplanarak, kız öğrencilerin profillerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada “STEM kariyerlerini tercih etmeyi düşünen ortaöğretim kız öğrencileri nasıl bir profil oluşturmaktadır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Bu araştırma nitel araştırma desenlerinden araçsal durum çalışması desenine göre yapılandırılmıştır. Araştırma verileri Kayseri ilinde yer alan Anadolu liselerinde öğrenim görmekte olan 210 kız öğrenciden elde edilmiştir. Araştırma verileri, öğrencilerin bilgilerinin istendiği bir form aracılığıyla toplanmıştır. Formda; öğrencilerin anne ve baba eğitim durumu, kardeş sayısı, ailenin aylık geliri, okulda en sevdikleri ders ve üniversitede seçmeyi düşündüğü bölüm bilgileri toplanmıştır. Daha geniş bir çalışma grubuna uygulanan form toplandıktan sonra kız öğrencilerin kâğıtları ayrılarak, üniversitede seçmeyi düşündükleri bölümler incelenmiştir. Noonan (2017) tarafından hazırlanan rapordaki ayrıntılı STEM lisans bölümleri tablosu kullanılarak, öğrencilerin yazdıkları bölümler STEM alanları ve STEM dışı alanlar olarak kodlanmıştır. STEM alanlarında kariyer yapmayı düşünen öğrencilerin kâğıdı ayrılarak, araştırma kapsamında incelenmiştir. Verilerin değerlendirilmesiyle elde edilen sonuçlar, frekans ve yüzde olarak verilmiştir. Araştırmada, STEM kariyerlerini tercih etmeyi düşünen kız öğrencilerin büyük çoğunluğunun annesinin lise veya üniversite mezunu, öğrencilerin yarısından fazlasının babasının üniversite mezunu olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, kız öğrencilerin anne ve baba eğitim düzeylerinin artmasının, kız öğrencilerin STEM kariyerlerini tercih etme oranını artırdığı şeklinde yorumlanmıştır. STEM kariyerlerini tercih etmeyi düşünen kız öğrencilerin yarısından fazlasının en fazla iki kardeşi bulunduğu görülmektedir. Bu durum, evdeki kişi sayısı az olan kız öğrencilerin STEM kariyerlerini tercih etme oranlarının yükseldiği şeklinde yorumlanmaktadır. STEM kariyerlerini tercih etmeyi düşünen kız öğrencilerin az bir kısmının ailesinin aylık gelirinin düşük olduğu göze çarpmaktadır. Diğer öğrencilerin ailelerinin aylık geliri orta ya da yüksek düzeydedir. Bu durum, ailesindeki gelir seviyesi düşük olan öğrencilerin STEM kariyerlerini tercih etme oranlarının düşük olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. STEM kariyerlerini tercih etmeyi düşünen kız öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun en sevdikleri dersin matematik olduğu görülmektedir. STEM kariyerlerini tercih etmeyi düşünen kız öğrencilerin çoğunun, en sevdikleri dersin de STEM alanlarına yakın dersler olduğu tespit edilmiştir. Öğrenciler edebiyat, yabancı dil, tarih gibi STEM alanlarıyla doğrudan ilişkili olmayan dersleri çok fazla sevmemektedirler. Bu durum, STEM alanlarına yakın dersleri seven öğrencilerin STEM kariyerlerini tercih etmeyi daha çok düşündükleri şeklinde yorumlanmaktadır. STEM kariyerlerini tercih etmeyi düşünen kız öğrencilerin yarısından fazlasının tıp alanında kariyer yapmayı tercih etmek istediği görülmektedir. Öğrencilerin geri kalan kısmının da çoğu mimarlık ya da mühendislik alanlarında kariyeri tercih etmektedirler. Bu araştırma sonuçlarına göre, STEM kariyerlerini tercih etmeyi düşünen kız öğrenci profilleri; yüksek anne-baba eğitim düzeyi, az kardeş sayısı, orta veya yüksek gelir düzeyi, en sevilen ders matematik, tıp alanında kariyer şeklinde sıralanabilmektedir. |
In this context, the aim of this study is to teach the concepts of Solar System by using scientific process skills to design an innovative product. As a result of this engineering design, the effect of solar system subject to astronomy was investigated. The study of the process of conducting the Solar System subject to STEM activities in the 6th grade science course is an action research carried out in quantitative method in order to determine the interest of students in astronomy. The action research method is chosen because the practitioner is in research, by observing the problems that arise in the application and to provide the solution to the problems by applying the solutions in the classroom. In this study, pre-test and post-test were applied to single group and cause-effect relation of independent variable on dependent variable was investigated. The study group of this study consisted of 48 students (N=48) from 3 different branches in 2018-2019 academic year at a private secondary school of Ministry of Education in Kartal province of İstanbul. In the framework of STEM, there were two lecture activities prepared, namely, “Space Trip Workshop” and “Designing Sample Collection Tool in Mars”. The same application was carried out in three different branches. In order to measure the interest of the students, “Astronomical Interest Scale with 31 items” approach prepared by Kılıç and Keleş (2017) was used.The 6th grade science course STEM activities in the solar system is conducted with an appropriate lesson plan and 16 course hours. Studies on the findings and the results of the study are continuing |
Fen Bilimleri Dersi Güneş Sistemi Konusundaki Stem Uygulamalarının Astronomi Ilgisine Etkisinin IncelenmesiElif Şadoğlu 1Kocaeli Üniversitesi Bildiri No: 63 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmanın amacı, Fen Bilimleri dersi 6. sınıf öğrencilerinin Güneş Sistemi konusundaki soyut olan kavramların öğretiminde STEM etkinlikleri sonucunda öğrencilerin Güneş Sistemi konusunda öğrendikleri kavramları bilimsel süreç becerileri ile yenilikçi bir ürün tasarlamaları amaçlanmaktadır. Bu mühendislik tasarım sonucunda öğrencilerin Fen Bilimleri dersi kapsamında Güneş Sistemi konusunun astronomiye yönelik ilgisine etkisi araştırılmıştır. 6. sınıf Fen Bilimleri dersinde yer alan Güneş Sistemi konusunun STEM etkinlikleri ile yürütülmesi sürecinin incelenmesi, öğrencilerin astronomiye yönelik ilgisini tespit etmek amacıyla gerçekleştirilen bu araştırmada nicel yöntemle yürütülen bir aksiyon araştırmasıdır. Aksiyon araştırma yönteminin seçilme sebebi bizzat uygulayıcının araştırma içinde olması, uygulamada ortaya çıkan problemleri gözlemleyerek tespit edilmesi ve probleme getirilen çözümleri sınıf ortamında uygulayarak sonuçları görebilme imkanı sağlamasıdır. Bu araştırmada tek gruba ön test ve son test uygulanarak bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki sebep sonuç ilişkisi araştırılmıştır. Bu araştırmanın çalışma grubunu, İstanbul ili Kartal ilçesinde MEB’e bağlı bir özel ortaokulunda 2018-2019 eğitim öğretim yılında 6. sınıfında öğrenim görmekte olan 3 farklı şubeden 48 öğrenci (N₌48) oluşturmaktadır. Çalışmada STEM çerçevesinde Güneş Sistemi konusunda ‘Uzaya Yolculuk Atölyesi’ ‘Marsda Örnek Toplama Aracı Tasarlıyoruz’ adlı 2 tane ders etkinliği hazırlanmıştır. Üç farklı şubede de aynı uygulama gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmanın veri toplama aracını, Kılıç ve Keleş (2017) tarafından hazırlanan öğrencilerin astronomiye yönelik ilgilerini ölçmek amacıyla geçerlilik ve güvenirlilik çalışması yapılmış beşli likert tipi 31 maddellik ‘Astronomi İlgi Ölçeği’ oluşturmaktadır. Araştırma 6. Sınıf Fen Bilimleri dersi güneş sistemi konusunda STEM etkinlikleri, uygun ders planı ile 16 ders saati sürecinde yürütülmüştür. Çalışmanın bulgu ve sonuçları üzerine çalışmalar devam etmektedir. |
Nowadays, the rapid development of science has brought with it technological changes and innovations. This development has played an important role in taking the engineering skills into account in school programs. In science teaching program put into practice 2018 in Turkey, emphasized the importance of engineering and design skills, under science-specific skills and it is aimed to continue during high school education. The study focused on the engineering dimension of the STEM approach and high school students were given an engineering design based electromagnet problem within the content of magnetism unit that covering a wide range of high school physics programs. Students were expected to accept themselves as an engineer in problem solving and to solve the given daily life-based problem with this perspective. The study continued for four weeks, one lesson per week. Additional study time is given to students who want to design Results were examined with, understand exactly what is being requested in the problem (problem scoping), preliminary design for solution, mathematical, physical calculations and drawings that follow the preliminary design process and which contain the essence of the design. Content analysis approach was used for evaluation process. |
Lise Öğrencilerinin Mühendislik Tasarım Becerilerinin Incelenmesi: Elektromıknatıs ÖrneğiNimet Remziye Ergül 1Bursa Uludağ Üniversitesi Bildiri No: 114 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Günümüzde bilimin hızlı şekilde gelişip ilerlemesi teknolojik değişimleri ve yenilikleri de beraberinde getirmiş ve bu gelişim okul programlarında mühendislik becerilerinin göz önüne alınmasında büyük rol oynamıştır. Türkiye’de uygulamaya konulan 2018 Fen bilimleri dersi öğretim programında, alana özgü beceriler başlığı altında, mühendislik ve tasarım becerilerinin önemi vurgulanmış lise eğitimi süresince de devamı hedeflenmiştir. Çalışmada STEM yaklaşımının mühendislik boyutuna odaklanılmış ve lise fizik programında geniş bir yer kaplayan manyetizma ünitesi kapsamında lise öğrencilerine mühendislik tasarım temelli bir elektromıknatıs yapımı problemi verilmiştir. Problem çözümünde öğrencilerin kendilerini bir mühendis olarak kabul etmeleri ve verilen günlük yaşam temelli problemi bu bakış açısıyla çözmeleri beklenmiştir. Haftada bir ders saati olmak üzere dört hafta boyunca çalışma sürdürülmüştür. Tasarımını gerçekleştirmek isteyen öğrencilere ek çalışma süresi verilmiştir. Problemin çözüm aşamaları; problemde istenilenin tam olarak anlaşılması, çözüme yönelik ön tasarım, ön tasarım sürecini izleyen ve tasarımın özünü içeren matematiksel, fiziksel hesaplamalar ve çizimler boyutlarıyla değerlendirilmiştir. Değerlendirme aşamasında içerik analizi yaklaşımı kullanılmıştır. |
The purpose of this study is to investigate the effects of STEM education activities based on 5E learning model on 8th grade students’ cognitive structures for simple machines. The study was carried out with a total of 50 (25 experimental, 25 control) 8th grade students attending a state school in a low socio-economic region in the province of Adana, Yüreğir. In the research, a semi-experimental design with non equalized control group was used. As a data collection tool, the concept map, student journals and the word association test developed by the researchers were used. Before the implementation both groups were applied the word association test and concept map as a pre-test. At the end of the 8-hour implementation, the same measurement tools were re-applied as post-test. In addition, class dojo application from web 2 tools was used in the process. At the end of each lesson, students kept a journal. The concept maps prepared by the students were scored using the scoring method developed by Novak and Govin (1984). In this context, whether the difference between the scores obtained from the pre-test and the post-test is meaningful is analyzed with the paired sapmle t test, whether the difference between the groups' scores is meaningful is analyzed with the independent sample t-test. Student journals analyzed using the content analysis technique. In the analysis of the word association test, breakpoint (bp) technique was used developed by Bahar et al. (1999). Data are collected and analyzed. |
Örnek Bir Stem Eğitimi Etkinliği: 8. Sınıf Öğrencilerinin Basit Makineler Ile Ilgili Bilişsel Yapılarının Gelişimi Nasıl Desteklenir?pınar fettahlıoğlu 1çukurova üniversitesi 2adana koleji Bildiri No: 358 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın genel amacı basit makineler konusunda 5E öğrenme modeline göre hazırlanmış STEM eğitimi etkinliğinin 8. Sınıf öğrencilerinin bilişsel yapılarına etkisini incelemektir. Araştırma Adana ili Yüreğir ilçesinde düşük sosyo ekonomik bölgede yer alan bir devlet okulunda öğrenim görmekte olan toplam 50 (25 deney 25 kontrol) 8. Sınıf öğrencisi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada eşitlenmemiş kontrol gruplu yarı deneysel desen kullanılmıştır. Veri toplama aracı olarak, kavram haritası, öğrenci günlükleri ve araştırmacılar tarafından geliştirilen kelime ilişkilendirme testi kullanılmıştır. Uygulama öncesinde her iki gruba öntest olarak kelime ilişkilendirme testi ve kavram haritası uygulanmıştır. 8 saatlik uygulama sonunda aynı ölçme araçları sontest olarak tekrar uygulanmıştır. Ayrıca süreç içinde web 2 araçlarından class dojo uygulaması yapılmıştır. Her dersin sonunda ise öğrencilerin günlük tutması sağlanmıştır. Öğrencilerin hazırladıkları kavram haritaları Novak ve Govin (1984) tarafından geliştirilen puanlama yöntemi kullanılarak puanlandırılmıştır. Bu bağlamda öğrencilerin öntest ve sontestten almış oldukları puanlar arasındaki farkın anlamlı olup olmadığı bağımlı gruplar t-testi ile gruplar arasındaki puan farkının anlamlı olup olmadığı ise bağımsız gruplar t-testi ile analiz edilmiştir. Öğrenci günlükleri; içerik analizi tekniği kullanılarak analiz edilmektedir. Kelime ilişkilendirme testinin analizinde ise Bahar ve diğerleri (1999) tarafından ortaya konulan kesme noktası (KN) tekniği kullanılmıştır. Veriler toplanmış olup analiz aşamasındadır. |
The purpose of this study at making a content analysis of MA and Ph.D. theses in the field of STEM education that were published by Turkish universities in 2018. theses were cross-analyzed by university, department, research topic, participants, research design types and research methods. Survey method will be used that is qualitative research designs. . The sample of the study will be reached from national academic data base Higher Education Institution National Thesis Centre (YÖK) that is purpose sample. The data collected in the study will be analyzed with a new form which will be developed by the researchers considering the form used in the different studies in the literature. This forum will then be analyzed independently by two randomly selected four people who are experts in the study of content analysis. It is expected that the studies conducted in a certain area will guide the future researchers by considering them as a whole (Çalık and Sözbilir, 2014). It is also thought that following the studies in the field of science education in the renewed science program will allow teachers and researchers to be informed. |
Türkiye’de Fetemm (Stem) Eğitimi Ile Ilgili Yapılan Lisansüstü Tezlerin Incelenmesiİkramettin Daşdemir 1Atatürk Üniversitesi 2MEB Bildiri No: 447 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de 2018 yılında FeTeMM eğitimi ile ilgili olarak yapılan lisansüstü tezleri yayın türü, yayın yeri, araştırma yöntemi, araştırma örneklemi, veri toplama araçları, veri analiz yöntemleri gibi farklı değişkenler incelemektir. Araştırmada nitel araştırma yaklaşımlarından yer alan döküman incelemesi yöntemi kullanılacaktır. Araştırma kapsamında incelenecek lisansüstü tezler amaçlı örnekleme yöntemi ile FeTeMM anahtar kelimeleri kullanılarak YÖK Ulusal Tez merkezinden ulaşılacaktır. Çalışmada toplanan veriler, literatürde yer alan farklı çalışmalarda kullanılan form göz önünde bulundurularak araştırmacılar tarafından geliştirilecek yeni bir form ile analiz edilecektir. Oluşturulan bu forum daha sonra rastgele seçilen dört çalışma ile içerik analizi çalışması konusunda uzman olan iki kişi tarafından bağımsız olarak analiz edilerek güvenirliği sağlanacaktır. Belirli bir alanda yapılmış olan çalışmaların bir bütüncül olarak ele alınmasıyla gelecek araştırmacılara yol göstereceği beklenmektedir (Çalık ve Sözbilir, 2014). Ayrıca yenilenen fen bilimleri programında yer alan FeTeMM eğitimi konusunda yapılmış olan çalışmaları takip etmek öğretmen ve araştırmacıların da bilgilendirilmesine olanak sağlayacağı düşünülmektedir |
It is an indispensable part of student-centered approaches in which today's science teaching programs are particularly emphasized by the use of informal learning environments for learning purposes and by learning students from each other through cooperative learning logic. The aim of this study is to determine the interaction of students with each other in informal environments in order to reach the suggestions that can make the learning process more effective in informal learning environments. Since the pattern of this research is a single case in which the interaction of a class in a museum environment will be examined, the holistic single case design has been selected from the case study. As the sample of the study is Social Science and Science Education 4th grade students who took museum education and / or informal science education, criterion sample was used from the purposeful samples. Ege University Social Studies Teacher Education (20 people) and Science education (34 people) 4th grade students views formed after the visit to the Yeşilova Mound Archeology Area. In this study, the interview form which was developed by the researchers and data was checked by the experts. The factors that affect the interaction are the characteristics of the environment, the style of expression of the guide, the friends who have fun and enjoy. Moreover, the activities are interesting and the combination of activities increases the interaction. Large, clean and clean informal learning environment increases interaction in group work, but the inability to touch the ruins, the narrow spaces, the dirty and smelly areas stated that they reduced the interaction. Conclusion: As a result of the study, affective, social and environmental factors and informal learning environment have positive effects on students' behaviors. |
Informal Öğrenme Ortamlarinda Öğrenci Etkileşimi: Yeşilova Höyük Çalişma AlaniHakan Türkmen 1Ege Ünv. Bildiri No: 72 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
İnformal öğrenme ortamlarının öğrenme amaçlı kullanımları ve öğrenmenin sadece öğretmen öğrenci etkileşimiyle sınırlı kalmaması öğrencilerin işbirlikli öğrenme mantığıyla hareket ederek birbirlerinden de bir şeyler öğrenebileceği günümüz fen öğretimi programlarının özellikle vurgu yaptığı öğrenci merkezli yaklaşımların vazgeçilmez bir parçasıdır. Amaç: Bu çalışmanın amacı informal öğrenme ortamlarında öğrenme sürecini daha etkili hale getirebilecek önerilere ulaşmak üzere informal ortamlarda öğrencilerin birbiriyle etkileşimini Yeşilova Höyüğünde yapılan çalışma ile belirlemektir. Yöntem: Bu araştırmanın deseni; bir sınıfın müze ortamındaki etkileşiminin inceleneceği tek bir durum olduğu için, durum çalışmasından bütüncül tek durum deseni seçilmiştir. Çalışmanın örneklemi müze eğitimi ve/ya informal ortamlarda fen öğretimi alan Sosyal Bilgiler ve Fen Bilgisi Öğretmenliği 4.sınıf öğrencileri olduğundan amaçlı örneklemlerinden ölçüt örneklem kullanılmıştır. Ege Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği (20 kişi) ve Fen Bilgisi (34 kişi) 4.Sınıf öğrencilerinin, Yeşilova Höyük Gezi Alanı ziyareti sonrası görüşlerini aktarmalarıyla oluşmuştur. Çalışmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen, uzmanlar tarafından uygunluğu kontrol edilen görüşme formu kullanılmıştır. Bulgular: Öğrencilerin özellikle etkileşimi en çok etkileyen faktörler ortam özellikleri, rehberin anlatım tarzı, eğlendiği ve sevdiği arkadaşlarla olmaları ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda etkinliklerin ilgi çekici olması ve etkinlikleri bir arada yapmaları etkileşimi arttırmaktadır. İnformal öğrenme ortamının geniş, ferah ve temiz olması grup çalışmalarında etkileşimi artırdığını; eserlere dokunamama, dar alanlar, pis ve kokan alanların olması etkileşimi azalttığını belirtmişlerdir. Sonuç: Yapılan çalışma sonucunda duyuşsal, sosyal ve çevresel faktörler, informal öğrenme ortamının öğrencilerin davranışlarını pozitif yönde etkilediği belirlenmiştir. |
This research was conducted in order to investigate the effect of social media on education and the effect of social media on learning. The research was carried out with 251 students who were studying in the 3rd and 4th class in the Departments of Primary School Teaching, Social Sciences Teaching and Science Education in a university in Izmir. In the study, demographic information and quaternary likert type scale which consisted of 46 items were used as data collection tools. The scale consists of 5 categories, 46 items, including “Access and Competence”, “Use of Social Sites”, “Current Use of Internet Sites”, “Impact of Internet Sites” and “Impact of Official Use of Social Media on Teaching and Learning”. The data were analyzed by SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) program. According to the findings obtained from the first part of the scale, it was concluded that the social media usage of the students belonged to Social Studies Education students with a maximum of 59.77% and at least 47.70% to the students of the Primary Education Department. According to the findings of the second part of the scale, it was concluded that the Social Studies Teaching Students think that the internet sites are more effective than the other department students. It has been concluded that the official use of social media supports the students of Science Education more than other students |
Üniversite Öğrencilerinin Sosyal Medyayı Eğitim Amaçlı Kullanım DüşünceleriHakan TÜRKMEN 1Ege Ünv. Bildiri No: 81 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırma Eğitim Fakültesi öğrencilerinin Sosyal Medyanın Öğretimde Kullanması ve Sosyal Medyanın Öğrenme Üzerine Etkisinin araştırılması amacıyla yapılmıştır. Araştırma İzmir ilindeki bir üniversitede bulunan Sınıf Öğretmenliği, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği ve Fen Bilimleri Öğretmenliği bölümlerinde 3. ve 4. Sınıfta öğrenim görmekte olan 251 öğretmen adayı ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak demografik bilgilerin ve 46 maddeden oluşan 4’lü likert tipi ölçek kullanılmıştır. Ölçek, “Erişim ve Yetkinlik”, “Sosyal Sitelerin Kullanımı”, “İnternet Sitelerinin Güncel Kullanımı”, “İnternet Sitelerinin Etkisi” ve “Sosyal Medya Resmi Kullanımının Öğretim Ve Öğrenim Üzerinde Etkisi” olmak üzere 5 kategori, 46 maddeden oluşmaktadır. Araştırma verileri SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) programı ile analiz edilmiştir. Ölçeğin ilk kısmından elde edilen bulgulara göre öğretmen adaylarının sosyal medya araçlarını kullanımlarının en fazla %59.77 oranıyla Sosyal Bilgiler Öğretmenliğine, en az ise %47.70 oranıyla Sınıf Öğretmenliğine ait olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ölçeğin ikinci kısmından eldi edilen bulgulara göre Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Öğrencileri diğer bölüm öğrencilerine göre internet sitelerinin öğrenime etkisine daha fazla olduğunu düşündükleri sonucuna varılırken, sosyal medyanın resmi kullanımını Fen bilimleri Öğretmenliği öğrencilerinin diğer bölüm öğrencilerine oranla daha fazla destekledikleri sonucuna ulaşılmıştır. |
Science fair events prepared by the schools affiliated to the Ministry of Education and Scientific and Technological Research Council of Turkey (TUBITAK) supported by, with budget support and project activities that scientific research is a research and encouraging contributions. With the science fairs, students have the opportunity to recognize and discover the works prepared on scientific level in many different fields at the same time. In this way, while increasing the level of interest and curiosity in the field of science, they have the opportunity to do many experimental studies and do not have the opportunity to do in schools. In this context, it was aimed to determine the opinions of primary school students and workshop leaders who participated in TÜBİTAK 4007 science fairs held in 2018 in Kastamonu province. The research process was carried out by using quantitative research methods. 1200 primary students (5-8 grade) and 50 workshop leaders participated in the study. In order to collect data, activity evaluation questionnaire and participatory evaluation questionnaire were used. The data were evaluated with SPSS 23 package program and subjected to descriptive analysis. In the results of working; It was determined that both primary school students and workshop leaders were highly satisfied about the science fairs, such practices were frequently done and they contributed to the scientific level in many areas. |
Tübitak Tarafindan Desteklenen Bilim Şenliklerine (4007) Yönelik Ilköğretim Öğrencilerinin Ve Atölye Liderlerinin Görüşlerinin BelirlenmesiCİHAN GÜLGÜN 1KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ 2ŞEHİT MEHMET YILMAZ İMAM HATİP ORTAOKULU Bildiri No: 265 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bilim şenliği etkinlikleri MEB’e bağlı okullar tarafından hazırlanan ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından desteklenen, bütçe yardımı yapılan ve bilimsel araştırmayı teşvik edici katkılar sağlayan bir araştırma ve proje etkinliğidir. Bilim şenlikleri ile öğrenciler birçok farklı alanda bilimsel düzeyde hazırlanan çalışmaları aynı anda tanıma ve keşfetme fırsatı yakalarlar. Bu sayede hem fen bilimleri alanına yönelik ilgi ve merak düzeyleri arttırılırken hem de okullarda yapma imkânı bulamadıkları birçok deneysel çalışmayı yapma ve izleme şansı bulurlar. Bu kapsamda Kastamonu ilinde 2018 yılında gerçekleştirilen TÜBİTAK 4007 bilim şenliklerine katılan ilköğretim öğrencilerinin ve atölye liderlerinin görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma süreci nicel araştırma yöntemlerinden olan tarama yöntemi kullanılarak yürütülmüştür. Çalışmaya 1200 ilköğretim öğrencisi (5-8.sınıflar arası) ile 50 atölye lideri katılım sağlamıştır. Çalışmada veri toplama aracı olarak, etkinlik değerlendirme anketi ve katılımcı değerlendirme anketi kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 23 paket programı ile değerlendirilmiş ve betimsel analize tabi tutulmuştur. Çalışma sonucunda; gerek ilköğretim öğrencilerinin gerekse de atölye liderlerinin bilim şenlikleri hakkında oldukça yüksek düzeyde memnuniyet duydukları, bu tarz uygulamaların sıklıkla yapılması ve bilimsel düzeyde katılımcılara birçok alanda katkı sağladığı belirlenmiştir. |
In this study, two different teaching were designed and applied in a natural history museum to teach fifth grade students about fossil and biodiversity issues. The teachings were carried out in three stages: pre-visit, during the visit and follow-up. In both of the teachings, the pre-visit and follow-up activities are identical, whereas the activities during the museum visit are different. During the visit, one of the teachings museum guide preparation strategy was implemented, and the other was implemented a museum worksheets teaching strategy. In this study, the effects of two different teaching strategies implemented during the museum visit on students' motivation towards science learning were investigated and the permanence of these effects was evaluated. Quasi-experimental method with nonequivalent control group modal was applied. The study was conducted in fall term of 2015-2016 academic year. 5thgrade 54 students including 27 (14 females-13 males) experiment group, and 27 (15 females-12 males) control group students participated to the study. The data of the study obtained through Students’ Motivation Towards Science Learning Questionnaire (Tuan, Chin and Shieh, 2005. The data were analyzed through Dependent T-test, Independent T-test, Wilcoxon Signed-Rank Test, and Mann-Whitney U test.According to the findings of both experimental group and control group students, no statistically significant difference was found between the pre-test and post-test, between the post-test and retention test, and between the pre-test and retention test. When the experimental and control groups were compared with each other, no statistically significant difference was found between the pre-test and post-test scores of the students.In the retention test, a statistically significant difference was found in favor of the control group. Based on these findings, it can be said that teaching with museum guide preparation and teaching with museum worksheets have no positive and lasting effects on students' motivation towards science learning. |
Doğa Tarihi Müzesinde Rehber Hazırlama Ve Çalışma Yaprakları Ile Öğretimin Öğrencilerin Fen Öğrenimine Yönelik Motivasyonları Üzerine EtkisiDurmuş Yanmaz 1Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Bildiri No: 280 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmada bir doğa tarihi müzesinde beşinci sınıf öğrencilerine fosil ve biyoçeşitlilik konularını öğretmek üzere iki farklı öğretim tasarlanmış ve uygulanmıştır. Öğretimler ziyaret öncesi, ziyaret sırası ve ziyaret sonrası olmak üzere üç aşama olarak yürütülmüştür. Her iki öğretimde ziyaret öncesi ve ziyaret sonrası etkinlikler birbiri ile özdeş, ziyaret sırası etkinlikler birbirinden farklıdır. Ziyaret sırasında öğretimlerden birinde müze rehberi hazırlama öğretim stratejisi, diğerinde müze çalışma yaprakları öğretim stratejisi uygulanmıştır. Bu çalışmada müze ziyareti sırasında uygulanan iki farklı öğretim stratejisinin öğrencilerin fen öğrenimine yönelik motivasyonları üzerine etkileri incelenmiş ve bu etkilerin kalıcılığı değerlendirilmiştir. Çalışma yarı deneysel yöntemlerden eşitlenmemiş kontrol gruplu model olarak yürütülmüştür. Çalışmaya 2015-2016 eğitim-öğretim yılın birinci döneminde beşinci sınıf düzeyinde öğrenim gören 27’si (14 Kız-13 Erkek) deney, 27’si (15 Kız-12 Erkek) kontrol grubu olmak üzere toplam 54 öğrenci katılmıştır. Çalışmanın verileri Fen Öğrenimine Yönelik Motivasyon Ölçeği (Tuan, Chin ve Shieh, 2005) ile toplanmıştır. Veriler Bağımlı T-testi, Bağımsız T-testi, Wilcoxon İşaretli-Sıralar Testi ve Mann Whitney-U Testi ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre hem deney grubu öğrencilerinin hem de kontrol grubu öğrencilerinin ön test ve son testi arasında, son test ve kalıcılık testi arasında ve ön test ile kalıcılık testi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Deney ve kontrol grubu birbiri ile kıyaslandığında, öğrencilerin ön-test ve son-test puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Kalıcılık testinde ise kontrol grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir. Bu bulgulara dayalı olarak müze rehberi hazırlama yoluyla öğretimin ve müze çalışma yaprakları yoluyla öğretimin öğrencilerin fen öğrenimine yönelik motivasyonları üzerinde olumlu ve kalıcı etkileri olmadığı söylenebilir. |
Problem solving is a corner stone of mathematics education. The students build and develop their knowledge by the effort they show while solving problems. In this regard, the structure of problems which they face gain importance. The researches show that students often use the same methods which they have learnt before, while solving similar problems. Students undergoing such a routine process will miss the opportunities of creative thinking they will need in the future. As a result of using always similar questions and same algorithms, students show low level of cognitive abilities instead of high ones. In this study, math textbooks have been examined in terms of the amount of the questions that support creative thinking. With this aim, two textbooks which are studied in the classroom by the eighth graders have been compared. Within this context, the evaluation questions of the first three units have been observed. 130 questions from the grade 8 textbook of MEB publishing and 85 questions from the grade 8 textbook of EKOYAY publishing have been analysed. For analysing, Linther’s (2008) framework for creative reasoning has been used. This framework consists of two basic reasoning types: imitative reasoning and creative reasoning. Imitative reasoning represents using the memorized or learnt knowledge/algorithm directly, and creative reasoning represents an independent process of using the learnt algorithm by the problem solver. In this context, the questions have been analysed on the way that whether they can be solved directly with one algorithm. As a result of analyses, it has been concluded that 112 questions in 130 questions of MEB textbook, and 73 questions in 85 questions of EKOKAY textbook can be solved algorithmically. Also, it has been concluded that there are few questions to give a chance for creative reasoning in both course books. Considering these results, it can be said that most of the unit evaluation questions of the textbooks which are used during the lessons, are focused on a memorised solution of a problem and do not provide a suitable environment for real problem solving. When the students do not encounter a problem, which is new to them, they cannot use a high-level thinking ability to create a solution for the problems they face. In this context, the theoretical framework and results will help the educators to evaluate the questions they prepare, from a different view. |
8. Sınıf Ders Kitaplarının Yaratıcı Muhakeme Açısından KarşılaştırılmasıYasin Memiş 1Niğde Meb 2Gaziantep Meb Bildiri No: 34 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Problem çözme matematik eğitiminin temel taşlarındandır. Öğrenciler, karşılaştıkları problemlere çözüm için kullandıkları çabalar doğrultusunda, kendi bilgilerini oluşturmakta ve geliştirmektedirler. Bu bağlamda, öğrencilerin süreç içinde karşılaştıkları problemlerin yapısı önem kazanmaktadır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki öğrencilerin çoğunluğu birbirine benzeyen soruları daha önce öğrenilen bir yöntemin (algoritmanın) tekrarını uygulayarak çözmek zorunda kalmaktadır. Öğrencilerin bu tarz rutin bir süreçten geçmesi, onlar için ileride gerekli olacak yaratıcı düşünme becerisine yönelik fırsatların önünü kapatmaktadır. Sürekli benzer sorular ve kullanılan aynı algoritmalar sonucu öğrenciler üst düzey bilişsel beceriler yerine düşük seviyede bilişsel beceriler göstermektedir. Bu çalışmada, matematik ders kitaplarında yaratıcı düşünmeyi destekleyen sorulara ne ölçüde yer verildiği incelenmiştir. Çalışmada, 8. sınıf öğrencilerinin sınıf içinde kullandıkları farklı 2 ders kitabı karşılaştırılmıştır. Bu kapsamda kitapların ilk 3 ünitesinin sonunda yer alan değerlendirme soruları incelenmiştir. MEB (Millî Eğitim Bakanlığı) yayınları 8. Sınıf ders kitabından 130 soru, EKOYAY yayınları 8. Sınıf ders kitabından ise 85 soru analiz edilmiştir. Analiz için Lithner’in (2008) oluşturmuş olduğu yaratıcı muhakeme teorik çatısı kullanılmıştır. Bu teorik çatı taklitçi muhakeme (Imitative reasoning) ve yaratıcı muhakeme (creative reasoning) olarak 2 temel muhakeme tipinden oluşmaktadır. Taklitçi muhakeme problemlerin çözümü için önceden ezberlenmiş/öğrenilmiş bir bilgi/algoritmanın doğrudan kullanımını; yaratıcı muhakeme ise problem çözen tarafından öğrenilen bir algoritmanın kullanılmasından bağımsız bir çözüm sürecini temsil etmektedir. Bu bağlamda, sorular, konu anlatımlarında sunulan bir algoritma/bilgi ile doğrudan çözülebilme durumuna göre analiz edilmiştir. Analiz sonucunda 8. Sınıf MEB ders kitabında 130 sorudan 112 sorunun, 8. Sınıf EKOYAY ders kitabında ise 85 sorudan 73 sorunun algoritmik olarak çözülebileceği sonucuna varılmıştır. İki ders kitabında da yaratıcı düşünmeye olanak sağlayan sorulara çok az yer verildiği tespit edilmiştir. Bu sonuçlar ele alındığında ders içinde kullanılan kaynak ders kitaplarındaki ünite değerlendirme sorularının büyük çoğunluğunun daha önce ezberlenen bir sorunun çözümüne odaklandığı, öğrencileri gerçek problemlerin çözümüne uygun ortam sağlamadığı söylenebilir. Öğrencilerin daha önce karşılaşmadıkları problem durumları ile baş başa kalmamaları onların bir çözüm oluşturması için gerekli olan üst düzey düşünme becerilerini kullanmalarına olanak sağlamamaktadır. Bu bağlamda sunulan teorik çatı ve sonuçlar, eğitimciler için hazırladıkları soruları farklı bir açıdan değerlendirmelerine fırsat tanıyacaktır. |
This study is a qualitative research aiming to determine the opinions of high school mathematics teachers about the mathematics curriculum in secondary schools. Semi-structured interview form was used as the data collection tool. The interview form consisted of two parts; personal information (name, surname, type of high school, professional seniority, experience in 9th grades) and evaluation questions about secondary school mathematics curriculum. Teachers participated in the study on the basis of volunteerism and were asked about their opinions on the secondary school mathematics curriculum. The teachers were asked questions about the concepts and issues that students had difficulty in learning and about the operations they had difficulty in the 9th grade mathematics lesson. In addition, teachers were asked about their opinions and suggestions for the secondary school mathematics curriculum. Descriptive analysis method was used to analyze the data. According to the research findings, high school teachers who participated in the study; stated that they generally found the mathematics curriculum in the secondary school to be successful, at the same time they stated that the students were having difficulty in Equations and Inequalities parts of the Unit ‘Numbers and Algebra’. |
Ortaokul Matematik Öğretim Programının Değerlendirilmesi Ve Lise Matematik Öğretim Programı Ile EntegrasyonuAli Özkaya 1Akdeniz Üniversitesi Bildiri No: 218 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışma lise matematik öğretmenlerinin ortaokul matematik ders programına ilişkin görüşlerini belirlemeye yönelik nitel bir araştırmadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Görüşme formu; kişisel bilgiler (adı soyadı, çalıştığı lise türü, mesleki kıdemi, kaç yıldır 9. Sınıfta derse girdiği) ve ortaokul matematik öğretim programını değerlendirme soruları olmak üzere iki bölümden oluşmuştur. Gönüllülük esasına göre araştırmaya katılan öğretmenlere ortaokul matematik dersi öğretim programı hakkındaki görüşleri sorulmuştur. Öğretmenlere; 9. Sınıf matematik dersinde öğrencilerin hangi konuları öğrenmekte zorlandıkları, öğrencilerin en çok hangi matematiksel işlemleri yaparken sorun yaşadıkları ve hangi matematiksel kavramları anlamakta zorlandıkları sorulmuştur. Ayrıca öğretmenlere; ortaokul matematik dersi öğretim programı hakkındaki görüş ve önerileri de sorulmuştur. Verilerin çözümlenmesinde betimsel çözümleme tekniği kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre, çalışmaya katılan lise öğretmenleri; ortaokul matematik dersi öğretim programını genel olarak olumlu bulduklarını, bununla birlikte bazı temel kavram ve işlemlerde öğrencilerin genelde sorunlar yaşadıklarını, en çok da Sayılar ve Cebir ünitesinin Denklemler ve Eşitsizlikler konusunda öğrencilerin zorlandıklarını belirtmişlerdir. |
The importance given to statistics education increases due to the increase in the need for individuals with statistical skills (Yenilmez,2016). One of the most important steps taken in this context is the Guidelines for Assesment and Instruction in Statistics Education (GAISE) (Franklin et al., 2007) report published by the American Statistical Association (ASA). The aim of this study is to examine the effects of the activities designed by the researcher on statistical problem solving processes taking into account the suggestions for statistical education, secondary mathematics curriculum acquisition and the characteristics of vocational high school students. The methodogy of the study is the teaching experiment .As a result of the teaching experiment, it was found that the students were able to perform the operations related to the measures of central tendency and measure of spread but had difficulty in interpreting these measures in given context. It was observed that students were able to draw graphs with graph paper and they could draw statistical graphs more easily with the help of technology. As a result of the semi structured interviews, it was found that there were positive changes in the attitudes of students towards the statistical tasks, and that the use of activities that included real-life context facilitated the attainment of subjects by the students, provided them better understanding. In addition, the use of technology in courses prevented the loss of time and make lessons more enjoyable. References Franklin, C., Kader, G., Mewborn, D., Moreno, J., Peck, R., Perry, M., & Scheaffer, R. (2005). Guidelines for Assesment and Instruction in Statistics Education (GAISE) Report A PRE-K-12 CURRİCULUM FRAMEWORK. https://www.amstat.org/asa/education/Guidelines-for-Assessment-and-Instruction-in-Statistics-Education-Reports.aspx: American Statistical Association. Yenilmez, İ. (2016). İstatiksel Kavramların Teknoloji ile Öğretiminin Matematik Didaktiği Perspektifinden İncelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). Marmara Üniversitesi, İstanbul. |
Meslek Lisesi Öğrencilerinin Istatiksel Problem Çözme Süreçlerinin Geliştirilmesi Üzerine Bir Öğretim DeneyiHikmet Dursun 1Milli Eğitim Bakanlığı 2Marmara Üniversitesi Bildiri No: 259 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
İstatiksel bilgilerin hayatımızdaki rolü gün geçtikçe artmaktadır. İstatiksel becerilere sahip bireylere olan ihtiyacın artmasına bağlı olarak istatistik eğitimine verilen önemde artmaktadır (Yenilmez,2016). Bu bağlamda atılan en önemli adımlardan biri Amerikan İstatistik Derneği (ASA) tarafından yayınlanan İstatistik Eğitiminde Değerlendirme ve Öğretim İlkeleri (GAISE) raporudur. Bu çalışmanın amacı GAISE (Franklin ve ark.,2007) raporunda yer bulan istatistik eğitimi ile ilgili önerileri, ortaöğretim matematik müfredatı kazanımlarını ve meslek lisesi öğrencilerinin özelliklerini dikkate alarak araştırmacı tarafından tasarlanan etkinliklerin öğrencilerin istatiksel problem çözme süreçlerine etkisini incelemektir. Araştırmanın yöntemi öğretim deneyi olup veri toplama araçları, öğrencilerin ders içi problem çözümleri ve öğrencilerin öğretim deneyi ile ilgili görüşlerini belirleyebilmek için yapılan yarı yapılandırılmış görüşmelerdir. Araştırmanın çalışma grubunu 2018-2019 eğitim öğretim yılının 1. döneminde Samsun’un Vezirköprü ilçesinde bulanan bir devlet okulunun 10. sınıfında öğrenim gören yirmi bir öğrenci (4 kız, 17 erkek) oluşturmaktadır. Öğretim süreci 12 ders saati boyunca devam etmiştir. Yapılan öğretim uygulamalarının sonucunda, öğrencilerin merkezi eğilim ve yayılım ölçüleriyle ilgili işlemleri yapabildiği fakat bu ölçülerin nasıl yorumlandığıyla ilgili zorluk yaşadıkları görülmüştür. Grafik çizimi ile ilgili yapılan etkinliklerde öğrencilerin kağıt kalemle grafik çizmekte zorlandıkları, teknoloji yardımıyla grafikleri daha rahat çizebildikleri gözlenmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşmelerin sonucunda öğretim uygulamalarıyla öğrencilerin istatiksel görevlere karşı tutumlarında olumlu yönde değişiklikler olduğu, derste gerçek hayat bağlamı içeren etkinliklerin kullanımının öğrenciler için konuları kolaylaştırdığı, daha iyi anlamalarını ve önemsemelerini sağladığı, konunun dikkat çekici olmasına yardımcı olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca derslerde teknoloji kullanımının zaman kaybını engellediği ve derslerin eğlenceli olmasına yardımcı olduğu görüşlerine ulaşılmıştır. Kaynakça Franklin, C., Kader, G., Mewborn, D., Moreno, J., Peck, R., Perry, M., & Scheaffer, R. (2005). Guidelines for Assesment and Instruction in Statistics Education (GAISE) Report A PRE-K-12 CURRİCULUM FRAMEWORK. https://www.amstat.org/asa/education/Guidelines-for-Assessment-and-Instruction-in-Statistics-Education-Reports.aspx: American Statistical Association. Yenilmez, İ. (2016). İstatiksel Kavramların Teknoloji ile Öğretiminin Matematik Didaktiği Perspektifinden İncelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). Marmara Üniversitesi, İstanbul. |
Different teaching methods should be used to remove prejudices against mathematics and to prevent negative attitudes. It is considered that the use of mathematics history in the teaching process will contribute to the students' positive thinking about mathematics. With the use of the history of mathematics, students' interest is drawn to the historical development of mathematical concepts and an active learning process is carried out. The aim of this study is to investigate the effect of the use of mathematics history on the attitude of the students towards mathematics. For this purpose, semi-experimental design with pre-test post-test group will be used. The participants of the research consist of two different classes chosen by random sampling in a secondary school. One researcher followed the applications in both classes as an observer during the experiment. The data of the study were collected with “Mathematics Attitude Scale for Middle School Students”. The scale which has 22 items in 5 points likert type developed by Önal (2013). In the application part of the study, the participants in the experimental group were shown videos, slides, games about the history of mathematics, and life stories of famous mathematicians. In addition, the chapters related to 6th-grade mathematics gains were will be given from different stories. The math attitude scale was applied to both groups before and after the experiment. The data analysis process is ongoing. Positive results were found in favor of the experimental group in different sub-dimensions of the attitude scale. In the experimental group, it was determined that the students' positive views on mathematics increased. In addition, the teacher carrying out the practice thinks that the students in the experimental group have increased their interest in mathematics. |
Matematik Tarihinin 6. Sınıf Öğrencilerinin Matematik Tutumuna EtkisiRamazan Gürel 1Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi 2Adnan Menderes Üni. Eğitim Fak. 3Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bildiri No: 387 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Matematiğe karşı önyargıları kaldırmak, olumsuz tutumları engellemek için farklı öğretim yöntemleri kullanılmalıdır. Matematik tarihinin öğretim sürecinde kullanımının öğrencilerin matematiğe ilişkin olumlu düşünceler geliştirmelerine katkıda bulunacağı düşülmektedir. Matematik Tarihi kullanımı ile öğrencilerin ilgisi matematiksel kavramların tarihsel gelişimine çekilerek aktif bir öğrenme süreci gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmanın amacı ortaokul 6. Sınıf öğrencilerinin derslerinde matematik tarihi kullanımının öğrencinin matematiğe karşı tutumuna etkisinin incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda çalışmada ön test son test ön kontrol gruplu yarı deneysel desen kullanılacaktır. Yarı deneysel araştırma modelinde olan araştırmanın katılımcıları bir deney ve bir kontrol grubunda oluşturmaktadır. Aydın ili söke ilçesindeki bir ortaokulda okuyan rastgele örnekleme ile seçilmiş olan iki ayrı sınıftan biri deney biri de kontrol grubunu oluşturacaktır. Hem deney hemde kontrol grubuna aynı öğretmen girmektedir. Bir araştırmacı deney süresince her iki sınıftaki uygulamaları gözlemci olarak izlemiştir. Araştırmanın verileri Önal(2013) tarafından geliştirilen 5’li likert tipindeki 22 maddelik “Ortaokul öğrencilerine yönelik matematik tutum ölçeği” ile toplanmıştır. Araştırmanın uygulama bölümünde deney grubundaki katılımcılara matematik tarihi ile ilgili ünlü matematikçilerinin hayatının anlatıldığı videolar, slaytlar, oyunlar gösterilecek; ayrıca farklı hikâyelerden 6. Sınıf matematik kazanımları ile ilişkili bölümlere yer verilecektir. Deney öncesinde ve sonrasında matematik tutum ölçeği her iki gruba da uygulanmıştır. Veri analizi süreci devam etmektedir. Tutum ölçeğinin farklı alt boyutlarında deney grubu lehine olumlu sonuçlar tespit edilmiştir. Deney grubunda öğrencilerin matematiğe ilişkin olumlu görüşlerinin arttığı tespit edilmiştir. Ayrıca uygulamayı yürüten öğretmen deney grubundaki öğrencilerin matematiğe olan ilgilerinin arttığını düşünmektedir. * Bu çalışma TÜBİTAK Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığı (BİDEB) tarafından 2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destek Programı kapsamında desteklenmiştir. |
he aim of this study is to determine the issues perceived as difficult in the 6th-grade mathematics curriculum according to students and teachers. It is also aimed to determine the causes of emerging difficulties. In this study, a quantitative research method was used. Participants were randomly selected, 7th-grade students. The data in the study were collected with the scale of mathematical difficulties developed by the researchers and one-to-one semi-structured interviews with teachers and students. The difficulty index was calculated for each item in the questionnaire developed in the 6th-grade mathematics curriculum. Calculations were made and compared for teachers and students. In addition, the students were interviewed with the items stating that they had the most difficulty. The interviews were conducted with the teachers in order to determine the causes of the issues that were challenged by interviewing. According to teachers and students view topics that were perceived as difficult were identified The results of this study and the results obtained from similar studies on mathematics curricula in the same subject in the field will be compared and the solutions will be presented to solve the problems. |
Öğretmen Ve Öğrenci Görüşlerine Göre Ortaokul 6.sınıf Matematik Dersinde Zorlanılan Konular Ve NedenleriRamazan Gürel 1Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Bildiri No: 389 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı, öğrenci ve öğretmenlere göre ilköğretim 6.sınıf matematik müfredatında zor olarak algılanan konuları belirlemektir. Ayrıca ortaya çıkan zorlukların nedenlerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu çalışmada nicel araştırma yöntemlerinden tarama modeli kullanılmıştır. Katılımcılar rastsal olarak seçilen ortaokul 7. sınıf öğrencilerinden oluşmaktadır. 7. Sınıf öğrencilerinin seçilmesinin amacı 6. Sınıftaki bütün konuların bu öğrencilere tarafından görülmesidir. Araştırmada veriler araştırmacılar tarafından geliştirilen matematik zorlukları ölçeği ve öğretmen ve öğrenciler ile gerçekleştirilen birebir yarı yapılandırılmış görüşmeler ile toplanmıştır. 6. Sınıf matematik müfredatında yer alan konular düşünülerek geliştirilen ankette yer alan her bir madde için zorluk indeksi hesaplanmıştır. Öğretmenler ve öğrenciler için ayrı ayrı hesaplamalar yapılmış ve karşılaştırılmıştır. Ayrıca maddeler bazında en fazla zorlandığını belirten öğrenciler ile görüşme yapılmıştır. Yine öğretmenler ile de görüşme yolu ile zorlanılan konuların nedenlerinin belirlenmesi amacıyla görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın sonunda elde edilen verilerle öğrencilerin zor olarak algıladığı konular ve sebepleri, öğretmenlerin bu konudaki görüşler ve sebepleri tespit edilmiştir. İlköğretim matematik öğretim programına yönelik bu çalışmanın sonuçları ile alanda aynı konuda daha önce uygulamada olan matematik öğretim programlarına yönelik benzer çalışmalarda elde edilen sonuçlar karşılaştırılarak, sorunların giderilmesine yönelik çözüm önerileri sunulacaktır. * Bu çalışma TÜBİTAK Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığı (BİDEB) tarafından 2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destek Programı kapsamında desteklenmiştir. |
The aim of science education is to contribute students’ capability to cope up with their daily life struggles besides providing theoretical knowledge via lessons. In the field of science one of the main subjects encountered in daily life is astronomy. Thus, astronomy education has an important position within the science education. Beside improving individuals’ imagination, curiosity and discovery senses, astronomy is used as a tool which promotes studies in science and engineering, moreover, it helps to understand science better. In the recent years, the developments in space sciences speed up the developments in the other fundamental sciences. In the light of current studies, it is understood that bibliometric research is needed in the field of astronomy education with the increase in importance given to astronomy education in education and training programs. The aim of bibliometric method is to analyze scientific communication pattern in the field of astronomy education which is afterwards expected to reach the comprehensive results in this same field. In the light of these, the purpose of this study is to examine 271 studies published in the field of astronomy education from bibliometric perspective and to reveal trends in the last 46 years within this discipline. Therefore, the topic of ‘astronomy education’ is reviewed in Web of Science Core Collection database. Bibliometric data has been reached which belongs the studies under this topic. As a result of the analysis in this study; network density, network modularity and mean silhouette values were calculated. Studies were analyzed according to number of publications by years, types of publications, publication languages, citation numbers, country collaborations,journal citation networks, author citation networks and concept orientations. Moreover, social network analysis was used to determine the direction of common citation networks. In the field of astronomy, within 271 studies that published between 1970 and 2018, the total number of citations is 621. The findings show that the interest in the field, according to publication numbers and citation numbers, has increased dramatically after 2010. Studies are mainly English and have been conducted in articles and book reviews. In the matter of international co-operations Australia and the USA play a key role. The highest number of citations is found in the International Journal of Science Education and is used by Janelle M. Bailey. In addition to this, it can be said that with her researches between 2005-2014 Stella Vosniadou has become a pioneer in this field. In the word analysis results, it is found that concepts used in studies are astronomy education, astronomy and science. |
Astronomi Eğitimi Alanında Yapılan Çalışmaların Bibliyometrik AnaliziMustafa Doğru 1Akdeniz Üniversitesi 2Akdeniz Üniversitesi Bildiri No: 18 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Fen Bilimleri derslerinde öğrencilere derslerle ilgili teorik bilginin yanında günlük yaşamda karşılaşabilecekleri sorunlara yönelik beceriler kazandırılması hedeflenmektedir. Fen Bilimleri alanında günlük yaşamda karşılaşılan konulardan biri, astronomidir. Fen eğitimi içinde astronomi eğitiminin önemi oldukça büyüktür. Bireylerin hayal, merak ve keşif duygularını geliştirmenin yanında fen ve mühendislik alanında yapılan çalışmaları teşvik eden ve fen bilimlerinin anlaşılmasına yardımcı olan bir araç olarak kullanılmaktadır. Son yıllarda uzay bilimlerindeki gelişmeler, diğer temel bilim dallarındaki gelişmeleri de hızlandırmaktadır. Yapılan çalışmalarla birlikte, eğitim ve öğretim programlarında astronomi eğitimine verilen önemin artması, astronomi eğitimi alanında bibliyometrik araştırmalara ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Bibliyometrik yöntem kullanılarak astronomi eğitimi alanındaki bilimsel iletişim örüntüsü incelenip, bu alanda kapsamlı sonuçlar ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Bu bağlamda çalışmanın amacı, astronomi eğitimi alanında yayımlanan 271 çalışmayı bibliyometrik açıdan inceleyerek, disiplinde son 46 yıldaki eğilim ve trendleri ortaya koymaktadır. Bu kapsamda, Web of Science Core Collection veri tabanında “astronomy education” konu başlığında tarama gerçekleştirilmiştir. Bu konu başlığı altında yapılan çalışmalara ait bibliyometrik verilere ulaşılmıştır. Çalışmada analizler sonucunda; ağ yoğunluğu, ağın modularity ve mean silhouette değerleri hesaplanmıştır. Çalışmalar; yıllara göre yayın sayıları, yayın türleri, yayın dilleri, atıf sayıları, ülke işbirliktelikleri, dergi ortak atıf ağları, yazar ortak atıf ağları ile kavram yönelimleri bağlamında incelenmiştir. Ortak atıf ağları yönelimlerinin belirlenmesinde sosyal ağ analizi kullanılmıştır. Astronomi alanında 1970-2018 yılları arasında yayımlanan 271 çalışma tarafından toplamda yapılan atıf sayısı 621’dir. Analiz sonuçlarına göre yayın sayıları ve atıf sayıları bağlamında alana olan ilginin 2010 yılından sonra çarpıcı bir şekilde arttığı söylenebilir. Çalışmalar ağırlıklı olarak makale ve kitap inceleme türünde ve İngilizce dilinde gerçekleştirilmiştir. Ülke işbirlikteliklerinde ABD ve Avusturalya’nın kilit rol oynadığı, en fazla atıf patlamasına sahip derginin International Journal of Science Education, yazarın ise Janelle M. Bailey olduğu belirtilmiştir. Stella Vosniadou’un ise 2005 ve 2014 yılları arasında gerçekleştirdiği araştırmalarla alana öncü olduğu söylenebilir. Kelime analizi sonuçları ise, çalışmalarda kullanılan kavramların astronomi eğitimi, astronomi ve fen bilimi olduğu görülmektedir. |
Innovative thinking skills are included under the theme “Engineering and Design Skills” in the 2018 Science Curriculum. The aim of this study is to examine studies conducted on innovative thinking from a thematic perspective. In accordance with this purpose, this research is designed as a meta-synthesis study. As a data collection tool, a matrix consisting of objectives, methods (design, sampling, data collection tool, etc.), results and suggestions was used. When the studies were examined in terms of aims, it can be seen that the teachers' innovative thinking levels and attitudes were examined, and their opinions were examined through the use of qualitative studies. When the studies are examined in terms of methodology, it can be seen that survey studies are much preferred, and qualitative research is limited in number. Teachers and pre-service teachers were particularly preferred as a sample groups. Likert type measurement tools were particularly preferred as data-collection tools, followed by interviews. When the studies are examined in terms of the results, it can be seen that many studies conclude that teachers and pre-service teachers have “a questioning level/ interrogative level” in terms of the level of innovative thinking. In addition, it has been determined that there are different results regarding whether or not the extent of innovative thinking differs statistically according to various demographic variables (gender, age, professional seniority, education level, etc.). When the studies are examined in terms of suggestions, it can be seen that many suggestions have been put forward that innovative thinking should be examined in terms of different dimensions. In addition, it has been stated that teachers should have access to innovative thinking-themed in-service training. Another suggestion in the studies was that the pre-service teachers should be provided with an innovative thinking perspective as part of their pre-service education. |
Yenilikçi Düşünme Konusunda Yürütülen Araştırmalar: Bir Meta Sentez Çalışmasıİsa Deveci 1Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Bildiri No: 27 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
2018 Yılı Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programı’nda “Mühendislik ve Tasarım Becerileri” teması altında “Yenilikçi (inovatif) düşünme” becerisine yer verildiği görülmektedir. Dolayısıyla bu araştırmanın amacı yenilikçi düşünme konusunda yürütülen araştırmaların tematik açıdan incelenmesidir. Bu doğrultuda araştırma meta sentez çalışması olarak tasarlanmıştır. Veri toplama aracı olarak amaç, yöntem (desen, örneklem türü, veri toplama aracı vb.) sonuç ve önerilerden oluşan bir matris kullanılmıştır. Bu kapsamda veri kaynağı olarak ulaşılan çalışmaların, araştırmaya dahil edilme kriterlerinden biri 2011-2018 yılları arasında gerçekleştirilmiş olmasıdır. İkinci kriter tam metin erişime açık olma durumudur. Üçüncü kriter ise başlıkta ve özette anahtar kelime olarak yenilikçi düşünme, yenilik, inovasyon, inovatif düşünme, yenilikçilik vb. kavramların kullanılmış olmasıdır. Araştırma sonucunda, çalışmalar amaç açısından incelendiğinde, yürütülen araştırmalarda en fazla öğretmenlerin yenilikçi düşünme becerilerinin, tutumlarının ve nitel çalışmalarla görüşlerinin incelenmesinin amaçlanırken, bunu öğretmen adayları ve öğrencilere yönelik amaçların takip ettiği görülmüştür. Çalışmalar yöntem açısından incelendiğinde en fazla nicel araştırma yaklaşımları arasında yer alan tarama çalışmalarının yürütüldüğü, nitel araştırma yaklaşımlarının ise oldukça sınırlı sayıda olduğu belirlenmiştir. Örneklem grubu olarak en fazla öğretmen ve öğretmen adaylarının tercih edildiği, veri toplama aracı olarak ise en fazla Likert tipi ölçme araçlarının kullanıldığı ve bunu görüşme tekniklerinin izlediği görülmüştür. Araştırmalar ulaştıkları sonuçlara göre incelendiğinde, öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının yenilikçi düşünme düzeylerinin “sorgulayıcı” düzeyde olduğunu ortaya koyan çalışma sayısının oldukça fazla olduğu belirlenmiştir. Bunun yanında yenilikçi düşünmenin çeşitli demografik değişkenlere göre (cinsiyet, yaş, mesleki kıdem, okul kademesi, öğrenim durumu) istatistiksel olarak farklılık gösterip göstermediğine ilişkin farklı çalışmalarda farklı sonuçlara ulaşıldığı görülmüştür. Araştırmalar öneri boyutu açısından incelendiğinde, yenilikçi düşünmenin farklı boyutlar açısından incelenmesi gerektiğine yönelik çok sayıda öneride bulunulduğu belirlenmiştir. Bunun yanında hizmet içi eğitimlerde öğretmenlere yönelik yenilikçi düşünme temalı eğitimler verilmesi gerektiği olmuştur. Araştırmalarda en fazla ifade edilen diğer bir öneride hizmet öncesi eğitimde öğretmen adaylarına yenilikçi düşünme bakış açısının kazandırılması gerektiğine yönelik olmuştur. |
More attention is being paid in recent years to the concept of entrepreneurship in the science curriculum. In the Science Education Curriculum introduced in 2013, entrepreneurship was included only at the conceptual level, and no additional explanation was given. In the 2018 Science Curriculum however, it can be seen that more concrete expressions with regard to entrepreneurship are given under the heading of “Science, Engineering and Entrepreneurship Practices”. In parallel with these developments in the science curriculum, the design process in the science textbooks is entitled “Science, Engineering and Entrepreneurship Practices”. In this way, the aim is that the students get into the habit of producing new ideas for solving social problems. In addition, students are expected to obtain knowledge and experience in marketing, slogan production and cost accounting. In many studies conducted previously, it has been determined that science teachers had difficulty in putting entrepreneurship concepts into practice, and that their knowledge and experience was insufficient. In this sense, it can be seen that it is important add to the knowledge of science teachers with regard to science, engineering and entrepreneurship practices. The purpose of this research is to examine the knowledge and experiences of science teachers about science, engineering and entrepreneurship practices by ascertaining their opinions with regard to these practices. In this study, one particular qualitative research method - phenomenological design - is used. The research data were obtained from seven science teachers who work in a province in the Eastern Mediterranean Region, with between 1 and 10 years of experience. A semi-structured interview technique was used as the data collection tool. The interviews were conducted in the form of face-to-face interviews using a voice recorder. Data were analyzed using the content analysis technique. As a result of the analysis of the data, when looking at the perceptions of science teachers with regard to science, engineering and entrepreneurship practices, associating these practices with daily life, with STEM, with engineering, and with their association with converting students' ideas into project work. It was also seen that science teachers have benefitted from these practices in terms of subjects and concepts such as dynamometric creation, support and motion systems, force, work and energy relationships, energy transformations, mass and weight. However, the science teachers stated that they have difficulty in applying these practices to subjects and concepts such as systems in our body, space exploration, pressure, pulling force, gravitational force, and eclipses of the sun and the moon. At the same time, the science teachers stated that they faced difficulties in the process of dealing with science, engineering and entrepreneurship practices due to a lack of tools, insufficient laboratory facilities, insufficiency of students' cognitive levels, lack of time to deliver the science curriculum, crowded classrooms, and the cost of tools. |
Fen Bilimleri Öğretmenlerinin Fen, Mühendislik Ve Girişimcilik Uygulamaları Hakkında Görüşleriİsa DEVECİ 1Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Bildiri No: 51 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Son yıllarda yenilenen fen bilimleri dersi öğretim programlarında girişimcilik kavramına daha fazla yer verilmeye başlanması dikkat çekmektedir. Girişimcilik kavramına 2013 Yılı Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programı’nda sadece kavramsal düzeyde yer verilmiş ve ek açıklama yapılmamıştı. 2018 Yılı Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programı’nda ise “fen, mühendislik ve girişimcilik uygulamaları” başlığı altında girişimcilik kavramının uygulamaya aktarılmasına yönelik olarak daha somut ifadelere yer verildiği görülmüştür. 2018 fen bilimleri dersi öğretim programındaki bu gelişmelere paralel olarak bazı sınıf düzeylerinde fen bilimleri ders kitaplarında da “fen, mühendislik ve girişimcilik uygulamaları” başlığı altında tasarım süreçlerine yer verilmiştir. Bu şekilde öğrencilerin öğrenmiş oldukları fen kavramlarıyla ile ilgili toplumsal sorunları çözmeye yönelik yeni fikirler üretme alışkanlığı kazanmaları hedeflenmektedir. Dolayısıyla daha önce gerçekleştirilen birçok araştırmada fen bilimleri öğretmenlerinin girişimcilik kavramını uygulamaya aktarma noktasında zorlandıkları, bilgi ve deneyimlerinin yeterli olmadığı belirlenmişti. Bu anlamda fen, mühendislik ve girişimcilik uygulamalarına ilişkin fen bilimleri öğretmenlerinin görüşlerine başvurmak önemli görülebilir. Bu araştırmanın amacı, fen, mühendislik ve girişimcilik uygulamaları hakkında fen bilimleri öğretmenlerinin görüşlerini belirlemektir. Araştırma nitel araştırma yöntemlerinden biri olan fenomenoloji deseni kullanılmıştır. Araştırma verileri Doğu Akdeniz Bölgesi’nde bir ilde görev yapan, deneyim yılları 1-10 arasında değişim gösteren toplam yedi fen bilimleri öğretmenlerinden elde edilmiştir. Veri toplama aracı olarak, açık uçlu sorular oluşan yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Görüşmeler ses kayıt cihazı eşliğinde yüz yüze görüşmeler şeklinde gerçekleştirilmiştir. Verilerin analizinde içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Verilerin analizi sonucunda öğretmenlerin “fen, mühendislik ve girişimcilik uygulamaları”na yönelik algılarına bakıldığında günlük hayatla ilişkilendirerek, FeTeMM ile ilişkilendirerek, mühendislik ile ilişkilendirerek, öğrencilerin fikirlerini projeye dönüştürme yönelik açıklamalara yer verildiği görülmüştür. Diğer taraftan öğretmenlerin “Fen, Mühendislik ve Girişimcilik uygulamaları’nı dinamometre yapımı, destek ve hareket sistemi, kuvvet-iş ve enerji ilişkisi, enerji dönüşümleri, kütle ve ağırlık gibi konu ve kavramlarda uyguladıkları, oysa vücudumuzdaki sistemler, uzay araştırmaları, basınç, çekim kuvveti, güneş ve ay tutulması gibi konu ve kavramlarda uygulamakta zorlandıklarını belirtmişlerdir. Öğretmenler “fen, mühendislik ve girişimcilik uygulamaları”nı gerçekleştirme sürecinde karşılaştıkları zorlukları ise malzeme yetersizliği, laboratuvar yetersizliği, öğrencilerin bilişsel düzeylerinin hazır olmaması, ders saatlerinin az olması, sınıfların kalabalık olması, uygulamalar için pahalı araç gereçlere ihtiyaç duyulması gibi görüşler ile ifade etmişlerdir. |
The aim of this study was to determine the attitudes towards postgraduate education of pre-service science teachers attending the science teaching department of a state university. In addition, it was investigated whether there was a significant difference in attitudes of pre-service science teachers according to gender, undergraduate degree, graduation grade, foreign language knowledge and family economic income. In the research, the survey design of the quantitative research was used. The sample of the study consisted of 191 pre-service science teachers in the second, third and fourth classes. “Attitude Towards Graduate Education Scale” which used by İlter and Ünal (2010) was used data collection instrument. This scale was revised and finalized by two science educators the scope of content validity study. After the scale was applied, construct validity and reliability studies were conducted. The Cronbach alpha reliability coefficient was found to be 0.85. The data was analyzed in SPSS 22 and LISREL 8.2 package program. As a result of the analysis, the attitude levels of pre-service science teachers towards graduate education were found to be “good”. In addition, independent samples t-test, one-way ANOVA, covariance analysis (ANCOVA) were used to determine whether the attitudes of pre-service science teachers differ in terms of demographic variables. Based on the analyzes, it was found that there was no significant difference between the attitude scores of the pre-service science teachers in terms of gender, undergraduate degree, foreign language knowledge and family economic income. Based on these findings, it can be said that male and female pre-service science teachers ' attitudes towards graduate education are similar. It can be concluded that classroom levels do not affect the attitude towards graduate education. In addition, it was concluded that the knowledge of foreign language, which is one of the application requirements of postgraduate education, did not cause a difference in the attitudes of pre-service science teachers. In terms of graduation grade, there were differences in attitude scores in favor of those with an academic grade point average of 2.51-3.00. Based on these findings, it is concluded that pre-service science teachers who fail to pass the class or have difficulty in passing the grade may not have a positive attitude towards postgraduate education. In addition, when the willingness factor was controlled, there was no significant difference between the attitude scores of pre-service science teachers in terms of family economic income levels. Based on this result, when the students’ willingness scores for graduate education are controlled, the economic income of the pre-service science teachers who want to choose graduate education does not affect their attitudes. In the light of these results, the study was completed by making some suggestions to examine the attitudes towards graduate education in terms of different variables. |
Fen Bilimleri Öğretmen Adaylarının Lisansüstü Eğitime Yönelik TutumlarıAli Han KILIÇ 1Erciyes Üniversitesi Bildiri No: 62 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmanın amacı, bir devlet üniversitesinin fen bilgisi öğretmenliği bölümünde öğrenim görmekte olan öğretmen adaylarının lisansüstü eğitime yönelik tutum düzeylerini belirlemektir. Ayrıca, cinsiyet, lisans derecesi, akademik not ortalaması, yabancı dil bilgisi ve ailenin ekonomik gelirlerine göre fen bilgisi öğretmen adaylarının tutumlarında anlamlı bir fark olup olmadığı araştırılmıştır. Araştırmada nicel araştırma desenlerinden tarama deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf 191 fen bilimleri öğretmen adayı oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak İlter ve Ünal (2010)’ ın çalışmasında kullandığı “Lisansüstü Eğitime Yönelik Tutum” ölçeği kullanılmıştır. Bu ölçek kapsam geçerliği çalışması kapsamında iki fen eğitimcisi tarafından incelenmiş ve revize edilerek son hali verilmiştir. Ölçek uygulandıktan sonra yapı geçerliği ve güvenirlik çalışmaları yürütülmüştür. Cronbach alfa güvenirlik katsayısı 0.85 olarak bulunmuştur. Çalışmada elde edilen veriler SPSS 22 ve LİSREL 8.2 paket programında analiz edilmiştir. Analiz sonucunda fen bilgisi öğretmen adaylarının lisansüstü eğitime yönelik tutum düzeyleri “iyi” olarak bulunmuştur. Ayrıca fen bilimleri öğretmen adaylarının tutumlarının demografik değişkenler açısından farklılık gösterip göstermediğini saptamak için ilişkisiz örneklemler t testi, tek yönlü varyans analizi (one-way ANOVA), kovaryans analizi (ANCOVA) kullanılmıştır. Analizler sonucunda cinsiyet, lisans derecesi, yabancı dil bilgisi ve aile ekonomik geliri açılarından öğretmen adaylarının tutum puanları arasında anlamlı bir fark olmadığı bulgusuna ulaşılmıştır. Bu bulgulardan hareketle erkek ve kız öğretmen adaylarının lisansüstü eğitime yönelik tutumlarının benzer olduğu söylenebilir. Sınıf düzeylerinin lisansüstü eğitime yönelik tutumu etkilemediği sonucuna ulaşılabilir. Ayrıca lisansüstü eğitimin başvuru şartlarından biri olan yabancı dil bilgisinin öğretmen adaylarının tutumlarında farklılığa neden olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Akademik not ortalaması açısından ise akademik not ortalaması 2.51-3.00 aralığında olanlar lehine tutum puanlarında farklılıklar bulunmuştur. Bu bulgulara dayanarak, mezun olma notunun 2.00 olduğu göz önünde bulundurulduğunda sınıfı geçemeyen veya geçmekte zorlanan öğretmen adaylarının lisansüstü eğitime karşı olumlu bir bakış açısına sahip olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca isteklilik faktörü kontrol altına alındığında, aile ekonomik gelir düzeyleri açısından öğretmen adaylarının tutum puanları arasında anlamlı bir fark olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçtan hareketle, öğrencilerin lisansüstü eğitime yönelik isteklilik puanları kontrol altına alındığında, lisansüstü eğitimi tercih etmek isteyen öğretmen adaylarının ailelerinin ekonomik gelirleri onların tutumlarını etkilememektedir. Bu sonuçlar ışığında, lisansüstü eğitime yönelik tutumların daha farklı değişkenler açısından incelenmesi yönünde bir takım önerilerde bulunarak çalışma sonlandırılmıştır. |
Environmental education is a kind of behavioural process aimed to form competence in dealing with existing and never ending complex problems. Since environmental education is a behavioural process, attitudes in environmental education are very important. In particular, teachers have great responsibilities for the solution of some environmental problems which are becoming globalized. The purpose of this research was to examine whether there is a significant difference in terms of the environmental behaviour of science teacher candidates, by taking into consideration independent variables, such as: sexuality, social class, family income and educational status, environmental education follow-up styles, membership of environmental clubs and attending environmental education courses in the course of undergraduate education. The quantitative research method was used in this study. The mundus of this study was Akdeniz University and the sample comprised 250 students who were studying at Akdeniz University methods of science education. The data of the study were compiled employing the “Environmental Problems Behavior Scale”, which was developed by Güven (2011). Descriptive statistics were used for scale data, while the t-test and ANOVA were used for independent groups. It was understood from this research that within the scope of the science education students’ behaviour towards environmental problems, that female students exhibit much more sensitive behaviour on this matter than the male students. In addition; it was observed that sensitivity and awareness levels on environmental problems changed positively once the educational class positions of undergraduate students increased. In addition, it has been observed that science teacher candidates who take courses on environmental education during their undergraduate education period have more positive attitudes, than those who did not take this courses. *This research is supported by the BAP Department of Akdeniz University, within the scope of the coded SYL-2018-4135 project. |
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Çevre Sorunlarına Yönelik Davranışları Üzerine Inceleme Çalışması *Melahat Çelik 1Akdeniz Üniversitesi Bildiri No: 104 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Çevre eğitimi, günümüzün bitmeyen karmaşık sorunlarıyla mücadele edebilme yetkinliğini oluşturmaya yönelik davranışsal bir süreçtir. Çevre eğitimi davranışsal bir süreç olduğu için eğitimde davranışlar çok önemlidir. Özellikle küreselleşmeye yüz tutmuş çevre sorunlarının çözümünde eğitim ve öğretimin kaynağı olan öğretmenlere çok büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bireylere verilecek çevre eğitimi ile çevrenin bireylerin ihtiyaçlarına cevap verebilmesi için çevre sorunlarının önlenmesi hedeflenir. Bu araştırmanın amacı; Fen bilgisi öğretmen adaylarının çevre sorunlarına yönelik davranışlarını bağımsız değişkenlerden, cinsiyet, sınıf düzeyi, aile gelir durumu, baba eğitim durumu, anne eğitim durumu, çevre eğitimiyle ilgili yayın takip durumu, öğrenci çevre kulüp üyeliği ve lisansta çevre dersi alma durumu açısından anlamlı farklılık gösterip göstermediğinin incelenmesidir. Bu araştırmada nicel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Bu çalışmada evreni Antalya Akdeniz Üniversitesi, örneklemi ise 2018-2019 eğitim-öğretim yılında Akdeniz Üniversitesi’ndeki 1-2-3 ve 4. sınıflardan oluşan toplam 250 Fen Bilgisi öğretmen adayı oluşturmuştur. Araştırmanın verileri Güven (2011) tarafından geliştirilen “Çevre Sorunlarına Yönelik Davranış Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Ölçek verileri üzerinde betimsel istatistikler ve bağımsız gruplar için t-testi ve ANOVA kullanılmıştır. Fen Bilgisi öğretmen adaylarının, çevre sorunlarına yönelik davranışları üzerinde kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre daha duyarlı olduğu, sınıf seviyeleri arttıkça duyarlılığın ve davranışların olumlu yönde değiştiği gözlenmiştir. Ayrıca lisansta çevre eğitimi dersi alan fen bilgisi öğretmen adaylarının almayan öğretmen adaylarına göre daha olumlu davranış sergilediği görülmüştür. * Bu araştırma Akdeniz Üniversitesi, BAP Birimi tarafından SYL-2018-4135 numaralı proje bünyesinde desteklenmektedir. |
Today, considering that the students of the primary and secondary schools are Z generation students, the restructuring of the educational environments according to their expectations and needs will be the most rational behavior. One of the steps to be taken in this direction is to include educational games in accordance with students’ expectations and needs in learning environments. In this study, it was aimed to examine the students' views about mathematics lessons which were taught with game-based learning materials that were developed together with students. The study carried out within the qualitative research approach and case study was adopted as the method. The data were obtained by semi-structured interview technique. In the study, the researcher, who is also a mathematics teacher, designed and developed nine different three-dimensional game-based learning materials that are appropriate with learning objectives and topics in the mathematics curriculum together with students. These materials were given various names together with the students and these materials have been used as learning materials in related subjects in mathematics lessons. After this process, in order to evaluate the teaching and learning process, semi-structured interviews were conducted with volunteer 19 students. The data were analyzed by content analysis. After the analysis, it was determined that the game-based learning materials increased the students' motivation and desire to participate actively in mathematics lessons. In addition, it has been concluded that game-based learning materials make the lesson interesting for all students participating in the study and help them to learn the subject. In the study, it was also determined that the students developed positive attitudes towards mathematics lessons after teaching with those materials. At the end of the study, various suggestions were presented for the use of game- based materials to address students' concerns about mathematics. |
Oyun Temelli Öğrenme Materyalleri Ile Işlenen Matematik Derslerine Ilişkin Öğrenci Görüşlerinin IncelenmesiKübra Nur TÜRKER 1Trabzon Üniversitesi Bildiri No: 234 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Günümüzde ilk ve orta dereceli okullarda öğrenim gören öğrencilerin Z kuşağı öğrencileri olduğu düşünüldüğünde eğitim – öğretim ortamlarının onların beklenti ve ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılması en akılcı davranış olacaktır. Bu doğrultuda atılacak adımların başında öğrenme ortamlarında öğrenci beklenti ve ihtiyaçlarına uygun eğitsel oyunlara yer vermek gelmektedir. Bu kapsamda bu çalışmada matematik öğretim süreçlerinde ortaokul öğrencileri ile birlikte geliştirilen oyun temelli öğrenme materyalleri ile işlenen matematik derslerine yönelik öğrenci görüşlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Nitel araştırma yaklaşımı çerçevesinde yürütülen araştırmanın yöntemi özel durum çalışmasıdır. Araştırmada veriler yarı yapılandırılmış mülakat tekniğiyle elde edilmiştir. Araştırmada, aynı zamanda matematik öğretmeni olan araştırmacı, ders verdiği sınıftaki ortaokul öğrencileriyle birlikte matematik öğretim programında yer alan kazanımlara ve konulara uygun olan dokuz farklı üç boyutlu oyun materyali tasarlamış ve geliştirmişlerdir. Ortak fikirlerle geliştirilen bu materyallere öğrencilerle birlikte çeşitli isimler verilmiş ve bu materyaller, matematik derslerinde ilgili konularda öğrenme materyali olarak kullanılmıştır. Bu sürecin ardından gönüllü olarak katılım gösteren 19 öğrenciyle sürecin değerlendirilmesi amacıyla yarı-yapılandırılmış mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Elde edilen veriler içerik analizi ile analiz edilmiştir. Yapılan analizlerden sonra oyun temelli öğrenme materyallerinin öğrencilerin matematik derslerine aktif olarak katılma isteklerini ve motivasyonlarını artırdığı tespit edilmiştir. Bunların yanı sıra oyun materyallerinin araştırmaya katılan tüm öğrenciler için dersi ilgi çekici hale getirdiği ve konuyu öğrenmelerine yardımcı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmada oyunla öğretim sonrasında öğrencilerin matematik dersine karşı olumlu tutumlar geliştirdikleri belirlenmiştir. Araştırma sonunda öğrencilerin matematiğe karşı kaygılarını gidermeye yönelik oyun temelli materyallerin kullanılması için çeşitli öneriler sunulmuştur. |
A better understanding and discovery of mathematics, which is the basic unit of science and technology in the 21st century, has become a necessity for individuals.However, many of the students avoid exploring during educational processes, approach them with prejudice, avoid mathematics lessons and adopt an uninterested attitude towards it. In many studies conducted in our country, it has been revealed that students have fears about mathematics lesson. New teaching methods in mathematics should be found in mathematics in order to enable the students to learn mathematics by means of invention and change their negative thoughts about mathematics lesson. Because the problems faced by our country in mathematics education are not due to the abstractness of mathematics but rather to the nature of the mathematics teaching process in schools. The use of traditional approaches during the educational process, which is made monotonously and away from real life, is the main reason for the students’ developing negative thoughts on mathematics. For all these reasons, students must be aware of the mysterious aspects of mathematics. One of the main reasons for the formation of prejudice in mathematics courses is that the students are given the present rules and asked to memorize them. Through these methods, the doors of the discoverable world of mathematics are closed. However, mathematics is a science worth exploring for every individual. The reason we choose to teach with games is because the game is not just for fun and it allows the person to gain self-learning skills and to develop different strategies and ways of thinking. With the game, one of the problems in mathematics education will be prevented. In this study, the discovery of mathematics was performed through games. Rather than learning the rules within the course, it is provided to learn by discovering them in the game. |
Matematik Eğitimde Bölünebilme Kurallarını Oyun Içinde ÖğrenmeNurşen Kaya 1Özel Yeni Teknolojiler Eğitim Kurumları Bildiri No: 264 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
21.yy’da bilim ve teknolojinin temel birimini oluşturan matematiğin, daha iyi anlaşılması ve keşfedilmesi bireyler için bir mecburiyet haline gelmiştir. Ancak öğrencilerin birçoğu eğitim öğretim süreçlerinde keşfetmekten kaçınmakta, önyargı ile yaklaşıp matematik dersinden uzak durmakta ve matematiğe karşı ilgisiz tuttum sergilemektedir. Ülkemizde yapılmış birçok araştırmada, öğrencilerin matematik dersine ilişkin korkuları olduğu ortaya koymuştur. Öğrencilerin matematik dersini buluş yollarıyla keşfederek öğrenmelerinin sağlayıp matematik dersine ilişkin olumsuz düşüncelerini değiştirebilmesi için matematikte yeni öğretim yöntemleri bulunması sağlanmalıdır. Çünkü ülkemizin matematik öğretiminde yaşadığı problemler, matematiğin soyut oluşundan ziyade okullarda gerçekleştirilen matematik öğretimi sürecinin niteliğinden kaynaklanmaktadır. Gerçek hayattan uzak, tek düze yapılan eğitim-öğretim sürecinde devamlı geleneksel yaklaşımlara başvurulması öğrencilerin matematiğe olan olumsuz düşüncelerinin gelişmesinin başlıca nedenidir. Tüm bu nedenlerden ötürü öğrencilere matematiğin gizemli yönlerinin var olduğu fark ettirilmesi gerekmektedir. Matematik derslerinde önyargının oluşmasının temel nedenlerinden biride hazır kuralların verilip ezberlenmesinin istenilmesidir. Bu yöntemlerle matematiğin keşfedilebilir dünyasının kapıları kapatılmaktadır. Oysa matematik her birey için keşfedilmeye değer bir bilimdir. Bu yolda oyunla öğretimi seçme sebebimiz, oyunun sadece eğlenceden ibaret olmadığı kişinin kendi kendine öğrenme yetisinin kazanması ve farklı stratejiler, düşünme yolları geliştirmeye olanak sağlamasıdır. Oyunla beraber matematik eğitimindeki problemlerden birinin önüne geçilmiş olacaktır. Bu çalışmada matematiği keşfetme oyun yolu ile gerçekleştirilmiştir. Kurallar ders içinde hazır olarak öğrenilmesinden ziyade oyun içinde keşfedilerek öğrenilmesi sağlanmıştır. Oyun ile öğrenme yöntemi kullanarak matematikte sayılar arasındaki gizem fark ettirmeye ve öğrenmeyi kalıcı hale getirilmiştir. Ezbercilikten kaçan eğlenerek öğrenmeyi sağlayan oyunla öğretiminin değerlendirilmesi yine oyun içinde geri bildirimle sağlanmıştır. |
It is clear that today's science and technology develops very rapidly, and as a result, knowledge production and sharing, and thus the consumption of information, develops incredibly fast. This speed allows to use the information generated by multiple discliplines at the same time in the face of problem situations. This multidimensional approach of problems makes the interdisciplinary approach essential. While real-life problems require multidisciplinary skills, the single-disciplinary courses at school problematic for them. The results of exams asking real-life problems show this problem partially. From this point of view, astronomy and mathematics disciplines which are thought to be integrated in this study will be discussed. Astrolabe has contributed greatly to the development of the science of astronomy and is used to solve many problems related to the position of the sun, stars and planets. The views of preservice teachers about the use of Astrolabe in mathematics education will be collected and they will be expected to design activities related to the use of Astrolabe in mathematics education. The study, which is designed with case study model, is aimed to be carried out with approximately 65 preservice mathematics teachers who take the course on ICT assisted mathematics teaching. The preservice teachers will be first introduced as Asrolabe technically and they will be provided with their own Asrolabe. They will then be expected to develop their activities by identifying the appropriate outcomes from the Mathematics Curriculum. Developed activities will be evaluated by other preservice teachers. In addition to peer review, 2 field experts will evaluate the activities and give feedback to preservice teachers and will be asked to finalize the activities. Finally, preservice teachers' views on the use of Asrolabe in mathematics education will be collected and evaluated qualitatively by open-ended questions and rating scales to be prepared by the researchers. |
Öğretmen Adaylarının Matematik Eğitimde Usturlap Kullanımına Ilişkin GörüşleriBahadır YILDIZ 1Hacettepe Üniversitesi 2Feza Gürsey Bililm Merkezi Bildiri No: 272 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Günümüz bilim ve teknolojinin çok hızlı geliştiği, bunun sonucu olarak da bilgi üretiminin ve paylaşımının dolayısıyla da bilgi tüketiminin inanılmaz hızlı şekilde geliştiği açıkça görülmektedir. Bu hız, problem durumları karşısında birden çok alanın ürettiği bilgiyi aynı anda kullanma olanağı sunmaktadır. Böylece günümüz problemlerinin çok boyutlu olarak ele alınabilmesi sağlanmaktadır. Problemlerin çok boyutlu olarak ele alınması disiplinlerarası yaklaşımı zorunlu hale getirmektedir. Öğrencilerin okul dışında karşılaşacakları gerçek hayat problemleri pek çok disipline ait beceriler gerektirirken okuldaki derslerin tek disipline ait becerileri geliştirmeye yönelik tasarlanması onlar için sorunlara yol açmaktadır. Disiplinlerarası yaklaşımla çözülebilen gerçek hayat problemlerinin yer aldığı PISA gibi sınavların sonuçları bu sorunu kısmen de olsa göstermektedir. Bu noktadan hareketle bu çalışmada bütünleştirilebileceği düşünülen astronomi ve matematik disiplinleri ele alınacaktır. Astronomi biliminin gelişimine oldukça büyük katkılar sağlamış olan, güneş, yıldızlar ve gezegenlerin konumlarına ilişkin pek çok problemin çözümünde kullanılan Usturlap’ın matematik eğitiminde kullanılmasına ilişkin öğretmen adaylarının görüşleri alınacak ve Usturlap’ın matematik eğitiminde kullanımına ilişkin etkinlikler tasarlamaları beklenecektir. Durum çalışması modeli ile tasarlanan çalışmanın BİT destekli matematik öğretimi dersini alan yaklaşık 65 matematik öğretmen adayı ile gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Öğretmen adaylarına öncelikle Usturlap teknik olarak tanıtılacaktır ve kendi Usturlap’larını yapmaları sağlanacaktır. Ardından Matematik Öğretim Programı’nda yer alan uygun kazanımları belirleyerek etkinliklerini geliştirmeleri beklenecektir. Geliştirilen etkinlikler diğer öğretmen adayları tarafından değerlendirilecektir. Akran değerlendirmesine ek olarak 2 alan uzmanı tarafından etkinlikler değerlendirilerek öğretmen adaylarına dönütler verilecek ve etkinlikleri son haline getirmeleri istenecektir. Son olarak öğretmen adaylarının, Ustrulap’ın matematik eğitiminde kullanımına ilişkin görüşleri, araştırmacılar tarafından hazırlanacak açık uçlu sorular ve derecelendirme ölçekleri ile toplanacak ve nitel olarak değerlendirilecektir. Bu çalışma geliştirilecek etkinliklerin 5-8. Sınıfta öğrenim göre öğrenciler ile karşılaştırmalı çalışmaların yapılacağı, uygulama sonuçlarına göre düzenleneceği ve öğretmenlere kaynak olarak yayınlanacağı (sonuçlarının dönem sonunda ortaya çıkacağı ve bu kongreye yetişmediği için sunulamayan) diğer bir çalışmanın ilk adımı niteliğindedir. |
The creative problem-solving process involves a series of efforts to eliminate the difficulties encountered in achieving a particular goal (Önol, 2013). Creative problem solving ability helps individuals to develop mathematical skills by redefining the problems they face, creating new ideas and acting on these ideas (Mitchell & Kowalik, 1989). It is very important to identify the creative problem-solving features that have a critical and decisive role in the development of students' mathematical skills. In this context, the aim of this study is to determine the creative problem solving features of secondary school students and to determine whether these characteristics differ according to gender and class level variables. The screening model was used in the study. The data of the study was obtained by the Creative Problem Solving Features Inventory which was developed by Lin (2010) and adapted to Turkish by Baran-Bulut, İpek and Aygün (2018). The scale is 5-point Likert type and consists of 40 items. The participants of the study consisted of 325 students, 70 of were in the 5th grade, 72 were in the 6th grade, 112 were in the 7th grade and 71 were in the 8th grade. The data of the research are analyzed by using quantitative analysis techniques. A part of the research data has been analyzed and the data analysis process is in progress. According to the provisional findings of the study, it was found that the creative problem-solving features of secondary school students were generally low and medium level. However, it was determined that the creative problem solving features of the female students were higher than the male students. In terms of class level, it was determined that 7th grade students had higher creative problem solving features. |
Ortaokul Öğrencilerinin Yaratıcı Problem Çözme Özelliklerinin BelirlenmesiEbru SAKA 1Kafkas Üniversitesi 2MEB Bildiri No: 300 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Yaratıcı problem çözme süreci, belli bir amaca ulaşmak için karşılaşılan güçlükleri ortadan kaldırmaya yönelik bir dizi çabayı içermektedir (Önol, 2013). Yaratıcı problem çözme becerisi, bireylerin karşılaştıkları sorunları yeniden tanımlamasını, yeni fikirler oluşturmasını ve bu fikirler üzerinden harekete geçmesini sağlayarak bireylerin matematiksel becerilerinin gelişimine yardımcı olur (Mitchell ve Kowalik, 1989). Öğrencilerin matematiksel becerilerinin gelişiminde kritik ve belirleyici bir işleve sahip olan yaratıcı problem çözme özelliklerinin belirlenmesi oldukça önem taşımaktadır. Bu bağlamda bu çalışmada ortaokul öğrencilerinin yaratıcı problem çözme özelliklerini belirlemek ve bu özelliklerin cinsiyet ve sınıf düzeyi değişkenlerine göre farklılık gösterip göstermediğini ortaya koymak amaçlanmıştır. Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın verileri Lin (2010) tarafından geliştirilen ve Baran-Bulut, İpek ve Aygün (2018) tarafından Türkçe’ye uyarlanan Yaratıcı Problem Çözme Özellikleri Envanteri ile elde edilmiştir. Ölçek 5’li likert tipinde olup 40 maddeden oluşmaktadır. Araştırmanın katılımcıları 70’i 5. sınıf, 72’si 6. sınıf, 112’si 7. sınıf ve 71’i 8. sınıf olmak üzere toplam 325 öğrenciden oluşmaktadır. Araştırmanın verileri nicel analiz teknikleri kullanılarak analiz edilmektedir. Verilerin bir kısmı analiz edilmiş olup veri analiz süreci devam etmektedir. Araştırmanın geçici bulgularına göre ortaokul öğrencilerinin yaratıcı problem çözme özelliklerinin genellikle düşük ve orta düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte kız öğrencilerin yaratıcı problem çözme özelliklerinin erkek öğrencilere göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Sınıf düzeyi açısından bakıldığında ise 7. Sınıf öğrencilerinin yaratıcı problem çözme özelliklerinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. |
Metaphors are basically mental models that use a case to describe another phenomenon by transferring the characteristics of the new phenomenon to another. Since the case to be defined on the basis of metaphor use is expressed by a better known phenomenon, the features of both cases should be well-known. Therefore, the use of metaphor, which is a powerful mental modeling tool, is thought to be a high quality instrument. Misconceptions can be defined as the concept perceptions of individuals that cause a systematic error. In a field that progresses with accumulation such as mathematics, the misconceptions that occur in the process of learning basic concepts in particular will affect the whole learning life. This causes serious problems in mathematics learning. In order to prevent these problems, it is expected that pre-service teachers will be able to know the possible misconceptions and solutions. The aim of this study is to determine the perceptions of pre-service mathematics teachers misconceptions by using metaphors. The study was carried out with 40 pre-service mathematics teachers who studied at a public university. The pre-service mathematics teachers in the study group took the course of sources, diagnosis and correction of mathematical misconceptions. In order to reveal the perceptions of pre-service teachers about mathematical misconceptions, “mathematical misconceptions are like ……, because:……………” open-ended question is used and they are asked to fill the blanks. The answers were analyzed by content analysis. As a result of the analysis, it was determined that pre-service teachers produced 42 valid metaphors related to mathematical misconceptions. As a result of the metaphor study used for the evaluation of the course, it was seen that the main points of the misconceptions are emphasized. |
Matematik Öğretmen Adaylarının Matematiksel Kavram Yanılgılarına Ilişkin MetaforlarıBAHADIR YILDIZ 1Hacettepe Üniversitesi Bildiri No: 307 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Metaforlar temel olarak bir olguyu başka bir olguyu kullanarak, yeni olgunun özelliklerini diğerine aktararak tanımlamaya yarayan zihinsel modellerdir. Metafor kullanımının temelinde tanımlanacak olgunun, daha iyi bilinen bir olguyla ifade edilmesi olduğu için iki olgunun da özelliklerinin iyi öğrenilmiş olması gereklidir. Bu nedenle güçlü bir zihinsel modelleme aracı olan metafor kullanımının niteliği yüksek bir ölçme aracı olduğu düşünülmektedir. Kavram yanılgıları, bireylerin sistematik hataya neden olan kavram algıları olarak tanımlanabilmektedir. Matematik gibi birikimle ilerleyen bir alanda özellikle temel kavramların öğrenilmesi sürecinde ortaya çıkan kavram yanılgıları teşhis edilip düzeltilmezse ilerleyen tüm öğrenme yaşamını etkileyecektir. Bu ise matematik öğrenme konusunda çok ciddi sorunlara neden olmaktadır. Bu sorunların önüne geçebilmek için öğretmen adaylarının muhtemel kavram yanılgılarını ve çözümlerini bilmesi beklenmektedir. Bu çalışmanın amacı metafor kullanımı ile kavram yanılgıları konularını bir araya getirmek ve matematik öğretmeni adaylarının matematiksel kavram yanılgılarına ilişkin olan algılarını metafor kullanarak belirlemektir. Çalışma bir devlet üniversitesinde okumakta 40 öğretmen adayı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma grubunda yer alan öğretmen adayları matematiksel kavram yanılgılarının teşhisi ve düzeltilmesine yönelik olarak verilen hata kaynakları dersini almışlardır. Öğretmen adaylarının matematiksel kavram yanılgılarına ilişkin algılarını ortaya koyabilmeleri için “Matematikteki kavram yanılgıları …………… gibidir, çünkü:……” açık uçlu sorusu sorulmuştur ve noktalı yerleri tamamlamaları istenmiştir. Verilen cevaplar içerik analizi tekniğiyle çözümlenmiştir. Analiz sonucunda öğretmen adaylarının matematiksel kavram yanılgılarına ilişkin 42 geçerli metafor ürettikleri belirlenmiştir. Dersin değerlendirmesi için de kullanılan metafor çalışması sonucunda öğretmen adaylarının kavram yanılgılarının temel noktaları olan “bildiğinin yanlış olduğunu bilmemek” ve “sistematik hata” konularının vurgulandığı görülmüştür. |
In this study, it is aimed to determine the seventh grade students’ knowledge level on energy transformations through drawings. This descriptive survey study was carried out with 25 seventh grade students. After teaching process about energy transformations, data collection process was conducted in collaboration with researchers and science and art teachers. The students made drawings in the art studio one week after the end of unit and they were asked to draw the cases related to energy transformations that occurred in their minds and to explain them in written form. In the data analysis, firstly, evaluation criteria were determined by science teacher and researchers separately. Then, an evaluation rubric was formed on these criteria. The students' drawings and written explanations were examined based on this rubric, and the qualities and frequencies of the concepts in drawings were determined. In the next step, the obtained data were placed under appropriate levels. The levels were formed by taking into consideration the quality and number of concepts used by students and associations of the concepts. Five levels were determined based on the mean and median values of each student's drawings. When the findings were examined, it was found that there were no students at the first level determined as 2 points or less, two students at the second level in the range of 3-6, twelve students at the third level in the range of 6-10, nine students at the fourth level in the range of 11-14, and two students at the fifth level determined as 15 points and above were determined. As a result of the study, it can be stated that the drawing technique is effective in determining the knowledge level of students about a specific subject in the science course. |
Yedinci Sınıf Öğrencilerinin Enerji Dönüşümlerine Yönelik Bilgi Düzeylerinin Çizimler Aracılığıyla BelirlenmesiZeynep Kıryak 1TRABZON ÜNİVERSİTESİ 2AKÇAABAT CUMHURİYET ORTAOKULU Bildiri No: 109 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmada, yedinci sınıf öğrencilerinin enerji dönüşümleri konusundaki bilgi düzeylerinin çizimler aracılığıyla belirlenmesi amaçlanmıştır. Betimsel nitelikli tarama modeli ile yürütülen çalışmanın katılımcıları 25 yedinci sınıf öğrencisidir. Kuvvet ve enerji ünitesi kapsamında enerji dönüşümleri konusuna yönelik öğretim süreci tamamlandıktan sonra araştırmacılarla fen bilimleri ve resim öğretmeni işbirliğiyle veri toplama süreci yürütülmüştür. Belirlenen ünitenin bitiminden bir hafta sonra resim atölyesinde öğrenciler çalışmalarını yürütmüşlerdir. Öğrencilerden enerji dönüşümleri konusuna yönelik zihinlerinde canlanan olayları resmetmeleri ve yazılı olarak açıklamaları istenmiştir. Veri analizinde, ilk olarak fen bilimleri öğretmeni ve araştırmacılar tarafından ayrı ayrı değerlendirme kriterleri belirlenmiş, ardından belirlenen kriterler üzerinden ortak bir değerlendirme rubriği oluşturulmuştur. Öğrencilerin çizimleri ve yazılı açıklamaları bu rubrik doğrultusunda incelenerek kavramların nitelikleri frekanslarıyla birlikte belirlenmiştir. Sonraki aşamada, elde edilen veriler uygun seviyeler altına yerleştirilmiştir. Seviyeler öğrencilerin kullandıkları kavramların sayısı, niteliği ve kavramları ilişkilendirme durumları göz önünde bulundurularak oluşturulmuştur. Her bir öğrencinin çiziminden elde edilen puanların ortalama ve medyan değerleri baz alınarak beş seviye belirlenmiştir. Bulgular incelendiğinde, 2 puan ve altı olarak belirlenen birinci seviyede hiçbir öğrencinin bulunmadığı, 3-6 aralığındaki ikinci seviyede ve 15 puan ve üzeri olarak belirlenen beşinci seviyede ikişer, 6-10 aralığındaki üçüncü seviyede on iki, 11-14 aralığındaki dördüncü seviyede ise dokuz öğrencinin yer aldığı belirlenmiştir. Öğrenci çizimlerinin nitelikleri incelendiğinde, enerji türlerini bilme, hangi koşullarda hangi tür enerjilere sahip olunacağını ifade etme ve sürtünme kuvvetinin ve hava-su direncinin etkisine yönelik bilgi içeren çizimlerin yüksek frekanslarda açığa çıktığı görülmüştür. Enerji türleri arası dönüşümleri ifade etme, aynı anda birden fazla enerji türüne sahip olma gibi ileri düzeydeki bilgilere yönelik çizim frekanslarının daha düşük seviyede kaldığı belirlenmiştir. Çalışma sonucunda, öğrencilerin fen bilimleri dersinde belirli bir konuya yönelik bilgi düzeylerinin tespit edilmesinde çizim tekniğinin etkili olduğu ifade edilebilir. Bu bağlamda, öğrencilerin bilgi düzeylerini belirleme ve değerlendirme sürecinde ve onların bir konuya yönelik düşüncelerini ifade etmelerinde çizim tekniğinin kullanılmasının önemli sonuçlar açığa çıkaracağına inanılmaktadır. |
In this study, it was aimed to examine the effects of the argument-based science inquiry (ABSI) approach used in the unit of “Reproduction, Growth, Development in Living Beings" on the reasoning skills of students. The sample of the study was composed of a total of 88 students at Dilek Özer Secondary School in the Nilufer district of Bursa. The study was carried out with three 6th grade classes. Two of these classes were determined as the experimental group and one class was chosen as the control group. In the study, while the experimental group was taught the unit of “Reproduction, Growth, Development in Living Beings" in accordance with the ABSI method, the control group was not intervened in any way. The study was completed in five weeks. Prior and subsequent to the study, a pre-test and a post-test were administered with the aim of collecting data. The qualitative method was employed in the study. In order to collect data, the lessons taught in the experimental and the control groups were tape-recorded. Then, the sets of data obtained from the sound recordings were converted to tables by making content analysis. The analysis of the transcripts of the voice recordings indicated that the frequency of multiple teacher-student-student communication of the experimental group was much higher than of the control group. On the other hand, the control group showed significantly higher teacher-student one way communication. As a result of the analysis of the post- tests, while the rate of the answers to questions where reasoning and explanation were required was high in the experimental group, the opposite was observed in the control group. |
Canlılarda Üreme Büyüme Gelişme Ünitesinde Kullanılan Argümantasyon Tabanlı Bilim Öğretimi Yaklaşımının Öğrencilerin Muhakeme Becerilerine Etkisinin IncelenmesiEda Pınar TÜCCAROĞLU 1MEB 2Bursa Uludağ Üniversitesi Bildiri No: 159 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmada Canlılarda Üreme Büyüme Gelişme Ünitesinde Kullanılan Argümantasyon Tabanlı Bilim Öğretimi [ATBÖ] yaklaşımının öğrencilerin muhakeme becerileri üzerine etkisinin incelenmesi hedeflenmiştir. Araştırmanın örneklemini Bursa ili, Nilüfer ilçesi, Dilek Özer Ortaokulunda toplam 88 öğrenci oluşturmuştur. 6. sınıf öğrencilerinden oluşan üç şubeden ikisi deney, biri ise kontrol grubu olarak belirlenmiştir. Çalışmada deney grubuna canlılarda üreme büyüme gelişme ünitesi ATBÖ yöntemine uygun olarak işlenirken, kontrol grubuna müdahalede bulunulmamıştır. Beş haftada tamamlanan çalışma öncesi ve sonrası veri toplama amacıyla ön test ve son test yapılmıştır. Bu testlerde muhakeme becerilerini ölçen biçimlendirici yoklama soruları kullanılmıştır. Ayrıca uygulama süresince deney ve kontrol grubunda işlenen derslerin ses kayıtları tutulmuştur. Ses kayıtlarından elde edilen veriler içerik analizi yapılarak tablo halinde düzenlenmiştir. Ses kayıtlarının transkriptlerinin analizi sonucunda, deney grubunda öğretmen-öğrenci-öğrenci çok yönlü iletişim sıklığının kontrol grubuna göre oldukça yüksek olduğu bulunmuştur. Kontrol grubunda ise öğretmen-öğrenci tek yönlü iletişimin daha baskın olduğu tespit edilmiştir. Analiz sonuçlarında son testte muhakeme ve açıklama gerektiren sorulara verilen doğru cevap oranının kontrol grubuna göre, deney grubunda daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. |
The purpose of the study was to determine the perceptions of science teacher candidates on drama-based biology education. The qualitative research approach was adopted to reveal the perceptions of science teacher candidates. In this phenomenological research, the ideal teaching environment for biology education was considered as a research phenomenon. The participants were required to describe ideal biology teaching atmosphere through questionnaire form and semi-structured interviews. 30 science teacher candidates were completed the questionnaire form. The 10 of the participants were interviewed to deeper lighten the responses to the questions placed in the questionnaire form. The questionnaire form was included the questions about the different aspects of an ideal teaching environment for science education. The semi-structured interview questions were classified under three categories: background for the teaching profession, views on biology teaching, and designing an ideal teaching environment for biology education. Both the data from questionnaire form and interviews were considered together in the same way through the content analysis. The themes were created after rounds of reviews and data reduction. The results of the research revealed that the science teacher candidates consider the laboratories as the ideal places to teach biology, they have the tendency to implement more teacher centered approaches, and the most emphasized teaching method for biology education was lecturing method. As a conclusion, most of the science teacher candidates think that the best way to teach biology is traditional teaching methods such as lecturing, questioning, and note taking. The science teacher candidates considered drama-based teaching methods as time-consuming, hard to implement, and less meaningful for students. |
Fen Öğretmeni Adaylarının Drama Temelli Biyoloji Eğitimine Ilişkin Görüşlerinin IncelenmesiYılmaz KARA 1Bartın Üniversitesi Bildiri No: 392 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Araştırmanın amacı, fen bilgisi öğretmen adaylarının drama temelli fen öğretimi konusundaki algılarını belirlemektir. Fen bilgisi öğretmen adaylarının algılarını ortaya çıkarmak için nitel araştırma yaklaşımı benimsenmiştir. Bu fenomenolojik araştırmada, fen eğitimi için ideal bir öğretim ortamı, bir araştırma olgusu olarak kabul edilmiştir. Katılımcıların ideal fen öğretimi atmosferini anket formu ve yarı yapılandırılmış görüşmeler yoluyla tanımlamaları istenmiştir. Anket formunu 30 fen bilgisi öğretmeni adayı doldurmuştur. Anket formunda yer alan sorulara verilen yanıtları daha da aydınlatmak için katılımcıların 10'u ile görüşülmüştür. Anket formu, fen bilgisi eğitimi için ideal bir öğretim ortamının farklı yönleriyle ilgili sorular içermektedir. Yarı yapılandırılmış görüşme soruları üç kategori altında sınıflandırılmıştır: öğretmenlik mesleğine ilişkin alt yapı, fen bilgisi öğretimi üzerine görüşler ve fen eğitimi için ideal bir öğretme ortamı tasarlama. Hem anket formundan hem de görüşmelerden elde edilen veriler, içerik analizi ile aynı şekilde değerlendirilmiştir. Temalar, gözden geçirme turları ve veri indirgemesinden sonra oluşturulmuştur. Araştırmanın sonuçları, fen bilgisi öğretmen adaylarının laboratuvarları fen öğretimi için ideal yerler olarak gördüklerini, daha öğretmen merkezli yaklaşımlar uygulama eğiliminde olduklarını ve fen eğitimi için en çok vurgulanan öğretim yönteminin ders verme yöntemi olduğunu ortaya koymuştur. Sonuç olarak, fen bilgisi öğretmen adaylarının çoğu bilimi öğretmenin en iyi yolunun ders verme, sorgulama ve not alma gibi geleneksel öğretim yöntemleri olduğunu düşünmektedir. Fen öğretmeni adayları, drama temelli öğretim yöntemini zaman alıcı, uygulaması zor ve öğrenciler için daha az anlamlı bulmuştur. |
The aim of this study is to determine the biology lesson study habits of secondary school students. The survey method was adopted in the research. The study habits of the students were determined by using Biology Course Study Habits Form. In the form, five-point Likert-type propositions are included. The study was carried out with 30 secondary school students in a public school in Bartın province during the 2018-2019 academic year. Of the students participating in the study, 17 were female and 13 were male. The students were asked to fill in the Biology Course Study Habits Form. Students' answers to the form were analyzed using descriptive statistics. The findings indicated that the students have the habit of studying at a positive level in terms of listening, taking notes and working habits on their own. It was determined that the students used cognitive techniques to keep more in mind while studying. It was found that techniques such as acrostic, cling words, singing and repetition are used to facilitate remembering by students. It was determined that the students were working mostly as exam oriented and that regular and planned study habits were not enough developed to understand the lesson. As a result, the students try to learn the biology lesson in the class and try to complete the learning deficiencies or learnings before the exam. It is thought that the success of the students will be increased if they gain the habit of studying to comprehend the lesson, planned and continuous studying. |
Ortaokul Öğrencilerinin Biyoloji Dersi Çalışma Alışkanlıklarının BelirlenmesiYılmaz KARA 1Bartın Üniversitesi Bildiri No: 393 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı, ortaokul öğrencilerinin biyoloji dersi çalışma alışkanlıklarının belirlenmesidir. Araştırmada tarama yöntemi benimsenmiştir. Öğrencilerin ders çalışma alışkanlıkları Biyoloji Ders Çalışma Alışkanlıkları Formu kullanılarak belirlenmiştir. Formda beşli derecelemeli likert tipi önermelere yer verilmiştir. Araştırma 2018-2019 eğitim öğretim yılında Bartın İlinde bir devlet okulunda okuyan 30 ortaokul öğrencisi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin 17’si kız, 13’ü erkektir. Öğrencilerden Biyoloji Ders Çalışma Alışkanlıkları Formunu Doldurmaları istenmiştir. Öğrencilerin forma verdikleri cevaplar betimsel istatistik kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular öğrencilerin ders dinleme, not tutma ve kendi başına çalışma alışkanlıkları konusunda olumlu düzeyde ders çalışma alışkanlığına sahip olduğuna işaret etmektedir. Öğrencilerin ders çalışırken daha çok akılda tutmaya yönelik bilişsel teknikler kullandıkları belirlenmiştir. Akrostiş, çağrıştırıcı kelimeler, şarkı ve tekrar gibi tekniklerin öğrenciler tarafından hatırlamayı kolaylaştırmak için kullanıldığı tespit edilmiştir. Öğrencilerin daha çok sınav odaklı olarak çalıştıkları, dersi anlamaya dönük düzenli ve planlı ders çalışma alışkanlıklarının yeterince olgunlaşmadığı belirlenmiştir. Sonuç olarak, öğrenciler biyoloji dersini derste öğrenmeye çalışmakta ve sınav öncesi öğrendiklerini ya da öğrenme eksiklerini tamamlamaya çalışmaktadır. Öğrencilerin dersi kavramaya dönük, planlı ve sürekli ders çalışma alışkanlığı kazanması durumunda başarılarının artacağı düşünülmektedir. |
The purpose of this study was to investigate and reveal the effect of virtual lab applications specially prepared a kind of software and covering the unit of motion and force in the 6 th grade on the student achievements as well as students view points by comparing traditional science lab activities in the same unit. The study was carried out with 6 th grade students as an experimental and a control group in Uşak Province during the fall semester of 2015-2016 school year. The number of students was 48 in the experimental and control group. Teaching in the experimental group was performed with the virtual lab experiments and activities but in the control group traditional lab experiments or activities. As a research method, the semi-experimental design was used with the post-test in this study. An achievement test was implemented to collect data from the students as well as a student viewpoint form was given to the students to learn their opinions about the virtual lab activities. SPSS software was executed to analyze the collected data with the ANCOVA test. Students viewpoints were evaluated by using qualitative analyze techniques. In the result, the virtual lab activities and experiments significantly and positively influenced the achievements of students when their achievements were compared with the control group taught by the traditional method. Additionally, the students coming from the experimental group mentioned that they found the virtual lab activities delighted and the virtual lab activities helped them easily to understand the concepts based on their student viewpoints. Also they mentioned that this kind of software applications could be an alternative to the real ones. |
Kuvvet Ve Hareket Konusunda Sanal Fen Laboratuvari Kullaniminin Öğrenci Başarisina EtkisiAyşe Demir 1Uşak Üniversitesi Bildiri No: 492 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı; 6. Sınıf öğrencilerinin fen bilimleri dersi kuvvet ve hareket ünitesine yönelik özel olarak bir yazılımla hazırlanmış sanal laboratuvar uygulamasının, mevcut öğretim programındaki geleneksel laboratuvar veya sınıf içi etkinliklerine göre öğrenci başarısı üzerine etkisini incelemek ve sanal laboratuvar uygulamasına yönelik öğrenci görüşlerini tespit etmektir. Çalışma, 2015-2016 eğitim öğretim yılının güz döneminde Uşak ilinde bulunan bir orta okulda, iki farklı şubede öğrenim gören 6. Sınıf öğrencileri ile yürütülmüştür. Örneklem , deney ve kontrol grubunda bulunan toplam 48 öğrenciden oluşmaktadır. Öğretim süreci deney grubunda sanal laboratuvar kullanılarak yürütülürken; kontrol grubunda geleneksel laboratuvar veya sınıf içi etkinlik kullanılarak yürütülmüştür. Çalışmada yarı deneysel desenlerden son test kontrol gruplu desen kullanılmıştır. Veri toplama aracı olarak, “Kuvvet ve Hareket Başarı Testi” ve öğrenci görüşlerini belirlemek için “Öğrenci Görüşleri Formu” kullanılmıştır. Uygulama öncesinde ve uygulama sonrasında gruplar arasında fark olup olmadığını belirlemek için bir istatistik paket programı ile veriler analiz edilmiştir. Öğrenci görüşlerinin ise betimsel analizi yapılmıştır. Sanal laboratuvar uygulamasının öğrencilerin akademik başarılarını arttırmada geleneksel laboratuvar ve sınıf içi etkinliklerden daha etkili olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca; öğrenciler sanal laboratuvarı eğlenceli bulduklarını, sanal laboratuvarın konuyu daha anlaşılır hale getirdiği ve görsellik sağladığı yönünde görüş belirtmişler ve yapılan uygulamanın gerçek laboratuvar etkinliklerine bir alternatif oluşturma özelliği olduğu görülmüştür. |
The study, which is based on the bureaucratic supply based on teacher training strategies in the public sphere on the basis of our country, and the gap between the demand for professional teacher resources that can produce innovative added value needed in the public/private sector in the 21st century education, it is the aim of this research is to introduce the model of corporate educational entrepreneurship (CEE). The study being projected in Manisa-Demirci within the Faculty of Education of Manisa Celal Bayar University and the authors of the study designed an integrated science center and observatory based on the educational entrepreneurship strategy by using project cycle management (PCM) and logical framework approach (LFA) to identify, justify, solve the visional, strategical planning problems occurring in the faculty of education. Based on the total quality management of the institution, the mission of the faculty of education, the method of study to determine the participatory entrepreneurship vision and strategic planning in the field of education is based on PCM and LFA. In addition, in order to investigate the problem-rationale-solution strategies in terms of educational research from multiple perspectives on the scientific basis, the mixed design method, in which qualitative-quantitative approaches were synthesized, was preferred and also corporate reports, document analysis based on national programs, and also interviews and survey techniques were used. The scope of the study was limited in the field of science teacher education. The sample of the study consists of %20 slice of science teacher candidates studying at the faculty and %35 of the teaching staff of the department. In order to develop the CEE model, the national education programs and data sets obtained from field research studies are based on observing national macro targets such as digital transformation, entrepreneurship-innovation and technology management, industry4.0. The data obtained from the stakeholders of the faculty throughout the problem-stakeholder-request-target-strategy analysis passed from PCM, LFA matrix filter revealed the findings. As a pattern of the study “Corporate Educational Entrepreneurship” modelling which is revisioned by way of academic, socio-corparate, social/technological-nature-specific is determined by participatory approach for sustainable, manageable business model in educational entrepreneurship ecosystem by means of educational entrepreneurship building blocks, internal/external elements, organizational structure. Among the main findings, science center, which will be established with the aim of professional education entrepreneurship at faculty, aims to develop R&D-based educational entrepreneurship themes. The educational entrepreneurship themes projected in line with the strategies were determined as “Field of Astronomy, Space, Aviation; Sky Science Education Entrepreneurship ”, “Integrated Mechatronics, Robotics-Coding, STEMM, Hobby-Circuit Interdisciplinary Techno-Scientific Designs Entrepreneurship”, “Innovative Science Teaching Equipment R&D and Design Workshop“, “Educational Technologist: Technological Content Development and Media in Science Education”. These educational entrepreneurship themes will be established by the “Education Entrepreneurship R&D and Project Management Office” within the Science Center, is planned to synthesise instructional programs between science and entrepreneurship, and also equipped achievements, entrepreneurial coaching and leadership for prospective science teachers and to gain visional framework of national entrepreneurship ecosystem, entrepreneurial business models and educational innovations in the field of science education. |
Fen Bilimleri Öğretmen Eğitiminde Kurumsal Eğitim Girişimciliği Model Önerisiİbrahim Varol 1Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Fen Bilgisi Eğitimi ABD 2Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dekanı & Fen Edebiyat Fakültesi, Fizik Bölümü 3İzvar A.Ş. & İstanbul Teknik Üniversitesi, Yüksek Makine Mühendisi Bildiri No: 4 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Ülkemiz temelinde kamusal alanda öğretmen yetiştirme stratejilerine dayalı bürokratik arz ile 21.yy eğitiminde kamu-özel sektör alanında ihtiyaç duyulan inovatif katma değer üretebilecek profesyonel öğretmen kaynağı talebi arasındaki boşluğu referans alan bu çalışmada başta eğitim fakülteleri olmak üzere ülkemize eğitim girişimciliği alanında ilk/özgün olması bakımından örnek teşkil edebilecek kurumsal eğitim girişimciliği (KEG) modelini tanıtmak amaçlanmıştır. Çalışma Manisa Celal Bayar Üniversitesi Eğitim Fakültesi bünyesinde Manisa-Demirci’de projelendirilmekte olup, hayırsever/girişimci iş adamının fakültede yeni bir kütüphane içeren kültür merkezi inşaatını projelendirirken, çalışmanın yazarları tarafından eğitim fakültesinde vuku bulan vizyon problemlerinin tespiti, gerekçeleri, çözümüne yönelik proje döngüsü yönetimi (PDY) ve mantıksal çerçeve yaklaşımını (MÇY) kullanarak geleceğe yönelik eğitim girişimciliği stratejisine dayalı entegre bilim merkezi ve gözlemevi projelendirilmiştir. Eğitim fakültesi misyonu üzerine temellendirilen kurumun toplam kalite yönetimi referans alındığında kamusal eğitim alanında katılımcı girişimcilik vizyonunu ve stratejik planlama yürütebilmek amacıyla çalışmanın yönteminde PDY ve MÇY temel alınmıştır. Ayrıca eğitim araştırmaları açısından problem-gerekçeler-çözüm stratejilerini bilimsel temelde çoklu bakış açılarıyla araştırmak amacıyla nitel-nicel yaklaşımların sentezlendiği karma desen yöntemi tercih edilmiş olup; kurumsal raporlara, ulusal programlara dayalı doküman analizi, paydaşlara yönelik mülakat ve anket tekniklerinden yararlanılmıştır. Çalışmanın kapsamı fen bilimleri alanında öğretmen eğitimi ile sınırlı tutulmuştur. Çalışmanın evrenini fen bilgisi öğretmen adayları, ilgili öğretim elemanları ve nihai faydalanıcılar oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini fakültede öğrenim gören fen bilgisi öğretmen adaylarının % 20’lik dilimi, anabilim dalı öğretim elemanlarının % 35’lik dilimi oluşturmaktadır. İlgili alan yazında temel-ortaöğretim programlarında fen bilimleri alanında girişimcilik bilgi-duyuş-becerilere ilişkin kazanımlar ile yükseköğretim düzeyi öğretmen yetiştirme ve fen bilimleri alanında girişimcilik eğitimi çerçeveleri taranarak ulaşılan veriler fakülte düzleminde geliştirilmekte olan KEG modeli için referans alınmıştır. KEG modeli geliştirmek için ulusal düzeydeki öğretim programları ve alan yazın araştırmalarından elde edilen veri setleri dijital dönüşüm, girişimcilik-inovasyon, teknoloji yönetimi gibi ulusal makro hedefleri gözetmesi amaçlanmıştır. Ayrıca yerel düzlemde fakülte paydaşlarından ulaşılan veriler katılımcı bir yaklaşımla sorun-paydaş-ihtiyaç-hedef-strateji analizi doğrultusunda PDY, MÇY matrisi süzgecinden geçirilerek kurumun akademik, sosyo-kültürel, toplumsal doğasına özgü eğitim girişimciliği modelinin yapıtaşları, içsel/dışsal öğeleri, organizasyon yapısı bu çerçevede eğitim girişimciliği ekosisteminde sürdürülebilir, yönetilebilir iş modeli tasarlanmıştır. Çalışmanın başat bulguları arasında fakültede profesyonel eğitim girişimciliği hedefiyle kurulacak olan bilim merkezi kapsamında PDY ve MÇY dayalı geliştirilen fen bilimleri, bilim eğitimi alanında faaliyet gösterecek eğitim girişimciliği temaları belirlenmiştir. Belirlenen stratejiler doğrultusunda projelendirilen girişimcilik temaları “Astronomi, Uzay, Havacılık Alanı Gök Bilim Eğitimi”, “Harmanlanmış Mekatronik, Robotik-Kodlama, STEM, Hobi Devre İçerikli Disiplinlerarası Tekno-Bilimsel Tasarımlar”, “İnovatif Fen Öğretim Araç-Gereçleri Ar-Ge ve Tasarım Atölyesi”, “Eğitim Teknoloğu: Bilim Eğitiminde Teknolojik İçerik Geliştirme ve Medya” olarak belirlenmiştir. Bu eğitim girişimciliği temaları fakültede kurulacak Bilim Merkezi bünyesinde “Eğitim Girişimciliği Ar-Ge ve Proje Yönetimi Ofisi” tarafından geleceğin eğitim girişimcisi öğretmen adaylarına gerekli program tasarımlarını, eğitimleri ve donanımsal becerileri kazandırmak diğer yandan da üretilen inovatif eğitim, bilim ve teknoloji fikirlerine yönelik planlama, yürütme süreçlerinde girişimci koçluk ve liderlik edecek olup ulusal girişimcilik ekosistemi çerçevesinde bilim, fen ve eğitim alanında girişimci iş modelleri ve eğitim inovasyonlarının geliştirilmesi planlanmıştır. Çalışmada geliştirilen KEG modeli; bilim-eğitim-teknoloji arasındaki sürdürülebilir yaklaşımlar üzerine temellendirildiğinde buradan yetişecek bireysel eğitim girişimcileri ile çağın gerektirdiği yenilikçi öğretim stratejilerinin talep ettiği ürün/hizmetlere yönelik girişimci/inovatif eğitim ekosistemine uygun iş modellerinin geliştirilmesinde rol model olabileceği önerilmektedir. |
This study aims to analyze the applied entrepreneurship business plans designed by pre-service science teachers. The study used a case study method. The study surveyed 69 third-grade pre-service science teachers who took the entrepreneurship course as an elective course. The pre-service teachers were randomly divided into 17 teams by the researcher delivering the course. One team consisted of 5 pre-service teachers and the others consisted of 4 pre-service teachers. A total of 17 applied entrepreneurship business plans designed by each team constitute the data collection instrument of the study. Business plans are composed of 7 sections: the connection between the business plan and the science course, general information, information on the entrepreneur/partners and business, market information and marketing plan, production/service plan, management plan, and financial plan. These sections were assessed using an analytic rating scale consisting of the categories sufficient, partially sufficient, and insufficient. The entrepreneurship course covers a 15-week period in the fall semester of the 2018-2019 academic year. The data collection process is as follows: First, each team of pre-service science teachers was given the following task in the first week of the semester: “Within the scope of entrepreneurship course, you are asked to design an economic development plan for the Kars region and to establish a Caucasian Model Village. You are expected to create an original business idea for the Caucasian Model Village by establishing its connection to the topics and outcomes in the science education curriculum, to design a business plan, to come up with a product, to produce a three-dimensional material, and to exhibit your product at the Kars Caucasian Model Village - Entrepreneurship Business Plans, Products and Materials Exhibition”. However, this study examined only the business plans of pre-service teachers. Each week the last 30 minutes of the two-hour course were devoted to the teamwork focusing on the topic of that week and the given task. In course of the teamwork, the researcher delivering the course provided feedback to the pre-service teachers with respect to the context of the task. At the end of the semester, the teams completed designing their business plans and delivered them as poster presentations along with their products and materials at the aforesaid exhibition. According to the data obtained from the designed business plans, the pre-service science teachers were able to adequately design the part of the business plan related to the science course; however, they had alternative conceptions. The pre-service science teachers were able to adequately design most of the following sections: general information, information on the entrepreneur/partners and business, and management plan. Some pre-service science teachers were able to partially design the following sections: market information/marketing plan, production/service plan, and financial plan. Based on the data obtained from the study, the following recommendations can be offered: pre-service science teachers who take entrepreneurship courses can be provided with more detailed information on the course content of the sections market information/marketing plan, production/service plan, and financial plan. |
Fen Bilimleri Öğretmen Adaylarının Uygulamalı Girişimcilik Eğitiminden Yansımalar: Iş Planlarının IncelenmesiTufan İNALTEKİN 1KAÜ Bildiri No: 140 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
İnsanların günlük hayatlarında karşılaştıkları ve çözmekte zorlandıkları problemler genellikle ekonomik nedenlerden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden girişimcilik becerisi bir yaşam becerisi olarak nitelendirilmeye başlanmış ve 2013 yılı itibariyle fen bilimleri öğretim programında beceri öğrenme alanındaki yerini almıştır. Girişimcilik becerisi öğretim programındaki yerini almış olsa da 2018 - 2019 akademik yılına kadar fen bilimleri öğretmenliği lisans ders içeriğinde yer bulamamıştır. Bu beceri hakkında yeterli donanıma sahip olmayan bir öğretmen adayının meslek hayatına başladığında ortaokul öğrencilerine de fen bilimleri dersi kapsamında bu beceriyi kazandırabilmesinin oldukça zor olduğu söylenebilir. Bu düşünceden hareketle bu araştırma fen bilimleri öğretmen adaylarının tasarladıkları uygulamalı girişimcilik iş planlarını incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma özel durum yöntemi ile yürütülmüştür. Araştırmaya, seçmeli ders olarak girişimcilik dersini alan 69, üçüncü sınıf fen bilimleri öğretmen adayı katılmıştır. Dersi yürüten araştırmacı tarafından adaylar rastgele bir şekilde 17 takıma ayrılmışlardır. Takımlardan biri 5, diğerleri de 4'er adaydan oluşmaktadır. Her bir takım bir adet olmak üzere tasarlanan toplam 17 adet uygulamalı girişimcilik iş planı, araştırmanın veri toplama aracını oluşturmaktadır. İş planları, iş planının fen bilimleri dersi ile ilişkisi, genel bilgiler, girişimciye / ortaklarına ve işletmeye ilişkin bilgiler, pazar bilgileri ve pazarlama planı, üretim/hizmet planı, yönetim planı ve finansal plan olmak üzere 7 bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler, yeterli-kısmen yeterli-yetersiz kategorilerinden oluşan analitik değerlendirme ölçeği ile değerlendirilmiştir. Girişimcilik dersi 2018-2019 akademik yılının güz yarıyılında 15 haftalık bir süreci kapsamaktadır. Veri toplama sürecinde öncelikle fen bilimleri öğretmen adaylarına takım olarak dönemin ilk haftası "Girişimcilik dersi kapsamında Kars yöresine ait bir ekonomik kalkınma planı oluşturulmak ve Kafkas Örnek Köyü kurmak istenmektedir. Fen bilimleri öğretim programında yer alan konu ve kazanımlarla ilişkisini kurarak Kafkas Örnek Köyü için özgün bir iş fikri oluşturmanız, iş planı tasarlamanız, ürünü ortaya çıkarmanız, üç boyutlu materyal üretmeniz ve Kars Kafkas Örnek Köyü - Girişimcilik İş Planları, Ürünleri ve Materyalleri Sergisi'nde sergilemeniz beklenmektedir." görevi verilmiştir. Fakat mevcut çalışmada öğretmen adaylarının sadece iş planları incelenmiştir. İlgili ders sürecinde teorik ders işlendikten sonra dersin son 30 dakikası o haftanın konusu çerçevesinde ve verilen görev kapsamında takım çalışmalarına ayrılmıştır. Takım çalışmaları sürerken dersi yürüten araştırmacı verilen görev içeriği çerçevesinde adaylara geri bildirimde bulunmuştur. Dönem sonunda takımlar tasarladıkları iş planlarını tamamlamış ve bahsedilen sergide ürünleri ve materyalleri ile birlikte poster şeklinde sunmuşlardır. Öğretmen adayları KOSGEP'den "Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi Katılım Belgesi" alamaya hak kazanmışlardır. Bu süreçler sonunda tasarlanan iş planlarından elde edilen verilere göre fen bilimleri öğretmen adayları, iş planının fen bilimleri dersi ile ilişkisi olan bölümü çoğunlukla yeterli düzeyde tasarlayabilmişlerdir, fakat alternatif kavramaları olduğu tespit edilmiştir. Genel bilgiler, girişimciye / ortaklarına ve işletmeye ilişkin bilgiler ile yönetim planı bölümlerini adayların büyük bir çoğunluğu yeterli tasarlayabilmişlerdir. Pazar bilgileri/pazarlama planı, üretim/hizmet planı ve finansal plan bölümlerini adayların bir bölümü kısmen tasarlayabilmişlerdir. Araştırmadan sonucuna dayanarak bir sonraki girişimcilik derslerini alan öğretmen adaylarına ders içerikleri sunulurken pazar bilgileri/pazarlama planı, üretim/hizmet planı ve finansal plan bölümleri kapsamında daha detaylı içerik sunulması önerilebilir. *Bu bildiri “Bağlam Temelli Öğrenme Uygulamaları İle Zenginleştirilmiş Fen Bilimlerinde Yaşam Becerileri Eğitimi Kılavuzunun Tasarlanması, Uygulanması Ve Değerlendirilmesi” 3501 nolu, 117K993 kodlu TÜBİTAK projesinin bir bölümünü oluşturmaktadır. |
The fact that most of today's technological developments are based on information technology accelerates the transition to the information society. This situation leads to the transition to an information society which is deeper than the industrial society. Information society has adopted the ability to continue sustainable development and quality of life by using the full potential of individuals and societies where everyone can create, access, benefit and share information. In industrial society, while physical power and metal production are at the forefront, there will be an increase in the power of information production in the information society with mental labor. This situation highlights the concepts of entrepreneurship and entrepreneurial individual. Although each area is defined in different ways, the entrepreneurial individual can be defined as having high motivation for having what he wants and trying it. In this process of social change, there is a need for entrepreneurs in universities that have a significant share in the development of countries. In this context, the concept of academic entrepreneurship is noteworthy. Academic entrepreneurship plays an important role in bringing the results of research in universities to society and economy. Although there are many studies worldwide on this issue that is mentioned in the relevant literature about the process of how academic entrepreneurship in Turkey there are no studies showing it works. Therefore, the answer to the question us “How and for what reason do academics become academic entrepreneurs?” remains unanswered. Significant impacts of the universities such as economic development and solution of regional problems, employment provision, and the necessity of the universities with developed academic entrepreneurship capacity, reveal the necessity of researching the subject. The academicians in the faculty of education focus more on qualitative studies and work in pedagogical areas due to the nature of their field of study. This may lead to a perception that academics in the faculty of education do not have too many links with entrepreneurship. However, academicians in the faculty of education, which educates the individuals who determine the fate of the country, have the power to instill the spirit of entrepreneurship in their teacher candidates. When we consider the importance and investments that countries give to education as of this point, it is important to investigate the academic entrepreneurship in the faculties of education. In this study, it is aimed to determine the academic entrepreneurship trends of academicians in education faculties. The sample of the study consists of 10 academicians working in the faculty of education. Phenomenographic research method was used in the study. What is Entrepreneurship? What is the purpose of entrepreneurship? How does the entrepreneurship process work? What is your knowledge about activities such as academic patenting, spin-off, seminar, consulting? in the form of open-ended questions in the form of interviews with academicians, the perception of entrepreneurship concept was investigated. As a result, the situation of academic entrepreneurship in the faculties of education will be described. |
Eğitim Fakültesindeki Akademisyenlerin Girişimcilik Eğilimlerinin BelirlenmesiGamze YAYLA ESKİCİ 1Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi 2Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Bildiri No: 223 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Bugünkü teknolojik gelişmelerin büyük kısmının bilgi teknolojisi temelli olması bilgi toplumuna geçişi hızlandırmaktadır. Bu durum sanayi toplumundan daha derin bir dönem olan bilgi toplumuna geçişi sağlamaktadır. Bilgi toplumu ise, herkesin bilgi yaratabildiği, erişebildiği, yararlanabildiği ve paylaşabildiği bireylerin ve toplumların tam potansiyellerini kullanarak sürdürülebilir kalkınmayı ve yaşam kalitelerini devam ettirebilmeyi benimsemiştir. Sanayi toplumunda fiziksel güç ile madeni üretim ön planda iken bilgi toplumunda zihinsel emek ile bilgi üretme gücünde artış olacaktır. Bu da girişimcilik ve girişimci birey kavramlarını öne çıkarmaktadır. Her alanda farklı şekillerde tanımlansa da girişimci birey genel olarak, istediği şeye sahip olmak, onu denemek için motivasyonu yüksek olan kişiler olarak tanımlanabilir. Toplumsal olarak içinde bulunduğumuz bu değişim sürecinde girişimci bireylere ülkelerin kalkınmasında önemli paya sahip olan üniversitelerde de ihtiyaç olmaktadır. Bu bağlamda, akademik girişimcilik kavramı dikkat çekmektedir. Akademik girişimcilik üniversitelerde yapılan araştırmaların sonuçlarını topluma ve ekonomiye kazandırmada önemli bir role sahiptir. İlgili literatürde bu konuda dünya çapında birçok çalışma yapılmasına rağmen Türkiye’de akademik girişimciliğe dair süreç nasıl işlediğine dair çalışmaların bulunmadığından bahsedilmektedir. Buna bağlı olarak da, “Akademisyenler nasıl ve ne amaçla akademik girişimci olmaktadırlar?” sorusunun cevabı yanıtsız kalmaktadır. Akademik girişimcilik kapasitesi gelişmiş olan üniversitelerin ekonomik kalkınma ve bölgesel sorunların çözümü, istihdam sağlama gibi önemli etkileri konunun araştırılmasındaki gerekliliği ortaya koymaktadır. Eğitim fakültesindeki akademisyenler çalışma alanlarının doğası gereği daha çok nitel çalışmalara odaklanmakta ve pedagojik alanlarda çalışmalar yapmaktadırlar. Bu durum eğitim fakültesindeki akademisyenlerin girişimcilik ile çok fazla bağların olmadığı gibi bir algılara neden olabilmektedir. Hâlbuki ülkenin kaderin, belirleyen bireyleri yetiştiren eğitim fakültesindeki akademisyenler üstlendikleri bu rol itibari ile öğretmen adaylarına girişimcilik ruhunu aşılayabilecek güce sahiptir. Bu nokta itibariyle ülkelerin eğitime verdikleri önem ve yatırımları da düşündüğümüzde eğitim fakültelerindeki akademik girişimciliğin araştırılması ayrı bir önem arz etmektedir. Bu çalışmada eğitim fakültelerindeki akademisyenlerin akademik girişimcilik eğilimlerini belirlemek amaçlanmıştır. Çalışmanın örneklemini eğitim fakültesinde çalışan 10 akademisyen oluşturmaktadır. Çalışmada fenomenografik araştırma yöntemi kullanılmıştır. Girişimcilik nedir? Girişimcilik ne amaçla yapılır? Girişimcilik süreci nasıl işler? Akademik patent alma, filiz işletme kurma (spin-off), seminer verme, danışmanlık gibi faaliyetler hakkında bilgileriniz nelerdir? şeklinde açık uçlu sorulardan oluşan mülakatlar yapılarak akademisyenlerin girişimcilik kavramını algılamaları araştırılmıştır. Bunun sonucunda, eğitim fakültelerindeki akademik girişimciliğe dair durumun betimlenmesi yapılacaktır. |
In order to be appointed as a teacher in our country, students are required to take the KPSS and then the field exam and pass the minimum scores required in the assignment. On one hand teacher candidates are tested according to their fund of knowledge on the other hand they are tried to be determine whether they can have social and economic status and their transition to the teaching profession with the KPSS exam that they take at the end of undergraduate education. Although teacher candidates can take this exam every year, they get stress and increase their anxiety levels. In addition to this, going to training course during the exam preparation process, the expectations of the society and the environmental factors can affect the results they will get from the exam. This reveals that it is important to determine the opinions of the teacher candidates, one of the most important stakeholders of the process on KPSS exam. The aim of this study is to determine the opinions and the ideas of teacher candidates about KPSS process and field exam. A total of 200 senior students participated in the study, the departments of science, mathematics, primary, social studies and pre-school education. The study designed as survey model, a true-false test consisting of 33 questions was used. In this test different variables such as motivation, communication and economy were assessed. According to the results obtained from the data analyzed by using quantitative methods, it was determined that teacher candidates in different departments thought that their success in KPSS and the field exam were directly related to themselves and their environment and regarded the KPSS and field exam application as necessary. Teacher candidates stated that KPSS field exam should be also asked more qualified questions. |
Öğretmen Adaylarının Kpss Ve Alan Sınavına Yönelik Görüş Ve DüşünceleriTuncay Özsevgeç 1Trabzon Üniversitesi 2Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Bildiri No: 209 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Ülkemizde öğretmen olarak atanabilmek için öğrencilerin KPSS ve sonrasında alan sınavına girmeleri ve atamada istenilen asgari puanları geçmeleri gerekmektedir. Öğretmen adaylarının lisans eğitimlerinin sonunda girdikleri KPSS sınavı ile bir anlamda geçmiş yıllardaki bilgileri test edilirken diğer yandan öğretmenlik mesleğine geçişleri ve sosyal ve ekonomik statüye sahip olup olamayacakları belirlenmeye çalışılmaktadır. Öğretmen adayları her sene bu sınava girebilseler de sonuç itibariyle stres oluşturmakta ve kaygı düzeylerini artırmaktadır. Bununla birlikte sınava hazırlık sürecinde özel kurslara gitmeleri, toplumun beklentileri, çevresel faktörler onların sınavdan elde edecekleri sonuçları etkileyebilecek düzeye ulaşabilmektedir. Bu ise sürecin en önemli paydaşlarından biri olan öğretmen adaylarının KPSS sınavına ve sürece ilişkin görüşlerinin belirlenmesinin önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Özeti gönderilen bu çalışmada amaç öğretmen adaylarının KPSS sürecine ve alan sınavına yönelik görüş ve düşüncelerini belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda, çalışmaya Doğu Karadeniz bölgesinde bulunan bir üniversitenin son sınıfında fen bilgisi, matematik, sınıf, sosyal bilgiler ve okul öncesi öğretmenliği bölümlerinde öğrenimlerine devam eden toplam 200 öğrenci katılmıştır. Tarama yöntemi ile yürütülen bu çalışmada, 33 sorudan oluşan doğru-yanlış testi kullanılmıştır. Söz konusu teste, motivasyon, iletişim ve ekonomi gibi farklı değişkenler ölçülmüştür. Nicel yöntemler kullanılarak analiz edilen verilerden elde edilen sonuçlar doğrultusunda, farklı bölümdeki öğretmen adaylarının KPSS ve alan sınavındaki başarılarının kendileri ve çevreleri ile doğrudan ilişkili olduklarını düşündükleri ve KPSS ve alan sınavı uygulamasını olumlu olarak değerlendirdikleri belirlenmiştir. Öğretmen adayları KPSS alan sınavında aynı zamanda daha nitelikli sorular sorulması gerektiğini belirtmişlerdir. Bununla birlikte, öğretmen adayları, KPSS ve alan sınavında yer alan soruları lisans döneminde verilen ders içerikleri ile uyumlu buldukları ve sınavlara hazırlık sürecinde özel ders/dershane desteği alınması gerektiğini ifade etmişlerdir. Bu süreçte öğretmen adaylarının aile, okul ve arkadaşları tarafından desteklenmesi çok önemlidir. Ayrıca öğretmen adaylarının mezun olacakları yıldan ziyade önceki yıllara yayarak sınava hazırlanmalarının stres ve kaygı problemlerini azaltacağı düşünülmektedir. |
Chess is undoubtedly one of the most successful intelligence and strategy games invented by humanity. The way to play this strategy based game well is no doubt a mentally active individual. A suitable environment for the development of their abilities in this context is created. Playing chess significantly contributes to mathematical and non-verbal cognitive skills and accelerates the development of the individual's mathematical intelligence. There are many research results that show that chess has a positive effect on academic achievement. Chess players who are in need of strategic thinking ability are taking steps in this context in order to be able to comprehend forward thinking and probabilities. For this reason, the trainings made for teachers in this study are considered important. The aim of this study is to provide the teachers in Şanlıurfa with chess education and to improve their ability to use their cognitive skills such as attention, concentration, spatial positioning and metacognitive skills effectively. The aim of this study is to provide a similar study for the students. In this context, a training was given for the teachers coordinated by the Şanlıurfa Provincial Directorate of National Education and the Şanlıurfa Chess Federation between 07/09/2015 and 11/09/2015. 15 teachers participated in this training under the name of Chess Training Course. At the later stage of the study, it was seen that by bringing up the chess work for these students, the students gained skills such as Focusing, Visualization, Forward Thinking, Reasoning, Analysis Ability, Abstract Thinking, Planning, Concurrent Multiple Thinking Skills.As a result, chess is of great importance in the personal development of children and in their intelligence levels.Therefore, children should be directed to chess by educators and families. |
Öğretmenlere Yönelik Satranç EğitimiYahya Deniz 1Karaköprü İlkokulu Bildiri No: 233 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Satranç, hiç şüphesiz ki insanlığın icat ettiği en başarılı zeka ve strateji oyunlarından birisidir. Bu strateji temelli oyunu iyi oynamanın yolu da hiç şüphesiz ki zihinsel olarak aktif bir birey olmaktan geçiyor. Zihinsel olarak aktif bir bireyin, yeteneklerinin bu bağlamda gelişimi için uygun bir ortam yaratılmış oluyor. Satranç oynamak, matematik ve sözel olmayan bilişsel becerilerde anlamlı düzeyde olumlu katkı sağlıyor ve bireyin matematiksel zekasının gelişimini hızlandırıyor. Literatüre bakıldığında satrancın akademik başarı üzerinde farklı düzeylerde olumlu etkisi olduğuna ilişkin pek çok araştırma sonuçları mevcuttur. Stratejik düşünme yetisine fazlasıyla ihtiyaç duyan satranç oyuncuları, bu bağlamda ileri görüşlü olma ve olasılıkları hesaplayabilme konusunda aşama kaydediyor. Bu nedenle bu çalışma kapsamında öğretmenlere yönelik yapılan eğitimler önemli görülmektedir. Çalışmanın amacı Şanlıurfa bölgesindeki öğretmenlere satranç eğitimi vererek bu öğretmenlerin dikkat, konsantrasyon, uzamsal konumlandırma, üst bilişsel beceriler gibi birtakım bilişsel becerilerini etkin olarak kullanabilme yeterlilikleri geliştirmektir. Bu çalışma kapsamında eğitim verilen öğretmenlerin daha sonra öğrencilerine yönelik benzer bir çalışma yapmaları hedeflenmektedir. Bu bağlamda 07/09/2015 - 11/09/2015 tarihleri arasında Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde ve Şanlıurfa Satranç Federasyonunun koordine ettiği öğretmenlere yönelik bir eğitim verilmiştir. Satranç Eğitimi Kursu adı altında açılan bu eğitime 15 öğretmen katılmıştır. Çalışmanın daha sonraki aşamasında bu öğretmenlerin öğrencilerine yönelik satranç çalışmalarını güncel tutularak, satranç çalışmalarının öğrencilerin, Odaklanma, Görselleştirme, İleriyi Düşünme, Muhakeme Yeteneği, Analiz Yeteneği, Soyut Düşünme, Planlama, Eşzamanlı Çoklu Düşünme Becerisi gibi yetenekleri kazandırdığını görüldü. Sonuç olarak çocukların kişisel gelişimlerinde ve zeka düzeylerinde büyük önem taşıyan satrancın, çocuklar, eğitimciler ve ailelerin satranca yönlendirmesi gerekmektedir. |
Nowadays, it has become one of the important issues that children with different traditions, customs, attitudes and expectations in the field of education, where individual differences are most emphasized, enjoy maximum education from the educational environment and it provides a culture-sensitive education environment for these children. Therefore, it has become necessity to examine the cultural intelligence concept in order to enable students from different cultures to be included in the educational process, to understand each other in multicultural educational environments, to learn together, to work in a harmonious and productive manner and to develop the qualifications that teachers should have in this century. In this study, it is aimed to investigate the cultural intelligence levels of teachers and to determine whether there is a significant difference between teachers’ cultural intelligence levels according to some variables. The study group consisted of 181 teachers from 26 cities. In this study, cross-sectional survey method was used and data were collected from teachers by using Cultural Intelligence Scale. In addition to descriptive statistics such as arithmetic mean and standard deviation, correlation (Pearson Correlation Coefficient), t-test and ANOVA tests were conducted. According to the results, it was determined that teachers had high levels of cultural intelligence and there was a significant relationship between cultural intelligence sub-dimensions (metacognition, cognition, behavioral and motivational). In addition, while gender and educational status did not make a significant difference on cultural intelligence scores, it was seen that knowing foreign language made a significant difference on cultural intelligence scores. In this context, teachers' cultural intelligence levels that may be related to living abroad, knowing a foreign language or studying abroad can be investigated. In addition, in-service education about this issue might be a good way to increase the knowledge of teachers about different cultures and their cultural levels. |
Kültürel Zeka: Öğretmenlerin Kültürel Zeka Düzeylerinin Çeşitli Değişkenler Açısından IncelenmesiAyşegül Çabuk Aksop 1TÜBİTAK 2Özel Marmaris Çağdaş Bilim Koleji Bildiri No: 293 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Günümüzde, bireysel farklılıkların en çok vurgulandığı eğitim alanında farklı gelenek, görenek, tutum ve beklentilere sahip çocukların eğitim öğretim ortamından maksimum düzeyde faydalanmalarını sağlamak ve bu çocuklar için kültüre duyarlı bir eğitim ortamı sağlamak önemli konulardan biri haline gelmiştir. Bu yüzden, farklı kültürlerden öğrencilerin eğitim öğretim sürecine dahil edilebilmesi, çok kültürlü eğitim ortamlarında öğrencilerin birbirlerini anlamaları, birlikte öğrenmeleri, uyumlu ve üretken bir şekilde çalışabilmeleri konusunda öğretmenlerin bu yüzyılda sahip olması gereken yeterliliklerin geliştirilebilmesi için kültürel zeka kavramının incelenmesi zorunlu hale gelmiştir. Bu çalışmada öğretmenlerin kültürel zeka düzeylerinin incelenmesi ve bazı değişkenlere göre kültürel zeka düzeyleri arasında bir fark olup olmadığının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışma grubunu, 26 ilden katılım sağlayan 181 öğretmen oluşturmuştur. Bu çalışmada kesitsel tarama modeli kullanılmış olup veriler öğretmenlerden tek seferde “Kültürel Zeka Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde aritmetik ortalama ve standart sapma gibi betimsel istatistiklerin yanında, korelasyon (Pearson Korelasyon Katsayısı), t-testi ve ANOVA testleri kullanılmıştır. Araştırma sonucuna göre öğretmenlerin kültürel zeka düzeylerinin yüksek olduğu ve kültürel zeka alt boyutları (üst biliş, biliş, davranış ve motivasyon) arasında anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca cinsiyet ve eğitim durumu kültürel zeka puanları üzerinde anlamlı bir fark yaratmazken, yabancı dil bilme durumunun kültürel zeka puanları üzerinde anlamlı bir fark yarattığı görülmüştür. Bu kapsamda, öğretmenlerin kültürel zeka düzeyleri ile ilişkili olabilecek olan yurt dışında yaşamış olmak, yabancı dil bilmek, lisansüstü eğitim ya da yurt dışında eğitim almış olmak gibi değişkenler de araştırılarak konuya yönelik bilgiler detaylandırılabilir. Ayrıca mevcut durumda görevde olan öğretmenlere verilecek hizmet içi eğitimler ile öğretmenlerin farklı kültürlere yönelik bilgilerinin artırılması ve kültürel zeka düzeylerine yönelik geliştirme çalışmasının yapılması da önerilir. |
The purpose of this study is to determine primary school students’ perceptions about the Earth and the Universe and how their perceptions change with their gender and grade level. The study was carried out with 42 students attending primary school in the spring semester of 2014-2015 academic year. The data of the research were collected by draw-and-explain method. The students were asked to imagine that they were traveling through the space with a spaceship and to draw what they saw around this journey. The percentage (%) and frequency (f) were used as descriptive statistics in order to determine which items were frequently drawn by the students. In order to determine whether there is a significant difference between the students’ perceptions about the Earth and the Universe with respect to their gender and grade level, the Chi-Square Independence Test was applied. Qualitative data were analyzed by using the content analysis method. As a result of the analysis, it was found that the students included 10 items in their drawings: the Earth (92,85%), planet (76,19%), cloud (9,52%), the Sun (78,57%), stars (95,23%), the Moon (66,66%), rainbow (2,38%), human (78,57%), alien (4,76%) and spacecraft (95,23%). According to the inferential statistics, there is no statistically significant difference between students’ perceptions and students’ gender. However, it is found that the scientific knowledge of the students increase as the grade level increases. In the analysis of the qualitative data, it was found that there are two themes in the drawings; “The Theme of a Single Earth” and “The Theme of Two Earths". Within the “Theme of a Single Earth”, students produced drawings scientifically closer to the reality. |
Ilkokul Öğrencilerinin Dünya Ve Evren Hakkindaki AlgilariŞule Yıldırım 1TED Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Bildiri No: 454 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmanın amacı, ilkokul öğrencilerinin Dünya ve Evren ile ilgili algılarını ve bu algılarının cinsiyet ve sınıf düzeyi gibi değişkenlere bağlı olarak nasıl değiştiğini incelemektir. Araştırma 2014- 2015 eğitim-öğretim yılı bahar yarıyılında ilkokula devam etmekte olan 42 öğrenciyle yürütülmüştür. Araştırma verileri çizim yöntemi ile toplanmıştır. Öğrencilerden, bir uzay gemisi ile uzayda yolculuk yaptıklarını düşünmeleri ve bu yolculuk esnasında etrafında gördüklerini resmetmeleri istenmiştir. Öğrencilerin çizmiş oldukları resimlerde hangi öğelere ne sıklıkla yer verdiklerini belirlemek amacıyla yüzde (%) ve frekans (f) betimleyici istatistik olarak kullanılmıştır. Öğrencilerin Dünya ve Evren hakkında sahip oldukları algıları ile cinsiyetleri ve devam ettikleri sınıf düzeyleri arasında anlamlı bir fark olup olmadığını tespit etmek için Ki-Kare Bağımsızlık Testi uygulanmıştır. Nitel veriler ise yorumlayıcı içerik analiz yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda öğrencilerin çizimlerinde 10 öğeye yer verdikleri görülmüştür: Dünya (92,85%), gezegen (76,19%), bulut (9,52%) Güneş (78,57%), yıldız (%95,23), Ay (%66,66), gökkuşağı (2,38%), insan (78,57%), uzaylı (4,76%) ve uzay aracı (95,23%). Yapılan çıkarımsal istatistik sonuçlarına göre öğrencilerin Dünya ve Evren ile ilgili algıları ile öğrencilerin cinsiyetleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı tespit edilirken, öğrencilerin sınıf düzeyi arttıkça sahip oldukları bilimsel bilginin arttığı görülmektedir. Nitel verilerin analizi sonucunda, çizimlerde iki temanın yer aldığı görülmüştür: “Tek Dünya Teması” ve “İki Dünya Teması”. Tek Dünya Temasında, öğrenciler bilimsel olarak gerçeğe daha yakın çizimler çizmişlerdir. “İki Dünya Teması”nda ise öğrenciler resimlerinde iki tane Dünya öğesine yer vermişlerdir; gök cismi olan Dünya ve üzerinde yaşadığı dünya (yeryüzü). Bu çizimleri yapan öğrencilerin bilimsellikten uzak bir algıya sahip oldukları tespit edilmiştir. |
The aim of this study is to develop and implement a training program for the application of differentiated science teaching activities in the education of gifted students and to examine the effects of this training program on teacher candidates in terms of some variables. The research, quasi-experimental research design with pre-test and post-test control group was used. The study group of the study consisted of 2nd grade students studying in Amasya University Faculty of Education in 2018-2019 academic year. In the study, Out of School Learning Activities, Science Learning Skill, Science Teaching, Academic Self-Efficacy Scale were used as data collection tools. In the first phase of the study, the development of training program for differentiated science teaching in the education of gifted students was carried out in two stages. In the first stage, a theoretical background on the subject has been prepared by the literature review. In the second stage, semi-structured interviews were conducted with five class teachers teaching gifted children. expectations and needs of teachers from differentiated applications. Training program for differentiated teaching to prospective teachers was developed. In the second stage of the study, the test and the control group were randomly selected from the second class branches and pre-test data were collected from each group using the related scales. Afterwards, the prepared training program was carried out by 32 researchers who were volunteers in the experimental group. The training program lasted a total of 13 hours for 5 weeks. After the implementation of the training program, the relevant scales were applied to the experimental and control groups and final test data were obtained. The data obtained from the study is continued by using SPSS 21.0 package program. In the future, the analysis of the data will be completed and the study will be terminated. |
Üstün Yetenekliler Için Farklılaştırılmış Fen Öğretim Uygulamaları Eğitiminin Sınıf Öğretmeni Adayları Üzerine YansımalarıNeşe Kutlu Abu 1Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bildiri No: 73 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmanın amacı, üstün yeteneklilerin eğitiminde farklılaştırılmış fen öğretim etkinliklerinin uygulanmasına yönelik eğitim programı geliştirmek, uygulamak ve bu eğitim programının öğretmen adaylarına etkilerini bazı değişkenler bakımından incelemektir. Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden ön test son test kontrol gruplu yarı deneysel araştırma deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2018-2019 eğitim öğretim yılında Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Eğitimi bölümünde öğrenim gören 2. sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmada Okul Dışı Öğrenme Etkinliklerini Gerçekleştirme Ölçeği, Fen Öğrenme Becerisi Ölçeği, Fen Öğretimi Öz Yeterlik Ölçeği ve Akademik Öz Yeterlik Ölçeği veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Araştırmanın ilk aşamasında üstün yeteneklilerin eğitiminde farklılaştırılmış fen öğretim uygulamasına yönelik eğitim programı geliştirme çalışması iki aşamalı olarak gerçekleştirilmiştir. Birinci aşamada, konu ile ilgili literatür taraması yapılarak konu ile ilgili teorik alt yapı oluşturulmuştur. İkinci aşamada ise üstün yetenekli çocuklara öğretmenlik yapan beş sınıf öğretmeni ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmış; öğretmenlerin farklılaştırılmış uygulamalardan beklentileri ve ihtiyaçları belirlenmiştir. Elde edilen bulgular doğrultusunda öğretmen adaylarına farklılaştırılmış öğretime yönelik eğitim programının taslağı oluşturulmuştur. Araştırmanın ikinci aşamasında mevcut 2. sınıf şubelerinden rastgele olarak deney (35 öğrenci) ve kontrol grubu (37 öğrenci) seçilmiş ve ilgili ölçekler kullanılarak her iki gruptan ön test verileri toplanmıştır. Ardından hazırlanan eğitim programı deney grubunda bulunan gönüllü 32 öğretmen adayına araştırmacılar tarafından uygulanmıştır. Eğitim programının uygulamaları 5 hafta boyunca toplam 13 saat sürmüştür. Eğitim programının içeriği bireysel farklılıklar, üstün yetenekli öğrencilerin özellikleri ve eğitimi, farklılaştırılmış öğretim ve ögeleri, farklılaştırılmış fen eğitimi ve okul dışı öğrenme hakkındadır. Eğitim programının uygulamalarının ardından ilgili ölçekler deney ve kontrol gruplarına uygulanarak son test verileri elde edilmiştir. Çalışmadan elde edilen verilerin analizi SPSS 21.0 paket programı kullanılarak gerçekleştirilecektir. İleriki zamanlarda verilerin analizleri tamamlanarak, çalışma sonlandırılacaktır. |
The aim of this study is to examine the evaluations and perceptions of the teacher candidates about the effectiveness of differentiated science education program for gifted students. In the study, single situation design which is intertwined with case study patterns is used.The case study was chosen so that the researcher could examine the targeted situation in depth and in detail.The aim of the study was to determine the experiences and opinions of pre-service science teachers on differentiated science education. The study group of the study consisted of 32 pre-service teachers in the Department of Primary School Teaching of the Faculty of Education of Amasya University in the fall semester of 2018-2019 academic year. In the study, it was determined that teacher candidates' participation in differentiated science education for gifted students was the criterion. A structured interview form prepared by the researchers was used as a data collection tool. The opinions of the prospective teachers who participated in the training by using structured interview form consisting of 5 open-ended questions were collected in writing. In addition, before and after the training, metaphor forms were used as data collection tools in order to learn the perceptions of prospective teachers for the concepts of form giftedness asında, ces individual difference için, ılar differentiated education aday and lar out of school toplama. Later on, the data obtained from the study will be conducted in accordance with qualitative data analysis techniques and analyzed with MAXODA package program. The analysis of the obtained data was completed and the findings were as follows; results and suggestions will be reached. |
Üstün Yeteneklilere Yönelik Farklılaştırılmış Fen Eğitimi Programın Etkililiği Ile Ilgili Sınıf Öğretmeni Adaylarının Algıları Ve DeğerlendirmeleriNeşe Kutlu Abu 1Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bildiri No: 172 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı üstün yeteneklilere yönelik farklılaştırılmış fen eğitimi programın etkililiği ile ilgili sınıf öğretmeni adaylarının değerlendirmelerini ve algılarını incelemektir. Araştırmada durum çalışması desenlerinden iç içe geçmiş tek durum deseni kullanılmıştır. Durum çalışması araştırmacının hedeflenen durumu derinlemesine ve ayrıntılı olarak irdeleyebilmesi amacıyla tercih edilmiştir. Çalışmada hedeflenen durum öğretmen adaylarının farklılaştırılmış fen eğitimi hakkında deneyimlerinin ve düşüncelerinin tespit edilmesidir. Araştırmanın çalışma grubunu, 2018-2019 eğitim öğretim yılı güz döneminde Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünde 2. sınıfta öğrenim gören 32 öğretmen adayından oluşturmaktadır. Araştırmada öğretmen adaylarının üstün yeteneklilere yönelik farklılaştırılmış fen eğitimine katılması durumu ölçüt olarak belirlenmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından hazırlanan yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. 5 açık uçlu sorudan oluşan yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak eğitime katılan öğretmen adaylarının görüşleri yazılı yolla toplanmıştır. Ayrıca verilen eğitimin içeriğinde yer alan “üstün yeteneklilik”, “bireysel farklılık”, “farklılaştırılmış eğitim” ve “okul dışı öğrenme” kavramlarına yönelik öğretmen adaylarının algılarını öğrenmek için eğitim öncesinde ve sonrasında metafor formları da veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Daha sonraki zamanlarda çalışmadan elde edilen veriler, nitel veri çözümleme tekniklerine uygun şekilde yapılacak ve MAXODA paket programı ile analiz edilecektir. Elde edilen verilerin analizi tamamlanarak bulgulara; bulgulardan sonuç ve önerilere ulaşılacaktır. |
In this study, the social studies teachers' opinions about autocratic, democratic and indifferent classroom management understandings were examined. For this purpose, it was investigated if the teachers' opinions about the classroom management approaches differed according to their genders and service lengths. The study is a descriptive one carried out by using the screening model. The sample of the study was composed of 83 teachers teaching at various schools in Bursa. In the study, the " Questionnaire on Teachers' Classroom Management Understandings" developed by Terzi and composed of two sections and a total of 38 items was used. The analyses of the study, where the significance level of .05 was used, were made by using the SPSS program. In the pairwise comparisons made to see if the classroom management understandings of the teachers differed according to their personal characteristics, the single sample t test was used; in the multiple sample comparisons, one-way analysis of variance was applied. As a result of the study, it was determined that the social studies teachers' classroom management understandings did not differ significantly according to the variable of gender. Moreover, a significant difference was found between the teachers according to the variable of professional service length in favor of those who had a service length of 16-20 years. The female and the male teachers exhibit the autocratic, democratic and indifferent classroom understandings at the same level. The finding showed that these teachers exhibited democratic classroom management approaches at a higher level. |
Sosyal Bilgiler Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Anlayışlarının IncelenmesiSelma GÜLEÇ 1uLUDAĞ üNİVERSİTESİ Bildiri No: 246 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmada sosyal bilgiler öğretmenlerinin otokratik, demokratik ve ilgisiz sınıf yönetimi anlayışlarına ilişkin görüşleri incelenmiştir. Bu amaçla öğretmenlerin sınıf yönetimi yaklaşımlarına ilişkin görüşlerinin cinsiyetlerine ve kıdemlerine göre farklılık gösterip göstermediği araştırılmıştır. Araştırma tarama modelinde betimsel bir araştırmadır. Araştırmanın örneklemini Bursa’daki çeşitli okullarda görev yapan 83 öğretmen oluşturmaktadır. Çalışmada Terzi tarafından geliştirilen, iki bölüm ve toplam 38 maddeden oluşan ‘’öğretmenlerin sınıf yönetimi anlayışları anketi’’ kullanılmıştır. İstatistiksel çözümlemelerinde .05 anlamlılık düzeyinin kullanıldığı araştırmada, verilerin analizi SPSS programında yapılmıştır. Öğretmenlerin sınıf yönetimi anlayışları ve kişisel özellikleri arasındaki farklılaşmanın olup olmadığına ilişkin, ikili küme karşılaştırmalarında tek örneklem t testi, ikiden çok küme karşılaştırmalarında ise tek yönlü varyans analizi yapılmıştır. Araştırma sonucunda sosyal bilgiler öğretmenlerinin cinsiyet değişkenine göre sınıf yönetimi yaklaşımları arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Kadın ve erkek öğretmenler otokratik, demokratik ve ilgisiz sınıf yönetimi anlayışlarını aynı düzeyde sergilemektedirler. Mesleki kıdem değişkenine göre 16-20 yıl arası mesleki kıdeme sahip öğretmenlerin demokratik sınıf yönetimi yaklaşımlarını daha yüksek seviyede sergiledikleri ortaya çıkmıştır. |
The aim of our study is to increase the ability of the 6th grade students to give practical and problem solving skills to the Speed-Road-Time question solution. For this purpose, students' problem situations were determined during the lectures and developed with the questions from our students. The problem sentence of the student was as follows: da Is there any play that can be played about the speed? Ecek Students are encouraged to reinforce the subject with the science game in the school. However, this game does not take place in terms of speed and movement only verbal-weighted issues were based on the project. As a result of this determination, the student did not detect an example of Speed-Motion which belongs to science physics branch by researching games. For this reason, the student was asked to do research for his own proposal on this subject and the student brought sample studies. This study is as follows: In the study, the x-position, t-time, V-sprint terms, which are explained by the triangular method, are shown with the cards and the sample graphics or questions of the unknown are found under each card. In order to answer these questions, the group that won the most answers was 2 minutes hourglass. With this game, the students' prejudices to the speed and movement unit of science have been broken and the subject has been reinforced in a fun way. |
Sürat Konusunu Oyun Ile ÖğreniyorumAslı YILDIZ 1Özel Teknoloji Fen Okulları Bildiri No: 253 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Çalışmamızın amacı, 6. Sınıf öğrencilerinin fen bilimleri Sabit süratli hareket ünitesi Sürat-Yol- Zaman soru çözümüne pratik kazandırma ve problem çözme becerisini arttırmaktır. Bunun için öğrencilerin problem durumları ders içi anlatımları sırasında tespit edilerek, öğrencimizden gelen sorular ile geliştirilmiştir. Öğrencinin problem cümlesi şu şekilde olmuştur: “Sürat konusunda oynanabilecek oyun bulunmakta mıdır?” Öğrenciler ile okulda yer alan fen oyunu ile konu pekiştirilmeleri yapılmaktadır. Fakat, bu oyunun içerisinde sürat ve hareket konusu yer almamakta sadece sözel ağırlıklı konular baz alınarak projelendirildiği görülmüştür. Bu tespit sonucunda öğrenci oyunları araştırarak fen bilimleri fizik branşına ait olan Sürat-Hareket konusuna ait bir örnek tespit edememiştir. Bu sebeple öğrenciye bu konu ile ilgili kendi önerisi için araştırma yapılması istenmiş ve öğrenci örnek çalışmalar getirmiştir. Bu çalışma şu şekildedir: Çalışmada üçgen metodu ile anlatılan x-konum, t- zaman, V-sürat terimleri kartlar ile gösterilerek her kartın altında bulunması istenen bilinmeyene ait örnek grafik ya da soru yer almaktadır. Bu soruların yanıtlanması için 2 dakikalık kum saati kullanılmış en fazla soru yanıtlayan grup yarışmayı kazanmıştır. Bu oyun ile öğrencilerin fen bilimleri sürat ve hareket ünitesine olan önyargıları kırılmış, eğlenceli bir şekilde konu pekiştirilmiştir. |
The main goal of this study is to examine the change in middle school students’ perceptions with regard to the concept of entrepreneurship. Thus, initially, the perceptions of fifth grade students (A group) and sixth grade students (B group) with regard to entrepreneurship in the second semester of the 2016 – 2017 academic year were examined. Then, in the first semester of the 2018 – 2019 academic year, the perceptions with regard to entrepreneurship of these students who passed to seventh grade (A group) and eighth grade (B group) are re-examined. To determine their perceptions about the concept of entrepreneurship, questions such as “What does entrepreneurship resemble?” were posed to the students. They were then expected to express the causes of their explanations using a “because” phrase. As a result, categories which are determined by analyzing the fifth grade students’ opinions (A group) about entrepreneurship are stated as entrepreneurship as a living being, entrepreneurship as equipment, entrepreneurship as a job, entrepreneurship as a means of transport. When these students passed to seventh grade, categories were stated as entrepreneurship as a living being, entrepreneurship as a job, entrepreneurship as equipment, entrepreneurship as a means of transport, entrepreneurship as nourishment, entrepreneurship as a concept. On the other hand, categories which are determined by analyzing the opinions of sixth grade students (B group) about entrepreneurship include entrepreneurship as a concept and entrepreneurship as a personal quality. When these students passed to eighth grade, categories are stated as entrepreneurship as a living being, entrepreneurship as a job and others. Based on these opinions, in terms of the perceptions of students who passed to the eighth grade from the sixth grade after two years, it was observed that students have perceptions such as fish, ants, footbal players, information, construction and selling. |
Ortaokul Öğrencilerinin Girişimcilik Kavramına Ilişkin Metaforik Algıları: Boylamsal Bir Çalışmaİsa Deveci 1Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Bildiri No: 127 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı ortaokul öğrencilerinin girişimcilik kavramına yönelik algılarındaki değişimi incelemektir. Dolayısıyla başlangıçta 2016-2017 eğitim öğretim yılı ikinci döneminde beşinci (A Şubesi) ve altıncı sınıfta (B şubesi) olan öğrencilerin girişimcilik kavramına yönelik algıları incelenmiştir. Daha sonra 2018-2019 eğitim öğretim yılı birinci döneminde yedinci (A şubesi) ve sekizinci sınıfa (B şubesi) geçen bu öğrencilerin girişimcilik kavramına yönelik algıları tekrar incelenmiştir. Öğrencilerin girişimcilik kavramına ilişkin algıları algılarını inceleme için onlara size göre “girişimcilik” neye benzemektedir ya da ne gibidir şeklinde açıklama yapmaları istenmiştir. Ardından “çünkü” ifadesiyle yazdıkları açıklamaların nedenlerini ifade etmeleri istenmiştir. Veriler içerik analizi tekniği kullanılarak analiz edilmiştir. Bu şekilde girişimcilik kavramına ait benzetmeler ve açıklamalar ortak özelliklerine, benzerlik ya da farklılıklarına göre kategorilere ayrılmıştır. Bu kategoriler oluşturulurken ilk olarak beşinci sınıfta elde edilen veriler kendi içerisinde gruplanmış, iki yıl sonunda yedinci sınıf olan aynı öğrenci gruplarının verileri de aynı şekilde gruplara ayrılmıştır. Beşinci sınıftaki öğrencilerinden (A şubesi) ulaşılan kategoriler; canlı olarak girişimcilik, araç-gereç olarak girişimcilik, meslek olarak girişimcilik, ulaşım aracı olarak girişimcilik ve diğer şeklindedir. Aynı öğrenciler yedinci sınıfa geçtiklerinde ulaşılan kategoriler; canlı varlık olarak girişimcilik, meslek olarak girişimcilik, araç-gereç olarak girişimcilik, ulaşım aracı olarak girişimcilik, gıda olarak girişimcilik, kavram olarak girişimcilik ve diğer kategorisi şeklindedir. Elde edilen veriler doğrultusunda beşinci sınıftan yedinci sınıf geçen öğrencilerin iki yıllık süre içerisindeki öğrencilerin girişimcilik kavramı ile ilgili algılarının çok fazla değişmediği görülmüştür. Diğer taraftan altıncı sınıftaki öğrencilerin (B Şubesi) girişimcilik kavramına ilişkin verilerinin analiz edilmesi ile ulaşılan kategoriler; kavram olarak girişimcilik ve kişisel özellik olarak girişimcilik ön plana çıktığı belirlenmiştir. Aynı öğrenciler sekizinci sınıfa geçtiklerinde ulaşılan kategoriler; canlı varlık olarak girişimcilik, meslek olarak girişimcilik. Elde edilen veriler doğrultusunda altıncı sınıftan sekizinci sınıfa geçen öğrencilerin iki yıllık süreçten sonraki algılarında; daha önce girişimcilik kavramı ve bu kavramın kapsadığı özelliklerin yerini balık, karınca, futbolcu, bilgi, inşaat, satış gibi kavramların aldığı görülmüştür. |
Developments in science and technology has spurred the changes in education programs and the Science Education Curriculum of 2018 was planned for students to make innovation by using necessary knowledge and skills. The most important element in the emergence of a new idea or product is the individual himself. Individuals who possess innovative features are believed to be productive and able to generate by means of integrating Science knowledge and other interdisciplinary knowledge. This study therefore seeks to examine students’ perceptions of innovative thinking and aims to develop a measurement tool related to it. 65 items were prepared based on literature review and students’ compositions in respect to innovative thinking which were drawn from a group of 5th, 6th, 7th and 8th grade students. Draft scale was applied to 560 participants in total and data obtained from 380 students after the scales which had inconsistent answers were deducted. It was found KMO value (0.916) and Bartlett test results were statistically significant, indicating data was suitable for factor analysis. Limit of the factor loadings was determined as 0.45 by conducting exploratory factor analysis. When the scree pilot and factors that have the eigenvalue greater than 1.0 rule was taken into consideration, the scale was found to have three factors. The first factor explained 28.59%, the second 8.25% and the third one 5.25% of the total variance. The factor loadings of all items ranged from 0.458 to 0.646. The Cronbach Alpha reliability coefficient of 32 item scale was calculated as .92. It is believed that the scale is qualified enough to determine students' perceptions of innovative thinking, and it is believed that it will shed light on the studies that will be framed in this concept. |
Ortaokul Öğrencilerinin Yenilikçi Düşünme Algilarina Yönelik Bir Ölçek Geliştirme ÇalişmasiNevzat Yiğit 1Trabzon Üniversitesi Bildiri No: 225 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bilim ve teknolojide meydana gelen gelişmeler, eğitim programlarında da değişikliklere gidilmesini zorunlu hale getirmiştir. Bu kapsamda 2018 yılı Fen Bilimleri Öğretim Programı, öğrencilerin edindikleri bilgi ve becerilerle onların inovasyon yapabilmelerini sağlayacak şekilde planlanmıştır. Yeni bir fikrin, uygulamanın veya bir ürünün ortaya çıkmasında en önemli unsur bireydir. Bireylerin yenilikçi özelliklere sahip olmaları mühendislik ve tasarım becerileri altında Fen bilgilerini diğer disiplinler arası bilgilerle bütünleştirerek ürün ortaya çıkarmalarına hizmet edecektir. Bundan dolayı mevcut ortaokul öğrencilerinin yenilikçi düşünme algılarının nasıl ve ne düzeyde olduğunun bilinmesine ihtiyaç vardır. Bu çalışmanın amacı, ortaokul öğrencilerinin yenilikçi düşünmeye yönelik algılarını tespit edebilecek bir ölçme aracı geliştirmektir. Tarama yöntemi kapsamında çalışma evrenini temsil edebilecek 5., 6., 7. ve 8. sınıf bir grup öğrenciden yenilikçi düşünme ile ilgili kompozisyonları ile alan yazın taramasına dayalı olarak 65 madde hazırlanmıştır. 2018/2019 Eğitim-Öğretim yılının birinci döneminin sonlarına doğru toplamda taslak ölçek 560 kişiye uygulanmış; ancak tutarsız cevap verilen ölçekler çıkarıldıktan sonra toplamda 380 öğrenciden elde edilen veriler analiz edilmiştir. Analizler için incelenen KMO 0.916 değeri ile Bartlett testi sonucunun anlamlı olması verilerin faktör analizi için uygun olduğunu göstermektedir. Ölçeğin yapı geçerliliğini belirlemek için açımlayıcı faktör analizi ile faktör yük değerlerinin sınırı 0.45 seçilmiştir. İncelemeler sonunda öz değeri 1’den büyük faktörler ile yamaç-birikinti grafiği de dikkate alındığında taslak ölçeğin üç faktörlü olduğu belirlenmiştir. İlk faktör toplam varyansın %28,59’unu, ikinci faktör %8,25’ini, üçüncü faktör %5,25’ini açıklamaktadır. Tüm maddelerin faktör yükleri 0.458 ile 0.646 arasında değişmektedir. Sonuçta elde edilen 32 maddelik ölçeğin Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı da .92 olarak bulunmuştur. Elde edilen bulgular hazırlanan ölçeğin, öğrencilerin yenilikçi düşünmeye yönelik algılarını belirlemede uygun niteliklere sahip olduğunu göstermekle birlikte, bu kapsamda yapılacak çalışmalara öneri bağlamında ışık tutacağına inanılmaktadır. |
In the literature on the studies conducted on university students, it can be seen that those students who have the least entrepreneurial skills are students within Faculties of Education. The purpose of this research is to examine the experiences and perceptions of prospective science teachers and Masters students invited to the project market in order to present their E-STEM (Entrepreneurship Science, Technology, Engineering, Mathematics) projects. These projects were created at the end of a 10-week project development process. Some of the submitted projects were invited to be exhibited in the project market. This research is designed according to the phenomenological research. Participants were chosen based on the purposeful sampling method. As a result, according to the participants, the most frequently asked questions on the part of visitors are: How much does your design cost? Is there a prototype of your design? How does this prototype work? How much money do you plan to sell your design for? Moreover, the participants stated that they are very excited by being in the exhibition hall, and that it is gratifying to present their project ideas. The participants stated that problem solving, innovative thinking, analytical thinking, creative thinking, decision-making, teamwork and communication skills are developed as part of the E-STEM project development process. The participants stated that they had thought that they were likely to get awards for their projects before they went to the project market and saw other projects. However, when they went to the exhibition hall and saw some of the other very advanced projects, they didn’t think that they would not receive any awards. As a result, the participants stated that they had benefitted from a very different experience in their lives as a result of their time in the project market. |
Fen Bilimleri Eğitimi Lisans Ve Lisansüstü Öğrencilerinin G-Fetemm Uygulamaları: Proje Pazarı Deneyimleriİsa Deveci 1Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi 2Finland Bildiri No: 295 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
İlgili literatürde, üniversite öğrencileri üzerinde yapılan araştırmalarda girişimcilik becerisine en az sahip olan öğrencilerin eğitim fakültesi öğrencileri olduğuna dikkat çekilmektedir. Bu anlamda eğitim fakültesinde öğrenim gören öğrencilere yönelik girişimcilik ile ilgili proje çalışmalarının yararlı olabileceği söylenebilir. Bu araştırmanın amacı; G-FeTeMM (Girişimcilik, Fen, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) projelerini sergilemek üzere proje pazarına davet edilen fen bilimleri eğitimi lisans ve lisansüstü öğrencilerinin proje pazarı sürecine ilişkin deneyimlerini ve algılarını incelemektir. Bu projeler 10 haftalık proje geliştirme süreci sonunda oluşturulmuştur. Oluşturulan projeler, proje pazarı yarışmalarına gönderilmiş ve gönderilen projelerden bazıları, proje pazarında sergilenmek üzere davet almıştır. Bu amaç doğrultusunda araştırma fenomenolojik araştırma desenine göre tasarlanmıştır. Katılımcılar amaçsal örnekleme yöntemine göre proje pazarına davet edilen ve projelerini sergileyen katılımcılardan oluşmaktadır. Araştırma sonucunda, katılımcılar ziyaretçiler tarafından en fazla sorulan soruları; tasarımınızın maliyeti ne kadar? Tasarımınızın prototipi var mı? Bu prototip nasıl çalışıyor? Tasarımınızı ne kadar fiyata satmayı düşünüyorsunuz? Şeklinde belirtmişlerdir. Ayrıca katılımcılar sergi salonunda çok heyecanlandıklarını ve proje fikirlerini sunmanın gurur verici olduğunu belirtmişlerdir. Katılımcılar G-FeTeMM projelerini geliştirme sürecinde problem çözme, yenilikçi düşünme, analitik düşünme, yaratıcı düşünme, karar verme, takım çalışması, iletişim becerilerinin geliştiği düşünmektedir. Katılımcılar genel olarak proje pazarına gidip diğer projeleri görmeden önce kendi projelerinin ödül alma ihtimali olduğunu düşündüklerini ancak sergi salonuna gittiklerinde çok ileri düzeyde projeler görünce ödül alamayacaklarına yönelik hislerinin arttığını belirtmişlerdir. Sonuç olarak katılımcılar proje pazarında çok farklı bir deneyim yaşadıklarını ifade etmişlerdir. |
Problem posing is an important skill for mathematics education. The development of problem posing skills is emphasized as an important skill in both national and international reports. ın mathematıcs currıculam It is seen that different learning areas have learnıng outcomes for problem posing. When this situation is taken into consideration, teachers are expected to have the ability to create problems. The aim of this study is to investigate the problem-posing skills of prospective mathematics teachers about the measure of central tendency and spread in the field of data processing. 55 prospective mathematics teacher (13 boys, 42 girls) participated in the study. The prospective teachers were asked to pose a problem in order to measure whether the students had gains related learning outcomes about the measure of central tendency and variation. The rubric prepared by the researchers were used for data analysis. The results of analysing outcomes from each researcher were compared to view the concurrency and then differences between the researchers results argued to arrive at a consensus. Problems are analyzed for the context, measures ve representation. The problems prepared by prospective teachers were analyzed in terms of the context, the concepts they contain, the inclusion of different forms of representation and the solution processes. According to preliminary analysis findings, it was determined that prospective teachers ait o measure students calculation skills for the measure of central tendency and variation. In addition, it was observed that some prospective teachers found posed wrong problems. It was determined that the majority of prospective teacher give a list of the data and did not benefit from a different representation. The results of the study include detailed information about the situations that mathematics teacher educators may encounter in their lessons and offer suggestions. |
Ortaokul Matematik Öğretmen Adaylarının Merkezi Eğilim Ve Yayılım Ölçülerine Yönelik Problem Kurma Becerilerinin IncelenmesiRamazan GÜREL 1Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Bildiri No: 396 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Problem kurma matematik eğitimi için önemli bir beceridir. Problem çözme becerisinin geliştirilmesi hem ulusal hemde uluslararası raporlarda önemli bir beceri olarak vurgulanmaktadır. Ayrıca öğretim sürecinde öğrencilere bu becerilerin kazandırılması tavsiye edilmektedir. Matematik dersi öğretim programının farklı öğrenme alanlarında problem kurma becerisine yönelik kazanımların yer aldığı görülmektedir. Bu durum dikkate alındığında öğretmenlerinde problem kurma becerisine sahip olması beklenmektedir. Bu araştırmanın amacı ortaokul matematik öğretmen adaylarının veri işleme öğrenme alanındaki merkezi eğilim ve yayılım ölçüleri konularına yönelik problem kurma becerilerini incelemektir. Araştırmaya 55 ortaokul matematik öğretmen adayı (13 erkek, 42 kız) katılmıştır. Öğretmen adaylarından ortaokul müfredatına uygun öğrencilerin merkezi eğilim ve yayılım ölçülerine ait kazanımlara sahip olup olmadıklarını ölçmek için bir problem kurmaları ve bu problemi çözmeleri istenmiştir. Veri analizi için araştırmacılar tarafından hazırlanan rubrik kullanılmıştır. her bir araştırmacının analiz sonuçları karşılaştırılmış ve fikir ayrılığının olduğu durumlar birlikte tekrar tartışılarak değerlendirilmiştir. Öğretmen adaylarının hazırladıkları problemler bağlam, içerdikleri kavramlar, farklı temsil biçimlerine yer verme durumları ve çözüm süreçleri analiz edilmiştir. Ön analiz bulgularına göre öğretmen adaylarının öğrencilerin merkezi eğilim ve yayılım ölçülerinin hesaplanmasına yönelik problemler kurdukları tespit edilmiştir. Ayrıca bazı öğretmen adaylarının hatalı problemlerde kurdukları gözlemlenmiştir. Öğretmen adaylarının çoğunluğunun veri setini liste halinde verdiği farklı bir gösterimden yararlanmadıkları tespit edilmiştir. Araştırmanın sonuçları matematik öğretmen eğitimcilerine derslerinde problem kurma konusuna yer verirken karşılaşabilecekleri durumlar ile ilgili ayrıntılı bilgiler içermekte ve öneriler sunmaktadır. |
In the transition from preschoolto primary education, there are various gaps in the context of mathematics education.One of these gaps is about the teaching and learning the concept of number. In kindergarten education it is ignored that the characteristics that students should gain about the development of numbers. Considering that the preschool period is the play period, it has been tried to give these subtleties about the numbers of children through games.The aim of this study is to develop the sense of number of children in the age of 6 years (60-72 months) through games.For this purpose, by means of different games designed for the development of numbers from 1 to 10 (1) patterned sets, (2) one-two or more missing, (3) positioning according to numbers 5 or 10, and (4) part-part-whole relationships for the four different types of relationships aimed to impart to children. The study was carried out with children between the ages of 60-72 months in 4 different branches in the main schools in Burdur.Our research was designed as a single group pre-test and post-test experimental design.The games designed in the research were applied to 80 students in the kindergarten class through 4 hours in two different days for 5 weeks.In order to collect data as a pre-test and post-test, a survey instrument consisting of 15 questions was used.The measurement tool serves to measure skills such as counting, subitizing, grouping of objects, comparison, fragmenting numbers.The results of this research showed that students started to develop their ideas about numbers through games.The findings and results of the research will be presented in detail during the congress. The number sense of children that are being introduced to children through the games will contribute to their subsequent mathematics education experiences. |
Alti Yaş Çocuklarinin Oyunlar Araciliğiyla Sayi Hissinin GeliştirilmesiHakan Demir 1Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Bildiri No: 413 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Okul öncesinden ilkokul eğitimine geçişte matematik eğitimi bağlamında çeşitli boşlukların yer aldığı söylenebilir. Bu boşluklardan bir tanesi de sayı kavramının öğreniminde ve öğretiminde yaşanmakta olduğu ve öğrencilerin sayıların gelişimine dair kazanması gereken özelliklerin göz ardı edildiği söylenebilir. Okul öncesi dönemin oyun dönemi olduğu göz önünde bulundurularak bu araştırmada oyunlar aracılığıyla çocukların sayılara dair bu incelikler kazandırılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmanın amacı, 6 yaş (60-72 aylık) döneminde yer alan çocuklarınoyunlar aracılığıyla sayı hissinin geliştirilmesidir. Bu amaçla 1’den 10’a kadar olan sayıların gelişimine yönelik tasarlanmış farklı oyunlar aracılığıyla (1) örüntülü kümeler, (2) bir-iki fazlası ya da eksiği, (3) sayıları 5 ya da 10’a göre konumlandırma ve (4) parça-parça-bütün ilişkilerine yönelik dört farklı ilişki türünün çocuklara kazandırılması hedeflenmiştir. Araştırma Burdur ilinde yer alan ana okullardaki 4 farklı şubede öğrenim gören 60-72 ay arasındaki çocuklar ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmamız tek gruplu ön test ve son test deneysel desen olarak tasarlanmıştır. Araştırmada tasarlanan oyunlar 5 hafta boyunca 2 farklı günde toplamda 4 saat olacak şekilde anasınıfındaki 80 öğrenciye uygulanmıştır. Araştırmada ön-test ve son-test olarak veri toplamak amacıyla 15 sorudan oluşan bir ölçme aracı kullanılmıştır. Ölçme aracı sayma, şipşak sayılama, nesne grubu oluşturma, karşılaştırma, sayıları parçalama gibi becerileri ölçmeye yaramaktadır. Bu araştırmanın sonuçları öğrencilerin oyunlar aracılığıyla sayılara dair fikirlerini geliştirmeye başladıklarını göstermiştir. Araştırmaya ait bulgu ve sonuçlar kongre sürecinde ayrıntılı olarak sunulacaktır. Oyunlar aracılığıyla çocuklara kazandırılmaya başlanan sayı hissi, onların sonraki matematik eğitimi yaşantılarına da katkı sağlayacaktır. **Bu çalışma Tübitak-2209 projesi kapsamında desteklenmektedir. |
The mathematical expressions that exist in arithmetic are considered as if a command that needs to be performed; while algebraic expressions can be considered as a manipulation object. In addition to the difference in algebra and arithmetic, it differs from one another in an algebraic equation by an algebraic expression. Algebraic expression corresponds to a mathematical sentence without an equal sign. Algebraic expressions have an important role in mathematics curriculum and mathematics in general. In order for students to progress mathematically and to be successful in mathematics, students must be able to read and write algebraic expressions, and have sufficient skills in the calculation and manipulation of algebraic expressions. In order for students to differentiate this difference between arithmetic and algebra, teacher should prepare an effective algebra teaching environment and use algebraic expressions effectively. Because they will prepare the future teaching environment, prospective teachers’ knowledge are important for the quality of future mathematics education. The purpose of this study is to examine the appropriateness and structure of prospective elementary mathematics teachers’ algebraic expressions for given verbal situation. In order to examine the algebraic expressions that prospective teachers have created for a given situation, a test containing 6 different verbal situations was prepared and implemented to 59 junior prospective teachers. It was analyzed whether the algebraic expressions created by prospective teachers were appropriate for the given verbal situation and the structure of the algebraic expression. The findings of the study showed that some of the prospective teachers did not write algebraic expressions according to the verbal situations, some of the algebraic expressions they wrote were erroneous or they write an algebraic equations instead of writing algebraic expressions. Detailed findings, results and suggestions of the research will be presented in detail during the congress presentation. |
Matematik Öğretmen Adaylari Sözel Durumlara Uygun Cebirsel Ifadeler Oluşturabiliyorlar Mi?Deniz EROĞLU 1Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Bildiri No: 417 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Cebirsel ve aritmetik işlemlerin anlaşılmasındaki zorlukların bu iki yapının farklı işlemsel anlamalarından kaynaklandığı söylenebilir. Aritmetikte var olan matematiksel ifadeler ‘gerçekleştirilmesi gereken bir komut’ olarak ele alınırken, cebirsel ifadeler ise ‘manipülasyon nesnesi’ olarak düşünülebilir. Cebir ve aritmetikte var olan farklılığın yanı sıra, cebirsel bir ifade ile cebirsel bir denklemde birbirinden farklılık göstermektedir. Cebirsel ifade eşittir işareti olmayan matematiksel bir cümleye karşılık gelmektedir. Cebirsel ifadeler matematik öğretim programında ve genel olarak matematikte önemli bir role sahiptir. Öğrencilerin matematiksel olarak ileriye gidebilmeleri ve matematikte başarılı olabilmeleri için, öğrencilerin cebirsel ifadeleri okuyup yazabilmeleri, cebirsel ifadelerin hesaplama ve manipülasyonlarında yeterli beceriye sahip olmaları gerekmektedir. Öğrencilerin aritmetik ve cebir arasındaki bu farklılığın ayrımını yapabilmeleri için etkili bir cebir öğretim ortamının hazırlanması gerekmekte, herşeyden önce öğretmenlerin bu kavramları ayırt edip; etkili bir şekilde kullanabilme becerisine sahip olmaları gerekmektedir. Gelecekte öğretim ortamlarını hazırlayacak öğretmen adaylarının bu konuda yetkin olması, gelecekteki matematik eğitiminin kalitesi için önem arz etmektedir. Bu araştırmanın amacı ortaokul matematik öğretmen adaylarının verilen sözel durumlar için oluşturdukları cebirsel ifadelerin uygunluğunu ve yapısını incelemektir. Öğretmen adaylarının verilen bir durum için oluşturdukları cebirsel ifadeleri incelemek amacıyla 6 farklı sözel durum içeren bir test hazırlanmıştır. Bu test 59 ortaokul matematik öğretmen adayına lisans eğitiminin 3. yılında uygulanmıştır. Öğretmen adaylarının oluşturmuş oldukları cebirsel ifadelerin verilen sözel durum için uygun olup olmadığı ve cebirsel ifadenin yapısı bakımından analiz edilmiştir. Araştırmanın bulguları öğretmen adaylarının bazılarının verilen sözel durumlara uygun cebirsel ifadeleri yazmadıkları, yazdıkları bazı cebirsel ifadelerin hatalı olduğu ya da cebirsel ifade yazmak yerine denklem oluşturduklarını göstermiştir. Öğretmen adaylarının bilgilerindeki bu eksiklikler, onların gelecekteki öğretim kalitesini düşüreceğinden; adayların alan bilgilerinin mezun olmadan önce tamamlanması bir gereklilik olarak karşımızda durmaktadır. Araştırmanın ayrıntılı bulguları, sonuçları ve araştırmanın bulgularına ait öneriler kongre sunumu sırasında ayrıntılı olarak sunulacaktır. |
Transition from arithmetic to algebra is among the subjects of general difficulty. Planning - Implementation - Evaluation (PIE) Integration Model is designed to provide an effective mathematics instruction. Education and Information Network (EBA) software, which serves within the Ministry of National Education (MEB), has been used in the process of addition and subtraction in algebraic expressions. A total of 52 students were interviewed and two students were interviewed. It was concluded that the activities in the EBA software before the course were better understood and reinforced by the course which was carried out according to the 5E learning model in the informatics class. They expressed that in a fun and different environment, learning mathematics contributed both psychologically and academically. It was observed that the students' participation in the activities in EBA software increased and they had positive opinions after the course. In addition to the lack of internet or different technical problems, the fact that some personal situations negatively affect participation is also the result of the study. |
Pud Teknoloji Entegrasyonu Modeline Göre Cebirsel Ifadelerde Toplama Ve Çıkarma Işlemi: 7. Sınıf ÖrneğiMustafa ALTUNTAŞ 1MEB 2Hacettepe Üniversitesi Bildiri No: 442 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Aritmetikten cebire geçiş öğrencilerin genel olarak zorlandığı konular arasında yer almaktadır. Planlama – Uygulama – Değerlendirme (PUD) Entegrasyon Modeli kullanılarak etkili bir matematik öğretiminin amaçlandığı bir süreç tasarlanmıştır. Cebirsel ifadelerde toplama ve çıkarma işlemlerine yönelik ders öncesinden sonrasına kadar olan süreçte Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesinde hüzmet veren Eğitim ve Bilişim Ağı (EBA) yazılımı kullanılmıştır. İki 7. Sınıf şubesinden toplam 52 öğrencinin yazılı görüşleri ve araştırmacı öğretmen günlüklerinden elde edilen verilerin içerik analizi yapılmıştır. Ders öncesinde EBA yazılımında yer alan etkinliklerin sonrasında bilişim sınıfında 5E öğrenme modeline göre yapılan ders ile konuları daha iyi anladıkları ve pekiştirdikleri sonucuna ulaşılmıştır. Eğlenceli ve farklı bir ortamda matematik öğrenmenin hem psikolojik hem de akademik yönden katkıları olduğunu dile getirmişlerdir. Öğrencilerin ders sonrasında da EBA yazılımında yer alan etkinliklere katılımının arttığı ve olumlu görüşlere sahip oldukları görülmüştür. İnternet yokluğu veya farklı teknik sorunların yanında kişisel bazı durumların katılımı olumsuz etkilediği de çalışma sonrasında ortaya çıkan sonuçlar arasındadır. |
The use of materials related to contents of physics and chemistry subjects make the lessons more understandable. These subjects require a blend of both cognitive and psychomotor skills. For this reason, by studying the candidates of physics and chemistry teachers who are studying formation education at Uludağ University Faculty of Education in 2017-2018 academic year, it is aimed to find, prepare and effectively use the materials related to the subjects of physics and chemistry courses in high school curriculum which are often difficult for students to comprehend through their self-assessment. For this purpose, students are asked to prepare sample materials related to the subjects and present with a 10 weeks preparation time. Self-evaluation forms that contain 9 open-ended questions were formed as a data collection tool for material preparation and presentation, and teacher candidates were asked to fill them in. The students were asked to evaluate their proficiency in design of original material, designing and conducting experiments, determining project subject, preparing posters, power-point presentations and working sheets. The answers of the prospective teachers were analyzed by determining the code, category and themes by using the content analysis method from the qualitative research methods. |
Öğretmen Adaylarının Fizik/kimya Derslerinin Öğretiminde Materyal Tasarlamaya Yönelik Öz DeğerlendirmeleriSevgül Çalış 1Bursa Uludağ Üniversitesi Bildiri No: 151 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Fizik ve kimya derslerinde anlatılan konu içeriklerine yönelik olarak materyal kullanımı, dersleri daha anlaşılır hale getirmektedir. Bu dersler hem bilişsel hem de psikomotor becerilerin harmanlandığı bir yapıdadır. Bu nedenle araştırmada, 2017-2018 eğitim-öğretim yılında Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesinde formasyon eğitimi alan fizik/kimya öğretmen adayları ile çalışılarak, fizik ve kimya derslerinde lise müfredatında yer alan ve genellikle öğrencilerin anlamakta güçlük çektiği bazı konuların gerektirdiği ilgili materyalleri bulma, materyal hazırlama ve etkili kullanmaya yönelik olarak öz değerlendirme yapmaları istenmiştir. Bu amaçla on hafta süren bir uygulama ile öğrencilerden anlatacakları konular ile ilişkili olacak materyal örnekleri hazırlamaları ve sunum yapmaları istenmiştir. Çalışmada veri toplama aracı olarak, araştırmacılar tarafından hazırlanan materyal hazırlama ve sunma sürecine yönelik 9 adet açık uçlu soru içeren, öz değerlendirme formları verilmiş ve öğretmen adaylarının bu formları doldurmaları sağlanmıştır. Formlarda öğretmen adaylarının poster, power-point sunusu, çalışma yaprağı hazırlama orijinal materyal tasarlama, deney tasarlayıp yapma, proje konusu belirleme gibi konulardaki yeterliliklerini değerlendirmeleri istenmiştir. Öğretmen adaylarının verdiği cevaplardan, nitel araştırma yöntemlerinden içerik analizi metodu kullanılarak kod, kategori ve temalar belirlenerek analiz edilmiştir. |
Encoding Arduino Uno Microcontroller can be used as an alternative to experiment, take measurements and collect data in Physics. Arduino is an open source microcontroller that interacts with the environment and it is very useful for data collection. A computer-aided system can be designed for measuring and collecting data with Arduino Uno Microcontroller in physics laboratory. In this study, it has been shown that Arduino Uno Microcontroller, which is more economical because of the high cost of data collection tools used in physics laboratory, can be used in science, robotics, mathematics and engineering applications within the scope of STEM education. In this study, it has been shown an alternative method for the calculating of gravitational acceleration over Arduino. The motion of the mass which was released on an inclined plane which is considered to be frictionless with the Arduino Uno was investigated and the gravitational acceleration was calculated. The position of the released car on the inclined plane, which is considered to be frictionless, is measured in a time dependent manner with the HC-SR04 ultrasonic distance sensor programmed with Arduino Uno. The Parallax Data Acquisition Tool (PLX-DAQ) over the Arduino has time and location data recorded on Microsoft Excel. The position-time graphs of the released car at different angles were drawn and examined. The acceleration of the car from the position-time the data was calculated and the acceleration changes depending on angle. By using this data, the gravitational acceleration is calculated. The gravitational acceleration g in the research conducted has been calculated as 9.04 m/s2 for 5 degree, as 9.56 m/s2 for 10 degree, as 10.04 m/s2 for 15 degree, as 11.11 m/s2 for 20 degree. |
Arduino Ile Yer Çekimi Ivmesinin HesaplanmasiKadir Kaan Durmaz 1Altındağ Şehit Hüseyin Gültekin Bilim ve Sanat Merkezi Bildiri No: 173 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Fizikte deney yapmak, ölçüm alıp veri toplamak için arduino uno mikroişlemcisini kodlamak bir alternatif olarak kullanılabilir. Arduino çevresiyle etkileşen, veri toplamak için oldukça kullanışlı açık kaynaklı bir mikrodenetleyicidir. Arduino uno mikroişlemcisi ile fizik laboratuvarında ölçüm yapıp veri toplamak için bilgisayar destekli bir sistem tasarlanabilir. Bu çalışmada fizik laboratuvarında kullanılan veri toplama araçlarının pahalı olması sebebiyle daha ekonomik olan arduino uno mikroişlemcisinin STEM eğitimi kapsamında fen bilimleri, robotik, matematik ve mühendislik uygulamalarında kullanılabileceği gösterilmiştir. Bu araştırmada yer çekimi ivmesinin arduino üzerinden hesaplanmasına yönelik alternatif bir yöntem gösterilmeye çalışılmıştır. Arduino uno ile sürtünmesiz olarak kabul edilen eğik düzlem üzerinde serbest bırakılan kütlenin hareketi incelenerek yer çekim ivmesi hesaplanmıştır. Sürtünmesiz olarak kabul edilen eğik düzlem üzerinde serbest bırakılan oyuncak arabanın Arduino uno ile proglamlanan HC-SR04 ultrasonik mesafe sensörü ile zamana bağlı olarak konumu ölçülmüştür. Arduino üzerinden Parallax Data Acquisition Tool (PLX-DAQ) yazılımıyla zaman ve konum verileri Microsoft Excel üzerine kaydedilmiştir.. Farklı açılarda serbest bırakılan arabanın konum-zaman grafikleri çizilmiş ve incelenmiştir. Serbest bırakılan arabanın hızlanan hareket yaptığı gözlenmiştir. Arabanın konum zaman verilerinden ivmesi hesaplanmış ve ivmenin açıya bağlı olarak değiştiği gözlenmiştir. Bu verilerden yararlanarak yer çekim ivmesi hesaplanmıştır. Yapılan araştırmada 5 derece için g yer çekim ivmesi 9.04 m/s2, 10 derece için g yer çekim ivmesi 9.56 m/s2,15 derece için g yer çekim ivmesi 10.04 m/s2, 20 derece için g yer çekim ivmesi 11.11 m/s2 olarak hesaplanmıştır. |
In biology education which is an inseparable discipline of medical and veterinary education, it is of great importance that students gain application in real conditions and gain knowledge and skills related to their professional fields during their education. It is necessary to adapt the new technologies rapidly to education rather than the use of cadavers or laboratory animals, especially when applying directly to human and animal anatomy. For this purpose, virtual and augmented reality applications, which have been developed rapidly in recent years, come to the fore as a highly effective technique with the possibility of interacting visually with the objects they give to the user. In this study, the techniques used in order to increase the learning performance in biology, anatomy, physiology and experimental animals are examined and the process of developing a specific mobile application on Unity3D application is examined. It is foreseen that the development of virtual labs and the applications of augmented reality as well as the adversity of material procurement for the students and the ethical arguments related to the use of laboratory animals can be overcome through the development of software development such as side bite analysis, course or course content and scenario writing processes. |
Biyoloji Eğitimi Için Artirilmiş Gerçeklik Uygulamalari GeliştirilmesiReyhane Arslan 1Bursa Uludağ Universitesi 2Bursa Uludağ Üniversitesi 3Bizpark AŞ Bildiri No: 303 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Günümüzde tıp ve veterinerlik eğitimin de ayrılmaz bir disiplini olan biyoloji eğitiminde öğrencilere gerçek şartlarda uygulama yaptırabilme ve mesleki alanları ile ilgili bilgi ve becerileri eğitimleri esnasında kazanmaları büyük önem arz etmektedir. Özellikle insan ve hayvan anatomisi ile doğrudan ilgili konularda uygulama yaparken kadavra ya da deney hayvanlarının kullanımı yerine yeni teknolojilerin eğitime hızla adapte edilmesi gerekir. Bu amaçla son yıllarda hızla geliştirilmeye başlanan sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamaları kullanıcıya verdiği cisimlerle görsel olarak etkileşim imkânı ile oldukça etkili bir teknik olarak ön plana çıkmaktadır. Bu çalışmada biyoloji, anatomi, fizyoloji ve deney hayvanları gibi derslerde öğrenme performansının yükseltmesi amacıyla kullanılan teknikler ile Unity3D uygulaması üzerinde özgün bir mobil artırılmış uygulamasının geliştirme süreçleri incelenmektedir. Yazılım geliştirmenin yan ısıra ihtiyaç analizi, ders ya da kurs içeriği ve senaryo yazım süreçleri gibi aşamalar sonucunda geliştirilen sanal laboratuvarlar ve artırılmış gerçeklik uygulamaların yaygınlaştırılması ile öğrenciler için materyal teminindeki zorluklar ile deney hayvanları kullanımını ile ilgili etik tartışmalarının aşılabileceği öngörülmektedir. |
The study was aimed to determine the argumentation skill levels of prospective science teachers on instant foods issue. The participants of the research were by forty-four (72% female) senior undergraduate students from a state university in the Black Sea Region. The senior prospective science teachers were assumed to have required content knowledge since they completed the general biology, ecology, and special issues in biology courses as the must courses of science education department. The case study method was adopted to reveal argumentation skills. The participants were required to complete a dilemma about instant food issue. The dilemma was named as “Cheapest is the best or worst”. The dilemma was prepared by the author and then, two experts in science education having doctorate degree in the socio-scientific issues area reviewed the dilemmas to ensure content validity of the inventory and face validity of the dilemmas. Final revisions and changes were made after the dilemmas was pilot tested with two prospective science teachers. The prospective science teachers were provided 15 minutes to reflect to the dilemmas. The participants were strongly encouraged to write supports for their reflection through evidences, samples and data. Also, the prospective science teachers were expected to think as persuading someone in counter opinion. The socio-scientific dilemma on instant food issue were reflected by forty-four prospective science teachers. The reflections of prospective science teachers on the instant food dilemma were explored and scored depending on the rubric developed according to Toulmin Argumentation Pattern. Trough the analysis it was revealed that the most of the prospective science teachers were at the second level according to Toulmin Argumentation Pattern. In conclusion, the prospective science teachers need to be benefited from learning experiences that support their argumentation practices as well as their ability to foster development of practices among their prospective students. |
Fen Öğretmeni Adaylarının Hazır Yiyeceklerle Ilgili Argümantasyon Düzeylerinin Sosyo-Bilimsel Ikilemler Yoluyla BelirlemesiYılmaz KARA 1Bartın Üniversitesi Bildiri No: 391 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmada, fen bilgisi öğretmen adaylarının hazır gıdalar konusundaki argümantasyon beceri seviyelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmaya katılanlar, Karadeniz Bölgesi'ndeki bir devlet üniversitesinden kırk dört (%72 kadın) lisans son sınıf öğrencisidir. Fen bilgisi öğretmen adayları, fen bilimleri bölümünün zorunlu dersleri olarak genel biyoloji, ekoloji ve biyoloji derslerindeki özel konuları tamamladıklarından gerekli içerik bilgisine sahip oldukları varsayılmıştır. Argümantasyon becerilerini ortaya çıkarmak için durum çalışması yöntemi benimsenmiştir. Katılımcıların hazır yiyecek sorunu ile ilgili bir ikilemi tamamlamaları istendi. İkilem “En ucuzu en iyisidir ya da en kötüsüdür” olarak adlandırılmıştır. İkilem, yazar tarafından hazırlanmıştır ve daha sonra sosyo-bilimsel konular alanında doktora derecesine sahip fen eğitiminde iki uzman, envanterin içeriğinin geçerliliğini ve ikilemlerin geçerliliğini sağlamak için ikilemleri gözden geçirmiştir. İki fen öğretmeni adayı ile pilot testi yapıldıktan sonra ikilem üzerinde son revizyon ve değişiklikler yapılmıştır. Fen öğretmen adaylarına ikilemleri yansıtmaları için 15 dakika verildi. Katılımcılar, kanıtlar, örnekler ve veriler yoluyla yansıtmalarına destek yazma konusunda kuvvetle teşvik edilmiştir. Ayrıca, fen bilgisi öğretmen adaylarının birilerini karşı görüşe ikna ettiğini düşünmeleri beklenmiştir. Hazır gıda konusundaki sosyo-bilimsel ikilem, kırk dört öğretmen adayı tarafından yansıtılmıştır. Fen öğretmeni adaylarının hazır gıda ikilemine yansımaları, Toulmin Argümantasyon Örüntüsüne göre geliştirilen değerlendirme tablosuna bağlı olarak araştırılmış ve puanlanmıştır. Analiz sonucunda, fen öğretmeni adaylarının çoğunun, Toulmin Argümantasyon Örüntüsüne göre ikinci seviyede olduğu ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak, fen öğretmeni adaylarının, argümantasyon uygulamalarını destekleyen öğrenme deneyimlerinin yanı sıra, aday öğrenciler arasında uygulamaların geliştirilmesini teşvik etme yeteneklerinden de yararlanmaları gerekir. |
The aim of this study is to develop a scale to determine middle school students’ beliefs about mathematics. For this aim, the study was designed as a survey model. A study group was determined according to convenience sampling. In this context, 555 middle school students participated in the study. The obtained data were divided into two groups and prepared for analysis. In this respect, exploratory factor analysis and item analysis were done with the data from the first group. Confirmatory factor analysis was executed with the data from the second group. The reliability analyses were calculated by using the data from both groups. A scale consists of two sub-factors was developed according to exploratory factor analysis. These sub-factors were named as positive beliefs and negative beliefs. A ratio of /df of the scale was found as 2.26. This ratio showed that the scale shows perfect fit. According to the first groups’ data, reliability analyses were done and the sub-factors’ reliability coefficients were calculated as 0.85 and 0.75, respectively. The whole scale’s reliability coefficient is 0.85. According to the second groups’ data, the sub-factors’ reliability coefficients were found as 0.85 and 0.70, respectively. The reliability coefficient of the whole scale is 0.84. As a result, the scale that will be used for determining middle school students’ beliefs towards mathematics was developed. This scale is reliable and valid. For using the scale at primary or high school levels, it is recommended that the reliability and validity studies should be executed again. |
Matematiğe Yönelik Inanç Ölçeğinin Geçerlik Ve Güvenirlik ÇalışmasıAylin AKTAŞ 1Kocaeli Üniversitesi Bildiri No: 89 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı ortaokul düzeyinde öğrenim gören öğrencilerin matematiğe yönelik inançlarını belirlemeye yarayan bir ölçeğin geliştirilmesidir. Bu amaçla çalışma, tarama modeline göre tasarlanmıştır. Çalışma grubu elverişli örnekleme yöntemine göre belirlenmiştir. Bu bağlamda çalışmaya 555 ortaokul öğrencisi katılmıştır. Elde edilen veriler rastgele ikiye bölünerek analize hazır hale getirilmiştir. Bu çerçevede birinci gruptan elde edilen veriler ile açımlayıcı faktör analizi ve madde analizi işlemleri gerçekleştirilmiştir. İkinci gruptan elde edilen veriler ile ise doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Her iki gruptan elde edilen veriler üzerinden güvenirlik analizi işlemleri gerçekleştirilmiştir. Açımlayıcı faktör analizi sonucunda iki faktörden oluşan bir ölçek elde edilmiştir. Ölçek alt faktörleri; olumlu inançlar ve olumsuz inançlar şeklinde isimlendirilmişlerdir. Doğrulayıcı faktör analizi sonucunda ölçeğin /sd oranı 2.26 olarak elde edilmiş ve bu oran ölçeğin mükemmel uyum sergilediğini göstermiştir. Birinci grup verilerine göre yapılan güvenirlik analizlerine göre ölçek alt faktörlerine ilişkin güvenirli katsayıları sırasıyla 0.85 ve 0.75 şeklindedir. Ölçeğin geneline ait güvenirlik katsayısı ise 0.85’dir. İkinci grup verilerine göre yapılan güvenirlik analizlerine göre ölçek alt faktörlerine ilişkin güvenirli katsayıları sırasıyla 0.85 ve 0.70 şeklindedir. Ölçeğin geneline ait güvenirlik katsayısı ise 0.84’tür. Sonuçta ortaokul öğrencilerinin matematiğe yönelik inançlarını belirlemeye yarayan geçerli ve güvenilir bir ölçek geliştirilmiştir. Ölçeğin ilkokul ve lise düzeylerinde kullanımı için geçerlik ve güvenirlik çalışmalarının yapılması önerilmektedir. |
The development of educational technology in the world and Turkey, affects the education and makes effective learning that mentioned in the curriculum, necessary and possible (MEB, 2018). One of the most common digital technologies used to ensure effective learning is the smart or interactive boards. Interactive boards, are expected to contribute positively to the learning-teaching process in general. However, those who use the technology that determines the direction in line with the social needs, also determines the usage of it for its purpose and sustainability (Keser ve Çetinkaya, 2013; Ormancı, Çepni, Deveci ve Aydın, 2015). In the traditional method based on teacher-centered teaching, the functions of the mind, such as imagination, rhythm, shape and extraordinary alternative thinking, synthesizing and inference, cannot be actively used. On the basis of modern teaching methods, human perception by the five senses is taken into consideration, individual learning is taken into consideration, the class is removed from the conference hall size and converted into an interactive-active environment (Balcı, 2013). In order to achieve this transformation, teachers and students, who use technology, should know how to control technology as a whole with the course. However, studies conducted with teachers and teacher candidates show that both teachers and teacher candidates have difficulty in integrating smart boards into the lesson (Baki, Kutluca ve Birgin, 2008; Glover, Miller, Averis ve Door, 2005; Demir ve Bozkurt, 2011). It is thought that a training module that will be prepared by taking into consideration the difficulties related to the use of technology in education will contribute to the field as a resource that will guide the teachers. The aim of this study is to examine the effects of a course module that focuses teaching, especially, the courses like scaling and symmetry that require concretization, on teacher and students. |
Öteleme Ve Simetri Konularinin Akilli Tahta Ile Öğretimine Yönelik Tasarlanan Ders Modülünün Öğrencilerin Öğrenme Süreçlerine Etkisinin IncelenmesiBurcu Nur BAŞTÜRK ŞAHİN 1Uludağ Üniversitesi 2MEB Bildiri No: 341 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Dünyada ve Türkiye’de teknolojinin gelişimi eğitim üzerine de etki etmekte, öğretim programında da belirtilen etkin öğrenmeyi gerekli ve mümkün kılmaktadır (MEB, 2018). Etkin öğrenmenin sağlanabilmesi için kullanılan dijital teknolojilerin en yaygın olanlarından biri de akıllı tahta, başka bir deyişle etkileşimli tahtalardır. Etkileşimli tahtaların genel olarak öğrenme-öğretme sürecine olumlu katkı sağlaması beklenmektedir. Ancak, toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda yönünü belirleyen teknolojinin amaca uygunluğunu ve sürdürülebilirliğini yine onu kullananlar belirlemektedir (Keser ve Çetinkaya, 2013; Ormancı, Çepni, Deveci ve Aydın, 2015). Öğretmen merkezli öğretime dayalı geleneksel yöntemde, zihnin hayal gücü, ritim, şekil ve sıra dışı alternatifli düşünme, sentezleme ve çıkarımda bulunma gibi fonksiyonları aktif olarak kullanılamamaktadır. Modern öğretim yöntemlerinin temelinde ise insanın beş duyusuyla algılaması ele alındığından, bireysel öğrenme dikkate alınmakta, sınıf konferans salonu boyutundan çıkarılıp etkileşimli- aktif bir ortama dönüştürülmektedir (Balcı, 2013). Bu dönüşümün sağlanabilmesi için de teknolojiyi kullananların yani öğretmen ve öğrencilerin, teknolojiyi ders ile bir bütün içinde nasıl kontrol edebileceklerini bilmeleri gerekmektedir. Oysa ki öğretmenler ve öğretmen adayları ile yapılan çalışmalar göstermektedir ki gerek öğretmenler gerekse öğretmen adayları akıllı tahtaları derse entegre etmede zorluk yaşamaktadırlar (Baki, Kutluca ve Birgin, 2008; Glover, Miller, Averis ve Door, 2005; Demir ve Bozkurt, 2011). Eğitim öğretimde teknoloji kullanımı ile ilgili yaşanan zorluklar dikkate alınarak hazırlanacak bir eğitim modülünün öğretmenlere yol gösterecek bir kaynak olması yönüyle alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Özellikle somutlaştırmayı gerektiren öteleme ve simetri konularının öğretimini hedef alan bir ders modülünün öğrenciler ve öğretmen üzerindeki etkilerinin incelenmesi amaçlanmaktadır. |
In this study, it is aimed to examine the views of primary school mathematics teacher candidates about the usability of worksheets prepared with Cabri program in teaching of geometry subjects of secondary school. In accordance with this purpose, Cabri Geometry II and Cabri 3D programs were introduced to the teacher candidates for 12 weeks, and the examples of the worksheets prepared by using these programs were shown, and then the teacher candidates were asked to prepare worksheets individually and apply them into the classrom environment. Semi-structured interviews were conducted with 41 teacher candidates who were volunteer at the end of training. The data was analyzed using content analysis, and the codes were collected under five themes. At the end of the study, it was seen that the majority of the participants were eager to prepare and use worksheets using Cabri Program in their future professional life, while the other participants were undecided about using it because of crowded classes and lack of infrastruction. The participants stated that the use of the worksheets has advantages like giving the opportunity to interpret the relations between concepts by concretizing the concepts, helping to discover, drawing attention and providing permanent learning and discussion environments. They also indicated that time loss, program's being difficult to use, its being paid, crowded classes being difficult to dominate and if not well organized it may cause misconceptions were disadvantages of these programs. Most of the participants stated that these worksheets could be prepared for teaching polygons, solids, transformation geometry, coordinate plane, area and volume measurement, angle-edge jointing. At the end of this training, it was seen that teacher candidates had the opinion that their technological pedagogical knowledge of geometry was developed. |
Ilköğretim Matematik Öğretmen Adaylarının Cabri Programı Ile Hazırlanan Çalışma Yaprakları Hakkındaki GörüşleriDerya Özlem Yazlık 1Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Bildiri No: 394 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmada, ilköğretim matematik öğretmen adaylarının Cabri programı ile hazırlanan çalışma yapraklarının ortaokul geometri konularının öğretiminde kullanılabilirliği hakkındaki görüşlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda 12 hafta boyunca öğretmen adaylarına Cabri Geometry II ve Cabri 3D programları tanıtılmış, bu programlar kullanılarak hazırlanan çalışma yaprakları örnekleri gösterilmiş, öğretmen adaylarının bireysel olarak çalışma yaprakları hazırlamaları ve bunları sınıf ortamında uygulamaları istenmiştir. Verilen öğretimin sonunda gönüllü olan 41 öğretmen adayı ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi ile analiz edilmiş ve kodlar beş tema altında toplanmıştır. Bunlar Cabri programı ile hazırlanan çalışma yapraklarının kullanılmasının öğrencilere sağladığı avantajlar, dezavantajlar, bunların hazırlanması için uygun görülen konular, hazırladıkları çalışma yapraklarının öğretmen adaylarının mesleki gelişimlerine etkisi ve bu süreçte öğretmen adaylarının yaşadıkları zorluklar şeklinde belirlenmiştir. Araştırmanın sonunda katılımcıların çoğunluğunun ilerideki meslek hayatlarında Cabri programı kullanarak çalışma yaprakları hazırlayıp kullanmak istedikleri, diğer katılımcıların ise sınıfların kalabalık olması ve alt yapı yetersizliği gibi nedenlerle kararsız kaldıkları görülmüştür. Katılımcılar çalışma yapraklarının kullanımının kavramları somutlaştırma, keşfettirme, dikkat çekme, kalıcı öğrenme, tartışma ortamları sunarak kavramlar arasındaki ilişkileri yorumlama fırsatı verme gibi avantajları olduğunu belirtmişlerdir. Dezavantajları olarak ise zaman kaybını, programın kullanılmasının zor olmasını, programın ücretli olmasını, kalabalık sınıflarda hakimiyetin zor olmasını ve iyi organize edilmezse kavram yanılgılarına sebep olabileceğini göstermişlerdir. Katılımcıların çoğunluğu bu çalışma yapraklarının çokgenler, katı cisimler, dönüşüm geometrisi, koordinat düzlemi, alan ve hacim ölçme, açı-kenar bağıntılarının öğretimi için hazırlanabileceğini belirtmiştir. Bu öğretimin sonunda öğretmen adaylarının geometri konularına ilişkin teknolojik pedagojik alan bilgilerinin geliştiği görüşünde oldukları görülmüştür. |
EKOK Modeling: be aware of the full sum of the numbers given are divided to make modeling is the only requirement. EKOK of any two numbers satisfying this condition while modeling; The first issue of the difference between the beginning and the numbers continue to multiples of that number is written from left to right by half. The numbers continue to be written until the median number two. Then the numbers are written from left to right in the bottom line you pass the same order. In this way, a square shape is formed. Then the smaller of the number of EKOK has to be taken from the figure. It will include the number of columns of the first probe and the second number are drawn in a linear spacing. Then the large number of EKOK has to be taken of the way. He will take into count and the number of the last line is drawn next to last more linear spacing. The number in the rectangle at the intersection of this box, it will give the number of the EKOK. Initially, 100 students opinions of the students about the subject through a survey involving EKOK is determined. Based on this result, "EKOK Modeling" method developed by the researchers and tested for applicability. Research is a model of action research. Different grade of studies (6,7,8,11,12) model is applied on 125 students. Enables students to model, they also stated that they grasp the meaning of two numbers within the EKOK EKOK's finding process. As well as the issues more understandable and achieving lasting model in mind; a student "how to do that for years, why do I tell you that I do not understand EKOK" meaning is that the written comments. |
MatematikteDoğan Ergen 1Uludağ Üniversitesi Bildiri No: 438 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
EKOK konusu öğrenciler tarafından anlaşılması zor bulunan ve bundan ötürü sevilmeyen konular arasındadır. Bu durum çalışma kapsamında yapılan anketle de ortaya konmuştur. Konunun daha iyi öğrenilmesini ve öğrencilerin konuya karşı olan olumsuz tutumlarını azaltmak amacıyla “EKOK Modellemesi” olarak isimlendirilen yöntem geliştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, hem “EKOK Modellemesi” yöntemini tanıtmak hem de yöntem hakkında öğrenci görüşlerini rapor etmektir. EKOK Modellemesi: Modellemeyi yapabilmek için verilen sayıların toplamının farkına tam bölünüyor olması tek şarttır. Bu şartı sağlayan herhangi iki sayının EKOK modellemesi yapılırken; ilk olarak sayıların farkının yarısı ile başlayan ve o sayının katlarıyla devam eden sayılar soldan sağa yazılır. İki sayının ortancasına kadar sayılar yazılmaya devam edilir. Daha sonra bir alt satıra geçilip soldan sağa aynı düzende sayılar yazılır. Bu şekilde karesel bir şekil oluşturulmuş olur. Daha sonra EKOK’u alınacak sayılardan küçük olanı şekilden bulunur. O sayıyı ve ilk sütunun sondan ikinci sayısını içine alacak doğrusal bir kutucuk çizilir. Daha sonra EKOK’u alınacak sayılardan büyük olanı şekilden bulunur. O sayıyı ve son satırın sondan ikinci sayısını içine alacak doğrusal bir kutucuk daha çizilir. Bu kutucukların kesiştiği dörtgenin içindeki sayı, o sayıların EKOK’unu verecektir. Dörtgenin içi boş ise; dörtgenin herhangi karşılıklı iki kenarının bitişiğindeki sayıların toplamı, o sayıların EKOK’unu verecektir. Başlangıçta 100 öğrencinin katıldığı bir anket aracılığıyla EKOK konusu hakkında öğrencilerin görüşleri belirlenmiştir. Öğrencilerin konuyu anlaşılması zor ve karışık buldukları görülmüştür. Bu sonuçtan yola çıkarak “EKOK Modellemesi” yöntemi araştırmacı tarafından geliştirilmiş ve uygulanabilirliği denenmiştir. Araştırmanın modeli eylem araştırmasıdır. Çalışmada farklı sınıf düzeylerinde(6,7,8,11,12) 125 öğrenci üzerinde model uygulanmıştır. Uygulamadan sonra öğrencilerden model ve kullanışlılığı hakkında yazılı görüşleri alınmıştır. Model sayesinde öğrenciler, iki sayının EKOK’unu bulurken süreç dahilinde EKOK’un anlamını da kavradıklarını ifade etmişlerdir. Bunun yanı sıra modelin konuyu daha anlaşılır ve akılda kalıcı sağlaması; bir öğrencinin “yıllardır nasıl yapıldığını, neden yapıldığını anlamadığım EKOK’u anladım” yazılı yorumuyla anlam kazandığı yönündedir. |
Nowadays, the importance of educating individuals as science literate is increasing day by day with increasing technology and rapidly changing information. Science literacy requires students to address the epistemic aspects of science that allow us to discuss ın what we know, how we know, and why we believe, ın as well as process skills and conceptual learning of science (Duschl, 2008). In this context, the purpose of this study is to determine the pre-service teachers' epistemological beliefs and to compare them at the class level. The survey research method was used in the study. The study was carried out with first, second, third and fourth-grade pre-service science teachers who were studying in a state university in the Aegean region. In order to evaluate the pre-service teachers' epistemological beliefs, we used the open-ended questions. The data collected from the study are evaluated using a combination of content analysis and descriptive analysis methods, and the analysis of the collected data continues. However, it is estimated that pre-service teachers’ epistemological beliefs who have just started university and the pre-service teachers’ epistemological beliefs who have senior university will be different, and that pre-service teachers will have sophisticated epistemological beliefs towards the last years of the university. |
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarinin Epistemolojik InançlariSEVİNÇ KAÇAR 1DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ Bildiri No: 339 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Günümüzde artan teknoloji ve hızla değişen bilgi karşısında bireylerin fen okuryazarı olarak yetiştirilmesinin önemi her geçen gün artmaktadır. Fen okuryazarlığı öğrencilerin bilimin süreç becerileri ve kavramsal öğrenmelerinin yanında “ne bildiğimiz, nasıl bildiğimiz ve niçin inandığımızı” tartışmamıza olanak tanıyan epistemik yönünde ele alınmasını gerektirir (Duschl, 2008). Bağlamda, söz konusu bu araştırmada, fen bilgisi öğretmen adaylarının epistemolojik inançlarının belirlenmesi ve sınıf düzeyinde karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada tarama araştırma yöntemi kullanılmıştır. Çalışma, Ege bölgesinde yer alan bir devlet üniversitesinde öğrenim görmekte olan birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf fen bilgisi öğretmen adaylarıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmada öğretmen adaylarının epistemolojik inançlarını değerlendirebilmek amacıyla açık uçlu sorulardan oluşan inanç formundan faydalanılmıştır. Çalışmadan toplanan veriler içerik analizi ve betimsel analiz yöntemleri bir arada kullanılarak değerlendirilmekte olup toplanan verilerinin analizi devam etmektedir. Ancak çalışma sonucunda üniversiteye henüz yeni başlamış olan öğretmen adayları ile üniversiteyi bitirmek üzere olan öğretmen adaylarının epistemolojik inançlarının farklı olacağı ve üniversitenin son yıllarına doğru öğretmen adaylarının sofistike epistemolojik inançlara sahip olacağı tahmin edilmektedir. |
The purpose of this study is to determine the self-efficiency levels of science prospective teachers about using instructional technology and materials. For this purpose, 5 Likert type self-efficacy scale consisting of 40 items was developed. The reliability of the developed scale was found 0.96. The sample of the study due to the case study approach methodology is 280 science prospective teachers at 3th and 4th grades in Amasya University, Education Faculty. The data have been analyzed in terms of grade levels and gender variables using SPSS analysis program. Based on to the findings, it is concluded that science teachers' self-efficacy in using instructional technology and materials is at “adequate” level. In addition, there is a significant mean difference in favor of female and 4th grade students in some items which are “I can prepare worksheet effectively” and “I can prepare concept map about science and technology subjects and concepts”. Depending on the results, some suggestions are given to whom it may concern such as the number of class sessions should be increased in which computer, internet, technology and material supported teaching can be used and practice opportunities in which prospective teachers can use technology and material should be given. |
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Öğretim Teknolojileri Ve Materyallerini Kullanabilme Öz-Yeterliliklerinin BelirlenmesiOrhan Karamustafaoğlu 1Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi 2Amasya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Bildiri No: 372 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışma fen bilgisi öğretmen adaylarının teknoloji ve materyal kullanımına yönelik öz-yeterlilik düzeylerini tespit etmek amaçlanmıştır. Bu amaçla 40 maddeden oluşan 5’li Likert tipi bir öz-yeterlik ölçeği geliştirilmiştir. Geliştirilen ölçeğin güvenirliği 0.96 bulunmuştur. Özel durum yaklaşımı metodolojisi kapsamında yapılan araştırmanın, örneklemini Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi 3. ve 4. sınıflarda öğrenim gören 280 fen öğretmen adayı oluşturmuştur. Veriler, sınıf düzeyi ve cinsiyet değişkenlerine göre karşılaştırmalı olarak SPSS programı kullanılarak analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, fen bilgisi öğretmen adaylarının öğretim teknolojileri ve materyallerini kullanmada öz-yeterliliklerinin “iyi” düzeyde olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca, sınıf ve cinsiyet değişkenleri bakımından “Çalışma yaprağını etkili bir şekilde hazırlayabilirim” ve “Fen ve Teknoloji konu ve kavramlarına yönelik kavram haritası hazırlayabilirim” gibi bazı maddelerde öğretmen adayları arasında 4. sınıf ve kızlar lehine anlamlı bir farklılık ortaya çıkmıştır. Verilere göre öğretmen adaylarına daha fazla uygulamalı çalışmalar yaptırılması sonucuna varılmıştır. Sonuçlara dayalı olarak, öğretmen yetiştirme programlarında bilgisayar, internet, teknoloji ve materyal destekli öğretimin uygulanabileceği derslerin arttırılması, öğretmen adaylarının teknoloji ve materyal kullanılabileceği uygulamalara fırsat verilmesi gibi ilgililere öneriler sunulmuştur. |
It is seen that the central exam system applied in the transition period of high school students to high schools is changing every year.With the effect of this change, students experience stress, anxiety and crisis.The anxiety dimension causes the exam anxiety to be experienced depending on the exam change.Exam anxiety is experienced in the field of science as in every field.This study was carried out in order to examine the level of science exam anxiety of Grade 8 students who had passed the exam in 2018 because of the transition from Basic Education to Secondary Education (TEOG) exam and started to take the exam for the transition to high schools (LGS).The study was carried out in the survey design of quantitative research methods.The scale of the study was applied to 212 8th grade students in different school districts (boarding, village, center) in the town of Niğde.The data collection tool used to measure students' anxiety of exam. The validity and reliability studies of D.C. Spielberger developed by Necla Öner and Deniz Albayrak Kaymak in the USA were evaluated 0.93 is the science exam anxiety scale (FSKÖ).The population of the study is composed of 8th grade students in Niğde province.The analyzes of the study were analyzed with dependent and independent t-test ANOVA and ANCOVA tests.As a result of the study, it was observed that the anxiety levels of the 8th grade students who had experienced the exam change were at a medium level and that the test anxiety levels of the female students in terms of gender were slightly higher than that of the boys but that this was not significant; there is no difference.Based on the findings and limitations of the research, it was discussed and recommendations were made to guide the next practices and researches. |
Sınav Değişikliği Yaşayan 8. Sınıf Öğrencilerinin Fen Sınav Kaygılarının IncelenmesiOsman Orhan Demir 1Erciyes Üniversitesi 2Erciyes Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Fen Bilgisi Eğitimi A.B.D. Bildiri No: 390 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Ortaöğretim öğrencilerinin liselere geçiş sürecinde uygulanan merkezi sınav sisteminde her yıl değişiklik yaşandığı görülmektedir. Bu değişikliğin etkisiyle öğrencilerde stres bunalım ve kaygı gibi duygular ortaya çıkmaktadır. Kaygı boyutu sınav değişikliğine bağlı olarak özellikle sınav kaygısının yaşanmasına sebep olmaktadır. Sınav kaygısının her alanda olduğu gibi fen alnında da yaşanmaktadır. Bu çalışma 2018 yılında Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavının kaldırılıp yerine Liselere Geçiş Sınavı olan (LGS) sınavının uygulanmaya başlaması sebebiyle sınav değişikliği yaşamış olan 8.Sınıf öğrencilerinin fen sınav kaygılarının ne düzeyde olduğunu incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışma nicel araştırma yöntemlerinden tarama deseninde gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın ölçeği Niğde’nin Ulukışla ilçesinde farklı okul bölgelerindeki(yatılı, köy, merkez) 108 kız 102 erkek toplam 212 adet 8.Sınıf öğrencisine uygulanmıştır. Öğrencilerin sınav kaygısının ölçümünde kullanılan veri toplama aracı C.D. Spielberger’in ABD‘de geliştirdiği Necla Öner ve Deniz Albayrak Kaymak’ın Türkçeye çevirdiği geçerlilik ve güvenilirlik çalışmaları yapılmış, uzman kişiler tarafından (1 akademisyen) (1 fen bilimleri öğretmeni) revize edilen ve kapsam geçerliliği artırılan revize edildikten sonra Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı .93 bulunan fen sınav kaygısı ölçeğidir (FSKÖ). Araştırmanın evrenini Niğde ilinde bulunan 8. Sınıf öğrencileri oluşturmaktadır ulaşılabilir evreni Ulukışla ilçesindeki 8. Sınıf öğrencileri oluşturmaktadır, örneklem çeşidi olarak rastgele olmayan örneklem yönteminden uygunluk esaslı örneklem kullanılmıştır. Araştırmanın analizleri bağımlı ve bağımsız t-testi ANOVA ve ANCOVA testleri ile analiz edilmiştir. Araştırmanın sonucunda sınav değişikliği yaşamış olan 8. Sınıf öğrencilerinin fen sınavı kaygı düzeylerinin orta düzeyde olduğu, cinsiyet açısından kız öğrencilerin sınav kaygı düzeylerinin erkeklere göre biraz yüksek olduğu ancak bunun anlamlı derecede olmadığı, okul bölgesi açısından öğrencilerin sınav kaygılarının orta düzeyde olduğu ve aralarında anlamlı derecede bir farkın olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma bulgularına ve sınırlılıklarına dayanarak bir sonraki uygulama ve araştırmalara yol gösterilecek şekilde tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur. |
Latest science education curriculum aims to equip next generations with scientific literacy skills through inquiry-based science teaching and learning. The relevant literature indicates that science teachers’ epistemological beliefs play a significant role in determining how teachers teach science. To ensure the success of newest science education curriculum, it is clear that science teachers and their beliefs toward science teaching are some important variables to focus. In this case, the purpose of this study was to assess science teachers’ epistemological beliefs toward inquiry-based science teaching. The participants of this study were included 54 science teachers teaching science during 2018-2019 school year in a mid-size city located in norther Turkey. The data were collected through a science teacher belief inventory (TBI) developed by Luft and Roehrig (2007) and translated in Turkish specifically focusing of science teachers’ epistemological beliefs regarding inquiry-based science teaching. The data collected in qualitative form and coded to quantitative format through maps developed by the researchers to ensure the comparative statistical analysis seeking to explore possible meaningful differences among the independent variables including years of experience, source of certification, location of the school where the teachers work and gender. Drawing upon the findings from relevant literature, the maps targeted to explore science teachers’ given responses through different representations of epistemological beliefs from teacher-centered to student-centered with 5 categories. The preliminary analysis illustrated the overall epistemological beliefs of participating science teachers toward inquiry-based science teaching. |
Fen Bilgisi Öğretmenlerinin Araştırma/sorgulamaya Dayalı Epistemolojik Inançlarının Ölçülmesi Ve Değerlendirilmesiserhat ordu 1zonguldak bülent ecevit üniversitesi Bildiri No: 459 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Fen bilimleri öğretim programının temel amacı her bireyin fen okuryazarı olarak yetiştirilmesi şeklinde ifade edilmektedir. Bu süreçte araştırma/sorgulamaya dayalı öğretim süreçlerinin tanımlandığı programın etkin bir şekilde başarılması için öğretmenlerin programda ifade edilen kazanımları araştırma/sorgulamaya dayalı yaklaşım çerçevesinde başarmaları ön görülmektedir. Fen bilgisi öğretmenlerinin sınıf içi uygulamalarını belirleyen en önemli faktörlerden bir tanesinin de onların fen öğretimine dair epistemolojik inançlarının olduğu fen eğitimi literatüründe ortaya konulmuştur. Bu çalışmanın amacı fen okuryazarı bireyler yetiştirmek üzere şekillenen fen bilimleri öğretim programında ifade edilen araştırma/sorgulamaya dayalı fen öğretim süreçlerine dair fen bilgisi öğretmenlerinin sahip oldukları epistemolojik inançların ortaya konulmasıdır. Tarama araştırma deseninin kullanılacağı bu araştırmada öğretmenlerin epistemolojik inançlarının ve bu inançların sınıf içi uygulamalarına yansımalarının karma yöntemler kullanılarak ortaya konması amaçlanmıştır. Çalışmanın verileri araştırma/sorgulamaya dayalı fen öğretimini hedef alarak Luft ile Roehrig (2007) tarafından geliştirilen TBI (Teacher Beliefs Interview) Öğretmen inançları görüşme formu kullanılarak toplanmıştır. Araştırmaya 2018-2019 öğretim yılında Batı Karadeniz’de orta büyüklükte bir şehirde görev yapmakta olan 54 fen bilgisi öğretmeni katılmıştır. Araştırma sürecinde katılımcı öğretmenler ile epistemolojik inanç ölçeği yardımı ile toplanan veriler araştırmacılar tarafından geliştirilen epistemolojik inanç değerlendirme haritaları yardımı ile nitel olarak toplanan veriler nicelleştirilerek farklı değişkenler (mesleki tecrübe, okul konumu, mezuniyet ve cinsiyet) için anlamlı farklılıklara odaklanan istatistiksel analizler yardımı ile analiz edilmiştir. Haritalar öğretmen inançlarını toplam 5 ayrı kategori yardımı ile öğretmen-merkezli veya öğrenci-merkezli inançlar şeklinde ayırma amacı ile ilgili literatür kullanılarak hazırlanıp kullanılmıştır. Öncül analizler sonucunda fen bilimleri öğretmenlerinin araştırma ve sorgulamaya dayalı epistemolojik inançları ortaya konulmuş olup alt boyutlar düzeyinde ortaya konulmuştur. |
Proportional reasoning is important for the development of various mathematical ideas in the primary and middle school mathematics curricula. Linking units and iterating composite units -rather than repeated addition- are considered as the roots of proportional reasoning. Within the context of a long-term design-based research, a Hypothetical Learning Trajectory (HLT) for proportional reasoning in seventh grade was developed, tested, and revised. In line with this purpose, we conducted a classroom design research in which we developed a classroom HLT including big ideas, tools/imagery, and possible topics of discourse based on the theory of Realistic Mathematics Education. In this present study, we discuss the development, testing, and revision processes of the first part of the HLT, which includes linking units and iterating composite units. We started with an anchor context in which a number of fish were linked with food bars where students were required to find the number of fish/food bar in different situations by preserving the link. We anticipated that including pictures of objects and moving from a whole number link (i.e. one food bar three fish) and continuing with a non-integer link (i.e. two food bars five fish) would support students’ understanding of linking and iterating units. We also hypothesized that students’ meaningful understanding of linking and iterating would be fostered by constructing and interpreting long and short ratio tables. The data for the present study were collected in the 2017-2018 academic year through the videotapes of classroom instruction and audiotapes of teacher/student interviews and design research meetings. The instruction was carried out with a mathematics teacher and her seventh-grade classrooms in a public middle school in Ankara, Turkey. The teacher was selected since she was considered as innovative, cooperative, and had ten years of experience in teaching. In addition, she had student centered practices that were focused on meaningful learning. The classroom data were analyzed by qualitative analysis methods in which students’ meaningful learning were examined. Findings of the study revealed that grounding the mathematical ideas regarding linking and iterating in the context of fish and food bars and the use of informal and more formal tools in that context promised a great potential for students’ meaningful learning of linking and iterating. In this context, the informal tools were the pictures of fish and food bars and arrows to represent linking and iterating. More formal tools were short and long ratio tables through which students started to transfer their pictorial reasoning to numerical reasoning, and finally organize their linking and iterating process. In conclusion, it is considered that the developed HLT would be helpful for teachers to understand their students’ thinking process while linking and iterating units for the development of students’ proportional reasoning. This research is part of the research project 217K430, funded by the Scientific and Technological Research Council of Turkey. |
Erken Orantısal Akıl Yürütmeye Yönelik Varsayıma Dayalı Bir Öğrenme Rotası GeliştirmeRukiye Ayan 1Orta Doğu Teknik Üniversitesi 2Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Bildiri No: 217 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Orantısal akıl yürütme ilkokul ve ortaokuldaki birçok matematiksel fikrin öğrenilmesi için önem arz eder. Orantısal düşünmenin temeli -tekrarlı toplamadan ziyade- birimleri birleştirme ve birleşik birimleri yineleme becerilerine dayanmaktadır. Uzun soluklu bir tasarı tabanlı araştırma kapsamında yedinci sınıf için orantısal düşünme becerilerine yönelik varsayıma dayalı bir öğrenme rotası geliştirilmiş, test edilmiş ve düzeltilmiştir. Bu amaç için, Gerçekçi Matematik Eğitimi’ne dayanan anahtar öğrenmeler, araç ve imgeler ile muhtemel sınıf içi söylemleri içeren varsayıma dayalı bir öğrenme rotası geliştirmeye yönelik sınıf içi tasarı araştırması yürütülmüştür. Mevcut çalışmada, bu öğrenme rotasının birimleri birleştirme ve birleşik birimleri yineleme becerilerine dayanan kısmının geliştirilmesi, test edilmesi ve düzeltilmesi aşamalarına yer verilmiştir. Başlangıç olarak, öğrenciler değişen miktarlarda balığın bir adet yem ile beslendiği yönünde verilen bir kuralı kullanarak farklı durumlar için gereken balık/yem kutusu ilişkisini temel alarak çıkarımlarda bulunmuşlardır. Çalışmanın hipotezlerine göre, nesnelerin resimlerinin verilerek ve tam sayı ile birleştirilen çokluklara yönelik örneklerle (örn. bir yem kutusu- üç balık) başlamanın ve daha sonrasında kesirli birleştirme içeren (örn. iki yem kutusu-beş balık) örneklerle devam edilmesinin öğrencilerin birleştirme ve birleşik birimleri yineleme becerilerinin geliştirilmesine katkı sağlayacağı öngörülmüştür. Buna ek olarak, kısa ve uzun oran tabloların kullanılmasının öğrencilerin anlamlı öğrenmelerine katkı sağlayacağı ön görülmüştür. Bu çalışmanın verileri 2017-2018 Eğitim-Öğretim yılında sınıf içi öğretimin video kaydının alınması ve öğretmen/öğrenci görüşmeleri ile tasarı ekibi görüşmelerinin sesli kayıtlarının alınması yoluyla toplanmıştır. Öğretim bir matematik öğretmeni ve onun Ankara’da bulunan bir devlet okulundaki yedinci sınıf öğrencileriyle gerçekleştirilmiştir. Bu öğretmen yenilikçi, iş birliğine yatkın ve on yıllık öğretmenlik deneyimine sahip olmasından dolayı seçilmiştir. Katılımcı öğretmen öğrenci merkezli ve anlamlı öğrenmeye odaklanan bir öğretim biçimini benimsemiştir. Sınıf içi öğretim öğrencilerin anlamlı öğrenmelerini ölçmek amacıyla nitel analiz yöntemleri kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmanın bulgularına göre, birleştirme ve birleşik birimleri yineleme becerilerine yönelik matematiksel fikirleri balık ve yem bağlamında sunmak, informel ve daha formel araçları kullanmak, birleştirme ve birleşik birimleri yineleme becerilerinin anlamlı öğrenilmesinde önemli bir potansiyele sahiptir. Bu bağlamda, informel araçlar balık ve yem kutularının resimleri ile birleştirme ve yineleme süreçlerinin temsili için kullanılan oklardır. Daha formel araçlar ise öğrencilerin resimsel akıl yürütmelerinin sayısal akıl yürütmelere dönüştüğü ve son olarak birleştirme ve yineleme süreçlerinin organize edildiği kısa ve uzun tablolardır. Sonuç olarak, geliştirilen öğrenme rotasının, öğrencilerin birleştirme ve yineleme yaparken gerçekleştirdiği düşünce süreçlerini ve orantısal akıl yürütme becerilerinin gelişiminin anlamlandırmasında, öğretmenler için yararlı olacağı düşünülmektedir. Bu araştırma, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu tarafından desteklenen 217K430 no’lu araştırma projesinden üretilmiştir |
In order to determine the success of a country in the field of science literacy, In addition to the national exam achievements of the country, the success of the international examinations should be compared with other countries. Because there is a mechanism that controls the functioning system of each country. Turkey in the field of education to determine at what level, and shortcomings need to be addressed and to identify the measures to be taken in order to raise the level of education in this direction, Turkey is situated in the PISA application. Purpose of the research The aim of this research is to determine the factors such as students, family resume and classroom environment variables that have an impact on students' science achievement score. Turkey, Singapore and Germany applied Program for International Student Assessment (PISA 2015) examine using data obtained from the project. The aim of this study is to determine the effects and differences between these countries. Method The screening model was used in this study. As a research method; Relational scanning model was used. The data used in this study, Singapore, Germany and Turkey sample to be used in research separately cognitive data after recorded in SPSS file for each country, students were determined variables in a classroom environment and family background levels. Analysis of the data obtained by the research was carried out by Quantile Regression method using SAS Statistics program (SAS, 2017). Findings and Results As a result of the analysis, the influences of the SCIEEFF and TDTEACH variables were higher in Singapore compared to other countries, while the SMINS and OUTHOURS variables were observed to be less effective than the other countries. The effects of the SCIEACT, ICTRES and OUTHOURS variables were higher in Turkey in comparison to the other countries, whereas the effects of COOPERATE and ESCS variables were seen that in the least. The effect of the SMINS variable on science literacy score was found to be highest in Germany. The CPSVALUE variable has shown a sharp change in low, medium and high scores in Germany, whilst this variable was insignificant for Turkey data. While IBTEACH variable was most effective on high scored students in Turkey, albeit it was most effective on low scored students in Singapore. It was observed that the ICTRES variable was most effective on medium level scored students in Turkey. As a result, It was observed that the effect of the variables on the Science achievement score differed according to both the countries studied and the low, medium and high scores. It was also observed that some of the variables considered did not predict the success score of some countries. |
Pisa 2015 Singapore, Germany Ve Turkey Verilerine Göre Bazı Değişkenlerin Fen Okuryazarlığı Score’na Etkisinin Quantile Regression Ile AnaliziGülfidan Demirez 1Hacettepe Üniversitesi Bildiri No: 271 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Bir ülkenin fen okuryazarlığı alanındaki başarısını tespit için o ülkenin ulusal sınav başarılarının yanında uluslararası sınavlardaki başarılarının da diğer ülkelerle karşılaştırılması gerekir. Çünkü her ülkenin kendi içerisinde işleyen sistemini denetleyen bir mekanizma bulunmaktadır. Türkiye’nin eğitim alanında hangi düzeyde olduğunu belirlemek, giderilmesi gereken eksiklikleri ve alınması gereken önlemleri belirlemek ve bu doğrultuda eğitim düzeyini yükseltmek amacıyla Türkiye, PISA uygulamasında yer almaktadır. Araştırmanın Amacı Bu araştırmanın amacı öğrencilerin fen başarı puanına etkisi olan öğrenci, aile özgeçmişi ve sınıf içi ortam değişkenleri gibi çeşitli faktörlerini, Türkiye, Singapur ve Almanya ‘da uygulanan Uluslar Arası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA 2015) projesinden elde edilen verileri kullanarak incelemek. Bu değişkenlerin çalışmada araştırılan ülkeler arasındaki etkisinin, farklılıklarının ortaya konulması hedeflenmektedir. Yöntem Bu araştırmada tarama modeli kullanılmıştır. Araştırma yöntemi olarak; İlişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Bu çalışmada kullanılan veriler, Singapur, Almanya ve Türkiye örneklemleri her bir ülke için ayrı ayrı bilişsel verileri SPSS dosyaları halinde kaydedildikten sonra araştırmada kullanılacak öğrenci, sınıf ortamı ve aile özgeçmişi düzeyindeki değişkenler belirlendi. Araştırma kapsamında elde edilen verilerin analizi Quantile Regression yöntemi ile SAS Statistics programı (SAS, 2017) kullanılarak gerçekleştirildi. Bulgular ve Sonuçlar SCIEEFF ( Fen Özyeterliği) ve TDTEACH (Öğretmen temelli fen eğitimi) değişkenlerinin etkisi Singapur ‘da diğer ülkelere kıyasla daha yüksek iken SMINS (Haftalık Fen Öğrenme Zamanı) ve OUTHOURS (Okul dışında öğrenmeye ayırılan zaman) değişkenlerinin diğer ülkelere oranla daha az etkisi olduğu gözlendi. SCIEACT (Fen Etkinlikleri Sayısı), ICTRES (Bilgi ve İletişim Teknolojileri Tanıdalığı) ve OUTHOURS değişkenlerinin etkisinin Türkiye ‘de diğer ülkelere oranla daha yüksek olduğu gözlenirken COOPERATE (İşbirliği ve Ekip Çalışmasından Zevk Alma) ve ESCS (Ekonomik, Kültürel ve Sosyal Statü) değişkenlerinin etkisinin Türkiye ‘deki öğrencilerde en az olduğu görüldü. SMINS değişkeninin fen başarı puanına etkisinin Almanya ‘da en yüksek olduğu görüldü. CPSVALUE (İşbirliği ve Ekip Çalışmasına Değer Verme) değişkeni Almanya ‘da düşük, orta ve yüksek puan alan öğrencilerde keskin bir değişim gösterirken Türkiye ‘de bu değişkenin fen başarı puanını yordamamakta olduğu gözlendi. IBTEACH (Araştırma Temelli Fen Öğretim Yöntemi) değişkeni Türkiye ‘de en fazla yüksek puan alan öğrencileri etkilerken Singapur ‘da bu değişkenin etkisi en fazla düşük düzeyde puan alan öğrencilerde etkilediği görüldü. ICTRES değişkeninin Türkiye ‘de orta puan düzeyindeki öğrencileri en fazla etkilediği gözlendi. Sonuç olarak, incelenen değişkenlerin Fen başarı puanına etkisinin hem incelenen ülkelere göre hem de düşük, orta ve yüksek puan alan öğrencilere göre farklılaştığı gözlendi. Ayrıca ele alınan değişkenlerin bir kısmının bazı ülkelerin verileri için fen başarı puanını yordamamakta olduğu gözlendi. |
This study was carried out to investigate the biophilia levels of children who were educated in kindergartens in the village and in the city.The study group of the research consisted of 198 children attending the kindergarten in 2018-2019 education year. 100 of 198 kindergarten students are attending schools in cities and 98 of them are attending kintergarden classes village schools. convenience sampling method was used to choose the schools. While choosing the students cluster sampling was used. In this study, the method of descriptive analysis was used and Biophilia Scale for Children was used as the data collection tool. The data obtained by using the Biophilia Scale for Children were entered into the SPSS package program. It was surveyed in terms of normality investigating the total of the findings. When all the findings were analyzed no normal distribution was observed. Since it did not show normal distribution, Mann-whitney U test was applied to the findings. As a result of the study, the biophilia levels of village children were significantly higher than those of urban children. No significant difference was found in the biophilia levels of children in terms of gender variable. Biophilia levels of children in the age group 60-72 months were a little higher than the biophilia levels of children in the 48-60 month group in terms of age variable in children's biophilia levels. The following suggestions can be made to the researchers who want to work in this field. The number of children in the study group can be increased by increasing the number of children in the study. In addition to the research, a study can be conducted with the parents of the children participating in the study. In this study, it can be planned that demographic information such as age of mother, education level, time spent outside, type of housing, mother's childhood, etc., may have an impact on the biophilic or biophobic responses of children. Another important group of adults that will enable children to interact with nature is teachers, and the impact of teachers' knowledge, attitudes and practices on nature on children's biophilic or biophobic responses may also be the subject of future research. Most of the time, it is difficult to find a study or study about detained children due to the fact that it is difficult to obtain research permission or they constitute the neglected part of the society. The biophilia levels of convicted children or inmate parents and children who are in prison should be investigated rather than the natural area, often with the outdoors. |
Köy Ve Kentteki Okul Öncesi Eğitim Kurumlarında Eğitim Alan Çocukların Doğaya Yakın Olma (Biyofili) Düzeylerinin IncelenmesiZeynep YILDIRIM 1Uludağ Üniversitesi Bildiri No: 451 - Bildiri Sunum Şekli: Akademik Bildiri |
Bu araştırma köy ve kentteki okul öncesi kurumlarında eğitim alan 48-72 ay çocukların doğaya yakın olma (biyofili ) düzeylerinin çeşitli değişkenler açısından incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışma grubunu 2018-2019 eğitim öğrenim yılında anaokuluna devam eden 198 çocuk oluşturmaktadır. 198 çocuğun 100 tanesi kent merkezinde bir anaokuluna devam etmekte olup geri kalan 100 çocuk ise köy okulu bünyesinde bulunan anasınıfında eğitim görmektedir. Kent merkezinde 100 çocuğa ulaşmak için Bursa ili Yıldırım ilçesinde bulunan bir anaokulu ile çalışılmıştır. Köy okulunda eğitim alan 100 çocuğa ulaşmak için ise Bursa ile Mustafakemalpaşa ilçesinde bulunan 3 köy okulu, Bursa ili Karacabey ilçesinde bulunan 3 köy okulu ve Bursa iline bağlı olan 1 köy okulu ile çalışılmıştır. Okullar seçilirken amaçlı örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Çocukların seçimi küme örnekleme yöntemine başvurularak yapılmıştır. Bu araştırma yapılırken betimsel analiz yöntemlerinden alan taraması yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak ‘Çocuklar için Biyofili Ölçeği’ kullanılmıştır. Her bir uygulama yaklaşık 10 dakika olmak üzere veri toplama süresi 33 saat sürmüştür. Katılımcı çocukların biyofili puanları ‘Çocuklar için Biyofili Ölçeği’ kullanılarak elde edilen veriler SPSS paket programına girilmiştir. Araştırmada elde edilen bulguların toplamına bakılarak normallik testi yapılmıştır. Testin sonucunda verilerin normal dağılım göstermediği görülmüştür. Normal dağılım göstermediği için elde edilen bulgulara Mann-whitney U testi uygulanmıştır. Araştırmanın sonucunda; köy çocuklarının biyofili düzeyleri, kent çocuklarının biyofili düzeylerinden oldukça yüksek çıkmıştır. Çocukların biyofili düzeylerinde cinsiyet değişkeni açısından anlamlı bir fark bulunamamıştır. Çocukların biyofili düzeylerinde yaş değişkeni açısından ise 60-72 ay grubu çocukların biyofili düzeyleri, 48-60 ay grubu çocukların biyofili düzeylerinden bir miktar daha yüksek çıkmıştır. Bu alanda çalışmak isteyen araştırmacılara şu önerilerde bulunulabilir. Çalışma grubunda yer alan çocukların sayısı arttırılarak çalışma yapılabilir, Yapılan araştırma göz önünde bulundurularak, araştırmaya ek olarak çalışmaya katılan çocukların velileri ile de bir çalışma yapılabilir. Yapılacak olan çalışmada annenin yaşı, eğitim seviyesi, dışarıda geçirdiği zaman, oturulan konut tipi, annenin çocukluğunun geçtiği çevre gibi demografik bilgilerin, çocukların biyofilik ya da biyofobik yanıtları üzerinde etkili olabileceği dikkate alınarak planlanabilir. Çocukların doğa ile etkileşimini sağlayacak bir diğer önemli yetişkin grubu ise öğretmenler olduğundan, öğretmenlerin doğa ile ilgili bilgi, tutum ve uygulamalarındaki farklılıkların, çocukların biyofilik ya da biyofobik tepkileri üzerindeki etkisi de ileride planlanacak araştırmaların konusu olabilir. Çoğu zaman, araştırma izni almanın zor olmasından veya toplumun göz ardı edilen kısmını oluşturmalarından kaynaklı olarak tutuklu çocuklarla ilgili bir çalışmaya rastlamak veya bir çalışma yürütmek güçleşmektedir. Doğal alandan ziyade, dış mekanla bile çoğu zaman ilişiği kesilmek durumunda kalan mahkum çocukların veya mahkum ebeveynler ile hapishanede kalmak durumunda olan çocukların biyofili düzeyleri araştırılabilir. |
The main purpose of this study is to give information about science fiction education which has a complementary role in science education. The study was carried out in the form of a field study. Science fiction education and science fiction works will be started with the definition of science fiction. The nature of science and the nature of science fiction will be presented comparatively. The basis for all these comparisons will be the structure and working mechanism of the human brain. This study, which will explain how science fiction education should be in science education, will begin with the introduction and examples of science fiction types. The study of the components of science fiction and the points to be considered in science fiction writing ends with various suggestions for those who want to be a science fiction author. A limited number of students can be found even if they want to be a science fiction author. The education of these students is important for a strong science education. Sci-Fi include training for all over the world is not only for Turkey. Although there are numerous works in this field, there are a limited number of works that emphasize the common points of these works, and thus teach how to prepare them. The authors generally develop themselves by reading in this field. In this sense, the study is original and important. Through science fiction education, students will be able to relate the topics they have learned. Thanks to science fiction education, students will have to make additional readings. In order for students to write science fiction writings, they should be able to predict future studies, follow technological developments and current scientific studies. All these research studies will also strengthen the science teaching activities and strengthen the student's motivation towards science. |
Bilim Kurgu EğitimiMustafa Şahin Bülbül 1Kafkas Üniversitesi Bildiri No: 84 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın temel amacı bilim eğitimini tamamlayıcı bir rolü olan bilim kurgu eğitimi hakkında bilgi vermektir. Çalışma bir derleme çalışması olup alan taraması biçiminde gerçekleştirilmiştir. Bilim kurgu eğitimi ile ilgili yapılmış olan çalışmalar ve bilim kurgu eserlerinden örneklerin yer alacağı çalışmada ilk olarak bilim kurgunun tanımı yapılacaktır. Bilimin doğası ile bilim kurgunun doğası karşılaştırmalı olarak sunulacaktır. Tüm bu karşılaştırmalar esnasında temel alınacak kriter insan beyninin yapısı ve çalışma mekanizması olacaktır. Fen öğretiminde bilim kurgu eğitiminin nasıl olması gerekeceğinin anlatılacağı bu çalışma öncelikle bilim kurgu çeşitlerinin anlatılması ve örneklerinin verilmesi ile başlayacaktır. Bilim kurgunun bileşenlerinin ve Bilim kurgu yazımında dikkat edilecek noktaların anlatıldığı çalışma bilim kurgu yazarı olmak isteyenlere çeşitli önerilerle son bulmaktadır. Bilim kurgu yazarı olmak isteyen sınırlı sayıda dahi olsa öğrenciler bulunabilir. Bu öğrencilerin eğitimi güçlü bir bilim eğitimi için önemlidir. Bilim kurgu eğitimi sadece Türkiye için değil Dünya için de yeni sayılabilir. Bu alanda sayısız eser olmakla birlikte bu eserlerin ortak noktalarını vurgulayan, sınıflandıran dolayısıyla nasıl hazırlanması gerektiğini öğreten eserler sınırlı sayıdadır. Yazarlar genelde bu alanda okuma yaparak kendi kendilerine bir gelişim göstermektedirler. Bu anlamda çalışma özgün ve önemlidir. Bilim kurgu eğitimi sayesinde öğrenciler öğrendikleri konuları ilişkilendirebileceklerdir. Yine bilim kurgu eğitimi sayesinde öğrenciler ilave okumalar yapmak zorunda kalacaklardır. Öğrencilerin bilim kurgu yazıları yazabilmeleri için yakın gelecekte olabilecek çalışmaları tahmin etmeleri, teknolojik gelişmeleri ve güncel bilimsel çalışmaları takip etmeleri gerekmektedir. Tüm bu araştıra çalışmaları aynı zamanda fen öğretimi çalışmalarını da güçlendirecek ve öğrencinin bilime karşı motivasyonunu güçlendirecektir. |
It is a very important process to organize the teaching-learning process according to the working principle of the learning brain and to see how this planning is reflected on the students' academic achievement. The aim of this study is to investigate the academic achievement of the brain-based learning approach on 5th grade students in terms of friction force. In this study, a simple experimental method was used because it was processed through a single group and it was designed as a pretest-posttest. The study was carried out with 19 students in 5th grade of a middle school in the city of Van in the 2018-2019 academic year. Friction Force Achievement Test (FFAT), which was developed by the researchers, was used as the data collection tool. FFAT consists of 10 multiple choice questions. In order to ensure the validity of the tests, the questions in the test were exemplary of the whole subject content and each of the questions included in it covered the behavior at the best possible level. After the pre-test and post-test scores were obtained in the analysis of the data. The scores were entered into the SPSS 18 package program and the dependent t-test was applied. According to the results, it was determined that the change in the pre-test and post-test results showed a significant difference. It was concluded that this significant change occurred due to the activities performed during the application process. |
Beyin Temelli Öğrenme Yaklaşımının Ortaokul 5. Sınıf Öğrencilerinin Fen Bilimleri Dersindeki Akademik Başarılarına EtkisiFevzi KAHRAMAN 1Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Bildiri No: 162 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Öğrenmeyi gerçekleştiren beynin çalışma prensibine göre öğretme-öğrenme sürecini organize etmek ve bu planlamanın öğrencilerin akademik başarısına ne şekilde yansıdığını görmek oldukça önemli bir süreçtir. Yapılan bu araştırmanın amacı da, beyin temelli öğrenme yaklaşımının ortaokul 5. sınıf öğrencilerinin sürtünme kuvveti konusundaki akademik başarının incelenmesi amaçlanmıştır. Bu araştırmada, deneme modellerinden tek bir grup üzerinden işlem gördüğünden ve ön test-son test olarak desenlendiği için basit deneysel yöntem kullanılmıştır. Araştırma, 2018-2019 eğitim öğretim yılında Van ili merkezinde yer alan bir ortaokulun 5.sınıfında öğrenim gören 19 öğrenci ile yürütülmüştür. Araştırmada veri toplama aracı olarak, araştırmacılar tarafında geliştirilen, Sürtünme Kuvveti Başarı Testi (SÜRBAT) kullanılmıştır. SÜRBAT, çoktan seçmeli 10 sorudan oluşmaktadır. Testlerin kapsam geçerliğinin sağlanması için testteki soruların tüm konu içeriğini örneklemesine ve kapsadığı soruların her birinin ölçmek istediği davranışı en iyi derecede ölçmesine özen gösterilmiştir. Verilerin analizinde ön test ve son test puanları elde edildikten sonra puanlar SPSS 18 paket programına girilerek bağımlı t-testi uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre ön test ve son test sonuçlarının gösterdiği değişimin anlamlı bir fark oluşturduğu analizler sonucunda belirlenmiştir. Bu anlamlı değişimin uygulama sürecinde yapılan etkinlikler sayesinde meydana geldiği sonucuna varılmıştır. |
This research was conducted in the relational survey model to investigate the relationship between teacher behaviors that stimulate creativity and the time spent on teachers' television viewing time and social media. In the 2018 - 2019 academic year, 143 teachers from 8 schools participated in the study by coincidence sampling in the Sarıyer district of Istanbul. Teachers were given the Scale for Promoting Teachers of Creativity and Personal Information Form, and scoring was done through scales and forms. Whether there is a difference in creativity levels depending on gender, independent groups t - test, whether there is a difference in creativity levels depending on age groups is examined with ANOVA method. Before the application of these methods, the normality of the data was examined and it was found that the data were normal in accordance with the parametric tests. Pearson Moments Product Correlation Technique was used to determine the relationship between teacher behaviors encouraging creativity and the time spent on teachers' television viewing time and social media. According to the results of the analysis, there was a weak negative relationship between the behaviors of encouraging teacher creativity and the time spent on teachers' television viewing time and social media. Teachers' incitement to creativity, teacher behaviors, time to watch television and the time they spent on social media were examined separately in terms of gender and age groups. |
Yaraticiliğa Teşvik Edici Öğretmen Davranişlari Ile Öğretmenlerin Televizyon Izleme Süreleri Ve Sosyal Medyada Geçirdikleri Süre Arasindaki Ilişkinin IncelenmesiGülşah Batdal Karaduman 1İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa 2Milli Eğitim Bakanlığı Bildiri No: 269 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırma yaratıcılığa teşvik edici öğretmen davranışları ile öğretmenlerin televizyon izleme süreleri ve sosyal medyada geçirdikleri süre arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla ilişkisel tarama modelinde yapılmıştır. Araştırmaya 2018 – 2019 eğitim – öğretim yılında İstanbul ili, Sarıyer ilçesinde bulunan tesadüf örnekleme ile 8 okulda görev yapan sınıf ve branş olmak üzere 143 öğretmen katılmıştır. Öğretmenlere “Yaratıcılığa Teşvik Edici Öğretmen Davranışları Ölçeği” ve “Kişisel Bilgiler Formu” verilmiş, ölçekler ve formlar aracılığıyla puanlamalar yapılmıştır. Cinsiyete bağlı olarak yaratıcılık düzeylerinde farklılık olup olmadığı bağımsız gruplar t – testi, yaş gruplarına bağlı olarak yaratıcılık düzeylerinde farklılık olup olmadığı ANOVA yöntemi ile incelenmiştir. Bu yöntemlerin uygulanmasından önce verilerin normalliği incelenmiş ve verilerin parametrik testlere uygun olacak şekilde normal olduğu görülmüştür. Yaratıcılığa teşvik edici öğretmen davranışları ile öğretmenlerin televizyon izleme süreleri ve sosyal medyada geçirdikleri süre arasındaki ilişkiyi belirlemeye yönelik, Pearson Momentler Çarpım Korelasyon Tekniği kullanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre, yaratıcılığa teşvik edici öğretmen davranışları ile öğretmenlerin televizyon izleme süreleri ve sosyal medyada geçirdikleri süre arasında negatif yönlü zayıf düzeyde bir ilişki çıkmıştır. Öğretmenlerin, yaratıcılığa teşvik edici öğretmen davranışları ile televizyon izleme süreleri ve sosyal medyada geçirdikleri süreleri cinsiyet ve yaş grupları açısından ayrı ayrı incelenmiş, kadın erkek öğretmenlerin ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık çıkmamıştır ancak yaş grupları arasında farklılık bulunmaktadır. |
In this study, it is aimed to determine whether there is a relationship between the reading attitude and mathematics attitude of the 4th grade students. Relational scanning model of quantitative research methods were used in the research. The study group consists of 361 4th grade students from 3 different primary schools in Bağcılar and Küçükçekmece districts of Istanbul. As data collection tool adapted to Turkish by Hacıömeroğlu "Attitudes Towards Mathematics Short Form" and the Turkish Adaptation Study of Attitude Towards Reading for Grades 1-6., which was adapted to Turkish by Kocaarslan, it is used. Correlation analysis was conducted to determine the relationship between reading attitude and mathematics attitude, and it was also interested in whether there was a significant difference in terms of gender and parental education. T test and anova analysis were performed to see if there is any difference in terms of gender and parent education status. As a result, a positive relationship was found between reading attitude and math attitude. While there was a significant difference between reading attitude and gender, no significant difference was found between math attitude and gender. Furthermore, no significant relationship was found between the attitudes of reading attitude and mathematics to the educational status of parents. |
Ilkokul 4. Sınıf Öğrencilerinin Okuma Tutumu Ve Matematik Tutumu Arasındaki Ilişkinin IncelenmesiGülşah Batdal Karaduman 1İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa 2Milli Eğitim Bakanlığı Bildiri No: 308 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmada ilkokul 4. Sınıf öğrencilerinin okuma tutumu ile matematik tutumu arasında bir ilişki olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu İstanbul’un Bağcılar ve Küçükçekmece ilçelerinde bulunan 3 farklı ilkokulun 361 4. sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak Hacıömeroğlu tarafından Türkçeye uyarlanan “Matematiğe Yönelik Tutum Ölçeği Kısa Formu” ölçeği ve Kocaarslan tarafından Türkçeye uyarlanan “Garfield” Görselli 1-6. Sınıflar İçin Okumaya Yönelik Tutum Ölçeğinin Türkçe Uyarlama Çalışması ölçeği kullanılmıştır. Okuma tutumu ile matematik tutumu arasındaki ilişkiyi belirlemek için korelasyon analizi yapılmış, ayrıca cinsiyet ve veli eğitim durumları açısından anlamlı bir fark görülüp görülmediğiyle ilgilenilmiştir. Cinsiyet ve veli eğitim durumları açısından fark olup olmadığını görmek için t testi ve anova analizi yapılmıştır. Sonuçta okuma tutumu ile matematik tutumu arasında pozitif yönlü bir ilişki görülmüştür. Okuma tutumu ile cinsiyet arasında anlamlı bir farklılık görülürken, matematik tutumu ile cinsiyet arasında anlamlı bir fark görülmemiştir. Ayrıca okuma tutumu ve matematik tutumunun veli eğitim durumu ile arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır. |
Main aim of this study is to present an activity based on use of socio-scientific argumentation method and explain how to apply the activity with details. Within this aim, an activity will be developed based on ecosystems and biological variation concepts of 7th grade “Human and Environment Relations” unit. The activity will be prepared based on socio-scientific argumentation method and will be presented for 7th grade students. Within scope of this activity, students will start based on a socio-scientific issue and will complete the argumentation process in science course. This activity will cover six course hours total. As result, it's expected that using socio-scientific issues in argumentation will have positive effects on agumentation process and forming argument components. Also, when interviews and daily reports will be examined, it's expected that students will have good communication with their group mates and will bepleased to study together in second stage of the activity; argumentation process. |
Sosyo-Bilimsel Argümantasyon Yönteminin Fen Bilimleri Dersinde Kullanımına Ilişkin Bir Etkinlik ÖrneğiErkan Özcan 1Dokuz Eylül Üniversitesi Bildiri No: 416 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Fen Bilimleri Öğretim programının temel amacı araştıran-sorgulayan, etkili kararlar verebilen, problem çözebilen, kendine güvenen, işbirliğine açık, etkili iletişim kurabilen, sürdürülebilir kalkınma bilinciyle yaşam boyu öğrenen fen okuryazarı bireyler yetiştirmektir. Sosyo-bilimsel konular argümantasyon ile birlikte kullanıldığında gündelik hayatla yakından ilişki olduğundan öğrencilerin ilgisini çeker ve gerçek düşüncelerinin ortaya çıkmasına fırsat verir. Bu doğrultuda sosyo-bilimsel argümantasyon büyük önem taşımaktadır. Argümantasyona dayalı öğretim yaklaşımı, öğrencilerin kendilerinin ve diğer arkadaşlarının modellerini sorguladıkları, kendi modellerini savunmak için bilim adamlarının düşünme sistemine uygun olarak destek, gerekçe ve kanıt kullandıkları, arkadaşlarının modellerinin yanlışlığını ortaya çıkarmak için de çürütmelerin yapıldığı sözlü/yazılı bir aktivite olduğundan, bu öğretim modeliyle mevcut modelin savunulması ve kabul görmeyen modellerin de çürütülmesi sonucunda kavramsal değişim gerçekleştirilir. Bu çalışmanın amacı, fen bilimleri dersinde soyo-bilimsel argümantasyon yönteminin kullanımına yönelik bir etkinliğin sunulmasıdır. Bu amaç doğrultusunda, 7. Sınıf “İnsan ve Çevre İlişkileri” ünitesinde yer alan bir konuya yönelik sosyo-bilimsel argümantasyon yöntemine dayalı bir etkinlik geliştirilerek sunulacaktır. Bu etkinlik kapsamında öğrenciler fen bilimleri derslerinde sosyo-bilimsel bir konu üzerinden yola çıkarak argümantasyon sürecini gerçekleştireceklerdir. Bu etkinlik toplam 6 ders saatini kapsayacak şekilde geliştirilecektir. Sonuç olarak bu çalışmada argümantasyon etkinliklerinde sosyo-bilimsel konu kullanımının argümantasyon sürecine ve argüman unsurlarının oluşturulmasına yönelik bir etkinliğin geliştirilerek sunulması planlanmaktadır. |
In line with the purposes of Information Technologies and Software Course Curriculum which was published by the Ministry of Education Instruction and Education Committee in the beginning of 2018, the aim was to provide the individuals with many concepts such as problem solving, creative thinking, information-processing thinking and algorithm designing skills. Therefore, it brings about the use of different methods and tools to teach programming at an early age and in a way that motivates students. In addition, various approaches have been introduced in the process of teaching programming and the process of group study based programming has been given place to by various researches. When evaluated from this perspective, it is required to examine the effects of group based programming process on learning outcomes. In this study, it is aimed to examine the effects of 5th grade students' creative thinking skills by conducting group based programming approach. The sample of the study consists of 17 fifth grade students studying in a private school in the first semester of 2018-2019 academic year. In the research process, one-group pre-test post-test experimental process was carried out and after the application, student opinions were obtained with the help of semi-structured interview forms. In this study, which was conducted in a period of six weeks, 'Creative Thinking Ability Scale' was applied to the students in the research group, pre-test and post-test was conducted and after the application opinions of the students about the application process were taken. In the analysis of the quantitative data obtained from the research, it was seen that the students' creativity levels increased slightly and also it was revealed that group study based programming process contributed positively to the development of creativity levels. |
Grupla Programlama Yaklaşımının Yaratıcı Düşünme Becerileri Üzerindeki EtkisiYunus Emre Özenoğlu 1Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü 2Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bildiri No: 242 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunun 2018 yılı başında yayınladığı Bilişim Teknolojileri ve Yazılım Dersi Öğretim Programları amaçları doğrultusunda problem çözme, yaratıcı düşünme, bilgi - işlemsel düşünme ve algoritma tasarlama becerileri gibi birçok kavramı barındıran kazanımları bireylere kazandırmayı hedeflemiştir. Dolayısıyla, programlama eğitiminin erken yaşta ve öğrencilerin motive edecek bir şekilde öğretilmesi için farklı yöntem, araç ve gereçlerin kullanılmasını beraberinde getirmektedir. Bunun yanısıra, programlama öğretimi sürecinde çeşitli yaklaşımlar ortaya konulmasıyla birlikte bunlar arasında grupla programlama yaklaşımı çeşitli araştırmalarca yer verildiği görülmektedir. Bu açıdan ele alındığında, grupla programla sürecinin öğrenme çıktıları üzerindeki etkisinin incelenmesi gereği duyulmaktadır. Bu çalışmada, ortaokul 5. Sınıf öğrencileriyle grup çalışmaları şeklinde gerçekleştirilen programlama öğretiminin yaratıcı düşünme becerileri üzerindeki etkisini incelemek amaçlanmıştır. Araştırma 2018-2019 eğitim-öğretim yılı birinci yarıyılında, özel bir okulda Robotik ve Kodlama dersi kapsamında Lego Mindstorms Ev3 seti ile öğrenim görmekte olan 17 beşinci sınıf öğrencisiyle yürütülmüştür. Araştırma sürecinde tek gruplu ön-test son-test deneysel işlem gerçekleştirilmiş olup, uygulama sonrası öğrenci görüşleri yarı yapılandırılmış görüşme formları yardımıyla elde edilmiştir. Altı haftalık bir zaman diliminde gerçekleştirilen bu çalışmada, araştırma grubunda yer alan öğrencilere “Yaratıcı Düşünme Becerisi Ölçeği” ön test ve son test, uygulama öncesi ve sonrasında uygulanmış ve öğrencilerin uygulama sürecine ilişkin görüşleri alınmıştır. Araştırma sonucu elde edilen puanlar neticesinde öğrencilerin yaratıcılık düzeylerinde az miktarda olsa artış yaşandığı tespit edilirken, öğrencilerce yapılan görüşme verilerinin grupla programlama sürecini yaratıcılık düzeylerinin gelişimi yönünde olumlu katkı sağladığı belirlenmiştir. |
The aim of this research is to examine the attitudes of secondary school students regarding computer assisted geography teaching. One-Group (Pre-test, Post-test) model which is one of the semi-experimental research methods has been used in the research. The study group of the research includes 90 students who are receiving education in 9th grade of vocational and technical Anatolian high school located in the province of Siirt during the fall semester of 2018-2019 academic year and have voluntarily participated in the research. In the study, computer-assisted teaching materials were prepared by the researcher and computer and instructional technology students for two subjects which have been determined by the practitioner school teacher to be hard to learn for the students. These materials were used by the school teacher for four weeks in the teaching process. As the data collection tool, ‘’ Attitude towards Computer Assisted Geography Teaching’’ which is the second sub-dimension of the ‘’Attitude Scale for Computer Assisted Geography Teaching’’ developed by Gümüş and Özüpekçe (2013) was used before and after the implementation in the research. Frequency, percentage and arithmetic mean were used to analyse the obtained data. ‘’Kolmogorov-Smirnov test’’ was applied to show the homogeneity distribution of the data. The data were analysed by Wilcoxon signed rank test for related samples. In addition, the effect of the significant difference between pre-test and post-test scores was determined by Cohen's d analysis and the results of this analysis were compared with the effect sizes of the other computer-assisted teaching materials in the literature. As a result of the research, it was observed that computer-assisted practices in geography teaching had a positive impact on the attitudes. Therefore, it can be recommended to integrate computer-assisted practices into geography curriculum which are at different levels. |
Ortaokul Öğrencilerin Bilgisayar Destekli Coğrafya Öğretimine Yönelik Tutumlarinin IncelenmesiMehmet RAMAZANOĞLU 1Siirt Üniversitesi Bildiri No: 261 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmanın amacı, ortaokul öğrencilerin bilgisayar destekli coğrafya öğretimine yönelik tutumlarını incelemektir. Araştırmada yarı deneysel araştırma yöntemlerinden tek grup (ön test-son test) modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2018-2019 eğitim-öğretim yılı güz döneminde Siirt il sınırları içerisinde bulunan mesleki ve teknik anadolu lisesinin 9. sınıfında öğrenim gören ve çalışmaya gönüllü katılan 90 öğrenci oluşturmaktadır. Çalışmanın uygulayıcı okul öğretmeni tarafından belirlenen öğrencilerin zorlandığı iki konu için araştırmacı ve bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğrencileri tarafından bilgisayar destekli öğretim materyalleri hazırlanmıştır. Bu materyaller okul öğretmeni tarafından dört hafta süre ile eğitim sürecinde kullanılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak uygulama öncesi ve sonrasında Gümüş ve Özüpekçe (2013) tarafından geliştirilen “Bilgisayar Destekli Coğrafya Öğretimine Yönelik Bir Tutum Ölçeğinin” 2. Boyutu “Bilgisayar Destekli Coğrafya Öğretimine Karşı Tutum” kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizinde frekans, yüzde ve aritmetik ortalama kullanılmıştır. Verilerin homojenlik dağılımını göstermek için “Kolmogorov-Smirnov testi” uygulanmıştır. Veriler ilişkili örneklemler için Wilcoxon işaretli sıralar testi ile analiz edilmiştir. Araştırmada ayrıca öntest-sontest puanları arasında oluşan anlamlı farklılığın ne boyutta bir etki büyüklüğüne sahip olduğu Cohen's d analizi ile tespit edilmiş ve bu analiz sonucu literatürdeki diğer bilgisayar destekli öğretim materyallerinin etki büyüklükleri ile karşılaştırılmıştır. Araştırma sonucunda coğrafya öğretiminde bilgisayar destekli uygulamalarının tutuma olumlu düzeyde anlamlı bir etkisinin olduğu görülmüştür. Dolasıyla bilgisayar destekli uygulamalarının farklı düzeylerdeki coğrafya öğretim programlarına entegre edilmesi önerilebilir |
Nowadays, digital narratives, internet generation or game generation is growing rapidly and uncontrolled in digital games. As a result, the concept of digital game addiction has emerged. This concept has attracted the attention of researchers in the field of psychiatry, technology and game designers. In this study, it is tried to reveal the reasons of being dependent on digital games and the effects of digital game addiction on vocational high school students. In addition, the elements of the game that allows participants to play the game elements were tried to determine. In this study, qualitative research method is used. A semi-structured interview form was used as a measurement tool. The sample of the study consisted of 25 game-addicted students studying in the fields of Electrical Electronics and Information Technologies in 9,10,11 and 12th grade in a vocational high school in İzmir. Among the findings of the study, the elements of play which attracted the interest of the vocational high school students in their plays will contribute to the researchers who will design educational games in this field. The reasons for game addiction will contribute significantly to the individuals and their parents who need to take precautions. This study supported by 118R034 numbered TUBİTAK 1001 project. |
Meslek Lisesi Öğrencilerinin Dijital Oyun Bağımlılığı Ve YansımalarıErhan ÇİFTCİ 1Trabzon Üniversitesi 2İzmir Demokrasi Üniversitesi Bildiri No: 266 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Günümüzde dijital yerli, internet nesli ya da oyun nesli olarak adlandırılan gençler arasında dijital oyunları aşırı ve kontrolsüz olarak oynama hızla artmaktadır. Bunun sonucunda dijital oyun bağımlılığı kavramı ortaya çıkmış ve bu kavram psikiyatri alanındaki araştırmacıların, teknoloji ve oyun tasarımcılarının ilgisini çekmiştir. Bu çalışmada meslek lisesi öğrencilerinin dijital oyunlara bağımlı olma nedenleri ve dijital oyun bağımlılığın meslek lisesi öğrencileri üzerindeki etkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ayrıca çalışmada katılımcıları oynadıkları oyunlara ilgi duymasını sağlayan oyun unsurları belirlenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada ölçme aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini İzmir ilinde yer alan bir meslek lisesinde 9,10,11 ve 12. sınıfta Elektrik Elektronik ve Bilişim Teknolojileri Alanlarında okuyan 25 oyun bağımlısı öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmadan elde edilecek bulgular arasında yer alan meslek lisesi öğrencilerinin oynadıkları oyunlarda ilgilerini çeken oyun unsurları bu alanda eğitsel oyun tasarlayacak araştırmacılara, oyun bağımlılığı nedenleri ise bununla ilgili önlem alması gereken bireylere ve ebeveynlerine önemli katkılar sağlayacaktır. Bu çalışma 118R034 numaralı TÜBİTAK 1001 projesi tarafından desteklenmektedir. |
New generation technologies create new learning environments. The aim of this study was to investigate the effect of using the augmented reality application during the technical visual arts lessons on the visualization skills and attitudes. The application included the "Projection and Appearance Removal" units of the Technical Drawing course. The augmented reality application was named BTRS by the researchers. The study was conducted for 8 weeks with a total of 33 students (26 boys and 7 girls) attending a vocational high school. A semi-experimental design with pretest-posttest control group was used for the quantitative part of the study, semi-structured interviews were used for the qualitative part. Lappan and Purdue Spatial Visualization Skill Scale, AR Attitude Scale and semi-structured interview form were used. Shapiro-Wilk Normality Test and Levene Homogeneity Test were performed during the study. The Mann-Whitney U and paired-samples t-test, the Wilcoxon signed-rank test were used for quantitative data. Qualitative data were analyzed by descriptive analysis method. The results of the study indicated that the AR Application did not have a significant effect on the achievement of the students and their spatial skills. However, it has been observed that the excitement and curiosity of students were increased. The students reported that the material was enjoyable, fun, interesting, remarkable, useful, easy to use, understandable and persistent. Rotating, zooming, and moving interactive digital models and buttons on the real world have attracted the students. The experimental group described the concepts that are abstract and require spatial thinking skills to be clearer and more practical. |
Artırılmış Gerçeklik Uygulamalarının Teknik Resim Dersinde Ortaöğretim Öğrencilerinin Akademik Başarıları, Tutumları Ve Uzamsal Görselleştirme Becerilerine EtkisiSümeyye Çetin 1Uludağ Üniversitesi Bildiri No: 343 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Yeni nesil teknolojiler yeni öğrenme ortamları yaratmaktadır. Bu çalışmada, Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinin Bilişim Teknolojileri bölümü 10. sınıflarda verilen Bilişim Teknik Resim dersinde artırılmış gerçeklik uygulaması kullanımının öğrencilerin uzamsal görselleştirme becerileri, akademik başarıları ve materyale yönelik tutumlarına etkisi incelenmiştir. Bu amaçla oluşturulmuş olan ve “İzdüşüm ve Görünüş Çıkarma” ünitelerini içeren artırılmış gerçeklik aplikasyonuna araştırmacılar tarafından BTRS adı verilmiştir. 8 haftalık deney süreci, meslek lisesinde öğrenim görmekte olan 26 erkek ve 7 kız olmak üzere toplam 33 öğrenci ile yürütülmüştür. Öntest-sontest kontrol gruplu yarı deneysel desen olarak tasarlanan araştırmada ayrıca yarı yapılandırılmış görüşme kullanılmıştır. Uygulama başında ve sonunda, deney ve kontrol grubundaki öğrencilere Bilişim Teknik Resim Başarı Testi, Lappan Uzamsal Görselleştirme Beceri Ölçeği ve Purdue Uzamsal Döndürme Beceri Ölçeği, AR Tutum Ölçeği ve yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Nicel veriler Mann-Whitney U Testi, ilişkili örneklemler için t-testi, Wilcoxon İşaretli Sıralar testi ile nitel veriler ise betimsel analiz yöntemi ile analiz edilmiştir. Analiz sonucunda artırılmış gerçeklik uygulamasının öğrencilerin başarılarına ve uzamsal becerilerine anlamlı düzeyde etkisi olmadığı saptanmıştır. Ancak öğrencilerin dersteki heyecanı ve merakının arttığı gözlemlenmiştir. Öğrenciler materyalin zevkli, eğlenceli, ilgi çekici, dikkat çekici, faydalı, kolay kullanılabilir ve anlaşılır olduğunu, ayrıca akılda kalıcılığının yüksek olduğunu ifade etmişlerdir. Gerçek dünya üzerinde dijital olarak beliren modeller ve butonlar ile etkileşim halinde olmaları, onları döndürme, yakınlaşıp uzaklaştırma, büyütüp küçültme gibi işlemler gerçekçilik hissini artırmış, öğrencilerin ilgisini çekmiştir. Soyut ve uzamsal düşünme becerileri gerektiren kavramların deney grubu öğrencileri tarafından daha net ve pratik açıklandığı görülmüştür. |
In this study, it was aimed to examine the high school physics identities of university students in the context of various variables. The conceptual framework of physics identity is a theoretical structure consisting of the sub-dimensions of the student's perception of competence, performance, interest and recognition by others (Hazari et al., 2010). The study group of the research was determined by stratified objective sampling method. The study group consists of a total of 693 first year students of which 77.8% (n = 539) female and 22.2% (n = 154) male in a state university in Istanbul. The students continue their education in physics, mathematics, chemistry, biology, physics teacher, mathematics teacher, chemistry teacher, biology teacher and science teacher. Physics Identity Scale developed by the researchers was used in the study. The results of the Kolmogorov-Smirnov test showed that the distribution of the physics identity scale data was within the normal distribution. In order to determine whether the high school physics identity scores of the undergraduate students in the study group differ according to various demographic variables, independent groups t-test, one-way analysis of variance, and one-way variance analysis were used. For multipe comparisons, if deviations were homogeneus for the test Levene, Tukey test and in the absence of homogeneity Tamhane's T2 test was used. According to the findings, university students’ high school physics identity scores differed according to gender, department, high school type, and mother profession variables. There was no differentiation between the groups according to mother's and father's education status, father's profession, sister's and brother’s profession, high school region and science center experience variables . Lastly, the results of the study were compared to and discussed with the results of the literature and then recommendations were made. |
Üniversite Öğrencilerinin Lise Fizik Kimliklerinin Çeşitli Demografik Değişkenler Açısından IncelenmesiErol Süzük 1Marmara Üniversitesi Bildiri No: 375 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmada, üniversite öğrencilerinin lise fizik kimliklerinin çeşitli değişkenler bağlamında incelenmesi amaçlanmaktadır. Fizik kimliği kavramsal çerçevesi, öğrencinin fiziğe yönelik yeterlik, performans, ilgi ve başkalarınca tanınma algısı alt boyutlarından oluşan teorik bir yapı olup Hazari ve ark. (2010) tarafından geliştirilmiştir. Araştırmanın çalışma grubu, tabakalı amaçsal örnekleme yöntemi ile belirlenmiştir. Öğrenciler, büyükşehirde bulunan bir devlet üniversitesinin Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik, Kimya, Biyoloji ve Matematik bölümleri ile Eğitim Fakültesi Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik ve Fen Bilgisi Öğretmenliği birinci sınıf öğrencileridir. Araştırmaya 712 katılımcı dâhil edilmiştir. Katılımcıların veri toplama araçlarına verdiği yanıtlar ön değerlendirmeye tabi tutulmuş maddelerin çocuğunu boş bırakan (en az %5, Schafer, 1999) 19 gözlem analiz dışı bırakılmıştır. Analizler %77.8'si (n=539) kız ve %22.2'si (n=154) erkek öğrencilerden oluşan toplam 693 katılımcıdan elde edilen veriler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada araştırmacılar tarafından geliştirilen Lise Fizik Kimliği Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen puanların normal dağılım gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek örneklem Kolmogorov-Smirnov testi sonucunda fizik kimliği ölçeği verilerinin dağılımının normal dağılıma uyduğu belirlenmiştir. Bu kapsamda; çalışma grubunu oluşturan öğrencilerin lise fizik kimliği puanlarının çeşitli demografik değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek için bağımsız gruplar t-testi, tek yönlü varyans analizi ve tek yönlü varyans analizi sonrasında fark olması durumunda farkın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek için post hoc testlerinden Tukey (varyansların homojen olması durumunda) veya Tamhane's T2 (varyansların homojen olmaması durumunda) testi kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, lise fizik kimliği puanları cinsiyet, bölüm, lise türü ve anne mesleği değişkenlerine göre bazı gruplarda farklılaşmakta iken anne ve baba öğrenim durumu, baba mesleği, kardeş mesleği, mezun olduğu lise bölgesi ve bilim merkezi deneyimi değişkenlerine göre ise gruplar arasında farklılaşma olmamıştır. Çalışmanın son kısmında elde edilen sonuçların ilgili alan yazındaki sonuçlar ile karşılaştırması yapılarak tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur. |
Nowadays, in science curriculum development and revision studies, it is emphasized to relate subjects to daily life and to address them from daily life contexts. Thus, life-based curricula are encountered. With these curricula, it is aimed that both students gain positive attitude and motivation towards science and make meaningful and permanent learning by establishing a relationship with their lives. Teachers who are the implementer of curricula have important roles in realizing these goals. In the context of life-based curricula, teachers have a responsibility to present the context and manage the process of creating a learning environment in terms of subjects or achievements. Teacher candidates will also become implementer in ensuring the effectiveness of these curricula to achieve the above-mentioned objectives in the near future. From this point of view, it is important to determine the status of associating teacher candidates with real world contexts. In the research, refraction and reflection subjects were taken and it was aimed to determine that science teacher candidates associate these phenomena with the given contexts and whether they could apply these phenomena in contexts. The study group consisted of 40 pre-service science teachers studying in a faculty of education in the Western Black Sea Region. The data were gathered by a standardized two-stage multiple-choice test developed in accordance with the relevant literature. The first stage questions were consisted of multiple-choice questions, and the second-stage questions consist of open-ended questions. The first stage questions were required knowledge of the context. The second stage questions were required contextualization of physics knowledge in the relevant context. The questions in the first stage where there were multiple choice questions are quantitatively and the other questions are analyzed qualitatively. The answers of teacher candidates were categorized in qualitative dimension. As a result of the research, it was seen that most of the teacher candidates had the knowledge of the context. In the second stage questions, it was determined that they could not use physics knowledge about the contexts in the questions and they gave answers containing alternative ideas and drawings. In the light of these findings, it is concluded that teacher candidates have contextual knowledge about diffraction and reflection subjects but they have not been able to contextualize physics knowledge. In teaching physics subjects, it is recommended that teacher candidates should be given information about how to use physics knowledge in context with context examples. |
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Yansıma Ve Kırılma Konusundaki Bağlamlaşmış BilgileriHafife Bozdemir 1Kastamonu Üniversitesi 2Erciyes Üniversitesi Bildiri No: 30 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Günümüzde, fen bilimlerinde gerek dünyada gerekse ülkemizde program geliştirme ve revize çalışmalarında konu ve kavramların günlük hayatla ilişkilendirmesine ve günlük hayattan alınan bağlamlardan yola çıkarak ele alınmasına vurgu yapılmaktadır. Böylece yaşam temelli programlar karşımıza çıkmaktadır. Bu programlarla birlikte öğrencilerin fen bilimlerine yönelik hem olumlu tutum ve motivasyon kazanmaları hem de hayatla ilişki kurarak anlamlı ve kalıcı öğrenmeler gerçekleştirmeleri amaçlanmaktadır. Programların uygulayıcısı olan öğretmenlerin de bu amaçları gerçekleştirmede önemli rolleri bulunmaktadır. Yaşam temelli programlar kapsamında konu veya kazanımlar bakımından öğrenme ortamı oluşturmada bağlamı sunma ve süreci yönetme noktasında öğretmenlere görev düşmektedir. Öğretmen adayları da yakın gelecekte yukarda bahsedilen amaçları gerçekleştirmek için bu programların etkililiğini sağlamada uygulayıcı konumuna gelecektir. Bu noktadan hareketle öğretmen adaylarının gerçek dünya bağlamlarıyla ilişkilendirme durumlarını belirlemek önemli görülmektedir. Araştırmada kırılma ve yansıma konuları alınmıştır ve fen bilimleri öğretmen adaylarının verilen bağlamlarla bu olguları ilişkilendirmeleri ve bağlamlarda yine bu olguları uygulayıp uygulayamadıklarını tespit etmek amaçlanmıştır. Çalışma grubunu Batı Karadeniz Bölgesi'ndeki bir eğitim fakültesinde öğrenim görmekte olan 40 fen bilimleri öğretmen adayı oluşturmaktadır. Araştırmada veriler, ilgili literatürle uyumlu olarak geliştirilen standartlaşmış iki aşamalı çoktan seçmeli sorulardan oluşan bir test ile toplanmıştır. İlk aşama soruları çoktan seçmeli, ikinci aşama sorularıysa açık uçlu sorulardan oluşmaktadır. İlk aşama soruları bağlam bilgisini bilmeyi gerektirmektedir. İkinci aşama sorularıysa ilgili bağlama dair fizik bilgilerini bağlamlaştırmayı gerektirmektedir. Çoktan seçmeli soruların olduğu ilk aşamadaki sorular nicel, diğer sorular nitel olarak analiz edilmiştir. Nitel boyutunda öğretmen adaylarının verdikleri cevaplar kategorize edilmiştir. Araştırma sonucunda öğretmen adaylarının, ilk aşama sorularından hareketle, çoğunluğunun bağlam bilgisine sahip olduğu görülmüştür. İkinci aşama sorularında, sorulardaki bağlamlarla ilgili fizik bilgilerini kullanamadıkları ve alternatif fikirler ve çizimler içeren cevaplar verdikleri tespit edilmiştir. Bu bulgular doğrultusunda öğretmen adaylarının kırınım ve yansıma konularına dair bağlam bilgisi olduğu ancak fizik bilgilerini bağlamlaştırma da başarılı olamadıkları sonucuna varılmıştır. Fizik konularının öğretiminde, öğretmen adaylarına bağlam örnekleriyle beraber fizik bilgilerini o bağlamda nasıl kullanacaklarına dair bilgiler de verilmesi önerilmektedir. |
The aim of this study is to determine the entrepreneurship skill levels of the sixth grade students and to determine whether these skills differ in terms of various variables. In this study, a survey pattern of the quantitative research method was used. Participants were selected by cluster sampling model which is a type of random sampling method. 469 sixth grade students participated in the study. “Science-Based Entrepreneurship Skills Scale” was used as the data collection tool. The content validity was executed before the application of the scale and a criterion and construct validity study was performed after the administration of the scale. In addition, the reliability of the scores obtained from the scale was calculated with the Cronbach Alpha Reliability Coefficient. This coefficient was found to be 0.86. Therefore, after the validity and reliability study was completed, the scale was finalized. In the last case, a three-factor structure consisting of 14 items was determined. In the data analysis, the descriptive and inferential statistical analysis was performed. As a result, it was determined that the scores of the students were normally distributed. In addition, the necessary inferential statistical analyzes were conducted in accordance with the sub problems. As a result of the analyzes, it was found that the level of entrepreneurship of the sixth grade students towards the science was “high". In addition, it was determined that the entrepreneurship scores of students who did experiments in their courses were significantly higher than the students who did not perform experiments in their courses. Similarly, the entrepreneurship scores of students who participated in the science festival were more significant than the students who did not participate in that festival. On the other hand, there was no statistically significant difference between the genders and the professions of the fathers of the students in terms of entrepreneurship scores. As a result, it can be interpreted that the entrepreneurship scores of students who did experiments in their courses are higher since the experiments keep the students active, increase the scientific process skills and communication. Similarly, the high number of entrepreneurship skills of the students who participate in the science festival can be interpreted as increasing the students' communication skills. The fact that entrepreneurship skills are not different between the gender may result in their not being affected by the culture they depend on. The fact that the entrepreneurship scores are not different in terms of the father's profession led them to conclude that they did not observe enough entrepreneurship skills from their fathers. Based on these results, it has been suggested that science teachers should include experiments and observations in their lessons and students should develop projects that will enable them to create a product. In addition, teachers have been advised to plan their teaching activities in order to ensure their students have good communication with their friends and their families and in order to increase their entrepreneurship skills. |
Altıncı Sınıf Öğrencilerinin Fen’e Yönelik Girişimcilik Becerilerinin BelirlenmesiFeyza Vurgun 1Erciyes Üniversitesi Bildiri No: 60 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı altıncı sınıf öğrencilerinin fene yönelik girişimcilik beceri düzeylerini belirlemek ve bu becerilerin çeşitli değişkenler açısından farklılık gösterip göstermediğini tespit etmektir. Bu çalışmada nicel araştırma yönteminin bir deseni olan tarama deseni kullanılmıştır. Rastgele örneklem yönteminin bir türü olan küme örnekleme modeli ile katılımcılar seçilmiştir. Çalışmaya 469 altıncı sınıf öğrencisi katılmıştır. Veri toplama aracı olarak “Fen’e Yönelik Girişimcilik Becerileri Ölçeği” kullanılmıştır. Ölçeğin uygulanmasından önce kapsam geçerliği, uygulandıktan sonra ölçüt ve yapı geçerliği çalışması yapılmıştır. Ayrıca, ölçekten elde edilen puanların güvenirliği “Cronbach Alpha Güvenirlik Katsayısı” ile hesaplanmıştır. Bu katsayı 0.86 olarak bulunmuştur. Dolayısıyla, geçerlik ve güvenirlik çalışması tamamlandıktan sonra ölçeğe son hali verilmiştir. Ölçeğin son halinde 14 maddeden oluşan üç faktörlü bir yapı belirlenmiştir. Verilerin analizinde, öğrencilerin bu ölçekten aldığı toplam puanların betimsel istatistik analizi yapılmıştır. Bunun sonucunda öğrencilerin uygulanan ölçekten aldığı puanların normal dağıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca, analiz kapsamında alt problemler doğrultusunda gerekli çıkarımsal istatistik analizleri yapılmıştır. Analizler sonucunda, altıncı sınıf öğrencilerinin fene yönelik girişimcilik düzeylerinin “yüksek” düzeyde olduğu bulunmuştur. Ayrıca, çalışmada deney yapılan derslerde bulunmuş öğrencilerin girişimcilik puanları, derslerinde deney uygulanmayan öğrencilere göre istatistiksel olarak daha anlamlı olduğu tespit edilmiştir. Benzer şekilde, bilim şenliğine katılan öğrencilerin girişimcilik puanları katılmayan öğrencilere göre daha anlamlı bulunmuştur. Öte yandan, cinsiyetler arasında ve öğrencilerin babalarının yaptığı meslekler arasında girişimcilik puanları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark çıkmamıştır. Sonuç olarak, girişimcilik puanlarının deney yapan gruplarda fazla çıkması, deneylerin öğrencileri aktif tutması, bilimsel süreç becerilerini ve iletişimi artırmasıyla yorumlanabilir. Benzer şekilde bilim şenliğine katılan öğrencilerin girişimcilik becerilerinin fazla olması, bu şenliğin öğrencilerin iletişim becerilerini artırdığı şeklinde yorumlanabilir. Cinsiyetler arasında girişimcilik becerilerinin farklı olmaması, onların bağlı olduğu kültürden etkilenmemeleri sonucunu doğurabilir. Baba mesleği açısından girişimcilik puanlarının farklı olmaması ise, onların babalarından yeterince girişimcilik becerilerini gözlemleyemedikleri sonucunu doğurmuştur. Bu sonuçlardan hareketle fen bilimleri öğretmenlerinin derslerinde deney ve gözleme yer vermesi ve öğrencilerin bir ürün geliştirmesini sağlayacak projeler oluşturması önerilmiştir. Ayrıca, öğretmenlere, öğrencilerinin girişimcilik becerilerini artırmak için arkadaşlarıyla ve aileleriyle iyi iletişim halinde olmalarını sağlayacak bir öğretim planlamaları önerilmiştir. |
In recent years, the education community has begun to hear the word “entrepreneurship” frequently. Especially after the introducing of STEM (Science Technology Engineering and Mathematic) approach with the educational community, the words of innovation and entrepreneurship were pronounced side by side and entered the literature of many educators. This concept was not only entered to the Turkish educators’ agenda but also it entered the agenda of every educator all around the world. In fact, it is not possible for a concept in the globalized world to enter the agenda of a country but not on the agenda of other countries. Then there are a number of common denominators that move entrepreneurship to the agenda of many countries. These common denominators are generally international strategy documents that have an impact on the global level, the reports of international organizations such as the United Nations and the European Union, or the general orientations, which cannot be avoided in parallel with the opportunities offered by technology. In this study, reports, strategy documents and future aims published by international organizations were examined and how entrepreneurship was entered into educational policies was assessed. Different implementation strategies of entrepreneurship education of some countries will be presented comparatively. |
Girişimcilik Eğitimi Politikaları Ve Uluslararası Uygulama ÖrnekleriSedat Uçar 1Çukurova Üniversitesi Bildiri No: 91 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Son yıllarda eğitim camiasının sıklıkla duymaya başladığı kelimelerden biri olmaya başladı girişimcilik. Özellikle de STEM (Science Technology Engineering ve Matematic) yaklaşımının yoğun olarak eğitim camiası ile karşılaştırılmasından sonra inovasyon (yenilik) ve girişimcilik kelimeleri yan yana telaffuz edilerek birçok eğitimcinin literatürüne girdi. Bu kavram sadece Türkiye’de değil dünyanın her eğitimcilerin gündemine girmeye başladı. Aslında globalleşmiş dünyada bir kavramın bir ülkenin gündemine girip diğer ülkelerin gündemine girmemesi mümkün değildir. Öyleyse girişimciliği birçok ülkenin gündemine taşıyan bir takım ortak paydalar bulunmaktadır. Bu ortak paydalar genelde küresel anlamda etki yaratan uluslararası strateji belgeleri, birleşmiş milletler ve Avrupa birliği gibi uluslararası kuruluşların raporları veya genel yönelimlerdir ki bunlar teknolojinin sunduğu imkânlara paralel olarak kaçınılması imkânsız yaşam şekilleridir. Bu çalışmada uluslararası kuruluşlar tarafından yayınlanan raporlar, strateji belgeleri ve geleceğe yönelik hedefler incelenmiş ve girişimcilik kavramının eğitim politikalarına nasıl girdiğini, farklı uygulama stratejilerini ortaya koyacak ve belirlenen bazı ülkelerin girişimcilik konusunda eğitim politikaları ile ülkemizde uygulanan girişimcilik eğitimi politikaları karşılaştırmalı olarak sunulacaktır. |
In the 21st century, people can adapt to the globalizing world as entrepreneurial individuals. Entrepreneurship is the ability to perceive problems, produce creative solutions, and adapt them into real life. Consumer societies are declining on the contrast, societies that values production and entrepreneurship continue to develop. Entrepreneurialism can be intrinsic or acquired through education. Since Turkey, as a developing country, targets to have entrepreneur individuals in the society, the concept of entrepreneurship has been introduced in education. Science curriculum is revised in order to children have inquiry, ask questions and produce solutions to problems. Then, the concept of “entrepreneurship” has been included in the science curriculum which was revised in 2018. Entrepreneurship has been addressed in the units both in terms of the subjects and as project development process in the topics of “Science, Engineering, and Entrepreneurship Practices” and “Scientific Research and Engineering Design Processes”. Textbooks are essential materials for learning environments. The aim of this study is to investigate how entrepreneurship concept is covered in the middle school (5-8th class) science textbooks. The concept of entrepreneurship in the textbooks were analysed with respect to the dimensions; participation in the project, creativity, problem solving skills, communication, and responsibility. determined by Deveci and Çepni (2014). According to the preliminary findings of the study, there is one project at the end of each unit with the title of “Science Engineering and Entrepreneurship Applications”. At 5th grade characteristics of scientist and scientific method are explained. In 6th grade “Scientific Research and Engineer Design” progress was processed and repeated at 7th grade. In 8th grade, “Design Process Cycle” and “Scientific Process Cycle” are shown by a diagram. As a result, the concept of entrepreneurship is included in each class together with the revised science curriculum and the texts are supported with visuals. |
Fen Bilimleri Ders Kitaplarının Girişimcilik Kavramı Açısından IncelenmesiIlgım Özergun 1Boğaziçi Üniversitesi Bildiri No: 133 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
21. yüzyılda teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikte küreselleşen dünyaya ancak girişimci bireyler olarak uyum sağlayabiliriz. Girişimcilik, problemleri sezme, yaratıcı çözüm üretme ve çözümü hayata geçirerek insan yaşamını kolaylaştırma becerisidir. Günümüzde tüketici toplumlar gerilerken, üretken ve girişimciliğe önem veren toplumlar gelişmelerini sürdürmektedir. Girişimcilik ruhu doğuştan geldiği gibi eğitimle de bireye kazandırılabilir ve geliştirilebilir. Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye de girişimci bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir. Bu nedenle, son yıllarda girişimcilik eğitimde yer almaya başlamıştır. Fen bilimleri öğretim programı araştıran, soru soran, problemlere çözüm üreten bireyler yetiştirmek amacıyla güncellenmektedir. Bu amaç doğrultusunda, fen bilimleri öğretiminde “girişimcilik” kavramına 2018’de güncellenen öğretim programında yer verilmiştir. Girişimcilik, “Fen Mühendislik ve Girişimcilik Uygulamaları” ve “Bilimsel Araştırma ve Mühendislik Tasarım Süreçleri” başlıklarıyla hem ünite içerisinde konulara hem de proje geliştirme süreci olarak kazanımlara eklenmiştir. Ders kitapları öğrenciler için öğrenme ortamlarının vazgeçilmez materyallerindendir. Bu çalışmanın amacı, girişimcilik kavramının 2018 yılı fen bilimleri öğretim programına uygun olarak hazırlanmış ortaöğretim (5-8 sınıf) ders kitaplarında girişimcilik kavramının nasıl ele alındığının araştırılmasıdır. Çalışmada, ders kitaplarında yer alan metin ve görsellerde girişimcilik boyutları ve boyutların nasıl ele alındığı incelenecektir. Girişimcilik, Deveci ve Çepni (2014) tarafından belirlenen projeye katılım, yaratıcı özellikler, problem çözme, iletişim ve sorumluluk alma boyutlarına göre incelenmiştir. Çalışmanın ilk bulgularına göre, 5. sınıftan 8. sınıfa kadar her ünitenin sonunda “Fen Mühendislik ve Girişim Uygulamaları” başlığında birer adet olmak üzere toplam 7 adet proje yer almaktadır. Projelerin anlatımında görsellerden yararlanılmıştır. Projelerin yanı sıra, 5. Sınıfta bilim insanının özellikleri ve bilimsel yöntem basamakları açıklanmıştır. 6. Sınıfta “Bilimsel Araştırma ve Mühendis Tasarım süreci işlenmiş, 7. Sınıfta süreçler tekrar edilmiştir. 8. sınıfta “Tasarım Süreç Döngüsü” ve “Bilimsel Süreç Döngüsü” şema olarak gösterilmiştir. Sonuç olarak yenilenen fen bilimleri öğretim programıyla birlikte her sınıfta girişimcilik kavramına yer verildiği, metinlerin görsellerle desteklendiği görülmüştür. |
The aim of this study is to reveal the entrepreneurial personality traits, entrepreneurial intention and emotional intelligence levels of science teacher candidates and to determine the relationship between factors. The study group of the study consisted of 1585 science teacher candidates studying in science education department of the universities in the Aegean Region in the 2017-2018 academic year. ”Entrepreneurial Personality Scale“, “Entrepreneurship Intention Scale“ and amacıyla Emotional Intelligence Scale aday were applied to science teacher candidates in order to collect data. Descriptive statistical methods (frequency, percentage, mean, standard deviation) and Kruskal Wallis H-test, Mann Whitney U-test and correlation analysis were used for data analysis. According to the results of the study, it was determined that the entrepreneur personality traits, entrepreneurial intentions and emotional intelligence levels of the prospective science teachers did not show a significant difference according to their variables. It has been concluded that the entrepreneurial personality traits, entrepreneurial intentions and emotional intelligence levels of the prospective science teachers show a significant difference according to the university. In addition, it was found that there was a significant relationship between the prospective science trainees' entrepreneur personality traits and entrepreneurial intentions, entrepreneurial personality traits and emotional intelligence levels, emotional intelligence levels and entrepreneurial intentions. |
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarinin Girişimci Kişilik Özellikleri, Girişimcilik Niyeti Ve Duygusal Zekâ Düzeylerinin IncelenmesiNeslihan YAVAŞOĞLU 1Adnan Menderes Üniversitesi Bildiri No: 471 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı, fen bilgisi öğretmen adaylarının girişimci kişilik özellikleri, girişimcilik niyeti ve duygusal zekâ düzeylerini ortaya koymak ve değişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Araştırmanın çalışma grubunu, 2017-2018 eğitim-öğretim yılında Ege Bölgesindeki üniversitelerin eğitim fakültesi fen bilgisi öğretmenliği anabilim dalında öğrenim gören 1585 fen bilgisi öğretmen adayı oluşturmaktadır. Fen bilgisi öğretmen adaylarına verilerin toplanması amacıyla, “Girişimci Kişilik Ölçeği”, “Girişimcilik Niyeti Ölçeği” ve “Duygusal Zekâ Ölçeği” uygulanmıştır. Verilerin analizinde, tanımlayıcı istatistiksel metotlar (Frekans, Yüzde, Ortalama, Standart sapma) ile Kruskal Wallis H-testi, Mann Whitney U-testi ve korelasyon analizi kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, fen bilgisi öğretmen adaylarının girişimci kişilik özelliklerinin, girişimcilik niyetlerinin ve duygusal zekâ düzeylerinin cinsiyet, sınıf düzeyi değişkenlerine göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Fen bilgisi öğretmen adaylarının girişimci kişilik özelliklerinin, girişimcilik niyetlerinin ve duygusal zekâ düzeylerinin öğrenim görülen üniversiteye göre anlamlı bir farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte, fen bilgisi öğretmen adaylarının girişimci kişilik özellikleri ve girişimcilik niyetleri, girişimci kişilik özellikleri ve duygusal zekâ düzeyleri, duygusal zekâ düzeyleri ile girişimcilik niyetleri arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. |
The aim of the research is to reveal the opinions of the students about the games after the use of classical and technologically supported games developed in the class of the 5th Grade Science course, in Let's Travel and Learn about the Living World in, and to determine what kind of games these students like to play. 226 students from three different schools in Samsun participated in the study, which was conducted in the qualitative research model was carried out in the phenomenology, in the 2014-2015 academic year. After six weeks of practice; In order to determine the students' views on play, a semi-structured interview was conducted with 95 of the students. In the selection of students, maximum diversity sampling method was applied. In order to determine what kind of games the students like to play, all the students participating in the study were given a form to write the games they like to play, and the frequency tables were obtained by using the data obtained from the forms. As a result of the research, it was determined that the game was used to express the concepts of entertainment and learning for both the experimental groups and the control group students. When the data about the first three words that come to mind of the students are evaluated; When the game is called, it is concluded that the first word that comes to the students' mind is fun, then learning, lesson and knowledge. Students also expressed the feelings they felt during the game. . It was concluded that students thought games, whether technology assisted or educational, were effective on their learning and students liked playing 33 games which were not technology based and 88 games which were technology based. |
Ortaokul 5.sınıf Öğrencilerinin Oyun Konusundaki Görüşleri: Samsun Ili ÖrneğiDr.Evşen AYMEN PEKER 1Tevfik ileri İmam Hatip Ortaokulu 2Ordu Üniversitesi Bildiri No: 168 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Araştırmanın amacı ortaokul 5.sınıf Fen bilimleri dersi, Canlılar Dünyasını Gezelim ve Tanıyalım ünitesi ile ilgili geliştirilen klasik ve teknolojik destekli oyunların derslerde kullanımı sonrası öğrencilerin oyunlar konusundaki görüşlerini ortaya koymak ve bu yaş grubu öğrencilerin daha çok ne tür oyunlar oynamaktan hoşlandığını tespit etmektir. Nitel araştırma modeli içinde yer alan olgu bilim deseninde yürütülen bu çalışmaya 2014-2015 eğitim öğretim yılında Samsun’da üç farklı okulda eğitim gören 226 öğrenci katılmıştır. Altı haftalık uygulama sonrasında öğrencilerin oyun konusundaki görüşlerini belirlemek üzere örneklemdeki öğrencilerden 95 tanesi ile yarı yapılandırılmış görüşme gerçekleştirilmiştir. Öğrencilerin seçiminde maksimum çeşitlilik örneklemesi yöntemine başvurulmuştur. Mülakatta öğrencilerden oyunu tanımlamaları, oyun denildiğinde akıllarına gelen ilk üç kelimeyi ifade etmeleri istenmiştir. Öğrencilerin verdiği yanıtlar MS Excel programında her öğrenci için ayrı ayrı yazılmış, daha sonra bu kavramların tekrarlanma durumlarına göre frekans tablosu elde edilmiştir. Öğrencilerin ne tür oyunları oynamaktan hoşlandığını belirleyebilmek için çalışmaya katılan tüm öğrencilere, oynamaktan hoşlandıkları oyunları yazabilmeleri için bir form verilmiş, formlardan elde edilen veriler kullanılarak frekans tabloları elde edilmiştir. Araştırma sonucunda gerek deney grupları gerekse de kontrol grubu öğrencilerinin birçoğu için oyunun eğlence ve öğrenme kavramlarını ifade ettiği tespit edilmiştir. DG1 öğrencilerinden AG16, DG2 öğrencilerinden AC16, KG öğrencilerinden AF13 oyunun eğlenceli olması dışında zararlı olduğunu vurgulamıştır. GH17 dışındaki mülakat gerçekleştirilen tüm öğrenciler oyunu tanımlarken olumlu sıfatlara yer vermiştir. Öğrencilerin akıllarına gelen ilk üç kelime ile ilgili veriler değerlendirildiğinde oyun denilince öğrencilerin aklına gelen ilk kelimenin eğlence daha sonra da öğrenme, ders, bilgilenmek, bilgi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Öğrenciler aynı zamanda oyun esnasında hissettikleri duyguları da ifade etmiştir. Öğrenciler, mutluluk, sevinç, neşe, huzur, zevk alma, heyecan gibi olumlu duyguların yanı sıra üzüntü (1), kızgınlık (f=1) gibi olumsuz duygular da ifade etmiştir. Oynamaktan hoşlanılan oyunlarla ilgili elde edilen veriler değerlendirildiğinde teknoloji tabanlı olmayan 33, teknoloji tabanlı 88 farklı oyunu öğrencilerin oynamaktan hoşlandıkları sonucuna ulaşılmıştır. |
In this study, it was aimed to determine the effect of Argumentation Based Flipped learning method on students' scientific process skills. Pretest, posttest and retention control grouped quasi-experimental design were used. The data were collected from grade 5 students in a public school in Fatsa district of Ordu province in the 2017-2018 academic year. The sample of the study consisted of 112 students in the experimental-I group, 37 students in the experimental-II group and 38 students in the control group, determined by a simple random sample selection. Experimental group-I students with Argumentation Based Flipped Learning Method; Experimental group-II students were taught the lesson by using Flipped Learning Method in the curriculum. In the control group, the traditional approach was defined as; the lessons were taught with the method where the teacher was narrator, the information was given directly and the activities in the curriculum. The study was applied in the ”Matter and Change” unit. The data of the study were collected by scientific process skills test. SPSS 22.0 package program was used to analyze the data obtained from the study. Shapiro-Wilk Distribution Test and descriptive statistics were used to determine whether the data showed normal distribution. Analysis of Covariance (ANCOVA) was used. The analyzes were evaluated at 95% confidence interval and p <0.05 significance level. According to the results of the study, no significant difference was observed between the average of the posttest scores of the groups according to the pre-test scores. As a result, the applied method did not make a significant difference between the groups. |
Argümantasyon Temelli Ters-Yüz Öğrenme (Työ) Yönteminin Öğrencilerin Bilimsel Süreç Becerilerine EtkisiErol Taş 1Ordu Üniversitesi 2Giresun Üniversitesi Bildiri No: 177 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu araştırmada, Argümantasyon Temelli Ters Yüz Öğrenme (TYÖ) Yönteminin öğrencilerin bilimsel süreç becerilerine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada öntest, sontest, kalıcılık kontrol gruplu yarı deneysel desen kullanılmıştır. Araştırmanın verileri 2017-2018 eğitim-öğretim yılında Ordu’nun Fatsa ilçesinde bulunan bir devlet okulundaki 5. Sınıf öğrencilerinden toplanmıştır. Çalışmanın örneklemini, basit seçkisiz örneklem seçimi ile belirlenen, deney-I grubunda 37 öğrenci, deney-II grubunda 37 öğrenci ve kontrol grubunda 38 öğrenci olmak üzere toplam 112 öğrenci oluşturmaktadır. Deney grubu-I öğrencileriyle Argümantasyon Temelli Ters Yüz Öğrenme (TYÖ) yöntemiyle; deney grubu-II öğrencileriyle Ters Yüz Öğrenme yöntemi ile öğretim programındaki etkinliklerle ders işlenmiştir. Kontrol grubu öğrencileriyle ise geleneksel yaklaşım olarak ifade edilen; öğretmenin anlatıcı konumda olduğu, bilginin direkt verildiği yöntemle ve öğretim programındaki etkinliklerle dersler işlenmiştir. Çalışma “Madde ve Değişim” ünitesinde uygulanmıştır. Araştırmanın verileri, bilimsel süreç becerileri testi ile toplanmıştır. Araştırmadan elde edilen verilerin analizinde SPSS 22.0 paket programı kullanılmıştır. Verilerin normal dağılım sergileyip sergilemediğini anlamak amacıyla Shapiro-Wilk Dağılım Testi ve betimleyici istatistiklerden yararlanılmıştır. Analizlerde Kovaryans Analizi (ANCOVA) kullanılmıştır. Analizler %95 güven aralığında, p<0,05 anlamlılık düzeyinde değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre, grupların ön test puanına göre düzeltilmiş son test puanlarının ortalamaları arasında anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Sonuç olarak, uygulanan yöntem, gruplar arasında anlamlı bir fark yaratmamıştır. |
The 2023 Education Vision was announced in the 2018-2019 academic year and has aroused great enthusiasm in the education community. The main purpose of this training vision is to educate individuals who are equipped with the skills of the era and the future and who can use this equipment for the benefit of humanity (Vizyon, 2023). Teachers have an important place in the realization of this educational vision. The smooth progress of the education system is related to the fact that the teachers are equipped with the conditions of the age. Teachers are required to educate qualified individuals to renew themselves according to the conditions of the age and to be open to change. The opinions and suggestions of teachers, who are the practitioners of education, about this vision have become important. In this context, the aim of this study is to determine the views of the Science teachers about the 2023 Education Vision. The study in the 2018-2019 academic year in which a city in the Eastern Anatolia region of Turkey serving in 10 different secondary schools was conducted by Science teacher. The data of this study, which were designed according to the qualitative research approach, were collected through semi-structured interview form. Descriptive analysis and content analysis were used for data processing. Teachers stated that with the 2023 Education Vision, a new period will start in education. In addition, they stated that the priority should be given to the schools with inadequate infrastructure and about the importance of teacher education in this regard. They also stated that the design-skill workshops may be the solution to the problems in the application step of a new approach, which is a new approach in the science course. |
2023 Eğitim Vizyonu Hakkında Fen Bilimleri Öğretmenlerinin GörüşleriHasan Bakırcı 1Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Bildiri No: 182 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
2023 Eğitim Vizyonu, 2018-2019 eğitim öğretim yılında açıklanmış ve eğitim camiasında büyük heyecan uyandırmıştır. Bu eğitim vizyonun temel amacı, çağın ve geleceğin becerileriyle donanmış ve bu donanımı insanlık hayrına sarf edebilen, bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı, nitelikli, ahlaklı bireyler yetiştirmektir (Vizyon, 2023). Öğretmenler, bu eğitim vizyonun gerçekleşmesinde önemli bir yere sahiptir. Eğitim sisteminin sorunsuz ilerlemesi öğretmenlerin çağın koşulları açısında donanımlı olmaları ile ilişkilidir. Öğretmenlerin, nitelikli bireyler yetiştirmeleri çağın koşullarına göre kendilerini yenilemelerine ve değişime açık olmalarına bağlıdır. Eğitim-öğretimin uygulayıcıları olan öğretmenlerin bu vizyon hakkındaki görüş ve önerileri önemli hale gelmiştir. Bu bağlamda çalışmanın amacı, 2023 Eğitim Vizyonu hakkında Fen bilimleri öğretmenlerinin görüşlerini belirlemektir. Çalışma, 2018-2019 eğitim öğretim yılında Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki bir şehirde farklı ortaokullarda görev yapmakta olan 10 Fen Bilimleri öğretmeniyle yürütülmüştür. Nitel araştırma yaklaşımına göre tasarlanan, bu çalışmanın verileri yarı yapılandırılmış görüşme formuyla toplanmıştır. Verilerin işlenmesinde betimsel analiz ve içerik analizi kullanılmıştır. Öğretmenler, 2023 Eğitim Vizyonu ile eğitim öğretimde yeni bir dönemin başlayacağını belirtmişlerdir. Bunun yanı sıra yapılması planlanan değişiklik ve yeniliklerle ilgili olarak önceliğin altyapı yetersizliği olan okullara verilmesini ve bu konuda öğretmen eğitiminin öneminden belirtmişlerdir. Ayrıca kurulması planlanan tasarım-beceri atölyelerinin Fen bilimleri dersinde yeni bir yaklaşım olan FeTeMM yaklaşımının uygulama basamağındaki problemlere çözüm olabileceğini dile getirmişlerdir. |
In the new generation, our students do not have enough knowledge about the nature of science, but they do not know how to reach the right information and scientific process skills such as problem solving. In this sense, it is emphasized that science teachers who are responsible for educating scientific literate individuals are not at an adequate level and that teachers are largely the factors of lack of students. The nature of science is a sub-dimension of scientific literacy. A scientific literate individual educates himself as a scientist by perceiving the nature of science and developing scientific process skills. The elements of the nature of science are tried to be given to students. These elements are that science is experimental, has a subjective dimension, is based on imagination, can change, social values affect science and observation and inference are different from each other and there are differences between theories and laws. Many teachers think that scientific knowledge is objective and not subjective. In this sense, many of the students have a misconception in this sense. In this respect, teachers' opinions on the subjectivity of scientific knowledge are taken and it has been seen that it is necessary to make suggestions about correcting this misconception.The aim of this study was to determine the views of science teachers on the subjectivity of scientific knowledge. In the 2018-2019 academic year, in the scope of semi-structured interviews, a total of 20 Science teachers working in the secondary schools in Trabzon were interviewed and the opinions of 18 teachers were analyzed according to Nvivo 9. It was determined that most of the teachers who received their opinions stated that scientific knowledge was subjective and only a small part was objective. In this sense, the nature of science |
Fen Bilimleri Öğretmenlerinin Bilimin Doğasinin Öznellik Unsuruna Yönelik Görüşlerinin Belirlenmesine Yönelik Plot Bir ÇalişmaHakan Şevki AYVACI 1Trabzon Üniversitesi Bildiri No: 364 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Yeni nesilde öğrencilerimiz bilimin doğasına yeterince hakim olmamakla beraber problem çözme gibi bilimsel süreç becerileri yeterince gelişememiş ve doğru bilgiye nasıl ulaşacaklarını da bilmiyorlar. Bu anlamda bakıldığında bilimsel okuryazar birey yetiştirmekle görevli Fen Bilimleri öğretmenlerinin yeterli seviyede olmadıkları düşülmekte ve öğrencilerin eksikliklerinden büyük oranda öğretmenlerin etken olduğu vurgulanmaktadır. Bilimin doğası, bilimsel okuryazarlığın bir alt boyutudur. Bilimsel okuryazar bir birey, bilimin doğasını algılayarak, bilimsel süreç becerilerini geliştirerek bir bilim insanı gibi kendini yetiştirmektedir. Bilimin doğasının unsurları öğrencilere kazandırılmaya çalışılmaktadır. Bu unsurlar bilimin deneysel olduğu, öznel boyutunun olduğu, hayal gücüne dayandığı, değişebileceği, toplumsal değerlerin bilimi etkilediği ve gözlem ve çıkarımın birbirinden farklı olduğu ve teori ve yasaların arasındaki farkların olduğudur. Birçok öğretmen bilimsel bilginin öznel değil de nesnel olduğunu düşünmektedir. Bu anlamda bakıldığında öğrencilerin de birçoğu bu anlamda kavram yanılgısına sahiptir. Bu açıdan öğretmenlerin bilimsel bilginin öznelliğine yönelik görüşleri alınıp bu anlamda kavram yanılgısının olup olmadığını tespit edip bu kavram yanılgısının düzeltilmesine yönelik önerilerde bulunması gerekli görülmüştür. Fen Bilimleri öğretmenlerinin bilimsel bilginin öznelliğine yönelik görüşlerini tespit etmenin amaçlandığı çalışma, örnek olay yöntemine göre yürütülmüştür. 2018-2019 eğitim-öğretim yılında Trabzon ilindeki ortaokullarda görev yapan toplamda 20 Fen Bilimleri öğretmeninin yarı yapılandırılmış mülakat kapsamında bilimin doğasının unsurlarından olan bilimsel bilginin öznel olduğuna yönelik görüşleri alınmış ve 18 öğretmenin görüşleri Nvivo 9 programı ile analize tabi tutulmuştur. Görüşleri alınan öğretmenlerin çoğunun bilimsel bilginin öznel olduğunu, çok az bir kısmının ise nesnel olduğunu ifade ettiği belirlenmiştir. Bu anlamda bilimin doğasını öğrencilere kazandırmakla görevli olan Fen öğretmenlerinin bilimin doğasının diğer unsurlarına yönelik görüşlerinin de incelenip kavram yanılgılarının tespit edilip giderilmesi gerekli görülüp, öğrencilerin de bilimin doğasının öznellik boyutu ve diğer unsurlarına yönelik görüşlerinin de alınması önerilmektedir. |
The aim of this study is to examine with the meta-analysis method researches at the national scale about the mentoring applications which have been used since the 1980s. For this purpose, articles and graduate thesis conducted between 2000-2018 were examined. Within the scope of the study, EBSCHO, Google academic, thesis center were scanned and a total of 33 studies on the subject were reached. These studies have been analyzed by taking into consideration the purpose, methodology, methodology and the results of the researches. The analysis showed that the number of studies related to the subject has increased compared to the years and that there were usually graduate thesis studies. On the other hand, it was determined that these studies aiming to determine the effects of mentoring practices with various participants and applied studies conducted with teachers in general. General results of these studies showed that the mentoring practices contributed to the professional and personal development of the participants of the different profiles (candidate teachers, education supervisors, consultant teachers) and especially the teachers. The result of this study led to the introduction of the basic parameters that guide the integration of mentoring applications into the field of education |
Eğitimde Mentörlük Uygulamaları: Bir Meta Analiz ÇalışmasıAlpaslan Şahinoğlu 1Bahçeşehir Koleji 2Trabzon Üniversitesi Bildiri No: 460 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışma, eğitim alanında 1980'li yıllardan itibaren kullanılmaya başlanan mentörlük uygulamalarını konu alan ulusal nitelikteki araştırmaları meta analiz yöntemi ile incelemeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda 2000-2018 yılları arasında gerçekleştirilmiş olan makale ve lisansüstü tez çalışmaları incelenmiştir. Çalışma kapsamında EBSCHO, Google akademik, YÖK tez merkezi taranarak konu ile ilgili toplam 33 çalışmaya ulaşılmıştır. Bu çalışmalar amaç (neden), gerekçe (niçin), metodoloji (nasıl) ve sonuçları (ne) dikkate alınarak analiz edilmiştir. Yapılan analizler, konu ile ilgili çalışma sayısının yıllara göre artış gösterdiğini ve genellikle lisansüstü tez çalışmalarının yapıldığını ortaya koymaktadır. Diğer yandan, çeşitli nitelikteki katılımcılarla, gerçekleştirilen bu çalışmaların mentörlük uygulamalarının etkilerini belirlemeyi hedeflediği ve genel olarak öğretmenlerle yürütülen uygulamalı çalışmalar olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmaların elde ettiği benzerlik gösteren genel sonuçları, mentörlük uygulamalarının farklı profildeki katılımcıların ( (aday öğretmenler, eğitim denetmenleri, danışman öğretmenler) ) ve özellikle öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimine katkı sağladığını ortaya koymaktadır. Bu çalışma kapsamında gerçekleştirilen analizler sonucunda mentörlük uygulamalarının eğitim alanına entegrasyonuna yön veren temel parametreler ortaya konulmuştur. |
The aim of this study is to reveal the opinions of 7th and 8th grade students about environmental citizenship and ecological footprint concepts. The study was conducted according to the situation pattern of qualitative research types. The study group consisted of 184 students in 7th and 8th grade in the 2018-2019 academic year in the secondary schools of the districts of Şehzadeler and Yunusemre in Manisa. The determination of the study group was made by purposive sampling considering various criteria 118 of the students were in the 7th grade and 66 were in the 8th grade. The data were collected by using word association test (WAT) and semi-structured interviews. The concept networks breakpoint technique was used to construct concept networks. According to the WAT data, the words 'nature', 'animal' and 'human' are the most related words with the key concepts environmental citizenship and ecological footprint. It is determined that students with breakpoint 90 and above associate environmental citizenship with the word 'nature', but the concept of ecological footprint does not occur until the breakpoint 50-59. In the 50-59 range, it was found that the students associate the concepts of 'togetherness', 'cleanliness', 'consciousness' and 'human' with the key concept of environmental citizenship, and they established the relationship between the two key concepts for the first time in this breakpoint with the word 'nature'. The students formed environmental citizenship around the framework of protecting nature and said that people should be conscious of nature. In the 40-49 range, the students associate the concepts of 'respect’ and ‘solidarity’ with the key concept environmental citizenship. The students stated that environmental citizenship requires respect, love, tolerance and solidarity. In the 30-39 and 20-29 range, the number of words associated with key concepts increases, while the number of words associated with two of these key concepts also increases. The fact that the concept of ecological footprint in the 20-29 range is associated with fossil, trace, animal footprint and human footprint concepts is in parallel with the interview data. Because the students stated that the ecological footprint is of the oldest living things and the remains that have survived to the present day. For the following ranges the link between the given response words and key concepts continues to increase. When the answer words with frequency less than 10 are examined, it has been determined that the association between the two key concepts has reached the highest value (28 associations) and at least 2 associations with all the top categories are found in this category. Some alternative concepts related to classical citizenship emerged as a result of the students' thinking about citizenship, consciousness and the protection of the environment. The concept of ecological footprint is considered to be the living remains that remain from the past and their remaining evidence and they think that this evidence is scientific, live-specific and distinctive. It was concluded that quite few of the students were able to link the key concepts and these connections were shaped by nature, scientific and people. |
7. Ve 8. Sınıf Öğrencilerinin Çevresel Vatandaşlık Ve Ekolojik Ayak Izi Kavramlarına Ilişkin Düşünceleri: Kelime Ilişkilendirme ÖrneğiTuğba Demirer 1Manisa Celal Bayar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü 2Manisa Celal Bayar Üniversitesi Bildiri No: 56 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın amacı 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin çevresel vatandaşlık ve ekolojik ayak izi kavramlarına ilişkin düşüncelerini ortaya çıkarmaktır. Çalışma, nitel araştırma türlerinden durum desenine uygun olarak yürütülmüştür. Çalışma grubu Manisa ili Şehzadeler ve Yunusemre ilçelerinden birer ortaokulda 2018-2019 eğitim öğretim yılında 7. ve 8. sınıf düzeylerinde öğrenim gören toplam 184 öğrenciden oluşmaktadır. Çalışma grubunun belirlenmesi çeşitli kriterler dikkate alınarak amaçlı örnekleme ile yapılmış olup öğrencilerin 118’i 7. sınıf 66’sı 8. sınıf düzeyinde belirlenmiştir. Araştırmanın verileri kelime ilişkilendirme testi (KİT) ve yarı yapılandırılmış mülakatlar kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde kavram ağlarından yararlanılmış ve kavram ağlarının oluşturulmasında ise kesme noktası tekniği kullanılmıştır. KİT verilerine göre ‘doğa’, ‘hayvan’ ve ‘insan’ cevap kelimelerinin çevresel vatandaşlık ve ekolojik ayak izi anahtar kavramlarıyla toplamda en fazla ilişki kurulan kelimeler olduğu görülmüştür. Kesme noktası 90 ve yukarısında öğrencilerin çevresel vatandaşlık ile ‘doğa’ kelimesini ilişkilendirdikleri, fakat ekolojik ayak izi kavramının 50-59 kesme noktasına kadar ortaya çıkmadığı tespit edilmiştir. 50-59 aralığında öğrencilerin çevresel vatandaşlık anahtar kavramıyla ‘beraberlik’, ‘temizlik’, ‘bilinçlilik’ ve ‘insan’ kavramlarını ilişkilendirdikleri ve iki anahtar kavram arasında ilk defa bu kesme noktasında ‘doğa’ kelimesi ile ilişki kurdukları tespit edilmiştir. Yapılan mülakatlara göre de öğrencilerin çevresel vatandaşlığı birlik beraberlik içinde doğayı korumak çerçevesi etrafında şekillendirdikleri ve insanların doğaya karşı bilinçli olmaları gerektiğini ifade ettikleri görülmüştür. 40-49 aralığında ortaokul öğrencilerinin çevresel vatandaşlık anahtar kavramıyla ‘saygı’ ve ‘yardımlaşma’ kavramlarını ilişkilendirdikleri görülmektedir. Yapılan mülakatlarda öğrenciler, çevresel vatandaşlığın saygı, sevgi, hoşgörü ve yardımlaşma gerektirdiğini ifade etmişlerdir. 30-39 ve 20-29 aralığında anahtar kavramlarla ilişki kurulan kelime sayısı artarken bu anahtar kavramların ikisiyle ilişkilendirilen kelime sayısının da arttığı görülmektedir. Ayrıca 20-29 aralığında ekolojik ayak izi kavramının fosil, iz bırakma, hayvan ayak izi ve insan ayak izi kavramlarıyla ilişkilendirilmiş olması mülakat verileri ile paralellik göstermektedir. Çünkü mülakatlarda öğrenciler ekolojik ayak izinin eskiden kalma canlıların ayak izleri ve günümüze ulaşan kalıntıları olduğunu ifade etmişlerdir. Sonraki aralıklarda da verilen cevap kelimelerin ve anahtar kavramlar arasında kurulan bağların artışı devam etmektedir. 10’dan küçük frekansa sahip cevap kelimeler incelendiğinde ise iki anahtar kavram arasında kurulan ilişkilendirmenin en yüksek değere (28 ilişkilendirme) ulaştığı ve bu kategoride tüm üst kategorilerle en az 2 ilişkilendirmenin ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre; öğrencilerin çevresel vatandaşlığı, bilinçli olma ve çevreyi koruma sınırlılığında düşündükleri ve vatandaşlık kelimesine odaklanmaları sonucu klasik vatandaşlıkla ilgili bazı alternatif kavramların da ortaya çıktığı görülmüştür. Ekolojik ayak izi kavramını ise geçmişten kalan canlı kalıntıları ve bunların günümüze kalan kanıtları olarak algıladıkları ve bu kanıtların, bilimsel nitelik taşıyan, canlıya özgü ve ayırt edici özellikte olduğunu düşündükleri sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca öğrencilerin oldukça az bir kısmının anahtar kavramlar arasında bağlantı kurabildiği ve bu bağlantıların da doğa, bilimsellik ve insanlar üzerinden şekillendiği sonucuna ulaşılmıştır. |
The purpose of this study is to analyze preservice science teachers’ cognitive structures related to environmental problems. In addition, the interchangeability of their conceptual association level according to environmental education self-efficacy beliefs level is also studied. The method of this research is case study. The sample of the research consists of 1st 2nd 3rd and 4th grade students – 80 pre service science teachers in total at a State University Faculty of Education, Department of Science Education in the spring term of the educational year 2017-2018. Firstly, pre service science teachers’ environmental education self-efficacy beliefs levels were determined in the research. In the next section, it is examined the conceptual structures of pre-service teachers for environmental problems. In the final stage, it was examined comparatively whether their conceptual structures changed according to the levels of their environmental education self-efficacy beliefs. As the data collection tool Word Association Test developed by researchers and environmental education self-efficacy beliefs scale developed by Ozdemir, Aydın and Vural (2009) have been used in this study. Descriptive analysis was used to analyze and Break Point technique was used to analysis of which developed by Bahar (1999). The datum was collected and the analysis phase is continuing |
Fen Bilgisi Öğretmeni Adaylarinin Çevre Problemlerine Yönelik Kavramsal Yapilarinin Genel AnaliziPınar Fettahlıoğlu 1çukurva üniversitesi Bildiri No: 70 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Bu çalışmanın genel amacı fen bilgisi öğretmen adaylarının çevre problemleri ile ilgili kavramsal yapılarını analiz etmektir. Araştımada ayrıca öğretmen adaylarının kavramsal yapıları çevre eğitimi öz-yeterlik inanç düzeylerine göre karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Araştırmada nicel araştırma desenlerinden tarama modeli, nitel araştırma desenlerinden olgu bilim deseninin kullanıldığı karma yöntem kullanılmıştır. Araştırmanın katılımcılarını 2017-2018 yılı bahar yarılında bir devlet üniversitesinde öğrenim gören 1., 2., 3. ve 4. Sınıf toplam 80 fen bilgisi öğretmeni adayı oluşturmaktadır. Araştırmanın ilk kısmında öğretmen adaylarının çevre eğitimi öz-yeterlik inanç düzeyleri belirlenmiştir. İkinci kısımda öğretmen adaylarının çevre problemlerine yönelik kavramsal yapıları incelenmiştir. Son aşamada ise çevre eğitimi öz-yeterlik inanç düzeylerine göre kavramsal yapılarının değişip değişmediği karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen kelime ilişkilendirme testi ile Özdemir, Aydın ve Vural (2009) tarafından geliştilren çevre eğitimi öz-yeterlik inancı ölçeği kullanılmıştır Analiz için betimsel analiz kullanılmış olup, analizlerde Bahar (1999) tarafından geliştirilen kırılma noktası tekniği kullanılmıştır. Veriler toplanmış olup analiz aşaması devam etmektedir |
In recent years projects, activities and environmental education programs, which will be supported by every aspect of society, are carried out for a livable world. Determining the contents of these programs on environmental education is also a matter of discussion. Especially in the programs for children, it is important what to do in terms of providing responsible behavior towards the environment. Considering the studies in the literature, which are thought to direct these programs contents, in general, it is seen that the perceptions of the participants in different working groups about perceptions of environment and nature are determined. In addition, there are some researches which determine the participants' knowledge, attitude and behavior towards the environment. However, in the context of the human nature relationship, the studies on the activities of individuals in nature and their perspectives on their relations with nature have not been found especially in the national literature. This relationship with nature, which is planned to be identified with research, is thought to be important in determining the needs of environmental education programs for primary school students. In this research, it is aimed to determine the relationship between primary school students and nature depending on students behaviours and activities in nature. The research is carried out in the descriptive survey model. The study group consist of 240 primary school students. The data are collected by using the form that benefits from relevant literature. Content analysis is used to analyze the data. As a result of the research, it was determined that the students do activities such as feeding organisms in nature, having a picnic, playing game, collecting leaf and drawing picture in nature. Students perform these activities on their own and other individuals. In addition, there are other drawings and explanations with other living and/or non-living in nature. |
Çocuklar Doğada Ne Yapiyor?Hafife BOZDEMİR 1Kastamonu Üniversitesi 2Özel Kastamonu Üniversitesi İlkokulu Bildiri No: 94 - Bildiri Sunum Şekli: Sözlü Bildiri |
Sanayileşme, teknolojik gelişmeler/değişmeler, artan nüfus, tüketim alışkanlıkları, enerji kaynaklarının bilinçsizce kullanımı gibi durumlar ile birlikte çevre ile ilgili sorunlar, son yıllarda tüm dünyanın gündemde yer alan başlıca konular arasına girmiştir. İnsanların doğa ile etkileşiminden kaynaklı olarak çıkan bu sorunları önleme ve ortadan kaldırma için aynı zamanda girişimlerde de bulunulmaktadır. Yaşanabilir bir dünya için toplumun her kesiminin katılımcı olarak destek vereceği projeler, etkinlikler gerçekleştirilmektedir. Çevre eğitimi konusunda bu etkinliklerin içeriklerinin belirlenmesi de tartışma konularındandır. Özellikle çocuklara yönelik programlarda çevreye yönelik sorumlu davranış kazandırma noktasında neler yapılacağı önem arz etmektedir. Çünkü gelecekteki olası çevre problemlerinin önüne geçmede bu program içeriklerinin uygulamaya geçmesi etkili olmaktadır. Bu içeriklere yön verdiği düşünülen literatürdeki çalışmalara bakıldığında genelde farklı çalışma grubundaki katılımcıların çevre, doğa kavramlarına ilişkin algılarının ortaya konuğu görülmektedir. Bunun yanında katılımcıların çevreye yönelik bilgi, tutum ve davranış durumlarının tespit edildiği araştırmalar da mevcuttur. Ancak katılımcıların insan doğa ilişkisi bağlamında doğada yaptıkları aktivitelere ve bunlar doğrultusunda doğayla ilişkilerine bakış açılarına yönelik çalışmalara özellikle ulusal literatürde rastlanmamıştır. Araştırmayla birlikte tespit edilmesi planlanan doğayla olan bu ilişkinin ilkokul öğrencilerine yönelik çevre eğitimi programlarının gereksinimlerini belirleme konusunda önemli olduğu düşünülmektedir. Bu araştırmada ilkokul öğrencilerinin doğada neler yaptıklarından yola çıkarak doğa ile ilişkilerini belirlemek amaçlanmaktadır. Tarama modelinde gerçekleştirilen araştırma betimsel niteliktedir. Çalışma grubunu 240 ilkokul öğrencisi oluşturmaktadır. Veriler, ilgili literatürden yararlanılarak oluşturulan form ile toplanmıştır. Verilerin analizinde içerik analizi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda öğrencilerin çizim ve açıklamalarına bakıldığında doğadaki canlıları besleme, piknik yapma, oyun oynama, yaprak toplama, resim çizme vb. gerek kendilerinin gerekse kardeş, anne, baba, arkadaş gibi diğer bireylerle etkileşim içinde olduğu aktiviteleri doğada yaptıkları tespit edilmiştir. Bunun yanında doğada bulunan diğer canlılarla ve/veya cansız varlıklarla da etkinlik yapan çizim ve açıklamalar da mevcuttur. Araştırmada öğrencilerin doğa ile ilişkisi/etkileşimi konusunda herhangi bir değişkene yönelik karşılaştırma yapılmamıştır. Bu doğrultuda farklı yerleşim bölgelerinden, sosyo ekonomik düzeylerden çalışma gruplarında araştırmaların yapılması önerilebilir. |